Aaa!
Binlerce yıllık kimliğimizden sıyrılıverdik.
Biz kendimizi Türk sanıyorduk.
Meğer Türkiye yurttaşıymışız.
İyi de, Türkiye Cumhuriyeti şunun şurasında100 yılı aşkındır var.
Ondan önce biz neydik?
Türkiye Cumhuriyetinden önce de Osmanlı Devleti, Beylikler, Anadolu Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti” vardı.
Bunların her biri ayrı ayrı devlet…
Bu devletler, tarihsel süreçte belli bir süre yaşadılar; sonra da yıkıldılar.
Ancak onun içinde bir öz, hep varlığını korudu.
Neydi O?
Türk Milleti…
O değerli varlık, bir devleti yıkılsa, başka bir devleti kurma güdülerine ve genlerine sahipti.
Allah göstermesin; yarın Türkiye Cumhuriyeti yıkılırsa ve biz de Türklüğü, bir ırk gibi görüyorsak; ne olacak o zaman?
Bir milletmişiz.
Bizi bağlayan ortak değer ne?
İslamiyet mi?
Geç!
Neden olamayacağını Ortadoğuya bak, görürsün…
Biz Türklük ’ten sıyrıldığımıza ve artık Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ile övünür konuma gelmeye başladığımıza göre; bu yurttaşların bir kısmı, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşıyım; sıkıldım, artık şu ülkenin yurttaşıyım deyivermesin!
Hikâye dinlemeye için uyutmaya dönük 1001 Gece Masalları…
Kafa şu:
Ulus’u bir “ırk” olarak görüyor.
Bir ırk olarak gördüğü zaman da; “öyleyse” diyor, “bunun içinde öteki ırklar ne oluyor?”
Algı aynen böyle…
Saf ırk arayanın, Gobeneau’dan bir farkı yok mantık bu olunca…
Rahmetli, ırkları tasnif ederken, kimi kriterler getirmişti. Teninin rengine, kemiğinin yapısına göre ölçüp biçiyordu. O’nun en sadık öğrencisi ise Hitler ve avenesi oldu, uygulama alanında. O dönem geçti sanıyorduk. Eğer, herkes kendini bu alt kimliklerle ifade etmek istiyorsa kendine bir adiyet bağı kursun, ırkının özelliklerin arasın bulsun ve gitsin, varsa bunu tasnif eden bir yer vs. kaydını yaptırsın; ben şuyum, ben buyum diyerekten…
Türk müsün Kürt mü?
Laz mısın, Pomak mı?
Acem misin Arap mı?
Tez söyle!
Bunlardan hangisine aitsin, yerini belli et…
“Yav ne bileyim ben; Araplık da vardır, Lazlık da vardır, Kürtlük de vardır…”
Yok, kardeşim olmaz; yerini tespit et!
Allah, Allah çattık… Meğer insanların bu alt kimliklerle kendini ifade etmesi, demokrasinin gereğiymiş de haberimiz yokmuş.
Herkes düşünsün:
Bu sayılanlardan hepsi bir ırksa; herkes karar versin hangi ırka ait olduğuna?
Beyler!
Koskoca bir ulusu küçük küçüp parçalara ayırıp, bu kimliklerle tanımladığınız zaman; ırkçılığa karşıyız diye diye, gerçekte ırkçılık yaptığınızın farkına varın artık… Bölüp parçalamayın, birleştirin…
Hepimiz, hangi kökten olursak olalım; Türk Milleti’nin bir parçasıyız. Tarih ana bizi bu kültürün içinde yoğurdu, birlik oluşturdu… Bu bir mayadır. Bu mayanın bozulmasını ancak bizi birbirimizden koparıp, tek tek yutmak isteyen emperyalizm canavarı ister, artık anlayın bunu!
Milletin, yani ulusun, ırkdaşlıktan öte, bir ortak duyguda birleşmek, bir kültürün kucağında varlık bulmak olduğunu anlamak çok mu zor?
Küçük etnisitelerin birlikteliğine millet/ulus diyen ve böyle gören kıt akıllılar; millet, yani ulus denilen kavramın imparatorluklar sonrasında, sanayileşmiş toplumların yarattığı modern bir kavram olduğunu bir türlü algılayamıyor.
Referans ne?
Önce ulus bağını ortadan kaldırarak; altından küçük küçük etnisiteleri çıkarıyor; Laz, Kürt, Türk (ırk anlamında), Arap, Çerkez…
Say sayabildiğin kadar…
Sonra da bu ayırdığı parçaların birlik ve bütünlük içinde yaşaması gibi muğlâk bir adlandırmaya; “millet” diyor.
Böyle bir millet tanımı var mı?
Ben bilmiyorum…
Milletin bir coğrafyası olur; ortak yaşanmış tarihi olur; ortak yaşama isteği ve gönüllü ortaklığı olur; dil ve tarih birliği oluşur ve bu milletin de bir adı olur:
Fransız, Alman, İtalyan; İngiliz Milleti gibi…
Herkesin bir adı var, bizim adımız yok:
Türklükten sıyrıldık ya; etnisitelerin birlikteliğine “millet” diyoruz ya; bu birliktelik nasıl sağlanacak orası meçhul de olsa; bir bütünü parçaladığımızın farkında bile değiliz. Bütünü böl, parçalara ayır, ondan sonra birlik ve bütünlük nutukları at!
İş mi bu yani?
Amerika bir ulus; İngiltere bir ulus, Almanya bir ulus; İtalya bir ulus ve her ulusun da bir adı var; adı olmayan tek ulus biziz.
Türkiye Cumhuriyeti Ulusu
Ihh, olmadı.
Değiştirelim:
Türkiye Cumhuriyeti Milleti:
Baydı…
Olmadı, uymadı…
Ne desek ki?
Adımız yok iyi mi?
Kaldık mı adı bile konulamadan cami avlusunda tek başımıza?
Ne bu milletin adı, ne?
Tek millet, tek bayrak, tek vatan demek yetmiyor; bu milletin adı ne? Eğer, bölünmüş kimliklerin ortak vatanı olarak görüyorsak coğrafyamızı; o zaman millet mi olur; gerçek anlamda bir milletin vatanı mı? Koskoca bir tarihi zemini ayaklar altından kaydırdığınızın farkına varın artık.
Yineliyorum:
“Milletimiz!” diye nutuklar atmak kolay:
Ne bu milletin adı?
Ne yani, şimdi demokratikleşme diye diye; koskoca Türk Milleti öldü de; toparlama bir Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı mı oldu ortak bağımız? Anlamsız, içi boş; tek başına ne anlattığı muğlak, tarihi gerçeklikten kopuk; sönük, insanın diline yapışır gibi; yapışkan, yapışkan…
Allah, Allah…
Şaştım kaldım.
Bir çocuk tekerlemesi:
“Şeytan aldı götürdü, bulamadan getirdi…”
“Önüm, arkam, sağım, solum sobe”
Fessupanallah!
Ya sabır, ya sabır…