Dış dinamiklerin belirleyici olduğu koşullarda, iç dinamiklerin çalışıp çalışmadığını haliyle sorgulamak gerekiyor. Ve görünen o ki iç dinamikler çalışmıyor.
Nedenine gelince; Türkiye Cumhuriyeti’nin üç kıtanın kavşağında “etkili devlet” varlığının ABD ve Avrupa’da yarattığı rahatsızlık, kendileri tarafından da her fırsatta ifade ediliyor. Balkanlar’ın ve Yunanistan’ın dibinde, güçlü ordusu ve işleyen bütün kurumlarıyla Türk devletini hiçbir zaman istemediler.
Ne var ki Batı, arzuladığı kabile düzeninin önü Lozan’da kesilince, o günün koşullarında durumu kabullenmek zorunda kaldı. Ve Batı, bunu asla unutmadı.
İki kere Dünya Savaşı ile sarsılan Batı, ancak 1950’den sonra kendine gelmeye başladı. Ve Türkiye’ye 60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesiyle müdahale edildi. Sanayi üretimi yavaşlatıldı, ticaret sermayesinin önü açıldı. Seksenli yıllarda, ASALA ile PKK birleştirilerek Kürt hareketi silahlandırıldı. İkibinli yıllarda da kimlik siyaseti hayata geçti.
Bütün bu olan bitenin ülkede yarattığı iklimde, iç dinamiklerin çalışmadığı koşullar ortaya çıktı. Kapitalist metropollere biat, ülke siyasetinin hem sağında hem solunda benimsendi. Önceleri Biden’ın, ardından Trump’ın dizinin dibinde devrimcilik yapılır oldu. İslamcılık adı altında, Arap kültürü savunulur oldu.
Batı sermayesiyle ayakta duran sanayi burjuvazisinin desteklediği CHP de hakeza Batı’ya hizalanmış durumda. Dayanışma adı altında biat ilişkisi sürdürülüyor.
Son zamanlarda yapılan açıklamalara bakılırsa, Batı tarafından dayatılan “Kürt sorunu çözümü” demokrasi ve eşit yurttaşlık sosuyla terbiye edilerek sunulmuş.
Peki, bu talebin maddi temeli ne?
Türkiye’de yaşayan her insanın sahip olduğu anayasal yurttaşlık hakları yok sayılarak demokrasi ve eşit yurttaşlık önermenin tek açıklaması var; kimlik siyasetiyle varılan noktadan itibaren üçlü federasyonun inşası.
Nedense, hangi etnisiteden olursa olsun her insanın sahip olması gereken fırsat eşitliği ve insanca yaşama koşullarının sağlanması yerine, bir etnik grubun çıkarları esas alınmış.
Uzun sözün kısası, Batı, Dingo’nun ahırı misali federasyon istiyor. Tıpkı Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Lübnan’da olduğu gibi sürekli çatışma istiyor. Batı’ya yaslanmanın konforundan vazgeçemeyenler de buna “demokrasi” diyor.
Ülkenin iç dinamiklerinin çalışmadığı koşulların getirdikleri, Demokles’in Kılıcı gibi tepemizde sallanıyor.
10 Kasım’da bunları hatırlatmak da varmış...