Türkiye tarımının geliştirilmesinde hedef kitle, küçük ve orta ölçekli işletmeler olmalı(*)

Abone Ol

Türkiye’de yıllardır özellikle kentlerde yaşamakta olanların belleğinde, tarımda kurtuluşun çaresi için aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine büyük çiftçiliğin gerekli olduğu yer etmiştir.

Şirket tarımcılığını ve sözleşmeli tarım modeli öne çıkarılmak istenmiştir.

İzlenen politikalarla, küçük ve orta ölçekli işletmelerle gerçekleştirilen aile çiftçiliği yok edilmeğe çalışılmıştır.

Bu modelle biryandan endüstriyel tohum, ilaç ve kimyasal gübre gibi girdilere sürekli pazar yaratmış, biryandan da kendilerine bağlanan büyük tarımsal işletmelerin ürünlerini işleyip pazarlanmıştır.

Bu durumla, çok uluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkeleri toplumsal ve siyasal açıdan kolaylıkla denetlenmelerine de olanak sağlanmıştır.

Şirket tarımcılığı modeli politikalarla ne oldu?

Kırsal bölgelerde, aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli çiftliklerin zarar görmesi kaçınılmaz oldu. Aile çiftçiliği için kullanılan kaynaklar ve küçük işletmeleri pazara taşıyan kooperatifler yararsız olarak görüldü.

Aile çiftçiliği, (sözde)serbest piyasa ekonomisinin dengesini bozan etmenler olarak değerlendirildi.

Aile çiftçiliği yapan küçük işletmeler ve kooperatifleri desteklemek ve birleştirmek için gerekli çalışmalar yapılmadı.

Köylülük hor görüldü ve küçümsendi.

Sonuçta tarım üretimi yapan Aile Çiftçiliği sahipsiz kaldı, bu işletmeler kendi varlıklarını sürdüremeyecek duruma getirildiler ve kırsal bölgelerde yaşayan insanlar kentlere göç etmeye zorlandı.

Kentlere gelen bu insanlar, sanayi ve hizmetler sektöründe iş bulamadıkları gibi yeterli sağlık, eğitim ve barınma olanakları da edinemediler. Aynı zamanda kentler kaldıramayacakları kadar insanla karşılaştılar ve yapıları da değişti. Kısaca, kırsal bölgelerde var olan aile işletmeleri, neredeyse tamamen yok olma aşamasına geldi.

Ancak, bıçak kemiğe dayanmıştır. Aile çiftçiliğin yok edilmek istenmesinin, salt Türkiye’de değil, dünyada var olan açlık tehlikesini tetiklediği ve doğal kaynakların yok edilmek üzere olduğu anlaşılmıştır.

Bu bağlamda, Türkiye’de olduğu üzere dünyada da tarımın en büyük zaafı, aile çiftçiliğinden yana değil, tarım ve gıda şirketlerin denetimdeki dev tarımsal işletmeler lehine uygulanan politikalardan kaynaklanıyor.

İkinci zaafı, çiftçi örgütlerinin güçsüzlüğüdür.

Türkiye Tarımının Geliştirilmesinde Hedef Kitle ,Neden Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmeler Olmalı?

Türkiye Tarımının geliştirilmesinde hedef kitle ,küçük ve orta ölçekli ölçekli/köylü işletmeleri olmalıdır.

Bunun iki nedeni var.

Birincisi büyük çoğunluğu onlar oluşturmaktadır.

İkincisi ise dev işletmelerde yapılan endüstriyel tarımda ortaya çıkan olumsuzluklara karşı en uygun model olmalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de de dünyada olduğu üzere, küçük ve orta ölçekli, bir başka deyişle köylü işletmeler yerine dev işletmelerin öne çıkartılması yaklaşımı, ölçek ekonomisine dayandırılmaktadır.

Ölçek ekonomisinde, emek verimliliği dikkate alınır.

Ancak dikkate alınması gereken asıl konu, toplam etmen verimliliğidir.

Toplam etmen verimliliği, katma değer ya da net gelirin, sosyal fırsat maliyetleriyle değerlendirilmiş olan üretim etmenlerinin toplamına bölünmesi ile bulunur .

Köylü işletmelerinde emek daha bol ve ucuzdur. Toprak ve sermaye de daha az olduğundan büyük işletmelere göre daha yüksek etmen verimliliğine sahiptirler. Köylü işletmelerinin yoğun emek gerektiren sebze ve meyve tarımıyla hayvancılığı seçmelerinin nedeni budur.

Örneğin, geçmişte süt sığırcılığında kriz olduğunda kapananlar öncelikle büyük işletmeler olmuştur. Köylü işletmeleri, hayvan sayılarını azaltmakla birlikte üretimlerini sürdürmüşlerdir.

Türkiye’de tarımsal kitlerin özelleştirilmesi ile çiftçinin ürününün değerlendirilmesinde desteklemelere ağırlık verildiği bilinmektedir. Bununla birlikte desteklerden, kırsalda sosyal refahı artıracak ve kır-kent farklılığını azaltacak çözümler çıkmamıştır.

Desteklemelerde Yapılan En Önemli Hata Ne?

Bunun başlıca iki nedene dayandığını söylemek olasıdır: Desteklemelerde yapılan en önemli hata(hata denebilir mi?)

Birincisi; Türkiye’deki işletmelerin yapısal özelliklerinin dikkate alınmamasından kaynaklanmıştır.

İşletmelerin büyük çoğunluğunu meydana getiren küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine, destekleme ve diğer kaynaklar büyük işletmelerin oluşturulması doğrultusunda kullanılmıştır.

İkincisi de; küçük çiftçilere yapılan desteklemeler prim düzeyinde kalmış olmsıdır. Devlet prim verdikçe sanayici de alım fiyatlarını düşürmüştür.

Bu bağlamda çiftçilerin örgütlenmesi ihmal edilmiş, kendi kurdukları ya da kuracakları kooperatifler ile sanayici olmaları ihmal( ya da bilerek mi?) edilmiştir .

Desteklemeler Nasıl Olmalı?

Desteklemelerinde prim yerine çiftçinin eline iyi bir fiyat geçmesi için başlıca iki araç ile devlet piyasaya müdahale etmelidir.

Bunlardan biri değinildiği üzere stratejik olarak belirlenen tarımsal kitlerle söz konusudur.

Diğer bir araç ise kooperatiflere alım için finansal destek sağlamak şeklinde de olabilir ya da örneğin mandarin üreticisinin perişan olup aracıların eline düşmemesi için kooperatiflere bölgelerde yeterli soğuk hava tesisleri kurması için kredi açması şeklinde de olabilir.

(*) Değerli Meslektaşım Prof.Dr.Tayfun Özkaya’nın 16 Aralık 2025 tarihli “Sencer Solakoğlu CHP’nin Model Çiftçisi Mi?” yazısındaki görüşlerini paylaşıyorum.

Bu model, en iyimser bir yorumla yazımım başında da değindiğim üzere, Türkiye’de yıllardır özellikle kentlerde yaşamakta olanların belleğinde, tarımda kurtuluşun çaresi için aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine büyük çiftçiliğin gerekli olduğu algısından kaynaklanmıştır.

Oysa Türkiye’de tarımsal üretimin büyük bir yoğunluğu aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından karşılanmaktadır.

O zaman neden rol model olarak Sencer Solakoğlu alınmıştır?

Çünkü aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmelerin sesleri çok zayıftır, örgütleri neredeyse yoktur ve de yıllarca Onları savunan kalem erbabının da görüşleri partilerce dikkate alınmaz.

Sencer Solakoğlu’nun ,onların örgütlenmesiyle bir ölçüde çıkarlarını dile getirmesini diliyorum.