Tugay-Güç hattında söz birliği: Kontrollü siyasetin handikapları!

Abone Ol

CHP, Kurultay sürecini tamamladı. Özgür Özel, Manisa’daki siyaset hattını kendine yakın isimlerle nasıl dizayn ettiyse İzmir’de de benzeri biçimde yerel yönetimler, ilçe örgütleri, il örgütü olmak partiyi baştan aşağı dizayn etti.

Parti içinde yaşanan sorunların çözümü konusunda parti örgütlerinin, yerel yöneticilerin sözünü dinleyebileceği, bir “ağabey formülü”nü benimsemeyen Özel’in bizzat kendisinin İzmir'in ağabeyliğine soyunduğunu belirtebiliriz.

Artık Özel=Manisa=İzmir…

Buradan hareketle, 2024 Yerel Seçimleri’nden başlayarak İzmir'in bakiyesinde ne olduğuna bakmakta yarar var.

1,5 yıllık evrede Özel tarafından kurulan siyaset dizaynının kentte çok da isteneni veremediğini belirtmek mümkün… Parti içindeki gruplaşmalar arasında sorunlar çözülemedi. Kavgalı ev görüntüsünden kurtulunamadı. Yerel yönetimlerin performansları çok yetersiz... Şu döneme kadar tek açılış dahi yapmayan belediyeler var. İlçe başkanlarının kongrelerden sonra adını, sanını anan yok. Siyasette kendi tarlasını sokaktan ziyade genel merkez koridorlarında sürmeye çalışan insanların sayısı bir hayli fazlalaştı. Çiçeği burnunda il başkanının yaptığı açıklamalara da bakılırsa siyasette alması gereken çok yol olduğu görülüyor.

*

Parantezi il örgütü ve büyükşehir denklemine çekmeden önce kent siyasetindeki genel durum ile ilgili tespit yapmakta fayda olduğuna inanıyorum.

İzmir’de CHP ile AK Parti arasında kontrollü bir siyaset hattı artık oturmuş durumdadır.

Bakanlıkların, devletin gücünü arkasına alan AK Parti, “silkeleme politikası” ile CHP’li yerel yönetimlerin öyle bir içinden geçti ki belediye başkanları beyaz mendil sallamak zorunda kaldı.

Bakanlıktan randevu mu alacaksın?

AK Partili il başkanı ya da milletvekillerini bulmalısın.

İlçende yapmak istediğini bir proje için izne mi ihtiyacın var?

İlçe başkanını bulmalısın.

Türkiye’nin verili koşulları ile ilgili benzetme yapacak olursak; il başkanı vali, ilçe başkanları kaymakam statüsüne geldi neredeyse… İlinde, ilçende iş yapmadan önce mutlaka bu kişilere uğramak zorundasın. Uğramazsan ne olur? İzin için bakanlık koridorlarında sürünür, randevu için özel kalemlerden gelecek telefonu aylarca beklersin.

Bu bizim gerçeğimiz.

*

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın uzun süredir beraber çalıştığı Çağatay Güç’ün il başkanlığına getirilmesi, Aslanoğlu dönemindeki örgüt-büyükşehir hattındaki gerilimi normalleştirdi. Hatta Cemil Tugay ile Çağatay Güç arasında doku uyumunun ve söz birliğinin oluşmaya başladığını da görüyoruz.

Kurultay günlerinde Güç ile Tugay arasında Şenol Aslanoğlu üzerinden bir söz birliği kurulduğunu görmek mümkün. İl başkanlığı döneminde sık sık Cemil Tugay ile karşı karşıya gelen Aslanoğlu’nun PM adaylığı konusuna reaksiyon gösteren Güç’ün “PM, vefa yeri değildir” açıklaması bence bir rastlantı değildi. Güç, Tugay’la benzer bir siyaset dili kuruyor.

Merak ettiğim konu, Çağatay Güç’ün yürüteceği siyaset tarzı idi. Güç, siyasetini belediye denkleminin dışına çıkarabilmeyi başarabilecek miydi? Kentteki kontrollü siyasetin dışına çıkarak AK Parti’yi doğrudan hedef alabilecek ve sıkıştırabilecek bir siyaset yürütebilecek miydi? Geçinemeyen, evine ekmek götüremeyen, ayı çıkaramayan, sosyal yardımlara muhtaç kalan yüz binlerin gerçek gündemini temel alan ve halkın tepkisini CHP’de örgütleyen, yeni tipte bir siyaset prototipinin inşasını gerçekleştirebilecek miydi? Yoksa çoğu siyasetçi gibi “sosyal medya”, “PR” endeksli bir siyaset profili mi olacaktı?

Çağatay Güç, iki basın toplantısı düzenledi ve bu toplantılarda AK Parti’yi eleştiri yağmuruna tuttu. Siyasi acemilik sonucu “İzmir 40 ödüyor 1 alıyor” diyeceğine, “4 ödeyip 1 alıyor” dedi. Tabi hemen “hesap-kitap” yapılıp kendisine yanıt verildi. İZBAN, 90 dakika aktarma ve körfez temizliği gibi konularda da sert çıkışlar yapan Çağatay Güç’e Bilal Saygılı’nın verdiği yanıt uzun yıllar bellekten silinmeyecek nitelikteydi; “İzmir’e en büyük desteği AK Parti verdi, bunu Cemil Tugay da iyi biliyor” demesinin ardından Güç, gerilimi düşürecek açıklamalar yapmayı yeğlemiş oldu.

Çağatay Güç, neden gerilimi düşürmek istedi? Bence tek nedeni; Cemil Tugay’ın kentin sorunlarının çözümü noktasında AK Parti üzerinden bakanlık koridorlarında kurduğu ilişkilere zarar vermek istememesi… Güç, CHP’nin muhalefetini kentte örgütlerken başta Cemil Tugay olmak üzere ilçe belediye başkanlarının AK Parti ile kurduğu siyaset dizaynı ile denge kurma kararı aldı. Siyaset, belediye ilişkisinden azadeleşemedi. Bu anlamda da Güç, siyasetini belediye endeksi üzerinden kurarak Tugay’la da yakınlaşmış oldu.

*

Toparlarsak;

-CHP İl Başkanı Çağatay Güç ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın arasındaki uyum ve söz birliği ile siyaseten bir yol arkadaşlığının köşe taşları döşendiği görülüyor. Tugay'ın Güç'e verdiği destek ve Güç'ün Tugay ile uyumlu bir siyaset dili kullanması, ikiliyi birbirine daha da yakınlaştıracak gibi...

-İzmir siyasetini baştan aşağı inşa eden Özgür Özel’in iktidarı doğrudan hedefleyen, AK Parti’yi zorlayan siyaset tarzının İzmir’e izdüşümlerinin nasıl olacağına ilişkin olarak ortaya bir projeksiyon çıkmış durumda… Dümdüz bir tabirle çok da bir şey beklemeyelim.

-Sokağın yükselen sesini CHP’de örgütleyecek yeni bir siyaset prototipinin İzmir’de inşası konusu, kentin siyaset gerçekliğine bakıldığında ihtimal dışı olmasa da çok uzaklarda olduğu görülüyor. Siyaseten bırakılan her boşluk yenisi ile dolabilir. “İzmir cepte keklik” rahatlığı ile hareket edilmesi durumunda sokağın tepkimesi yönünü farklı bir rotaya çevirebilir, farklı bir adreste kendisini ifade etme ihtimali bulabilir. Şimdilik çalmasa da çanlar CHP için çalabilir.

- AK Parti, Bilal Saygılı öncülüğünde İzmir’de kurduğu kontrollü siyaset hattının içine CHP’yi çekmiş görünüyor. Oyunu kendi iç mantığında doğru kuran AK Partililer, bakanlık koridorlarında CHP’li belediye başkanları ile verdiği pozlarla kent siyasetinde inisiyatifi iyice eline aldığı görülüyor. Beğenmediği, hoşlanmadığı durumlarda ise balans ayarı vermeyi de ihmal etmiyor.

*

Olanı biteni anlamak, yorumlamak ve anlatmak istedim.