Şanghay’da Neler Oldu?

Abone Ol

Dünya siyasetinde taşların yerinden oynadığı bir dönemde Tiencin’de toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi, sadece liderlerin sert sözleriyle değil, ortaya çıkan sonuç belgeleriyle de dikkatleri üzerine çekti. Çin Devlet Başkanı ŞiCinping’in “zorbalıkla” suçladığı ABD’ye meydan okuması, Putin’in “Atlantik modeli miadını doldurdu” çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “daha adil bir dünya” vurgusu... Hepsi bir yana, asıl iz bırakacak olan şey, zirve sonunda kabul edilen Tianjin Bildirisi ve 2026–2035 dönemine yön verecek kalkınma stratejisi oldu.

ŞİÖ liderleri, önümüzdeki on yılı kapsayan bir yol haritasını onayladılar. Güvenlikten ekonomiye, kültürel etkileşimlerden kurumsal yapılanmaya kadar 24 sonuç belgesi kabul edildi. Kağıt üzerinde bakıldığında, bu belgeler örgütü yalnızca “güvenlik kulübü” olmaktan çıkarıp, giderek daha kapsamlı bir küresel organizasyona dönüştürme iddiası taşıyor.

Ama işte mesele tam da burada: Bu hedefler hayata geçirilebilecek mi? Yoksa bugünkü dünyada pek çok deklarasyon gibi, Şanghay Bildirisi de arşiv raflarında tozlanmaya mı mahkûm olacak?

Bildirideki “karşılıklı işbirliğinin artırılması” vurgusu kulağa diplomatik bir nezaket cümlesi gibi gelebilir. Ancak satır aralarına baktığınızda, bunun aslında Batı’ya verilmiş dolaylı bir mesaj olduğu görülüyor: “Biz artık birlikte hareket edebiliyoruz.”

Çin’in kalkınma bankası önerisi, Rusya’nın ulusal para birimlerinde ticaret ısrarı, İran ve Orta Asya ülkelerinin enerji hatları konusundaki beklentileri… Tüm bunlar, ŞİÖ’nün sadece güvenlik değil, aynı zamanda küresel ekonomi ve finans sahnesinde de “oyun kurucu” olma iddiasını güçlendiriyor.

Bu tabloda Türkiye’ye ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dillendirdiği “daha adil bir dünya mümkün” söylemi, yıllardır Batı’ya karşı dile getirdiği bir serzenişin Şanghay sahnesine taşınmış hâliydi. Gazze için dile getirdiği samimi dilekleri başka bir liderden de duymadık.

Türkiye için fırsatlar büyük: Enerji koridorlarında işbirliği, finansal projelerde yer alma, ulaştırma hatlarında söz sahibi olma… Ama riskler de az değil: NATO üyesi bir ülkenin, Batı ile meydan okuma havasındaki bir örgütle bu kadar yakınlaşması, Ankara’nın “denge siyaseti”ni daha da hassas hale getiriyor.

Şanghay’da yayımlanan bildirge, şüphesiz bir dönüm noktası. Doğu, Batı’nın hâkimiyetine karşı yeni bir alternatif üretmeye çalışıyor. Ama unutmayalım: Tarih, yalnızca bildirilerle değil, somut adımlarla yazılır. ŞİÖ bu vizyonu gerçeğe dönüştürebilecek mi, yoksa bu da uluslararası diplomasi sahnesinin süslü fakat etkisiz belgelerinden biri mi olacak?

Cevap belki de önümüzdeki on yılda, ŞİÖ’nün atacağı adımlarla ortaya çıkacak. Ama şimdilik gördüğümüz şey şu: Batı’ya karşı Doğu, artık yalnızca sözle değil, belgelerle ve kurumlarla da sahneye çıkıyor.

Son iki günde olup bitenlere bakarsak…Çok sayıda bölge lideri Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) iki günlük zirvesi için Çin'in Tiencin kentinde bir araya geldiler.Batı karşıtı söylemlere yabancı olmayan Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ve Pekin ve Washington ile ilişkileri daha karmaşık olan Hindistan Başbakanı NarendraModi de orada.Çin Devlet Başkanı ŞiCinping, açılış konuşmasında ABD’yi hedef alarak “zorbalık” suçlamasında bulundu. Washington’un ticaret savaşları, yaptırımlar ve askeri baskılarla şekillendirdiği düzenin kaos yarattığını söyledi. Şi, bunun yerine “Şanghay ruhu” dediği çok taraflı, eşitlikçi ve kapsayıcı bir model önerdi.

Önemli olan yalnızca sözler değil, arkasındaki ekonomik plan. Şi, 2 milyar yuan yardım, 10 milyar yuan kredi ve ŞİÖ Kalkınma Bankası projesiyle Doğu’nun Batı’ya karşı “ekonomik silahlarını” sahaya sürdü. Bu, yalnızca retorik bir çıkış değil, alternatif bir küresel finans sisteminin inşası.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Şi’nin yanındaydı. “Avrupa-Atlantik modeli sona erdi” diyerek Batı merkezli düzenin iflasını ilan etti. Putin’in vurgusu ise ulusal para birimleriyle ticaret. Yani doların tahtı hedefte.

Rusya, Ukrayna savaşında Batı ile köprüleri çoktan yaktı. Şimdi ŞİÖ sahnesinde, “Batı’sız da güvenlik ve istikrar kurulabilir” tezini işliyor. Bu, Avrasya’nın yeni kimliğini güçlendiren bir hamle.

Çin, Rus enerji kaynaklarının ana alıcısı.Ayrıca, Batılı şirketlerin ayrılmasından sonra Rusya'ya otomobil ve diğer malların ana tedarikçisi haline geldi. Uzmanlara göre Ukrayna'ya yönelik saldırganlık da Rus-Çin dostluğunun ideolojik bağlarını güçlendirdi:“Her iki ülke de Batı liberalizmine karşı çıkıyor ve Amerikan 'hegemonyasına' meydan okuyor. Her iki ülke de nükleer güç ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri. Stratejik çıkarları örtüşüyor.”

Ekonomik olarak birbirlerini tamamlıyorlar. Rusya bir hammadde gücü, Çin ise endüstriyel ve teknolojik bir güç.

Erdoğan:“Daha Adil Bir Dünya”

Türkiye’yi zirvede temsil eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir dile getirdiği “Dünya beşten büyüktür” ve “daha adil bir dünya mümkün” mesajlarını yineledi. Bu, Batı’ya yöneltilmiş dolaylı bir eleştiri olduğu kadar, Doğu’nun söylemine eklemlenen bir vurgu niteliğinde.

Erdoğan’ın enerji, ulaştırma ve finans iş birliğini öne çıkarması, Türkiye’nin bu yeni denklemin parçası olma arayışını açıkça ortaya koydu. NATO üyesi bir ülkenin ŞİÖ’de bu kadar net mesajlar vermesi, aslında küresel oyunun kartlarını yeniden karmakta.

Kısacası, Tianjin Bildirisi sadece teknik bir metin değil; Doğu’nun Batı’ya verdiği stratejik bir yanıtın şifrelerini taşıyor. Batı dünyasının “tek kutuplu düzen” ısrarına karşı, Şanghay İşbirliğiÖrgütü’nün bu hamlesi yeni bir çok-kutupluluk çağının müjdesi olarak okunabilir. Elbette bu sürecin nereye varacağı belirsiz; ancak kesin olan bir şey var: 21. yüzyılın oyunu artık sadece Washington ile Brüksel’in sahasında oynanmıyor. Şimdi top, Pekin’den Moskova’ya, Delhi’den Ankara’ya uzanan geniş bir coğrafyanın ayağında.

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Nedir?

ŞİÖ, 2001 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan tarafından kurulan, hem siyasi hem de ekonomik işbirliğini hedefleyen çok taraflı bir uluslararası örgüttür. Zamanla genişleyerek, günümüzde Avrasya’nın en büyük bölgesel kuruluşlarından biri hâline gelmiştir.

Kurucu üyeler (2001): Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan

Sonradan katılanlar: Hindistan (2017), Pakistan (2017), İran (2023)

Gözlemciler: Afganistan, Belarus, Moğolistan

Diyalog ortakları: Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Mısır, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Nepal, Sri Lanka, BAE, Bahreyn vb.Türkiye, 2012’den beri “diyalog ortağı” statüsündedir.

Öne Çıkan Amaçlar

Güvenlik: Terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılık ile mücadele; sınır güvenliği; bölgesel istikrarın korunması.

Ekonomi: Enerji işbirliği, altyapı yatırımları, ticaretin kolaylaştırılması.

Kültürel Etkileşim: Eğitim, turizm, kültür alanında ortak projeler.

Çok Kutupluluk: Tek kutuplu dünya düzenine karşı, “Avrasya merkezli” bir alternatif üretmek.