Çelikten bir odanın içindesiniz...
Koltuğa oturdunuz...
İçerisi yavaş yavaş denizde 15 metre derine dalmışsınız gibi basınçla doldu.
Şimdi maskenizi taktınız.
Yüzde 100 saf oksijen solumaya başladınız.
Sonra ne mi oluyor?
Neler olmuyor ki?
Hiperbarik oksijen tedavisi işte bu şekilde başlıyor.
Her seans yaklaşık iki saat sürüyor.
Saf oksijen basınç altında solunduğu için sıvılaşarak dokular tarafından kolayca emiliyor.
Damar olmayan dokulara, kılcal damarların zedelendiği yerlere kadar ulaşıyor.
Şeker hastalarında görülen inatçı yaralar başta olmak üzere...
Depremlerde oluşan ezik yaraları...
Yanık ve donma vakaları...
Damar tıkanıklığı, burger hastalığına bağlı yaralar, yatak yaraları, varis yaralarında etkili oluyor.
Yangın, soba, şofben zehirlenmelerinde hayat kurtarıyor...
Kemik iltihaplanmaları, ani görme ve işitme kaybı, ilerlemiş dış kulak iltihabı, ülseratif kolit, deniz vurgunları, ereksiyon sorunları, kronik yorgunluk, unutkanlık, bellek bozukluğu, fibromiyalji gibi rahatsızlıklarda kullanılıyor.
Hollywood starları ciltte gençleşme ve yaşlanmanın geciktirilmesi için tercih ediyor.
Burun estetiği, saç ekimi gibi işlemlerden sonra ödem giderici olarak kullanılıyor.
Yurtdışında koşu atlarını yarışlardan önce birinci olsun diye hiperbarik odaya koyuyorlar.
Amerikan futbol takımlarının kendilerine ait hiperbarik odaları var.
Mecazi anlamda, bir tür oksijen banyosu yapmış gibi oluyorsunuz.
İşin gerçeğini öğrenmek için,
İzmir’de 2005 yılında NEOKS Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi’ni kuran Dr. Cengiz Karakuzu’ya...
“Hiperbarik oksijen tedavisi nedir” diye sordum ...
“Her yarayı tedavi eder mi” dedim...
“Gönül yarasından başka her yaraya şifa diyorlar” diye gülerek yanıtladı.
DÜNYADA ÇOK YAYGINManisa Akhisar’da iç hastalıkları uzmanı olarak çalıştığım yıllarda özellikle diyabet hastalarında ayak ülseri dediğimiz geçmeyen yaralarla karşılaşıyorduk. İzmir’de o zamanlar sadece bir tane basınç odası vardı, tek kişilikti ve yetersiz kalıyordu. Hastalar da tedavi için İstanbul’a gidiyordu. Konu ilgimi çekince St. Petersburg’a gittim, Baltık Askeri Akademisi’nde hiperbarik tıp eğitimi aldım. İzmir’e geldim ve 2005 yılında Neoks Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi’nin kurucusu oldum. Türkiye’de bugün toplamda 20, İzmir’de ise biri Bozyaka Eğitim Hastanesi’nde, üçü özel işletme olan dört hiperbarik oksijen tedavi merkezi bulunuyor. Sadece St. Petersburg’da irili ufaklı yüz kadar hiperbarik merkezi, ayrıca her hastanede de hiperbarik bölümleri var. 2 milyon nüfuslu Havana’da bile bugün yedi hiperbarik tedavi merkezi bulunuyor.
HİPERBARİK OKSİJEN TEDAVİSİ NEDİR?
Hiperbarik, basıncın yüksek olduğunu anlatan bir tanımdır. Hiperbarik oksijen tedavisi tamamen kapalı bir basınç odasında yapılır. Hastaya bir atmosferden daha yüksek basınç altında yüzde 100 saflıkta oksijen solutularak uygulanan bir tıbbi tedavi şeklidir. Hiperbarik tıp hekimliği ya da hava ve uzay hekimliği alanında uzmanlaşmış doktorlar nezaretinde uygulanabilir. Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezleri hastane bünyesinde ya da müstakil olarak faaliyet gösterir. Bu merkezler Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlıdır ve sürekli denetlenirler.
Hiperbarik oksijen tedavisinde vücuttaki her organ ve dokuya normalin 15 – 20 katı oksijen ulaşması sağlanır. Basınç altında yoğunlaşan konsantre oksijen vücut sıvılarında erimiş olarak damarın ve kanın ulaşamadığı kalpten en uzak noktalara kadar ulaşır. Toprağın suyu bünyesine aldığı gibi dokular oksijeni sıvılaştırılmış olarak alır. Kan dolaşımının ve oksijenin yetersiz olduğu durum ve hastalıklarda organlar adeta oksijenle banyo yapmış gibi olurlar.
NASIL BİR SİSTEM ?Basitçe anlatmak gerekirse, özel dizayn edilmiş çelikten bir basınç odamız var. Hastalarımızı 16 kişilik bu odaya alırız, koltuklarına otururlar. Odada basınç oluştururuz, içeriye tıbbi oksijen vermemizi sağlayan özel bir tesisat ile hastalara taktıkları maskeler aracılığıyla kontrollü bir debide oksijen veririz. Basınç odaları kesit olarak genelde yuvarlak ve tavanı alçak bir yapıdadır. Bizim kullandığımız dikdörtgen kesitli basınç odamızın tavanı yüksek, böylece kapalı yer korkusu olan hastalar da faydalanabiliyor. Dizaynı TÜBİTAK’la ortaklaşa yapılmış bir projedir. İl Sağlık Müdürlükleri’nin denetiminde ve SGK anlaşmalı çalışırız, aslen kozmetik amaçlı olmayan tamamen tıbbi bir tedavidir.
DALIŞ YAPAR GİBİ...İşlemin ilk aşaması dalış dediğimiz bölümdür. Basınç odası içine kontrollü şekilde, belli zaman aralıklarında beklenmek şartıyla kompresörle hava basılır. Hava çelik oda içinde sıkışınca basınç yükselir. Yavaş yavaş kademeli olarak içerisi 15 metre su derinliğindeki basınca ulaşır. Örneğin şu anda bizim üzerimizde 1 atmosfer basınç var, denizin 15 metre dibine inersek bu 2.5 atmosfer basınca yükselir. Hastalarımız da basınç odasında 2.5 atmosfer basınca maruz kalır.
Hastalarımız uygulama esnasında denizde 14 - 15 metre derinliğe dalış yapmış dalgıç gibi oluyorlar. Bu esnada aynı denize daldığınızda ya da uçaktaki gibi kulaklarda dolgunluk hissi olur. Yutkunarak basınç dengelenir. İstenen derinliğe yani basınca ulaşıldığında maskenizi takıp yüzde 100 saf oksijen solumaya başlıyorsunuz. Bizim atmosferde soluduğumuz havada yüzde 21 oksijen var, gerisi azot gazlarıdır. İşlem esnasında ise hastalara yüzde 100 saf, medikal oksijen veriyoruz.
İKİ SAAT SÜREYLE YÜZDE 100 OKSİJENBasınç odasında maskeniz aracılığıyla yüzde yüz oksijeni normal ritimde solumaya başlıyorsunuz. 30 dakikada bir maskeler çıkarılarak 4-5 dakika mola verilir, içeride bulunan sağlık personelimiz kontrol yapar. Hastalar kameralarla aracılığıyla da dışarıdan sürekli izlenir. Bir seans iki saat sürüyor, bu esnada kitap okuyan, bulmaca çözen, örgü ören hastalarımız oluyor. Sosyalleşiyorlar, hepsi hemen hemen aynı hastalıklarla mücadele ettikleri için bir kader birliği yapıyorlar. Seans biterken bu sefer dalışın tam tersi işlem uygulanıyor. Yine kademeli olarak odanın basıncı düşürülüyor. Yani dipten yüzeye doğru çıkış yaparmış gibi.
YARALARI TEDAVİ EDİYOR
Basınç odası ilk başta dalgıçların karşılaştığı hastalıklar için kullanılırken verilen oksijenin yara tedavisine de iyi geldiği gözlenmiş. Basınçlı ortamda verilen yüzde 100 oksijen vücudunuzun herhangi bir yerindeki yarayı da tedavi edebiliyor. Oksijen akciğerlerde solunduktan sonra yüksek basıncın etkisiyle sıvı hale geçiyor ve dokulara nüfuz ediyor. Doku arasında damar olmayan yerlere dahi ulaşabiliyor. Süngerin suyu bünyesine hapsetmesi gibi dokular oksijeni bünyesine alıyor, oksijen hücrenin içerisine giriyor. Bu sayede kanlanması bozulmuş dokuları canlı tutabiliyoruz. Kılcal damarların hasarlı olduğu hastalıklarda oksijen dokulara yaklaşık 20 kat daha fazla ulaşıyor. Oksijeni yüksek basınç ile verdiğimiz için kat kat daha güçlü etki yaratıyor.
ŞEKERE BAĞLI UZUV KAYIPLARIHangi hastalık ve durumlarda etkilidir diye sıralamak gerekirse ilk başta şeker hastalığıyla birlikte seyreden yaraları sayabiliriz. Kesilecek bir şey yapılamaz denilen ayak yaralarında önemli iyileşmeler elde ediliyor. Hipoksik yani oksijeni düşük yara dediğimiz şeker hastalığı ve damar tıkanıklığına bağlı bir çok yara aslında oksijen eksikliğinden oluşur. Basınçlı oksijen tedavisinde yeni kılcal damarlar, tamir dokusu oluşuyor. Yaralanmaların iyileşmesi, bağ dokusunun gelişmesi için önemli kolajen dediğimiz bazı proteinlerin sentezlenmesi artıyor. Kolajen aynı zamanda damar duvarının da tuğlası, temel yapıtaşıdır. Kolajen oksijensiz dokuda oluşmuyor. Bir diğer özelliği de enfeksiyon, iltihap ve bakterilerle mücadelede bizi güçlü kılması. Oksijenli ortamda dışarıdan verdiğimiz antibiyotikler yara dokusuna, hücre içine daha kolay giriyor, enfeksiyonla mücadeleyi güçlendiriyor. Şeker yaralarında tedavi süresi 30 güne kadar çıkabiliyor.
SON ŞANS OLARAK GELİYORLAR
Bir şeker yarasının tedavisi ortalama bir, bir buçuk ay sürüyor. Hasta haftada altı kez, günde en az iki saatlik seans alıyor. Bazı durumlarda, mesela gazlı kangrende günde iki seans, üç seans yapmak gerekiyor. O anlamda çok etkili bir tedavi. Şu anda ülkemizde 1 milyonun üzerinde diyabetik ayak hastası var, şekere bağlı uzuv kayıpları ilk sırada yer alıyor. Diyabet hızla artıyor, toplum sağlığı açısından kanserin önüne geçmiş durumda. Türkiye de 2000 yılında 3 milyon diyabet hastası vardı, şu an ki sayı 7 milyonun üzerinde. Buna gizli şeker hastalarını da eklersek bu rakam 13 milyon kişiye çıkıyor. Türkiye’de her 6 saniyede bir kalp, böbrek, enfeksiyon gibi nedenlerle diyabet temelli ölümler oluyor .
KESİLMEKTEN KURTULUYORGerçekten aylarca takibi yapıldıktan sonra yarası iyileşmediği için bacağının kesilmesi kararı verilmiş hastalarımız var. Genelde bize son şans olarak gelip, bir parmağını bile kaybetmeden iyileşen hastalarımız oluyor. Bu sayede ayağı ya da parmağı kesilmekten kurtulabiliyor. Bu gerçek yaşam öyküsüdür. Yaşamı değişen pek çok hastamız var. Ayağı kesilmekten kurtulan Ayderli bir hastamız var mesela, birlikte Ayder yaylasına gidip horon tepeceğiz diye sözümüz var. Temel prensibimiz uygun hasta seçimi, doğru kullanım. Doğru uygulama sonrasında hastalarımız, “Benim gitmediğim yer kalmadı, şükür burada iyileştim” diyor. Devlet ödeme kapsamına girmesi için üç uzman hekimden sağlık kurul raporu alınması gerekiyor.
YANIKTAN DONMAYA KADAR...
Basınçlı oksijen tedavisi özellikle yangın, soba ve şofben zehirlenmelerinde de çok etkili bir tedavi yöntemidir. Hasta hızla bize ulaştırılırsa, basınçlı oksijenle kandaki karbon monoksit hızla uzaklaştırılarak hayata dönme şansı artıyor. Diğer kullanım alanlarını saymak gerekirse damar tıkanıklığı, burger hastalığına bağlı yaralar, yatak yaraları, varis yaraları, yanık yaralarında etkili olur. Kuru ve yaş kangren, sigara ve damar sertliğine bağlı damar daralmaları, kemik iltihaplanmaları, ani görme ve işitme kaybı, ilerlemiş dış kulak iltihabı, ezilme ve sıkışma yaraları, ülseratif kolit, deniz vurgunlarında hiperbarik oksijen tedavisini kullanıyoruz. Erkeklerde ereksiyon sorunlarının iyileştirilmesinde, donma tedavisinde ve depremde göçük altında ezilmelerde de çok iyi sonuç veriyor. Bir de ışın tedavisi ve kemoterapi gören hastalarda görülebilen yan etkilerin tedavisinde basınçlı oda kullanılabiliyor.
SADECE 65 UZMAN DOKTOR VAR
Eve oksijen tüpü alıp deneseniz aynı işlevi görmez çünkü zaten havada soluduğunuz yüzde 20 oksijenin, yüzde 18’ini geri veriyorsunuz. Sağlıklı bir insanın oksijen tüpünden soluyarak kazanacağı bir şey yok. Basınçlı ortamda alınan saf oksijenle genel bir dinçlik hali, ciltte yenilenme, insülin ihtiyacı düşmesi, neropotik ağrılarda azalma, uyku kalitesinin artması ve bağırsak tembelliğinin iyileşmesi görülebiliyor.
Neoks olarak 2005 yılından bu yana 14 bini aşkın hastaya hizmet verdik. Türkiye’nin en başta gelen merkezlerindeniz. Biz gaz halinde yüzde 100 medikal oksijen kullanıyoruz. Sıvılaştırılmış oksijen daha ekonomiktir ama hiçbir zaman aynı etkiyi vermez. Türkiye’de bu gibi merkezlerde görev alacak sualtı ve hiperbarik tıp hekimliği alanında eğitim veren sadece Çapa Tıp Fakültesi’nde ve GATA’da bir kürsü var. Hava ve Uzay Hekimleri de bu branşta çalışabiliyor. Türkiye’de sualtı ve hiperbarik tıp hekimliği alanında sadece 65 adet uzman doktor arkadaşımız var. İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa illerimiz dışında hiperbarik merkezlerimiz bulunmuyor, bu konuda ülke genelinde bir planlanma yapılması ve hastaların kendi illerinde bu tedaviye ulaşabilmeleri çok önemli.
ARTIK HOLLYWOOD DA KULLANIYORHiperbarik oksijen tedavisi bugün anti – aging olarak Hollywood starları tarafından cilt kalitesini ve genel sağlığı arttırmak için de kullanılıyor. Ciltte gençleşme, kolejen sentezinin artışıyla yaşlanmanın geciktirilmesini sağlıyor. Yurtdışında koşu atlarını yarışlardan önce hiperbarik odaya koyuyorlar, çünkü doping testinde çıkmıyor. Amerikan futbol takımlarının kendilerine ait hiperbarik odaları var. Spor travmalarından sonra dokunun hızlı iyileşmesi ve ödemi çözmesi için kullanılıyor. Burun estetiği ameliyatlarından sonra ödemin çözülmesi, saç ekiminden sonra tutma sayısının artması, bölgedeki şişliği alması için uygulanıyor.
GÖNÜL YARASI DIŞINDA...
Kronik yorgunluk, unutkanlık, bellek bozukluğu, fibromiyalji gibi rahatsızlıklarda kullanılıyor. Çocukların sınavlarından önce sınav başarılarını artırıyor. Zayıflamaya şöyle bir faydası var, vücut metabolizmasını hızlandırıyor hücrede mitokondri dediğimiz enerji santrallerinin düzenlenmesini sağlıyor. Bağışıklık sistemini regule ediyor, düzenliyor. Bağırsak florası dediğimiz mikrobiyota antibiyotikler ve suni gıdalarla bozuluyor, bunun tedavisinde de kullanılabiliyor. Basınçlı oksijen tedavisi başta anlattığımız gibi özellikle geçmeyen yaralarda kullanılıyor, biz gönül yarası dışındaki her türlü yarayı iyileştirir diyoruz ...