RÖPORTAJLAR
26 Eylül 2013 Perşembe

Kafamdaki başkan profili…

CHP Genel Merkezi’nde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile EGE TV’nin prestij programı Söz Meclisten İçeri’nin ekibi Nedim Atilla, Gönül Soyoğul ve Ümit Yaldız’ın gerçekleştirdiği röportaj, İzmir gündemine bomba gibi düştü.

Kafamdaki başkan profili…

Bir saat süresince üç usta gazetecinin sorularını yanıtlayan CHP lideri, hiçbir soruyu yanıtsız bırakmadı. Bazı yanıtları ‘genel’ bazılarıysa çok net oldu.

Kılıçdaroğlu röportaj sırasında; Meclis Grubundaki gibi ‘hiddetli ve şiddetli’ değil, onu ilk tanıdığımızdaki haliyle ‘sakin ve soğukkanlı’ydı.

Ve güler yüzlü ve her zamanki gibi mütevazı…
İşte Ege TV’de yayınlanan ve İzmirlileri ekrana kilitleyen o özel röportaj…




NEDİM ATİLLA:
Gazeteci arkadaşlarımızla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel merkezindeyiz… Zaman ayırdığınız için öncelikle teşekkür ediyoruz. Size İzmir’den keyifli, neşeli, İzmirlilerin sıcak havasını getirdik Sayın Genel Başkan...
 
KILIÇDAROĞLU: Efendim öncelikle hoş geldiniz. İzmir’den gelmeniz çok önemli... İzmir çok önemli biliyorsunuz. ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’ dediğimiz bir kent aynı zamanda... Umarım Ankara’nın karamsar havası sizi rahatsız etmez!
 
NEDİM ATİLLA: Bazı gazeteci arkadaşlarım var, ‘Canım sıkılınca İzmir’e giderim’ diye yazan… 
Sizi de sıklıkla bekliyoruz.
Sayın Genel Başkan, Türkiye üç önemli seçim sürecine girecek önümüzdeki günlerde... Yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler... İktidar alternatifi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nden de beklentiler hayli yüksek… En azından bizim geldiğimiz bölge olan Ege’de… Son seçim sonuçlarına göre sizin partinizin önde olduğu coğrafyanın televizyonuyuz aynı zamanda... Bu yüzden yerel bazı sözlerle başlamak istedik. Yerel seçimlere 6 aydan biraz fazla süre var. Nasıl gidiyor, CHP iyi hazırlanıyor mu?
 
KILIÇDAROĞLU: Önce şunu söyleyeyim, bütün siyasal partilerden önce yerel seçimlere hazırlandık. İlk toplantımızı geçen yıl İstanbul Silivri’de yaptık. Büyükşehir belediye başkanlarımızı ve ilçe belediye başkanlarımızı çağırdık. Bir strateji belgesi hazırladık. Onu belediye başkanlarımızla tartıştık. Netleştirdikten sonra, strateji belgesine dönüştürüp çalışmalarımızı o bağlamda sürdürdük. İkinci toplantıyı İstanbul merkezde yaptık. Yine belediye başkanlarımızla... Sonra İstanbul’da ‘CHP’li belediyeler nasıl hizmet üretiyor, bunların ürettiği hizmetler nelerdir?’ sorularına yanıt veren büyük bir yerel yönetimler fuarı düzenledik. Bu da bizim tarihimizde hatta Türkiye’nin tarihinde bir ilk...
 
NEDİM ATİLLA: İlk ama Ege Bölgesi’nden de çok sayıda belediye geldi…
 
KILIÇDAROĞLU: Evet, geldiler. Sundukları hizmetleri, yaptıkları hizmetleri kamuoyuna sundular. Şöyle bir algı yerleştirilmek isteniyordu; ‘CHP’li belediyeler iş yapmaz, çalışmaz, AKP’li belediyelerin tamamı 24 saat çalışıyor…’ Oysa gerçek bunun tam aksi... Örneğin bizim seçim süreci sırasında sık sık dile getirdiğimiz aile sigortasını başka bir isimle bir belediye başkanlığımız uygulamaya koyuyordu. Şu anda uygulanıyor. Bir başka belediyemiz kendi bulunduğu alandaki bütün kentlileri, adını da vereyim Bakırköylüleri, çok ucuz bir bedelle sigortaladı. Herkesin sağlık sigortasını, güvencesini sağladı. Bunun yanında kendi metrosunu yapandan tutun, yurdunu yapandan tutun, yoksullara yardımın nasıl yapılacağını, onların yoksullukları ifşa edilmeden nasıl yapılacağını anlatan pek çok projelere, uygulamalar tümü anlatıldı.
 
NEDİM ATİLLA: Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu fuardan hemen sonra yeniden aday ilan ettiniz. Bunun üzerine şöyle bir imaj doğdu: ‘Sayın Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi sadece Aydın Belediyesi’ni mi başarılı görüyor, diğer belediyeleri başarılı görmüyor mu?’ diye… 

 
KILIÇDAROĞLU: Özlem Hanımı zaten hem örgüt hem halk istiyordu. Ben de Aydın’da olduğum için… O arada da bütünşehir uygulamalarına yeni geçilecekti. Onunla ilgili tasarılar hazırlanıyordu ve biz ilçeleri de geziyorduk. Dolayısıyla o gezi sırasında ilçeye gidecekti ve gelecekte hizmet verecek olan belediye başkanını onlara tanıtmak amacıyla onu söyledim. Gerçekten de son derece başarılı bir belediye başkanımız…

GÖNÜL SOYOĞUL:Buradan ‘Özlem Çerçioğlu başarılı, onun için onu açıkladım’ anlamı çıkması? Diğerleri? İzmir ya da…
 
KILIÇDAROĞLU: İzmir, Giresun, Ordu belediye başkanlarımız da çok başarılı... Gerçekten gidin, bakın Karadeniz’i bir uçtan öbür uca gidin Ordu’ya bakın Giresun’a bakın son derece başarılı hizmetler sunuyorlar. 
 
ÜMİT YALDIZ: Sayın Genel Başkanım Ege’de partiniz adına bir aday patlaması söz konusu... Rakamlar öyle söylüyor en azından... Muğla’da 96 başvuru var, şimdilik... 2 Eylül tarihi itibariyle... İzmir’de 198 başvuru ki artacağını tahmin ediyoruz bu başvuruların... Öncelikle bu aday patlaması ve enflasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Batı’da varken Doğu’da durum ne? Neye bağlıyorsunuz bu artışı?
 
KILIÇDAROĞLU: Artışın birinci nedeni şu: Ben aday olursam yüzde 100 kazanırım! Yani aday olmayı besleyen bir özgüven var. O özgüvenle başvuru yapıyor. ‘Şu ilçede veya ilde aday olursam kazanırım’ özgüveni var kişide... Tabii o özgüveni besleyen kentin yerleşikleri... Bu da bir başka gerçeğimiz… Diyor ki, ‘Ben aday olursam Cumhuriyet Halk Partisi’nde kesin kazanırım. Daha iyi hizmet sunarım’ diyor. Bu çerçevede başvurusunu yapıyor. Bunu hem yararı hem zararı var. Yararı şu: Kişiler özgüvenle ‘Ben aday olmak istiyorum’ diyor. Başvurusunu yapıyor. Partinin gösterdiği eğitimden geçiyor. Dolayısıyla çalışmaya başlıyor şimdiden... Ama hemen parantez açayım. Çalışırken asla bir belediye başkanını kötülemeyecek.
 
ÜMİT YALDIZ: Rakibini?
 
KILIÇDAROĞLU: Rakibini de küçümsemeyecek. Kötülediği andan itibaren onun bu partiye faydası yoktur. Ülkeye de faydası yoktur.
 
ÜMİT YALDIZ: Sizin zaten burada kurmuş olduğunuz bir sistem üzerinden aday adaylarını takip ettiğiniz, genel başkan yardımcılarınız tarafından açıklandı. ‘Şimdiden 30’a yakın adayın üstünü çizdik’ gibi bir ifade de kullanıldı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Rakam vermeyelim ama evet takip ediyoruz. Çünkü partinin kendi içindeki rekabeti daha iyi hizmet vermeye yönelik olmalıdır. Birbirini karalamaya yönelik bir yarış herkese zarar verir. Özellikle de partiye zarar verir. Eski hastalıklardan insanların arınması ve kurtulması lazım. Bir belediye başkanı vardır hizmet veriyordur, eğer ben ondan daha iyi hizmet vermek istiyorsam projelerimi koyarım, halka giderim kentlilere anlatırım, sivil toplum kuruluşlarına giderim, gazetelere giderim, ilanlar veririm. Anlatırım kendimi, beğeniyi kazanırım. Halk da der ki ‘Evet bu projeler uygulanırsa çok iyi olur. Ben bu adayı desteklemek istiyorum’ der. Olaya biz böyle bakıyoruz. Zorluğu da şu veya zararı diyelim. Şimdi çok sayıda aday var doğrudur ama sonuçta bir kişi olacak... Aday adayı 10-20 kişi ama 1 kişi aday olacak. Bu şuna benziyor; her ilin valisi var her ilin her ilçenin de 1 belediye başkanı var. Dolayısıyla bir kişi seçilecek. Biz aday adaylarını gerçekten objektif ve bilimsel verilerle yola çıkarak seçmek istiyoruz. Bunun değişik yöntemleri var. Bazen eğilim yoklaması olacak, bazı yerlerde anket olacak. Bazı yerlerde küçük yerlerde özellikle adayı meydana koyacağız vatandaşa diyeceğiz ki; ‘Kimi belediye başkanı görmek istiyorsu, şu kişiler var, gel oy ver’ diyeceğiz. Doğrudan halka seçtireceğiz.
 
NEDİM ATİLLA: Bu konuda bir takvim yaptınız mı?

KILIÇDAROĞLU: Bundan iki hafta önce Merkez Yönetim Kurulu bir karar aldı. Üç yerde eğilim yoklaması kararı aldık. Az önce de Merkez Yönetim Kurulu toplantımız vardı. Orada da yanlış hatırlamıyorsam 5 veya 6 yerde yine eğilim yoklaması kararı aldık. Yani sandık koyacağız, parti üyeleri gelecekler
 
NEDİM ATİLLA: Tüm üyeler...

KILIÇDAROĞLU: Tüm üyeler, delegeler değil… Gelecekler, oylarını kullanacaklar.
 
NEDİM ATİLLA: İzmir var mı bunların içinde?
 
KILIÇDAROĞLU: İzmir’e daha sıra gelmedi. Ankara, İstanbul ve İzmir’e henüz sıra gelmedi. 5 kişilik bir komisyonumuz var. Bir genel sekreter, dört genel başkan yardımcısı değerlendirme yapıyorlar. Her bir seçim bölgesini tek tek ele alarak değerlendiriyorlar. Bakın hiçbir siyasal partide bunlar yok ama biz yapıyoruz. Tek tek ele alıyorlar, değerlendiriyorlar. İl başkanlarıyla, varsa milletvekilleriyle aynı zamanda o ilden sorumlu olan bizim başka il milletvekillerimiz var. Oturup durum değerlendirmesi yapıyorlar. Ve ona göre karar veriyorlar.
 
NEDİM ATİLLA: Siz Kemal Kılıçdaroğlu olarak bir Büyükşehir belediye başkanının,  Ankara, İstanbul, İzmir gibi yerler için hangi nitelikleri taşıması gerektiğini düşünüyorsunuz?
 
KILIÇDAROĞLU: Bu söylediğim büyükşehir belediye başkanları için geçerli değil.
 
ÜMİT YALDIZ: İlçeler…
 
KILIÇDAROĞLU: Bunlar daha çok iller ve ilçeler için geçerli olan kurallar. Zorluk da şu, gerçekten çok değerli adaylar var. Onlar arasında tercih yapmakta biz de zorlanacağız, örgüt de zorlanacak. Anketler de belki birbirine çok yakın çıkacak. Dolayısıyla çok değerli adaylar var ve onlar arasında tercih yapmakta zorlanacağız. Şimdi şu var hepimiz insanız. Diyelim bir yere 10 kişi başvurdu, bir kişi seçildi. Seçilemeyen veya aday olamayan kişi doğal olarak bir burukluk yaşayacaktır. Bu, insanın doğasında olan bir şeydir. ‘Neden üzüldün?’ diye kimseyi eleştiremeyiz, öyle bir hakkımız da yok. Ama benim arzum şu: Eğer gerçekten bu kişiler Cumhuriyet Halk Partili ise gerçekten bir partililik bilinci varsa o zaman bu burukluklarını bir süre sonra atarlar ve ondan sonra seçilen adayın etrafından kenetlenirler. Ve çalışmaya başlarlar. Benim arzum bu. Bu yapıldığı zaman ben anlarım ki o kişiler gerçek anlamda CHP’lidir. O kişiler gerçek anlamda kişisel çıkarlarını aşmış kişilerdir. Ülkenin çıkarlarına odaklanmış kişilerdir. Bu bilinçle aday adaylarının hareket etmesi lazım…
 
ÜMİT YALDIZ: Tam da o sorunun devamı niteliğinde aday adayı patlamasını özellikle bizim bölgemizde şu şekilde değerlendirenler var, sizin söylediğiniz özgüven, partinin orada kazanacağı algısı önemli ama bir de değişim beklentisi, revizyon beklentisi… Gerçi son kurultayda ‘eski-yeni CHP’ meselesini ama sizden önceki yönetim tarafından belirlenen belediye başkanlarının değiştirileceğine dair bir algı ve o algı üzerinden adayların bir bölümünün onun üzerinden başvuru yaptığı yolunda… Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?
 
KILIÇDAROĞLU: Önce şunu söyleyeyim. Başarılı belediye başkanını ‘eski yönetim atadı, yeni yönetim atadı’ diye değerlendirmek çok yanlış ve buna katılmak mümkün değil. Bir belediye başkanı başarılıysa halk da destek veriyorsa bir sorunumuz yok zaten bizim.
 
NEDİM ATİLLA: ‘Onunla devam ederim’ diyorsunuz.
 
KILIÇDAROĞLU: Elbette devam edeceğiz.
 
NEDİM ATİLLA: Zaten şu andaki belediye başkanlarının tamamı eski yönetim tarafından atanmış insanlar…
 
KILIÇDAROĞLU: Dolayısıyla… Siz kalktınız ‘eski yönetim tamamını defterden sileceğim yerine yenilerini getireceğim…’ diye… Katılmak mümkün değil… 

 
ÜMİT YALDIZ: Siz bu ayrıma son kurultayda noktayı koymuştunuz zaten…
 
KILIÇDAROĞLU: Bu anlayışa ben katılmıyorum. Yani başarılı olan belediye başkanı, halkın arkasında durduğu belediye başkanının arkasında biz de duracağız. Biz belediye başkanlarının performansını da ölçüyoruz. Genel merkez olarak, bütçesine kadar, nelerin harcandığına kadar… Biz bu performansları yaptığımız toplantılarda belediye başkanlarımıza da sunduk. Genel merkezin belediyelerin bütün çalışmalarını ayrıntılarına kadar izlediğini belediye başkanlarımız da biliyor. Şikayet gelmez mi belediye başkanlarımıza? Gelir tabii... Bu işin doğasında olan bir şey... Gidersiniz, biri çocuğunu işe almadığı için belediye başkanını şikayet eder. Biz bu şikayetlerle ilgilenmeyiz. Biz halkın belediye başkanından beklediği taleplerin ne ölçüde karşılandığına bakarız. Caddesi, sokağı, diğer gereksinimleri giderilmişse, belediye başkanı halkın arasındaysa, belediyeyi çok bürokratik bir yapının içine hapsetmemişse, kente hizmet veriyorsa bu belediye başkanıyla ne sorunumuz olacak. Yoluna devam edecektir. Bakış açımız bu.
 
NEDİM ATİLLA: Adalet ve Kalkınma Partisi de Ankara, İstanbul ve İzmir’de çok sıkı bir yarışa gireceğiniz bir iktidar partisi... İşiniz çok kolay değil Ankara ve İstanbul’da... Onların aday göstermesini bekleyecek misiniz kendi adaylarınızı göstermek için?
 
KILIÇDAROĞLU: Hayır. Biz başka bir partiye endeksli çalışmıyoruz. Onlar kimi aday gösterirlerse göstersinler. Biz göstereceğimiz adayla seçimi kazanma iddiasındayız. Ankara, İstanbul ve İzmir’de bu iddiayla yola çıkıyoruz. Bunun için de gerçekten iyi çalışmalarımız var. Bunların bir kısmı kamuoyuna yansımış, bir kısmı henüz kamu oyuna yansımamış çalışmalar. Adaylar netleştikten sonra belki bu çalışmalar sıcak siyasetin gündemine gelmiş olacak.
 
NEDİM ATİLLA: Sizden tarih alamıyoruz yani…
 
KILIÇDAROĞLU: Tarihi Yüksek Seçim Kurulu belirleyecek ama gittiğimiz pek çok yerde aday adaylarımızı hatta adaylarımızı belirledik. Örneğin Afyon’da bir doktor arkadaşımızı belediye başkan adayı olarak ilan ettik. Yine Afyon’un bazı ilçelerinde de ilan ettik. Birden fazla aday olan yerlerde eğilim yoklaması yapıyoruz. Dolayısıyla diğer partilerden çok daha erken bizim adaylarımız belli olacak.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Sözlerinizden sizin bütün sorumluluğu aldığınızı hissediyorum. Ttabii ki temayülleri, eğilimleri alacaksınız ama… Bu çok ağır bir sorumluluk değil mi? Ve bir sosyal demokrat partide olması gereken bu değil sanıyorum ve o sorumluluğu nasıl hissediyorsunuz omuzlarınızda? İyi olursa Allah’tan kötü olursa sizden bilecekler. O sizde nasıl bir ağırlık hissettiriyor? Bu nasıl değişebilir ya da değişmeli mi?
 
KILIÇDAROĞLU: Siyaset sorumluluk üstlenmeyi gerektiriyor zaten. Zor bir alan… Kolay bir alan değildir siyaset, hele Türkiye’de çok daha zor. Çünkü Türkiye’de siz bir başka siyasi partiyle mücadele etmiyorsunuz. AKP devletiyle mücadele ediyorsunuz. Karşınızda bir siyasal parti yok. Kaymakamı, polisi, jandarmasıyla, yargısı, savcısı, hakimiyle bir devlet var karşınızda... Onlarla mücadele ediyorsunuz. Bu seçimler bizim anladığımız demokrasilerde olan olağan seçimlerden birisi değil. Öyle görmek gerekiyor. Bir şey yaparsınız, demokratik yollardan gidiyorsunuz, vali müdahale eder, ‘Yapamazsınız’ der. O nedenle işimiz zor. Onu çok iyi biliyorum. Ama sorumluluğa gelince; az önce ifade ettim, 5 kişilik bir komisyon kurduk. 4 genel başkan yardımcısı ve genel sekreter olmak üzere... Her bir seçim bölgesini tek tek masaya yatırıyorlar. Ve biz 1 yıl önce başladık çalışmalara... Hiçbir siyasi parti başlamadan önce... Nedeni şu: Olabildiğince hiç hata yapmadan doğru adaylarla yola çıkmak. Her adayı dinlediğinizde en başarılı kişinin kendisi olduğunu söyler. Bu da gayet doğaldır. Ama biz o adaya bir siyasetçi gözüyle değil halkın gözüyle bakmak zorundayız. Halk o adayla nasıl bakıyor? Onun bulunduğu kentte halk o adayı ne kadar kucaklıyor? Onun söylemlerine ne kadar inanıyor? Ve bu seçildiği zaman o ne kadar sıcak ve sevecen hizmet sunacak? Öyle bakmak zorundayız. Tabii bunu belirlemenin de yöntemleri vardır. Eğilim yoklaması yaparsınız. Örneğin partinin bütün üyeleri gelirler bir aday belirlerler ve siz o adayı seçersiniz. Böylece sorumluluk kime ait olmuş olur?
 
NEDİM ATİLLA: Peki eğilim yoklamasından çıkan sonucu aynen uygulayacak mısınız? Sizi kast etmiyorum ama önceki yönetimler döneminde eğilim yoklamasında çıkan adaylar, aday gösterilmedi, başka birileri gösterildi. Böyle şeyler yaşandı. Eğilim yoklamasında sonuç ne çıkarsa onu aday göstereceğiz diyor musunuz?
 
KILIÇDAROĞLU: ‘Eğilim yoklaması yapılsın’ kararını aldığımız yerlerde zaten kim çıkarsa…
 
NEDİM ATİLLA: Hakim gözetiminde bir ön seçim değil, değil mi?
 
KILIÇDAROĞLU: Hayır. Hakim gözetiminde değil. Genel başkan yardımcısı gidiyor veya bir yetkili gidiyor. Örneğin Burdur’da yaptık ve bir eczacı arkadaşımız eğilim yoklamasından çıktı, mesele bitti. Adayımız odur. Bu kadar net… Ama şu olursa, diyelim ki eğilim yoklaması yaptınız iki veya üç aday birbirine çok yakın oy aldı. O zaman halka sormamız lazım ‘üç kişiden hangisini arzu edersiniz’ diye. Dolayısıyla bizim adaylarımız şunu çok iyi bilmeliler, biz üyenin veya halkın nabzını tutmadan tepeden inme dayatmayla şu adaydır demeyeceğiz.
 
ÜMİT YALDIZ: Sayın Genel Başkan, belki açık toplantılarda da söylemişsinizdir ama ben daha ziyade TBMM grubunda söyledikleriniz üzerinden, ‘Bir oy fazla alacak kişiyle yola çıkacağız’ dediğinizi duyduk. Bu bağlamda İstanbul’da Sarıgül, Ankara ve İzmir’de bir takım isimler geçiyor. CHP için mutlaka 30 Mart 2014’ün öneminin farkındayız ama…
 
KILIÇDAROĞLU: Türkiye için de önemli...
 
ÜMİT YALDIZ: Sizin için ne anlama geliyor 30 Mart 2014? Bir çıtanız, hedefiniz var mı?
 
KILIÇDAROĞLU: Her siyasal partinin liderinin elbette hedefi vardır. Hedef nedir, yerel seçimlerse, yerel seçimlerde iktidar olmaktır. Bir önceki seçime göre oy oranını artırmak, belediye başkanı sayısını artırmak. Bu bizim en büyük arzumuzdur. Her siyasal parti nasıl bir hedefe koşuyorsa aynı hedefe biz de koşuyoruz, gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun için geçmişte yaptığınız çalışmaları örnek göstermeniz gerekiyor. Örneğin Eskişehir belediye başkanımız. Son derece başarılı… Düşünün Anadolu’nun çorak coğrafyasında bir kenti Bursa’yla Ankara arasında turistik bir vahaya dönüştürdü. Anadolu’dan pek çok kişi gelip Eskişehir’i gezmek istiyor. Kim yaptı bunu? Yılmaz Büyükerşen... Çıktı ve Eskişehir’i Türkiye’nin bir markası, dünya markasına dönüştürdü. Şimdi bu insanı biz ne yapacağız? Eskişehirli seviyor, biz de seviyoruz. Arzumuz şudur, sadece Eskişehir’in merkezini değil bütün Eskişehir’i kucaklayacak bu kişiler. Bütün Eskişehir’i bir marka kent haline getirecek. Bunu yapacak. Arzumuz budur. Eğer biz bunu yapabilirsek o zaman göreceksiniz, Eskişehir’i yapıyorsak İzmir’de metroyu belediye ‘Ben yapabiliyorum’ diyorsa Brookings Enstitüsü, ‘Dünyanın en sağlıklı gelişen dördüncü kenti İzmir’dir’ diye karar veriyorsa bu çok önemlidir. Ankara ve İstanbul’u aşmıştır İzmir... Bakın İstanbul, Ankara metroyu bitiremediler, yapamadılar. Bakanlık yapıyor şimdi. Ama İzmir kendisi yapıyor. İzmir’in yaptığı metro kilometresiyle Ankara ve İstanbul arasında dağlar kadar fark var. Çok daha ucuza, kaliteli, nitelikli yapıyor. Ve çok daha az parayla yapıyor.
 
NEDİM ATİLLA: Buradan İzmir belediye başkanını çok başarılı bulduğunuzu, yani siz daha önce Ordu, Giresun ve Eskişehir’i söylediniz…
 
KILIÇDAROĞLU: Aziz bey de başarılı. Kim başarısızdır diyebilir? Bakın devletin bütün engellemelerine rağmen en büyük projeleri hayata geçirdi. Yakında geleceğim gene bir tören yapılacak İzmir’de... İzmir Körfezi’nin çehresi tümüyle değişecek. ‘Koku’ diye bir şey kalmayacak İzmir Körfezi’nde... Türkiye’nin en büyük fuarının dünyanın da sayılı fuarlarından birisinin temelini attı. İzmir’i sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en önemli fuar merkezi haline getirdi. Neden İzmir’e, ‘Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi, kapısı’ diye bakıyoruz.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Bu sözlerinizi izleyecek olan İzmir’deki Cumhuriyet Halk Partililer sizin sözlerinizi ‘Aziz bey mi aday yapılacak?’ diye algılayabilir. Bu konuda ser verip sır vermiyorsunuz!
 
KILIÇDAROĞLU: Başarı her zaman takdir edilir ve başarının arkasında durulur.
 
NEDİM ATİLLA: Siz açıkladınız, sorun yok o zaman…

(Kılıçdaroğlu gülümsüyor…)
 
ÜMİT YALDIZ: Ben tam anlatamadım sanırım. Şöyle anlatayım. Rakamlar, oranlar üzerinden konuşmak gerekirse 30 büyükşehir var. Kaç ilde başarılı olacak Cumhuriyet Halk Partisi? Yüzde kaç hedefliyor? Elinizde mutlaka veri var. Türkiye ölçeğinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin durumunu gösteren… 
 
KILIÇDAROĞLU: Var mutlaka...
 
ÜMİT YALDIZ: Ama siz Hüseyin Çelik gibi sık sık açıklamıyorsunuz…
 
KILIÇDAROĞLU: Nüfusu 100 bini aşan bütün il ve ilçeler bizim gözetimimizde. Oraların sürekli nabzını tutuyoruz. Yerel yönetimlerin şöyle bir özelliği var: Adaylar netleşmeden yerel yönetimlerle ilgili oran vermek doğru değil.
 
ÜMİT YALDIZ: Adaya bağlı olarak...
 
KILIÇDAROĞLU: Adaya bağlıdır. Çünkü bakıyorsunuz, anketlerde de görülüyor A daha farklı B’yi gösterdiğiniz zaman oyunuz daha farklı… Bazı yerlerde bakıyorsunuz adayın oyu Cumhuriyet Halk Partisi’nin üstünde bazı yerlerde adayın oyu Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyunun altında. Şimdi dediğim gibi yerel yönetimlerde oransal bir rakam vermek doğru değil.
 
ÜMİT YALDIZ: O zaman size Şubat’ta sorsak?
 
KILIÇDAROĞLU: Ama amacımız şu tabii. Diğer siyasal partiler nasıl yerelde iktidar olmak istiyorlarsa biz de olmak istiyoruz. Türkiye bir daha 89’u yaşayabilmeli...
 
NEDİM ATİLLA: SODEP’in başarını kastediyorsunuz…
 
KILIÇDAROĞLU: Evet. Açıkça söylüyorum. Hiçbir düşüncenin arkasında saklanmam. Açıkça, net, önyargısız… Cumhuriyet Halk Partili belediyeler AKP’li belediyelere göre çok daha başarılıdır. Hiçbir şey yapmıyorlarsa bile halka hesap veriyorlar. Halka hesap vermeyi biliyorlar. İhalelerine bakın, sundukları hizmete bakın, her şeyde bunu görebilirsiniz. Ben şunu söylerim, arzu ederse AKP’li belediyeler, onların istediği bir Büyükşehir belediye başkanını çıkarsınlar biz de çıkaralım, il belediye başkanı çıkarıyorlarsa biz de il başkanı çıkaralım, ilçe belediye başkanı çıkarıyorlarsa biz de ilçe belediye başkanı çıkaralım halk görsün kim, ne hizmet yaptı diye. O açıdan, bizim belediyelerimiz, kuşkusuz eksiğimiz yok mu elbette var. Ben bütün belediyeler dört dörtlük çalışıyor, bütün belediyelerin en ufak bir eksiği yoktur dersem doğruyu söylememiş olurum. Her belediyenin eksiği vardır, kusuru, hataları vardır ama biz ana çizgiye ana doğruya bakarız. ‘Kaynaklar verimli kullanıldı mı kullanılmadı mı, kentli mutlu mudur değil midir?’ bunlara bakarız. Bu çerçeveden yola çıkarız. Keşke şu olabilse, belediyeler daha iyi hizmet üreten yerleri süratle açabilseler. Bakın İzmir’de eğer Bakanlar Kurulu Aziz Beyin gönderdiği kararname tekliflerini 2, 2.5 yıl geciktirmeseydi bugün İzmir’in çehresi çok daha güzel olacaktı. Ama yapmadılar. Aziz Bey gitti, TOKİ’den ev satın aldı belediye olarak... Diğer belediyelere tahsis ediliyor. Ama bundan şikayetçi miyiz? Hayır. Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz. Engellemesinler, başka ihsan istemiyoruz. İzmir göreceksiniz sadece Türkiye’nin değil bütün Avrupa’nın kendi bölgesinin en önemli kenti olma yolunda hızla ilerleyecektir.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Başaralı bulduğunuz belediye başkanlarını yaptığınız anketler de doğruluyor mu?
 
KILIÇDAROĞLU: Doğruluyor…
 
ÜMİT YALDIZ: ‘Yansıyan ve yansımayan çalışmalar’ dediniz. Örneğin dün gazetelere yansıyan bir demeciniz de ‘Başörtülü adayın bizim için mahsuru yok’ diyorsunuz. Son dönemlere bizim dikkatimizi çeken özellikle bizim bölgemizde Bodrum belediye başkanının transferi, Tire belediye başkanının transferi gibi Demokrat Parti tabanının Cumhuriyet Halk Partisi’ne entegrasyonu, merkez sağ entegrasyonu hissediyoruz. Bu da bir açılım mıdır? Onun dışında nelerle karşılaşacağız önümüzdeki süreçte?
 

KILIÇDAROĞLU: Transfer sözcüğünden hoşlanmıyorum. Onlar partimize katıldılar. Onlar artık Cumhuriyet Halk Partili... Bizim eski Demokrat Partililerle, Anavatan Partililerle, Doğru Yol Partililerle sorunumuz asla yok. Atatürk konusunda yok, bayrak konusunda yok, laiklik konusunda yok. Sosyal devlet konusunda yok, uygarlık konusunda yok, çağdaşlaşma konusunda yok... Dolayısıyla onlar bize en yakın biz de onlara en yakın siyasal partiyiz. Önümüzdeki seçimler iki kutup arasında geçecek. Cumhuriyetten yana olanlarla cumhuriyete karşı olanlar. Bu kadar net söylüyorum. Cumhuriyetten yana olanların adresi belli: Cumhuriyet Halk Partisi. Herkese kucak açıyoruz. Yok efendim göz rengi böyleymiş, kılık kıyafeti böyleymiş. Efendim sigara tutuyormuş, ten rengi şöyle. Etnik kimliği buymuş, inancı buymuş... Bunlar siyasetin konusu değil. Biz cumhuriyetimize sahip çıkacaksak, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkacaksak adres belli... Eğer bu ülkenin bakanları Türk bayrağı geçerken ayağa kalkmıyorlarsa kimse kusura bakmasın ben onları yurtsever olarak görmem. Vatandaş olarak da oy vermem. Onun mensup olduğu partiye oy vermem. Kendi bayrağına saygısızlık yapan bir bakanı, bakan olarak da kabul etmem. Bu benim en doğal hakkım. Ben bunu bir siyasal partinin genel başkanı olarak değil sade yurttaş olarak Kemal Kılıçdaroğlu olarak söylüyorum. Her şeyi yaparız ama bayrağa saygısızlığı asla yapmayız. Diğer konu yeni açılım mı dediniz. Açılım sözcüğü çok tahrip edildi aslında. Belki şöyle tanımlamak gerekiyor. Az önce söylediğim bağlamda cumhuriyeti sevenler bir araya gelmeli. Kırılan, dökülen Türkiye’yi yeniden onarmalılar. Bu yerel yönetimlerden başlamalı. Bütün komşularımızla kavgalı hale geldik. İktidarın, kapısını çalabileceği bir tek komşusu yoktur. Suriye’ye mi gidecek, gidemez. Irak’a mı gidecek, gidemez. Mısır’a mı gidecek, gidemez. İran’a mı gidecek, gidemez. Bakın Çin dönüşü İran’a uğradı sayın Erdoğan. Bir gün kapıda beklettiler. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı 1 gün beklettiler orada. Bu dış politikada hezimettir. Onun içi hem dışta hem içte Türkiye’nin onarıma ihtiyacı var.

ÜMİT YALDIZ: Yani biz başındaki örtüyle değil, başındakinin içiyle…
 
KILIÇDAROĞLU: Efendim başındaki örtü bizi ne ilgilendirir; (Gönül Soyoğul’a dönerek) Hanımefendi ne kadar güzel, şık giyinmiş. Benim şimdi ‘şunu giy’ deme hakkım var mı?
 
ÜMİT YALDIZ: Tamamlayıcı olsun diye arkadaşlardan özür dileyerek iki kutuplu bir yerel seçim süreci bekliyor bizi… Cumhuriyetten yana olanlar ve karşı olanlar. Bu bağlamda 2009 yerel seçimlerinde fiilen yaşandı Ege Bölgesi’nde... Sandıkta MHP-CHP ittifakı, partiler, liderler düzeyinde değilse de sandıkta yaşandı. Manisa’da, Balıkesir’de, Uşak’ta MHP’nin ipi göğüslemesi İzmir’de CHP’ye akan oylar. Bir ittifak sandıkta mı yaşanır yoksa daha üst düzeyde konuşma olur mu? Çünkü iki kutuplu dediğinizde ister istemez MHP’yi bunun neresine koyacağız?
 
KILIÇDAROĞLU: Siyasal partilerin liderleri zaten bir ittifakın olmayacağını deklare ettiler.
 
ÜMİT YALDIZ: Ama mektuplar geliyor size bu yönde... Ankara’da siz aday çıkarmayın İstanbul’da onlar aday çıkarmasın gibi…
 
KILIÇDAROĞLU: Bize mektup gelmedi ama zaman zaman bunlar gittiğimiz yerlerde yurttaşlar tarafından söyleniyor. Ama siz de takdir edersiniz ki biz bir seçime giriyoruz. Her siyasal parti daha fazla oy alma ihtiyacında. Biz bunu yapmaya hazırız. Güçlü olan parti biziz. AKP’ye karşı rekabeti güçlü olarak sürdüren parti biziz. Ana muhalefet partisi biziz... Gerçekten de cumhuriyeti sonuna kadar savunan parti biziz. Gerek ülkemizde gerek yurt dışında barışı savunan parti biziz. Göstereceğimiz adaylar fanatik siyasal kimliği olan adaylar değil zaten.
 
NEDİM ATİLLA: Daha uzlaşmacı adaylarla…

KILIÇDAROĞLU: Tabii ki... Sayın Kocadon geldi partiye… Bodrum’a hizmet veriyor şimdi. Bodrum’a hizmet verirken ‘şu bana oy vermedi ben ona hizmet vermeyeceğim, çöpünü almayacağım’ diyebilir mi, diyemez. Aziz Kocaoğlu ‘şu mahalleden bize az yok çıktı. Ben o mahallenin çöpünü toplamıyorum’ diyebilir mi, diyemez. Demiyor da zaten. Hatta oraya daha fazla önem veriyor. Acaba orada yerleşenlerin oylarını daha fazla nasıl alabilirim diye. Dolayısıyla siyaset farklı bir şey... Sandıkta vatandaş bir adayın niteliğine bakar ve diyelim ki geçmişte AKP’ye vermiştir ama bu adayı beğenir gider bizim adayımıza oy verir. Bu gayet doğaldır zaten. İstanbul seçimlerinde ben de pek çok siyasal partiden CHP dışında oy aldım.
 
NEDİM ATİLLA: ‘İstanbul’ deyince bir cümle. Mustafa Sarıgül’ün adaylığıyla ilgili hangi aşamadasınız? Henüz partiye üye değil galiba.
 
KILIÇDAROĞLU: Henüz parti üyesi değil. Bu yüzden bir şey söyleme şansımız yok.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Az önceki kılık kıyafet konusunda konuşuldu; aslında kadınların bu şekilde, ister örtülü ister örtüsüz kıyafetleriyle yargılanması ve bu anlamda siyasete malzeme olmasını bir kadın olarak üzülerek karşılıyorum. Öncelikle bunu ifade edeyim. İltifatınız için de çok teşekkür ederim ayrıca... Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin karnesi pekiyi değil. Kadın belediye başkanları sayısında maalesef çok geride… Sembolik düzeylerde... Yerel yönetimlerde kadın başkan konusunda en iyi BDP. Eşiniz de bir süre önce İzmir’e gelmişti. Hatta biraz sizin mütevazı aile yapısına, değerlerinize farklı gelen, yadırgadığımız bir biçimde adeta bir genel başkan gibi karşılandı. Ve orada kadın başkan konusuna vurgu yaptı değerli eşiniz. Bunu bize nasıl izah edeceksiniz…
 
KILIÇDAROĞLU: Güzel bir soru... Gittiğim her toplantıda kadın dinleyicilere şunu söylüyorum: Size seçme-seçilme hakkını bazı Avrupa ülkelerinden önce veren Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi sizin evinizdir diyorum. İki, benim genel başkanlığımdan sonra ikinci önemli bir adım attık. Yüzde 33 cinsiyet kotası getirdik. Bu bütün yönetimlerde kendisini gösterecek. Ayrıca yüzde 10 gençlik kotası getirdik. Gençlerin de siyasete girmesi gerekiyor. 18 yaşında idam ediyorsunuz sonra ‘milletvekili olamazsın’ diyorsunuz. Böyle saçma şey olur mu? Dolayısıyla kadınların daha fazla siyasete girmeleri gerekiyor. Şu da bir başka gerçek onun da altını özenle çizelim Türkiye’de kadın sadece siyasette değil sosyal yaşamda da biraz geriye atılmış. Bakın 81 ilimiz var kadın vali var mı? Yargıtay’da bir ara kadın yargıç sayımız bir ara fazlaydı o da çok düştü. Baktığınız zaman bu sistem oturmuyor. Kadının sosyal hayata daha fazla girmesi lazım… Şimdi kadınla ilgili şu kadar çocuk yapacaksın zorlaması kadını eve hapsetmektir. Aile yapısına müdahale ediyorsunuz siz. Kimin ne hakkı var bir başkasının aile yapısına müdahale etmeye. Ve siz ülkenin başbakanı olarak müdahale ediyorsunuz. Bunlar, kadını ürkütüyor. Kadının son zamanlarda siyasete fazla ilgi duymasının temelinde bu söylemler yatıyor. Kendi geleceğinden, kendi özgür dünyasının elinden alınacağından korkuyor. Kadın aday sayısı bu seçimlerde daha fazla olacak. 
 
NEDİM ATİLLA: Belediye meclislerinde de…
 
KILIÇDAROĞLU: Belediye meclislerinde, belediye başkanlarında da olacak. Seçilen yerlere olacak... Çünkü Türkiye’de eğitimli, birikimli, siyasete ilgi duyan, topluma hizmet vermek isteyen kadın potansiyeli var. Bunu yakalamak ve bunu siyasete dahil etmek zorundayız. Bu da aslında en çok CHP’ye yakışır. Mademki siz kadına seçme-seçilme hakkı getirdim diyorsunuz gereğini yapın o zaman... Gereğini kurultayda aldığımız kararla çok önemli bir adım attık. Türkiye’^de hiçbir siyasal partide yok bu. Çoğu Avrupa ülkesinde de yok. Bazı ülkelerde yüzde 30 biz yüzde 33 getirdik. Dolayısıyla tam 3’te 1 kotamız var. Kadın kotası demedik cinsiyet kotası dedik. Bazı yerlerde kadın sayısı fazla olursa erkeklere belli bir kota getirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede baktığınız zaman bu seçimlerde daha fazla kadın belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve belediye başkanı olacak hep birlikte göreceğiz.
 
NEDİM ATİLLA: Sizi hem referandumda hem seçimde tempolu gördük. Bu yerel seçimler öncesinde de tempolu, hareketli bir planlamanız var mı? Türkiye’yi adım adım gezmeyi düşünüyor musunuz?
 
KILIÇDAROĞLU: Gezeceğim. Örneğin geçen hafta sonu Adana’da mitingimiz vardı. Kırıkhan’a gittim. Reyhanlı’ya, Cilvegözü’ne gittim. Hatay’ı aşağı yukarı gezdik. Samandağ’a gittim. Diğer yerlerde de küçük, vatandaşlar toplandılar otobüsün üzerinden hitap ettim. Oradan Vakıflı köyüne uğradık. Bir Ermeni köyüdür. Son derece şirin, insan sevgisiyle dolu arkadaşlarımız. Onlarla oturup, sohbet ettik. Sonra gece geç saatlerde Ankara’ya döndüm. Bu hafta sonu Trakya’da mitingimiz var. Üretici mitingi. Çiftçi gerçekten çok zor durumda... Ege’nin üreticileri de bunu çok biliyorlar. Besiciler öyle, ayçiçeği üreticileri öyle. Herkes büyük sorunlarla karşı karşıya... Bakın ayçiçeği üreticilerinde tablo şu: benzine zam yapıldı, mazota zam yapıldı, ilaca zam yapıldı, suya zam yapıldı, elektriğe zam yapıldı, gübreye zam yapıldı. Ama fiyat geçen yılın fiyatının altında…
 
NEDİM ATİLLA: Seçim takviminizi öğrenmek istiyorum ama bir türlü sizden sır alamıyoruz.
 
KILIÇDAROĞLU: Yoğun bir seçim takvimimiz olacak. Başladık aslında çalışmaya… Adana’ya gittik ama orada yeni kurulan Çukurova belediyemiz vardı. Kendisi için güzel bir merkez yapmıştı belediye binası. Onun hem açılışını yaptık hem mitingi yaptık. ‘Savaşa hayır, barışa evet’ diye...
 
ÜMİT YALDIZ: Konuyu yeniden İzmir’e getirmek istiyorum. Biz İzmir’i tanımlarken CHP’nin kalesi diye, özellikle son dönemde daha sık tanımlamaya başladık. Ama aksi yönde, daha doğrusu iktidar partisinin bakanlar üzerinden, projeler üzerinden bir yüklenmesi, bir iddiası var. Binali Yıldırım’ın adaylığı yoğun bir şekilde veya başka bir bakan da olabilir ama Yıldırım’ın adaylığı yoğun biçimde konuşuluyor. Sizi endişelendiriyor mu Binali Yıldırım? Ulaştırma bakanının devlet imkanlarıyla yüklenecek olmasının sarsıntıya yol açma ihtimali var mı? Çünkü şu anda 28 artı Büyükşehir CHP’nin elinde Tire’yi saymıyorum tabii ki.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Bu konuyla bağlantılı olarak ben de ekleme yapmak istiyorum.  CHP, İzmir’i çantada keklik olarak mı görüyor? ‘Nasıl olsa İzmir bize oy verir’ tarzında konuşmalar ya da davranışlar, İzmir’de serzenişlere neden oluyor, siz ne dersiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Sadece İzmir değil neresi olursa olsun CHP’nin yüzde 70 oy aldığı veya 60-65 oy aldığı Damal dahil çantada keklik olarak görmüyoruz. Bu doğru bir tutum veya davranış asla olamaz.
İki, İzmir’i CHP’nin kalesi olarak yorumlamak istemiyorum. İzmir cumhuriyetin kalesidir. Biz İzmir’i öyle biliyoruz. Aydınlığın kalesidir İzmir. İzmir’in CHP’ye teveccüh göstermesinin nedeni CHP’nin bu ilkeleri savunmasındandır. Eğri oturup doğru konuşalım. Olay budur. Dolayısıyla ‘Ben ne yaparsam yapayım İzmirli oy verir’ gibi ucuz tartışmanın içine sokmak, İzmirliye yapılacak en büyük kötülüktür. Asla kabul etmiyorum
 
Sizin sorunuza gelirsek…Binali Beyin İzmir’den aday olmasını çok arzu ederim. Şu soruyu sormak isterim: Kaç yıldır bakan? Bu kadar projeden söz ediyorsunuz niye İzmir’e bir proje yapmadın, hayata geçirmedin? Başkan olduktan sonra mı, onun adı şantajdır. O projeleri nasıl gerçekleştirecek, İzmirlinin ödediği vergilerle…
 
ÜMİT YALDIZ: Şu anda yürüttüğü projeler var ama son dönemde biraz yoğunlaştı.
GÖNÜL SOYOĞUL: 35 proje örneğin. Şu an bazıları yürüyor. Hiçbir şey yapmamış derken biz yanlış mı anladık?
 
KILIÇDAROĞLU: Ben şöyle bakarım olaya: İzmirli ne kadar vergi ödüyor, devlet İzmir’e ne kadar yatırım yapıyor? İstanbul ne kadar vergi ödüyor, İstanbul’a ne kadar yatırım yapıyor? Ankara ne kadar vergi ödüyor, Ankara’ya ne kadar yatırım yapıyor? Üç ili kıyaslayın. Adana’yı saymıyoruz. Bursa’yı saymıyoruz. İzmirlinin ödediği vergiden daha az İzmir’e yatırım yapılıyor. Ben bunu kabul etmiyorum. İstanbul orada, Ankara burada... İzmir’i cezalandıran bir yönetim var. Ben belediye başkanı seçilirsem cezalandırmaktan kurtulacak mı İzmir? Hayır… Bu doğru değil. Siyaset şantaj üzerine inşa edilemez. Bu, beni seçin ben parayı size akıtacağım, başkan seçmezseniz para vermem… Siyaset şantaj üzerine kurulmaz İzmirli de şantajı kabul etmez. İzmirli onurludur.
 
ÜMİT YALDIZ: Gezi Parkı’yla beraber Türkiye’de çevre sorunları oldukça gündemde… Kentin, bölgenin gündemini takip ediyorsanız İzmir’in ve bölgenin gündeminde yoğun şekilde çevre sorunlar var, kamulaştırmalar var. Diren Taksim’den sonra İzmir’de ‘Diren Ağaçlı Yol’ gündemimiz var. Yine Büyükşehir Belediyesi’nin yapmaya çalıştığı çöp tesisi üzerinden rakibin atakları var. Bütün bunları izliyor musunuz ya da buna ilişkin bir yeşile dönük hassasiyetlerle ilgili neler söylersiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Zaten o duyarlılıklar şu veya bu şekilde medyaya yansıyor. İzmir’de olan da Kaz Dağları’nda olan da İzmir’in çevresinde olan da… İzmir çok güzel bir kent... İklimi bu güzelliğe ayrı bir güzellik katıyor. Doğası da güzel bir kent... İzmir’in yeşil alanlarını daha fazla artırmak gerekiyor. Türkiye’nin en yeşil kentlerinden birisidir. Ama İzmir’de hiçbir meydan yapılaşmaya açılmadı. Belediye izin vermedi. Meydanlar oluşturuluyor, daha çok güzel projeleri var Aziz Beyin. Önümüzdeki süreçte bu projeler şu veya bu şekilde kamuoyuna yansıyacaktır.
 
NEDİM ATİLLA: ‘Kıyı kenar projesi’ var sizin ifade ettiğiniz...
 
KILIÇDAROĞLU: İnsanı kentten memnun eden temel kural kentin doğasıdır, estetiğidir, yeşilliğidir. Ben kentte huzur içinde nasıl yaşacağım? Sokağa çıktığım zaman bir yeşil ağaç görmeliyim, park görmeliyim, estetik binalar görmeliyim, tabela kirliliği olmamalı. Kent kültürü dediğimiz o bizi besleyen kentleşme olgusunu zenginleştiren bizim duyarlılıklarımızı öne çıkaran bir kent estetiği kültürünü oluşturmak lazım. İzmir bu konuda çok önemli mesafeler aldı aslında. Güzel çalışmalar yapıldı. Bunları zenginleştirmek gerekiyor. Neyle zenginleştirmemiz lazım, sanatla ve kültürle zenginleştirmemiz lazım.
 
ÜMİT YALDIZ: Gezi Parkı’ndan söz etmişken sizin zaman zaman bu yöndeki sorulara yanıt veriyorsunuz ama yine sormak istiyorum, Gezi Parkı’ndan Cumhuriyet Halk Partisi ne anladı? Bu önümüzdeki seçimlere nasıl yansıyacak?
 
KILIÇDAROĞLU: Benim aldığım mesaj şuydu: Gençler daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi istiyorlar. İki, gençler doğaya saygı istiyorlar. Üç, gençler yaşanabilir kentler istiyorlar. Dört, gençler bizim özel yaşamımıza siyasetçiler müdahale etmesin istiyorlar.
 
ÜMİT YALDIZ: Sadece gençler mi istiyorlar?
 
KILIÇDAROĞLU: Hayır. Aslında toplumun her kesimi istiyor. Özel yaşamıma niye birisi gelip müdahale etsin. Bunları alt alta koyduğumuz zaman bu talepler bütün siyasal partilerin ortak paydasını oluşturan talepler... Demokrasilerde öyle olması lazım... Hangi siyasi parti ‘Ben daha özgürlük isterim’ diyebilir. Bunu seslendiremez bile. Ama yaşanan tablo iktidarın yaptığı baskı, medyaya yapılan müdahaleler, işsiz kalan gazeteciler, hapse atılan insanlar, gencecik çocukların tutuklanması, en demokratik hakkını kullanan göstericilerin öldürülmeleri. Onların gözlerini kaybetmesi tam bir felaket... Bakın Anayasa’da toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı vardır. Yurttaşlara tanınmıştır. Tek istisnası var bunun hak olmaktan çıkaran, silahsız ve saldırısız olması lazım. Silahsız ve saldırısız toplantı ve yürüyüş hakkına sahiptir der anayasa. Bu çocukların ellerinde silah mı vardı, hayır. Birisine mi saldırdılar, hayır. en doğal hakları iktidar tarafından ihlal edildi. Üzerlerine polis jopu gönderildi. Ne yapıyordu bu gençler, çadırlarda kalıyorlardı. Kalsın çadırlarında ne olacak. Üstelik bunların tamamı eğitimli, dünyayı bilen, gören, tanıyan insanlardı bunlar. Benim ülkem neden bir Paris, Roma, Londra, New York gibi olmasın. Orada insanlar özgürce eylem yapıyorlar, kimse bir şey söylemiyor. Tam tersine başka birilerinin saldırılarına uğramasınlar diye polisin korumasına alınıyorlar. Şimdi bizde tam tersi, baskıcı hatta bunlar suçlu ilan edildi, faiz lobisinden tutun Birleşmiş Milletler’e kadar açtı ağzını yumdu gözünü tam bir felaket estirdi. Ne oldu sonuçta?
 
ÜMİT YALDIZ: Siz Gezi sürecini herhalde yerel seçim listelerine…
 
KILIÇDAROĞLU:Yansıtacağız. Daha çok genç, daha çok kadın olacak.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Biz sizi tanıdığımızda yolsuzluk dosyalarıyla, belgelerle konuşan bunları soğukkanlılıkla tartışan ve sonucu alan bir isimdiniz; böyle parladınız. Fakat en son Kayseri’yi hatırlıyorum. Ondan sonra belge akışı mı gelmedi yoksa siz Erdoğan’ın belirlediği gündemle savaşıp ona cevap verme üslubunu mu benimsediniz. Neden bu yolda devam etmiyorsunuz? Bu güzel bir yoldu.
 
KILIÇDAROĞLU: Güzel bir yoldu. Deniz Feneri olayını takip ettik. Deniz Feneri olayında potansiyel suçlularının evleri, işyerleri aranacaktı. Ama bir bakan arama öncesi onlara haber verdi. Ben buna ‘köstebek’ dedim, adını açıkladım. Beni mahkemeye verdi üstelik yapılan tüm telefon konuşmalarını saniyesi saniyesine verdim. Elime önemli bir belge geçmişti onu açıkladım. Sayın Beşir Atalay, köstebek bakan… Mahkemeye verdi mahkemeden bir şey çıkmadı. Köstebekliği kanıtlandı sadece o kadar. Normali neydi? Bütün medyanın, sivil toplum kuruluşlarının bu bakanın üstüne gitmesi lazımdı ve o bakanın o koltukta oturmaması lazımdı. Siz, savcının arama yapacağı yere bakan olarak önceden haber verirseniz
 
ÜMİT YALDIZ: Sonra o savcılar görevden alındı zaten…

KILIÇDAROĞLU: Siz o koltukta nasıl oturursunuz? Hukuku çiğniyorsunuz, ihlal ediyorsunuz. Suçluları koruyorsunuz siz. Demokratik bir ülkede o bakan bırakın bakanlıktan gitmeyi siyasi hayatı biter. Bizde gitti mi? Hayır!
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Yılgınlığa mı düştünüz yani?
 
KILIÇDAROĞLU: Hayır, yılgınlığa düşmedim. Kayseri dosyasını da açıkladım. Ne oldu? Bakın sayın başbakana rüşveti toplayan adama el yazısıyla kimden ne kadar rüşvet almış el defterini gönderdim. Soruşturma açın bari. El defteri bu… Mahkeme dosyasında duruyor. Yargıç dosyasını görmüyor. Savcı bu defteri görmüyor. Belediye başkanı bu defteri görmüyor. Vali, emniyet bu defteri görmüyor ama defter dosyada duruyor. Başbakan’a gönderdim ‘altında rüşvet toplayan adamın imzası yok bir işe yaramaz’ dedi. Böyle şey olur mu?
 
NEDİM ATİLLA: Yani siz devam edecek misiniz?

KILIÇDAROĞLU: Devam ederiz tabii niye etmeyelim? Türkiye’de o kadar çok yolsuzluk yapılıyor ki her yolsuzluğu gündeme getirdiğiniz zaman yolsuzluğu sıradanlaştırırsınız. En tehlikeli olay budur. ‘Kim yapmıyor ki’ gibi bir havanın ortaya çıkmasıdır. Bu çok tehlikelidir. O nedenle bizim bunu böyle çok sık gündeme getirmemiz doğru olmaz. Genel başkan olarak iki tane önemlim dosyayı getirdim toplumun önüne koydum. Beşir Atalay Bey o koltukta oturduğu sürece kendisi hukuku ihlal eden kişidir. Suçluları koruyan kişidir. Bunun üzerinden sadece benim durmam yetmez. Medyanın durması lazım, sivil toplum kuruluşlarının durması lazım. Vatandaşın durması lazım... ‘Arkadaş sen nasıl suçluyu korursun?’ demesi lazım.
 
NEDİM ATİLLA: Kemal Kılıçdaroğlu’nun en hoşuna gidecek, en doğru hizmeti verecek belediye başkanını isim vermeden tanımlayabilir misiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Şöyle tanımlayayım. Sanatı, kültürü ihmal etmeyen, cumartesi-pazar gibi bir lüksü olmayan, yeri geldiğinde kahveye gidip vatandaşlarla kağıt oynayan, yeri geldiğinden Devlet Senfoni Orkestrası’nın müziğini dinleyen, yeri geldiğinden vatandaşlarla piknik yapan, yeri geldiğinde kahvede oturup vatandaşlara ‘ne derdiniz var’ diye sorduğunda birisi bir derdini anlattığında örneğin ‘çöpüm toplanmıyor’ dendiğinde ilgili belediye başkan yardımcısını çağırıp ‘arkadaşın çöpü toplanmıyormuş. Yarından itibaren bu tür şikayeti beklemiyorum’ diyen, dedikten sonra da o vatandaşı arayıp ‘gereği yapıldı mı’ diye soran bir belediye başkanı. Ayrıca sokağı, caddesi temiz mi değil mi buna bakan, kirlilik varsa onun üzerinde duran, onu süratle gidermeye çalışan, kentin estetiğine önem veren, yeşiline önem veren, çocuklar rahat okula gidiyor mu, gitmiyor mu, kentteki engelli sayısını bilen, engellilerin karşılaştıkları zorlukları gidermesini bilen bir belediye başkanı..
 
NEDİM ATİLLA: Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadrolarında bu insanlar var, öyle değil mi?
 
KILIÇDAROĞLU: Mutlaka vardır, olmaz olur mu? Gerçekten, tek tek engellilerin evine gidip engellilere hizmet eden belediye başkanlarımız var. Yoksul evlere ekmek götürüp, yemek götürüp kimseye afişe etmeden götüren belediye başkanlarımız var. İzmir’de her gecekonduya sabah süt teslim eden belediye başkanlarımız var. Baktığınız zaman bunlar yapılıyor, yapılmıyor değil. Kültürü ve sanatı niye söyledim. Kenti birleştiren ve kaynaştıran temel unsurdur sanat ve kültür. Bir açık hava sinemasına insanların topluca gitmeleri ve birbirlerini tanımaları, bir parkta bir araya gelmeleri ve birbirlerini tanımaları. Bir sanat etkinliğinde buluşmaları ve birbirlerini tanımaları sosyal hayatı zenginleştiren bir olaydır. Belediye başkanının en büyük görevlerinden birisi de budur zaten. Kentliyi kaynaştırmak…
 
NEDİM ATİLLA: Askerliğinizi de İzmir’de yaptığınızı yakın zamanda öğrendik. Özlüyor musunuz İzmir’i?
 
KILIÇDAROĞLU: İzmir’e ilk kez 1972 veya 73 yılında görmüştüm ilk kez… Eşimle beraber, yeni evliydik. Söke’de göreve gidiyordum, Kordon’dan geçmiştik. O zaman otobüsler oradan geçiyordu. Eşime döndüm, ‘Askerlikten sonra İzmir’e yerleşelim’ dedim. Çünkü çok güzel bir kent İzmir... Söke’de, Kuşadası’nda görev yaptım… Sonra askerlik tesadüfen İzmir’e çıktı. 53.Er Eğitim Tugayı’nda askerliğimi yaptım. Daha sonra beni İstanbul’da görevlendirdiler ve İstanbul’da kaldık.
 
NEDİM ATİLLA: Şimdi İzmir deyince aklınıza ne geliyor?
 
KILIÇDAROĞLU: İzmir o dönemde çok güzeldi bu dönemde de çok güzel… O dönem bu kadar kalabalık değildi. Şimdi daha kalabalık... Her hafta sonu İzmir’in bir ilçesine giderdik İzmir’i tanımak, görmek açından. Asker arkadaşlarla giderdik. O dönemin İzmir’i daha sessiz sakin bir kentti. Bugün iradesi çok daha güçlü ortaya çıkan bir kent... Fuar’ı çok daha zengin gibi geliyordu bana ama askerlikten sonra Fuar’ı görmedim, bilmiyorum. Sadece Elazığlıların bir günü vardı. Genel başkan olduktan sonra o gününü kutlamak için Fuar’a gitmiştim. Şimdi yeni Fuar alanının temel atma töreninden hazır bulundum. Merkezdeki Fuar İzmir’in dışına çıkarılacak orası çok daha güzel bir mekana dönüşecek. İzmir güzel…
 
ÜMİT YALDIZ: ‘89 vurgusu’ yaptınız,  yerel seçim 2014’e... 89’dan sonra 91’i var bu işin... 2015’e de yürüyoruz. 30 Mart’taki sonuçlara dayanarak buradan asıl beklentinizin 2015’te Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı olduğuna ne derece inanıyorsunuz şu aşamada?
 
KILIÇDAROĞLU: İnanıyorum nedeni şu: Ülkenin iyi yönetilmediğini herkes biliyor. Biz bu toplantıyı iki yıl önce yapsaydık ve yine bu sorular arasında ben size ‘izlenen bu politikayla Türkiye yakında saman ithal eder’ deseydim siz dinlerdiniz. Çıktıktan sonra siz de derdiniz ki ‘genel başkan saman ithal edilir diyor. Koskoca Türkiye saman mı ithal eder’ Saman ithal ettik mi, ediyoruz. Canlı hayvan ithal ettik mi, ediyoruz. Dış politikamız kötü mü, kötü. Kapısını çalacağımız bir komşumuz var mı, hayır. Ekonomi politikalarını kim belirliyor? Dağınık bir yapı var. Bakın bir kriz yaşadık dünyada en büyük zararı gören biziz. Fatura vatandaşa çıkıyor. Recep Tayyip Erdoğan’a mı çıkıyor, hayır. keyfi yerinde, parası yerinde, uçağı yerinde, her şeyi yerinde. Vatandaş perişan vaziyette... Suriye politikasının bize getirdiği miras, 2 milyar lira gitti şu ana kadar... İzlediğimiz yanlış politikadan ötürü. Kardeşi kardeşe kırdırıyoruz eline silahı biz veriyoruz. 2 milyar lirayı siz emekliye verseydiniz, çiftçiye-besiciye verseydiniz ne olurdu? Üretim artardı istihdama artardı. Emekli belini doğrulturdu. Nefes alayım derdi.
 
NEDİM ATİLLA: Fakat yapılan anketlerde yine Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüzde 50’nin üzerine çıktığı söyleniyor.
 
KILIÇDAROĞLU: Söylenebilir fakat ben o anketlere inanmıyorum.
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Sizin yaptırdığınız, paylaşmadığınız anketlerde neler var? Gerçek anket paylaşılmaz zaten ama…
 
KILIÇDAROĞLU: Biz Türkiye genelinde AKP’nin yaptırdığı gibi anket yaptırmıyoruz. Anket pahalı bir şeydir. Ucuz bir şey değil. Bizim bütçemiz belli. Biz siyasal partiler içinde kendi hesaplarını yeminli mali müşavire denetletip kendi internet sitesinde yayınlayan tek siyasal partiyiz. Biz temiz bir partiyiz. Anket gazetelerde yazıyor, biz de bakıyoruz.
 
ÜMİT YALDIZ: Yönlendirme amaçlı mı diyorsunuz?
 
KILIÇDAROĞLU: Kesinlikle öyle Bütün bu tabloya rağmen yüzde 50 çıkıyorsa oturup düşünmemiz lazım tabii. ‘Ülkede bir şey var’ dememiz lazım. Ya herkesin hayatı çok iyi, çok mutlu biz yanlış okuyoruz anlamına gelir.
 
NEDİM ATİLLA: Ümit de çok zorladı ama bu yerel seçimler için çıta söyleyebilir misiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Oran adaya bağlı. Bütün adayla çıksın ortaya…
 
GÖNÜL SOYOĞUL: En azından şunu söyleyebilir misiniz, ‘Adayları açıklamamız Aralık sonu biter gibi’ tahmini bir tarih  verebilir misiniz?
 
KILIÇDAROĞLU: Adaylarımızın büyük bir kısmı Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanmadan belirlenmiş olur. Resmi takvim dışında biz onu belirlemiş oluruz.
 
NEDİM ATİLLA: Geçmişteki genel başkan dokuz doğurtuyordu bazı belediye başkan adaylarına... Öyle bir şeyler yapmayacaksınız anlaşılan…
 

KILIÇDAROĞLU: Yapmayacağım. Çok erkenden açıklayacağım. 1 yıl önceden başladık çalışmaya. Gayet kararlı, tutarlı, kendi içinde dengeleri olan bir yapı içinde yolumuza devam edeceğiz…

 
Aziz Bey, Gökçek taktiği güdüyor
 
İzmir'de Gezi ruhu var
YORUMLAR
Toplam 19 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Bilal-İzmirli 20 Kasım 2013 Çarşamba 09:07

CHP Genel Merkezi’nde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Kafamdaki başkan profili…???...SİZİ BİLMEMDE Sayın Genel Başkanım bizlerin KAFAMIZDAKİ Başkan PROFİLİ CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT EŞİTLİKÇİ EMEKTEN ÜRETİMDEN sendikal haklardan YANA ÇAĞDAŞ MODERN PARTİ ADAYLARINI KENDİ ÜYELERİNİN SEÇİMİNE BIRAKIP SONUCUNU SAYGIYLA KARŞILAYAN ÖRGÜTÇÜ ADALETTEN YANA .DIŞ GÜÇ VAKIFLARINDAN NEMALANMAYAN GÜCÜNÜ (kabarık banka hesabından almayan)PARTİSİNDEN ÜYELERİNDEN HALKINDAN MİLLETİNDEN ALAN BAŞKAN ADAYLARINI DESTEKLİYORUZ.not insanlar gücünü nereden alırsa oraya hizmet ederler bu tabiatın kanunudur istisnalar kaideyi bozmaz)misal benim milletvekili olmama parti orgütü üyeleri degilde a şahsı etkisiyle vekilsem ona hizmet ederim)CHP Delegesi CHP Vatandaş

Yorumu oyla      14      6  
ziyaretçi 9 Ekim 2013 Çarşamba 00:16

sayın kılıçtaroğlu her frsatta izmir için türkiye nin aydınlık yüzü diyor peki ama bir şehrin yüzde yetmişi gecekonduysa . trafik insanları cıldırtıyorsa. güzelim körfez kokuyorsa.bir saatlik yagmurda her yeri su baıyorsa.aydınlık yüzmü olunuyor

Yorumu oyla      16      17  
Bilal-İzmirli 2 Ekim 2013 Çarşamba 17:58

Atilla Sertel CHP Milletvekilini yalnız bıraktı..http://www.odatv.com/n.php?n=chp-milletvekilini-yalniz-birakti-0210131200......CHP İzmir kurultay delegeleri CHP böylemi iktidar olacak.HALKIN DEMOKRATİK EMEK HAKLARINI KORUYACAK...??.CHP Delegesi CHP Vatandaş.

Yorumu oyla      13      12  
chp li 1 Ekim 2013 Salı 13:24

muhalefet bile yapamayan,ülkeyi nasıl yönetecek.oy vermiyorum bundan sonra.

Yorumu oyla      17      16  
AA 27 Eylül 2013 Cuma 23:55

Kılıçdaroğlu'nun dinlemeye geleceğini söylediği projeyi aslında İzmir İl Kongresi öncesi kendilerine sunmuşlardı. İkinci baskı ve 9,5 sene sonra hala boş laf.

Yorumu oyla      18      12  
Aynen 27 Eylül 2013 Cuma 12:37

Anlıyorum ki burada atışanların çoğu CHP'li. Arkadaşlar vatandaşla inatlaşma olmaz, Aziz Kocaoğlu'ndan sıkıldılar, yeni bir yüze ve heyecana ihtiyaç var. Aziz şöyle Aziz böyle artık önemi kalmadı. Halkın görüşlerine değer vermezseniz tek iktidarda olduğunuz yerde elinizden gider. Gönül Soyoğul İzmir'in 4. olduğu palavradır diye yazmış ona bile katılmıyorum oyu veriyorsunuz. Okusanız anlarsınız. Aziz mi, CHP mi önemli karar verin.

Yorumu oyla      34      13  
nihat 27 Eylül 2013 Cuma 11:31

HİÇKİMSE OTURDUĞU YERDEN YALAN YANLIŞ KONUŞMAMALI.AİZİ KOCAOĞLUNU DÖVMEYE ÇALIŞIRKEN BİLİNÇLİ HAREKET EDİN.HİÇBİR ADAYIN DOLDURUŞUNA GELMEYİN.YÜREK CESARET SADELİK MÜTEVAZİLİK ÇALIŞKANLIK KORKUSUZLUK DERSENİZ AZİZ KOCAOĞLUDUR.MAKAMINI KULLANMAYAN TEVAZÜDEN TAVİZ VERMEYEN TEK BAŞKANDIR.VARMI BAŞKA ÖRNEĞİ.BAZI ADAY ZATLAR ÇOK GÖSTERİŞ YAPIYOR İNANMAYIN YARIN MUHAFAZA SEÇİLİRLERSE SİZİ TANIMAZLAR.AZİZ BAŞKANI MUMLA ARARSINIZ

Yorumu oyla      30      31  
nihat 27 Eylül 2013 Cuma 10:53

AİZİ KOCAOĞLUNA NEDEN TEPKİLİSİNİZ İZMİR VE İZMİRLİLER..GÖSTERİN BANA DİK DURMAYI BİLEN EĞİLMEYEN KENDİNDEN EMEİN İKİ YÜZLÜ OLMAYAN HERKESE KUYRUK SALLAMAYAN ADAM GİBİ ADAM KAÇ BAŞKAN ADAYI VAR.BAŞARISIZ DEDİĞİNİZ AZİZ KOCAOĞLUNUN TEK SORUNU BOY BOY GÖSTERİŞ FOTOĞRAFLARI ÇEKMEYEN GEREKİRSE BASINDA ÇIKAN EN ÜFTEN BİR HABER İÇİN TÜM BASINDA BOY GÖTERİP BAŞKALARI GİBİ KASILMAYAN ÇOK DEĞERLİ BİR BAŞKAN.NEDİR SİZİ RAHATSIZ EDEN

Yorumu oyla      34      34  
sayın genel başkan 27 Eylül 2013 Cuma 10:34

sayın genel başkanım size umarım aziz kocaoğlu hakkında gereken bilgileri sunmuşlardır eğer sunmamışlarsa da acıkca ifade etmek gerekirse biz izmirliler aziz kocaoğlunu istemiyoruz.!!!!!

Yorumu oyla      49      45  
ozer 27 Eylül 2013 Cuma 10:16

Kemal Kılıçdaroğlu Tam Bir sosyal demokrat. Prtimizin oyları onunla beraber artışa geçti. Özellikle komşu ülkelerin CHP ye bakışı olumlu yönde gelişti. İzmir ,Ankara ve İstanbulu alırız ,Akepenin çöküşün başlangıcına start veririz.

Yorumu oyla      73      27  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Aziz Bey, Gökçek taktiği güdüyor
AK Parti İzmir’in Patronu ile seçim ve gündem üzerine… Gönül Soyoğul sordu, ...
Yıkıntıların arasından yeni bir şey doğacak
Gezi sürecinde ülke çapında ‘üne kavuşan’ Anti-Kapitalist Müslümanların ...
''Göreve her zaman hazırım''
İzmir sanayisinin önde gelen isimlerinden biri olan Meba Reklam Yönetim ...
 
EXPO'dan kovulurlardı!
İzmir Mimarlar Odası Başkanı Hasan Topal, Uluslararası Sergiler Bürosu ...
Tayyip Bey’in ‘Karizmam çizildi’ diye hissetmemesi imkansız
Uzun süredir görmediğimiz kadar şiddetle karşı karşıyayız. Ya gazlanıyoruz, ...
DTO yeni başkanı denizciliğin rotasını çizdi
Geçtiğimiz ay gerçekleştirilen Oda seçimlerinde Deniz Ticaret Odası (DTO) ...
 
Önceden ‘ithal’ diyorlardı şimdi ‘gel yönet’ diyorlar!
CHP’nin ulusalcı milletvekilleri arasında yer alan en önemli isimlerden ...
Palavrayı bırakın, gerçek İzmirli yok!
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı’ndan İzmir ve İzmirlilik üzerine ...
Öcalan’ın Kürt halkının dostu olmadığını Kürtler anlayacak
Yazarımız Gönül Soyoğul, Ak Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’la ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
80’lik güzeller zamana nasıl ‘dur’ dediler?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
En popüler üçüncü içecek
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva