RÖPORTAJLAR
24 Kasım 2014 Pazartesi

İnanmış 5 insanla dünyayı ele geçirirsin

İzmirli Eski Adalet Bakanı'yla Haziran 2015 ve İzmir üzerine...

İnanmış 5 insanla dünyayı ele geçirirsin

Sevgili arkadaşım/meslektaşım Berrin Tuncel Birer 3 yıl önce yaptığı o güzel röportajda, Hasan Denizkurdu için şu ifadeleri kullanıyordu: “Çeşme'de, dalgaların yaladığı evde büyüdü. Bu yüzden, yürümeyi öğrenmeden, yüzmeyi öğrendi. Kos'tan Mısır'a kadar rüzgarla gidip gelen kurt denizcinin torunu Hasan Denizkurdu, ilk teknesine sahip olduğunda henüz 5 yaşındaydı. Liseyi okumak için İzmir'e, üniversite için İstanbul'a gitti. Hukuk fakültesinin ardından yaptığı işletme masteri, onun geleceğini çizdi. İzmirli, Hasan Denizkurdu'nu, Çeşme'den kadastro geçince, genç yaşına rağmen büyük davaları kazanan hukukçu olarak tanıdı. Ticaret hukukundaki başarısı, onu Yaşar Holding'in yöneticiliğine taşıdı. Yaşar Holding'e geçişi ile açılan İTO kapısı ve Karşıyaka Kulübü yöneticiliği sayesinde, neredeyse imkansızı başarıp, TBMM'ye girdi. Hasan Denizkurdu, siyaseti, odalardaki işadamı tavrı ile yapmaya çalıştı. Liderini, yaptıklarını eleştirdi, kendince doğru olanları göstermeye çalıştı. Bu yüzden lider onu sevmedi. Partisinden istifa etmek zorunda kalması, ona yepyeni kapı açtı.

Bağımsız milletvekili olarak, Bülent Ecevit tarafından seçim döneminin Adalet Bakanlığı'na getirildi. Seçime kadar tarafsız davranması için göreve getirilen Adalet Bakanları gibi kenara çekilip oturmasını bilemedi. Seçim süreci de uzayınca, 9 aya çıkan Bakanlığı döneminde, sanki 9 yıl görevde kalmış gibi büyük işlere imza attı. Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Atığ'ın, Selim Edes'in, Abdullah Öcalan'ın iade dosyaları onun elinden geçti. Bu işlerle başını kaşıyacak vakit bulamayacağı düşünülürken, o ‘idam kaldırılsın’ tartışmalarını başlattı. Bugün AK Parti'nin yapmaya çalıştığı yargı reformunda yer alan birçok değişikliği içeren, ‘Mini Hukuk’ paketini hazırladı. ‘Tek siyasi sorumlusu ben olayım’ diyecek kadar da cesur davrandı ama bu fikrini liderlere kabul ettiremedi.”

Çeşmeli bir balıkçının oğlu olarak elini attığı hemen her işte ‘imkansızı’ başaran eski Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, bugünlerde yine bir ‘imkansızın’ peşinde. Son yıllarda yılın büyük bölümünü denizde geçirip Türkiye’deki gelişmeleri uzaktan izleyen Denizkurdu, siyaset sularına gazetecilik klişesiyle ‘bomba’ gibi girdi.  Geçen hafta ‘İzmir’e 20 Spartacus lazım’ başlığıyla kaleme aldığım yazıda da belirttiğim gibi, çok tartışılıp çok tartılacak ‘bomba öneri’yi, pimini çekip kent gündeminin ortasına attı! Özetle, “İzmir ve Ege Bölgesi’nden 20 bağımsız milletvekili çıkaralım. Bu milletvekilleri AKP veya CHP’den de seçilebilir. Ama bence bu isimler meclise girdikleri zaman partilerinden istifa edip 20 kişilik bir grup kurmalılar. Bu 20 kişilik bağımsız grup oluşturulursa kanun, bütçe veya harcamalar meclisten geçerken engelleme veya katkıda bulunma hakkına sahip olur. Biz ne AKP, ne CHP, ne de MHP’den bu yakınlığı göremiyoruz. Onlar bize şaşı bakıyor. Bize 20 tane Spartacus lazım. Ben bunlar illa AKP, CHP; MHP’den çıksın demiyorum. Biz bağımsız çıkaralım, İzmirliler çıkarsın. Adayların dünya görüşü ne olursa olsun, ama İzmir için çalışsın” dedi.

Gözlem Gazetesi’ndeki röportajla yetinmeyip hukuk bürosunun kapısını çaldım ve önerisini biraz da ben didikledim. Olur mu olmaz mı, karar sizin!

 
GÖNÜL SOYOĞUL: Uzunca süredir uzak durduğunuz siyaset sularına çok tartışılacak/konuşulacak bir öneriyle hızlı giriş yaptınız. ‘Ben artık konuşmalıyım’ mı dediniz? Sizi siyaset sularına çeken neydi?
HASAN DENİZKURDU: Öncelikle suskunluğum siyaset sonrası bulunduğum pozisyondan da kaynaklandı. Yoksa ben siyasete devam etmek isteseydim hem Sayın Ecevit, hem de Sayın Deniz Baykal ki kendisine de sorabilirsiniz, gelmem için çok ısrarcı oldular. Hatta AKP kurulurken de eski İçişleri Bakanı Çeşme’de teklif etti. ‘‘Benim dünya görüşüm sizinle uyuşmaz’’ dedim, kabul etmedim. Ben siyaseti bakanlık yapmamın bir kısmı dışında sevmedim. Biliyorsunuz, iktidar partisinin milletvekiliydim Sonra da bakanlık yaptım bağımsız olarak. Bir muhalefet partisinin milletvekili olarak Meclis’e gittiğinizde sadece elleri kaldırıyorsunuz, başka bir şey yok. Kaldı ki siyaset de sadece parlamento, sadece partiler değil. Ben odalarda ve Odalar Birliği’nde siyasetin daniskasını yaptım. Siyasette değişik insanlardan oy alabilirsiniz ama odacılılıkta hep aynı insanlar size oy verir. Dolayısıyla farklı kulvarlarda ben siyasetin içinde uzun süre bulundum. Ama 2001 senesinde holding zora düşünce dediler ki, ‘gel bizi kurtar’ Orada da şunu düşündüm, bu da somut bir siyaset. 70 bin kişi, şu kadar milyar dolar. Yaşar Grubu dışında bankasına el konulan başka hiçbir grup ayakta kalmadı. Bunda da herhalde benim de bir katkım oldu. Sadece sahipleri, hissedarlar olarak bakmadım; Holdingin üretim konularını sütünü, etini düşünecek olursanız, 70-75 bin kişiyi etkileyen bir durum vardı ortada. Bir şirket battığında bir daha geri dönmüyor. Ben 2001 senesinde Yaşar Grubu’nda İcra Başkanlığı görevine döndüğümde artık benim o pozisyonda siyaset konuşmam doğru olmazdı. İster iktidar partisi lehine, ister aleyhine. İş adamının o pozisyonda birtakım bağları varken siyaset yapması doğru değildi. Dolayısıyla ben 2007 Haziran’ına kadar holdingdeydim. Bu süre içinde de tabii ki siyaseti izledim ama konuşmadım. Eski bakan olarak pek çok televizyon kanalına çağırdılar. Mustafa Duyar’ın öldürülmesi olsun, HSYK’daki İzmir’den götürdüğüm Suat beyle ilgili olsun… Ama ben bu dosyayı kapattım. Anılarımı yazarım ama kalkıp da polemiklere, televizyonlara girmem. Gazetede yazıyordum biliyorsunuz Yeni Asır’da. Sonra Takvim’e aldılar benim yazıları. Onu da kestim. Hem vakit yoktu, hem zor bir dönemdi benim için. Tabii ki siyasetten kopamazsınız çünkü siyaset günlük hayatınızda sizi etkiliyor vatandaş olarak. Bu dönemdekiler bende kalsın, günü geldiği zaman gizli olmayanlar hariç. Çünkü Adalet Bakanlığı önemli bir görev. Öcalan benim zamanımda yakalanmıştı. Ve iade dosyasını ben hazırlamıştım. Rahmetli İsmail Cem Dışişleri Bakanı idi. Tarihe geçecek sırların içinde güzel anılar var. Polemik konusu olmayalım. Konuşmama sebebim o.

SOYOĞUL: Bu vesileyle soralım. O dönemleri bir kitapla paylaşmayı düşünüyor musunuz? Var mı bir hazırlık?
DENİZKURDU: Her şeyi yazamayacağım için, ben de yazamayacağım bir şeyi yapmam. Çünkü orada çok büyük sırlar var. O sırlar da benimle birlikte gider ki devlet sırrı da böyle bir şeydir.

SOYOĞUL: Onun dışında yazılacak şeyler de bir anlam ifade etmiyor diye mi?
DENİZKURDU: Vardır anlam ifade edenleri de ama zaman o kadar çabuk ilerliyor ki… Yazmaya niyetim yok. Ama bazı anekdotları aktarmak zaman zaman faydalı olabilir.

SOYOĞUL: Bugüne dönersek, çıkış sebebinize…
DENİZKURDU: Çıkış sebebi şu. (Gözlem Gazetesi’nin sahibi) Çetin Gürel aradı, ‘Herkes İzmir’le ilgili şunu söylüyor, şu şöyle olsun bu böyle olsun’ dedi. Dedim ki ‘Ben 1983’lerden beri bu işlerin içindeyim. Oda başkanlığı yaptım, Odalar Birliği başkanlığı yaptım. Karşıyaka Başkanlığı yaptım, siyaset yaptım. Ahmet Piriştina arkadaşımdı. Hep aynı laflar. İzmir fuar şehri mi olsun, kongre şehri mi olsun? Hep aynı şeyleri söyleyip duruyorsunuz. Sen de söylüyorsun. Bu işin çözümü siyaset. Sen siyaseten Ankara’da karar verme organlarında, ha parti içerisinde ama özellikle her kimse iktidar partisinde, belli yerlerde bakanların, genel başkan yardımcıların yoksa, siyaseten bu işi çözemezsin.’
Örneğin Uğur Yüce’nin ‘İzmir Serbest bölge olsun’ önerisi güzel fikir. Kendisine de söyledim; peki kim yapacak bunu? Siyasi iktidar yapacak. Geçmişte İzmir’e yatırımlar nasıl oldu? O tarihte bir pozisyon almış İzmir, Adalet Partisi ile beraber. Çimentaşlar, Metaşlar İzmir’e niye verilmiş? Çünkü Demokrat Parti’nin kuruluşunda, Çeşme’de bile iktidarla özdeşleşmişler. 50’den başlayan süreç Demirel’in bitimine kadar devam etmiş. Ve o tarihte Osman Kibar belediye başkanı olmuş. Film 2001 senesinde AKP iktidara geldiğinden beri mahalli seçimlerde, genel seçimlerde değişiyor ve bildiğiniz İzmir modeli oluşuyor. İzmir de bundan dolayı iktidar tarafından ‘ben seni pes ettireceğim ve öyle bir hale geleceksiniz ki bir gün benim belediye başkan adayımı başkan yapacaksınız’ anlayışı içinde. Zaten bir kentin belediye başkanlığını kazandıktan sonra kentin oyları da döner. Bu gelinen noktada, şimdi seçimler de var ve manzara beni de rahatsız ediyor. Çetin’le bunları paylaştım, o da genç bir arkadaşı gönderdi. Düşündüklerimi kısmen söyledim. Hikaye buradan çıkıyor. Daha altı var bu işin ve açalım diyorsan açarız.

 
ALTI OK’ÇU DEĞİLİM AMA CHP’YE OY VERİYORUM
 
SOYOĞUL: Evet açalım ama baştan alalım, ben yazımda anlatmaya çalışsam da o röportajı okumayanlar için, önce bir durum tespiti yapalım. Sizi harekete geçirenin ne olduğunu anlatarak başlayalım.
DENİZKURDU: Eşim ve ben Karşıyaka’da oy kullanıyoruz. Her defasında oyumu CHP’ye verdim. Eşim de verdi ama son seçimde o CHP-MHP arasında gitti geldi. Benim dünya görüşüm CHP değil, ben Altı Ok’çu değilim. Liberal ekonomiden, insan haklarından, bireyin öne çıkmasından yanayım. Devletçiliği sevmiyorum. Gördüm çünkü ne olduğunu ama sosyal adaleti seviyorum. Gidiyoruz oyu veriyoruz ama bu beni artık rahatsız ediyor. Benim gibi bu rahatsızlığı duyan çok kimse var etrafımda. Kimle konuşsam ‘son defa verdim’ diyor. Gördüm ki benim Doğru Yol tabanımın bir kısmı AKP’ye oy vermiş, bir kısmı CHP’ye. Ama her ikisi de memnun değil. Ben Aytun’a (Çıray) dedim ki, ‘Ne büyükşehir belediye başkanı ne Cumhuriyet Halk Partisi sanmasın ki İzmir’den aldığı oylar kendi oyları. Sizin içinizde sizinle aynı görüşü paylaşmayan insanların emanet oyları var. Bunları çekerseniz farklı bir tablo olabilir’ AKP de planını bunun üstüne kuruyor. Eskileri kendisine çekmeye çalışıyor. ‘Binali Yıldırım’ı koyarsam 60 tane proje yaparım ve siz de bundan istifade edersiniz, dünya görüşünüze karışmayacağım’ diyor. Ama biliyoruz ki sonra karışacaklar! Bir diğer rahatsızlığım, ben sürekli sporun içinde oldum. Karşıyaka başkanlığı yaptım, Vestel’in içinde oldum. Karşıyaka başkanı olmak benim için gurur. Taraftar geçen meydanda toplandı, ‘stadım yok’ dedi. Tayyip Erdoğan stadı var, Fatih Terim stadı yapıldı, Konya’ya şahane bir stat yapıldı. Her yere yapılıyor. İzmir’de Göztepe Sakarya’ya gidiyor. Benim Karşıyakam Buca’ya emanet gidiyor. Atatürk Stadı dökülüyor, Alsancak Stadı da bir hafta kala kapanıyor. Dalga geçiyor iktidar. Baskı yapıyor, eziyet çektiriyor. İkincisi, İzmir Özel İdaresi. Benim eşim eski İzmir Özel İdaresi avukatı. Özel İdare’nin malları Türkiye’nin her yerinde eşit dağıtıldı, İzmir’e bir tane mal verilmedi. Haksızlık hukuksuzluk olmasına rağmen kimse bir şey yapmıyor.

SOYOĞUL: Sadece bu kadarla kalsa…
DENİZKURDU: Başka rahatsızlıklar da var. Mesela yatırım yok. Merkezi hükümetten yatırım yok. Ancak bütçe kadar geliyor. Rahatsız eden konu ne? Büyükşehir Belediye Başkan ‘Stat için bakandan 6 ay randevu alamıyorum’ diyor. Ben ona oy vermiş biri olarak ona 6 ay randevu vermeyen bakanın mı hakkını yiyeyim, yoksa Aziz Bey’in durumuna mı üzüleyim? Aziz Bey dürüst bir adamdır, bütün bunları okuyunca çok üzülüyorum. Bakanlar buraya geldiklerinde diyorlar ki, kaynak yok. Ben bakan olduğumda İzmir Adliyesi’nin demirleri çürümüştü ve yıkılmak üzereydi. Gittiğimde dediler ki kaynak yok. Kaynağı da buldum orayı da bitirdim. Çeşme’ye adliye lojmanlarını yaptım. Hiç hesapta olmayan Kadıköy adliyesini yaptım. Hani kaynak yoktu? ‘Kaynak yok’ diye bir şey yok. Kaynağı bütçe yapılırken sen koyacaksın ya da bakan olacaksın. İzmir ya bütçe komisyon başkanı olup bu yatırımları koyacak ya da içinden bir veya iki tane hangi partiden olursa orada karar yerinde olacak. Kendimden örnek veriyorum. Adliye yıkılmak üzereydi. Güneş Taner vardı. Öyle yaptım böyle yaptım kaynağı buldum. Ben gittikten sonra parayı aktarmasınlar da diye de parayı bağladım. Oluyormuş demek ki. Çeşme’de lojmanlar bitti. 

 
HERKES GODOT’YU BEKLER GİBİ BİRİLERİNİ BEKLİYOR…
 
SOYOĞUL: “Siyaseten İzmir’in iktidarlarda yeri olmadığı zaman bu işin olmadığını gördüm” diyorsunuz konuşmanızda…
DENİZKURDU: Evet öyle, eğer İzmir’in siyaseten ağırlığı yoksa boşa konuşuyoruz. Kabine olmaz genel başkan yardımcısı olur ama bu kabinede bir tane İzmirli bakan yok. CHP’dekiler de İzmirli milletvekili değil. Mustafa Balbay’ın ya da Rıza Türmen’in ne alakası var İzmir’le? Rıza benim arkadaşım. Çok değerli bir kazanç ama kontenjan kullanılıyor. O açıdan İzmir’in ne liste yapılırken, ne gönderdiği milletvekilleri üzerinde hiçbir ağırlığı olmadığı için bu işler başımıza geliyor. İnsanlarda bir karamsarlık var. Herkes Godot’yu bekler gibi birilerini bekliyor. Ben diyorum ki birilerini beklemeyin.
Bakın siz hatırlarsınız, sene 1983… İzmir’de egemen güçler, Dündar Soyer, Yaşarlar falan… Bir de Çeşme’den gelmiş kimsenin tanımadığı Hasan Denizkurdu, bir de Ekrem Demirtaş. Biz Ticaret Odası’na girdik şu veya bu şekilde. Bizi ipleyen yok. Her dönem bizi iktidar kullanıyor. Ekrem’le ben ‘Böyle olmaz. Biz iktidar olalım’ dedik. Ona ütopya diyorlar. Ekrem’le ‘Bizi kullanacaklar, sonra atacaklar. Biz büyük oynayalım. Odayı ele geçirelim’ dedik. İki kişiydik biz. Sonra 8 kişi olduk. İnanmış 5 insanla dünyayı ele geçirirsin. Nereye gideceğini biliyorsan, mutlaka varırsın. Ben yıllar sonra yol gösteriyorum. Ağlayarak bu işler olmaz! Kendimden örnek veriyorum geçmişten, Oda seçimlerinde bütün güç karşı taraftaydı. Biz ‘gücümüzü gösterelim’ dedik. Sandıktan 32 tane beyaz oy çıktı. Egemen güçler o zaman ‘ne oluyor’ dediler. Ekrem hala orada. Ben meclis başkanı oldum. Ege Bölgesi’ndeki tüm ticaret odalarını topladım. Dedim ki ‘beyler 40 seneden beri burada yönetime giremiyorsunuz. Gelin biz buradan güç alalım gidelim. Ticaret Odaları Konseyini kazanırsak yolu açacağım’ üstelik delege sayımız da var ama bölünüyoruz. Daha ilk seçimde konsey seçimlerini kazandık ve ben küt diye Ali Coşkun’un yönetim kuruluna girdim İki, bütün ticaret odalarını odalar birliği yönetim kuruluna taşıdık. Odalar birliğinde bütün güçler benim elimdeydi. Soruyorum şimdi Hasan Denizkurdu ve Ekrem Demirtaş kim ve bugünlere nasıl geldiler? Nereye gideceğimizi biliyorduk, iktidara oynadık. 


SOYOĞUL:O bilindik sloganla, ‘çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz’ diyorsunuz da, niye bu modeli öne çıkarıyorsunuz?
DENİZKURDU: Şimdi diyorum ki seçimlere çok kısa bir süre var. Parti olarak kurulup, örgütlenip seçime girmek mümkün değil. Onun için size farklı bir modelim var diyelim. Ve senin yazından sonra işaret fişeği patlamış ki herkes ‘ne yapalım ne edelim’ diye soruyor. Durum tespitinde mutabıksak başka örneklere geleceğim. Ben siyasette neler gördüm? Siyasette Alperenler diye inanmış bir grup var ve bunların başında rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu vardı. Bu arkadaşın partisinin seçimlere girmesi mümkün değil. Bir dönem ANAP’tan, bir dönem Doğru Yol’dan meclise geldi. Ölünceye kadar bir siyasi aktör olarak kaldı. Demek ki çoğunluk olmaya gerek yok bunun için. İkincisi bugün HDP örneği. Ben Kürtçülük ve Egecilik üzerine bir şey yapayım demiyorum. Ona karşıyım zaten. Ama HDP yüzde 6 oyla bugün iktidara diz çöktürmüş vaziyette. İstediği her şeyi yaptırıyor. Bazen de şiddet kullanıyor. O başka bir şey.

SOYOĞUL: Başka tabii… İzmir silahtan güç almayacağına göre!
DENİZKURDU: Ne dedin ama az önce sohbet ederken HDP için? ‘Parti olarak girse çıkamayacak, barajı aşamayacak, bağımsız olarak giriyor.’ Parti olarak gelse barajın altında kalıyor. Çıkar yol ne? Muhsin Yazıcıoğlu bunu yapıyorsa, HDP bunu yapıyorsa; ben de ‘iki kişi bile olsa gelin bu demokratik alışkanlığı yaratalım’ diyorum. Başka bir örnek veriyorum: Yeşiller. Yeşiller’e baktığın zaman bir veya iki kişiyle geldiler Alman parlamentosuna veya başka yerlere. Ben diyorum ki bu geldiğimiz noktada İzmir ve Ege bölgesinin gücü ortada. Biz bir şekilde ne AKP’li, ne CHP’li, ne MHP’li İzmir’in fişeği olabilecek genç, 40-50 yaşlarında bir isim üzerinde anlaşalım. Bir-iki-üç, ne çıkarabilirsek Meclis’e bağımsız milletvekili sokar ve buna yakın insanlarla grup oluşturabilirsek, İzmir o zaman… Bu iktidarın tek bir projesi var. Bugün sistem Tayyip Bey’e uymuyor. Hedef seçimlerde 330’u yakalayabilmek ve Anayasayı değiştirmektir. Anayasayı değiştirdiği zaman başkanlık sistemine dönmektir. Sistem zaten değişiyor. Bu değişen sistem içinde sorun dediğimiz Kürt meselesinin çözümü için Anayasa değişmek zorunda. Anayasa değiştiği zaman bölgesel yönetimler kuvvetlenecek. Özerkliği tek başına Güneydoğu için koyamazsın. Ege Bölgesi yönetimi hiçbir şeye hazır değil. Sadece bir bağımsız milletvekili sadece 20 bağımsız milletvekili değil; bu öneri özerklik olduğu zaman atılacak bir harekettir. İster eyalet diyelim, ister özerklik diyelim, bu geliyor. Biz bu geleceğin hazırlığını yapmış olacağız. Bunu Aydın Belediye Başkanı ile de paylaşacağım, biliyorsunuz ona danışmanlık yapıyoruz. Biz diğer illeri toplarken İzmir olarak örnek olmamız lazım. Bunu İzmir’den yaparsak bu bölgesel bilinci de yaratmış oluruz.

SOYOĞUL: Dediniz ki bir kişi ya da iki, üç kişi üzerinde mutabakat sağlanır. O mutabakat nasıl sağlanacak? Hangi mekanizmalarla?
DENİZKURDU: Sosyal medya denilen bir olay var. Harekete geçirebileceğimiz binlerce insan var. Fikirler var. Şahıslar önemli değil, sen İzmir’i temsil ediyorsun, geleceksin ayda bir bize hesap vereceksin ve başka partiye geçmek yok. Sosyal medyanın gücünü kullanacağız. Temsili bir grup oluşturacağız.

SOYOĞUL: Modeli biraz açar mısınız?
DENİZKURDU: Burada kanaat önderleri kimdir, geçmiş tecrübeleri olan, oda başkanlığı yapmış kişilerden, gençlerden kanaat önderlerini toplayıp… Bu bir parti değil. Partiyi kursan seçime giremezsin. Çok kısa süre içinde büyük paralarla ilçe teşkilatlarını kurarsın ama bence bu ütopik bir şey olur. Benim önerim, İzmir’den, Aydın’dan iki üç dört beş ne olursa hatta bir. Bir bağımsız çıkarıp, onun için çalışıp Meclis’e gönderirsek senin de yazdığın gibi karanlığa bir şimşek çakar.

SOYOĞUL: Aklınızda bir isim var mı?
DENİZKURDU: İsim bulunur. Herkesin üstünde birleştiği bir isim illa ki bulunur. Hasan Denizkurdu olarak ben yokum mesela. Deniz Baykal’a sorabilirsiniz. Bana defalarca teklif edildi bunlar. Bu benim hareketim değil. Ben Çeşme’den geldim. Benim İzmir’e bir gönül borcum var. Ben buradan kazandım. Balıkçı da olabilirdim Çeşme’de. Hem madden hem manen bu kent bana ticaret odası başkanlığını verdi. Odalar birliği başkan yardımcılığını verdi. Bu kent bana bakanlığı verdi. Benim de bu kente bir vefa borcum var. Ben bir parti kursam, Anayasa beş maddeden ibaret, insanın kimliğinin değil düşüncesinin öne çıktığı, devletin bireye baskı yaptığı değil bireyin devlete baskı yaptığı bir model düşünürüm kafamda. Öyle bir siyasi partinin hazırlığını da girmiştik 2001 senesinde. AKP’nin yaptığından daha iyi bir modeldi. İstanbul’da toplantılar yapmıştık içinde İzmirliler’in olduğu. Onu daha sonra bir gün anlatırım sana detaylarıyla. Bir parti kurmak o kadar zor bir şey değil. Şu anda herkes bir parti bekliyor. Daha liberal, daha çağdaş, dini siyasete alet etmeyen yeni bir oluşum istiyor. Ama bu ekonomik düzenin de sarsılmasını istemiyor. CHP de insanların önüne bunu sunamıyor. Siyaset insanlara umut verme işidir. Öyle bir ekonomik program yazılacak ki, insanlar senin peşinden gelsin.
 

İZMİR’DEN BİR BAĞIMSIZ ÇIKARAMAYACAKSAK HİÇ AĞLAŞMAYALIM!
 
SOYOĞUL: Koşullar uygun görünüyor ama niye olmuyor?
DENİZKURDU: 2001’den beri AKP kurumları ele geçirdikçe insanlar üzerinde baskı yarattı. Hemen vergi memurunu gönderiyor bir şeyler yapıyor. AKP’nin geldiği noktada onlar da bu gerçeği anladılar. AKP’nin taktiği şu, kendisi 21 milyon blok oyun üzerine oturmuş. Bizim Doğru Yol’u Mehmet Ağar’la ne yaptılar ne ettiler… Tarih araştıracak onu, Doğru Yol’u bitirdiler. İki, ANAP’ı bitirdiler. Düşünün İzmir’de bir gazete patronu meclise giriyordu. AKP’nin taktiği böyle bir oluşumu engellemek ve CHP’yi ulusalcılar, laikler bilmem neler diye bölmek istiyor. Ufala ve yönet. Numan Kurtulmuş’un partisini aldı. Şimdi CHP’yi bölmek istiyor. Kılıçdaroğlu’nun dediğine katılıyorum. Çok iyi bir insan Kılıçdaroğlu, çok dürüst, çok namuslu bir insan ama lider özelliği yok bence. Benim bir parti kurmak gibi bir niyetim yok. Ben sadece Ege bölgesi için konuşuyorum. Az önce de dediğim gibi, İzmir’e vefa borcumuz var. Sosyal medyanın gücünü sadece bir kişi üzerine yoğunlaştırırsak… İzmir’den bir kişi bulamayacak mıyız yani? 75 bin oy bulamayacaksak zaten, AKP’den bir belediye başkanını seçelim ve hiç ağlaşmayalım.

SOYOĞUL: İnsanlar bu kentte her türlü memnuniyetsizliğine rağmen CHP’ye oyunu verdi. Bu önümüzdeki seçimde de aynı ikilem yaşanacaktır muhtemelen. ‘Oyumuzu bağımsıza verirsek oylarımız bölünürse AK Parti bir iki tane fazla milletvekili çıkarır’ endişesi, sizin önerdiğiniz yolun önünü kapatmaz mı?
DENİZKURDU: Meclis’e (bağımsız olarak) giden zaten büyük ölçüde doğru işlerde bizim paralelimizde yer alacak. Ben milletvekili seçilirken sordular dediler ki ‘8 yıl kanunu geldiği zaman Doğru Yol Partisi farklı davranacak’ Ben de ‘size söz veriyorum 8 yıl geldiği zaman nasıl oy kullanacağım konusunda söz veriyorum’ dedim. Dahası 8 yıllık kanunun teklifini Altan Öymen ve benimle birlikte dört kişiyle verdim. Bütün Türkiye’nin camilerinde ‘katli vaciptir’ diye Altan’ın, benim ve diğerlerinin resimleri asıldı. Altan yazacak bunları. Ben Doğru Yol’a rağmen bunu yaptım. Başka bir yöntem daha var. O kişiyi parti çatısı altında sokup seçimden sonra istifa etmelerini sağlayıp grup kurmak. Ama o bu safhada olmaz.

SOYOĞUL: Hiçbir partiden olmamayı ‘renksizlik’ olarak değerlendirenler var, ne diyorsunuz?
DENİZKURDU: Ben şunu diyorum AKP bu ülkenin gerçeği. Ona inanan 21 milyon insan var. MHP bu ülkenin bir gerçeği, HDP bir gerçeği. Yapıyorsan, çıkar gücünü devir! Yazdığın gibi, bu bir fişek, bir işaret. Bakın, 16. yüzyılda bir çılgınlık başlamış. İsmi de Tarantula’ymış. İnanılmaz baskıcı bir ortam. Kilise var, engizisyon var. Tarantula diye bir şey başlamış. Meydanda otururken insanlar bir çığlık, 1000 kişi birden kalkıyormuş bağırıyormuş, üstünü yırtıyormuş, dans ediyormuş falan, sonra oturuyormuş. Baskıdan rahatlamak için bunu yapıyormuş Ben İzmirliler’e diyorum ki kendinizi böyle sokağa atıp, Kolbastı oynayacağınıza somut bir proje yapalım, o projede gidelim. Bir bağımsız aday seçtiremiyorsak ayıp bize! Bunun CHP’yi bölmekle AKP’yi bölmekle alakası yok. Bana ne, AKP’ye vermek isteyen AKP’ye versin, CHP’ye vermek isteyen CHP’ye versin. Bu ışığı AKP’li de belki görür ki, AKP İzmir’e yeteri kadar önem vermiyor, size geliyorum diyebilir. CHP’ye o kadar oy veriyoruz. Bir Aytun Çıray girmişti yönetime, sonra da onu da aldılar. Kılıçdaroğlu’nun etrafında bir tane İzmirli yok. Diyorum ki, ben bunu oda siyasetinde yaptım. Şimdi de diyorum ki kanaat önderlerini oluşturalım, sosyal medyada örgütlenirim, bu iş biter.

SOYOĞUL: Bu işin gerçekleşmesi için ciddi bir örgütlülük gerekiyor. İnanacak, koşturacak insanlar lazım.
DENİZKURDU: Ben fikri attım. Fikrin tuttuğunu gördüm. Önümüzdeki hafta arkadaşlarla toplantı yapacağız. Böyle böyle devam edecektir.

SOYOĞUL: Sizin ortaya attığınız bu öneriye İzmirli bir aydın, sayın Haluk Tekeli, ‘Denizkurdu; Eyalet sistemi öneriyor. Bu, T.Özal'dan, S.Demirtaş'a merkezi devlet yapısının dönüştürülmesinden ve yerelin güçlendirilmesinden yana olan her siyasal görüşün vardığı yer. Tartışılması seçimle sınırlandırılmadan bir yönetim modeli olarak hakkının verilerek üzerinde düşünülmesi gereken bir konu’ yorumunu yapmış. Ne diyorsunuz, sizce İzmirlileri bu tanım ürkütür mü?


SPARTACUS BAŞA GEÇEMEDİ AMA TARİH HALA ONU KONUŞUYOR

DENİZKURDU:
Dünyaya bakalım. ABD’de eyalet sistemi var. Almanya’da, İsviçre’de kantonlar var. CHP de Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlerle ilgili fikirlerini kabul etti. CHP’nin burada öncülük etmesi lazım. Ben yerinden yönetimin, burada yaşayan insanların bu kenti daha iyi yöneteceğine inanıyorum. EGEV’in kuruluş amacı da buydu. Ben bunun bir ayrılıkçılık olduğu kanaatinde değilim. Ben karşı değilim ve bundan dolayı Türkiye’nin ayrılacağı, bölüneceği fikrine katılmıyorum. Zaten bu hazır. 2015 seçimlerinde AKP’ye 330 çıkarsa bu olacak. Buna hazırlıklı olmak lazım. Ekrem de (Demirtaş) bir ara konuştu; ‘ayrılıkçılık yapıyorsun’ diye eleştirdiler. Şimdi hiç kimse konuşmuyor. Bir sinme var. Özerklik değil de yerinden yönetim diyelim ve bu sadece Türkiye’nin doğusuna verilemez. Buraya da verilecek. O yüzden bizim pozisyon almamız, üstüne konuşmamız lazım. İzmir ve Türkiye’de başka güç odaklarına hükümet, bunu da sana ilk defa söylüyorum, işaretler yakıldı. Hükümet yavaş yavaş güç odaklarını eritiyor. Önümüzdeki günlerde bir torba yasayla hükümet odaları bitiriyor. Özel idarenin nasıl malları gitti, odaların da malları ellerinden gidebilir, paraları ellerinden gidebilir. Odalar Birliği eskiden büyük bir güçtü ve iktidar bu gücü istemiyor. Anayasa değişikliğinde esas amaç HSYK’yı değiştirmekti. Orada kritik 3 madde vardı. Odalar da elden gidiyor. Ses de çıkaramıyorlar. Ekrem’e ‘Bina yapıyorsun, dikkatli ol, yarın paran kalmayabilir’ dedim. Peki ne yapıyorlar? Kaderine razı mı olacaklar? Demokratik kurallar içinde tepkiyi oluşturmak lazım.

SOYOĞUL: Danışmanlığını yaptığınız Aydın’da da çakılabilir mi bu işaret fişeği?
DENİZKURDU: Bilmiyorum daha konuşmadım.

SOYOĞUL: Gerçi partili bir belediye başkanı…
DENİZKURDU: CHP’de olduğu için bir şey söylemem doğru olmaz ama Ege bölgesinde kararsızların oy oranının yüzde 25 civarında olduğu söyleniyor. Bu kararsızlar nereye gidiyor? Kararsız İzmir’de de var, Aydın’da da var. Benim bu görüşüm ütopik gelebilir. İkincisi, particilerin işine gelmeyeceği için ‘bağımsıza kim oy verebilir’ diyebilir. Saçma, ütopik denilebilir. Ben diyorum ki bunu bir deneyelim. O zaman deriz ki ‘sen bağımsız milletvekiline bile oy vermiyorsun. O zaman yakınma. Şikayet etme. Kaderine razı ol.’ Her insan kendi kaderini kendi çizer.

SOYOĞUL: ‘İzmir’e 20 Spartacus lazım derken, kastınız ‘mücadele önemlidir’e vurgu yapmaktı sanırım.
DENİZKURDU: Elbette. Tamam, Roma’nın başına geçmedi ama tarih hala onu konuşuyor. Tayyip Bey’in yaptığı da öyle. Kararını verdi, partisini kurdu ve Süleyman (Demirel) Bey’den daha uzun süre tek başına iktidar oldu. Kim bilirdi iktidar olacağını? Birisinin yola çıkması lazım. Hiç yola çıkmazsan hiçbir yere gidemezsin. Bir çık yola, batarız, çıkarız… Ben denizciyim biliyorsunuz. Yola çıkmayacaksan, riski var deyip denizlere, okyanuslara açılmayacaksın ne diye tekne alırsın? O zaman al tekneyi bağla marinaya, sat sonra. Bir çık yola, bakalım ne olacak, belki batarız, belki çıkarız… Ama yola çıkmadan, bilemeyiz, hiç yola çıkmazsak da ne güzelliği, ne riskini yaşarız! Şimdi zıpkın bir ismi Meclis’e göndersek, iş yapamaz mı? Zaman geldi Kamer Genç tek başına Meclis’te herkesi silkeledi. Mesele sadece aday meselesi değil. Gezi sürecinde nasıl başardılar örgütlenmeyi sosyal medyadan? Biz de oradan adayımız için kampanya yapacağız.
Tekrar söylüyorum, kim derdi ki Çeşme’deki bir balıkçının oğlu gelecek ve bakan olacak? İnandığım bir yol vardı ve beni yere kadar getirdi. İnanırsak yaparız, ağlayarak hiçbir yere varılmaz. 

(BİR HATIRLATMA: Bu röportaj da kesmedi, biraz daha ayrıntı derseniz eğer… Sayın Hasan Denizkurdu Salı akşamı saat 20.30’da EGE TV’de Nedim Atilla ve Ümit Yaldız ile birlikte hazırlayıp sunduğumuz Söz Meclisten İçeri’nin konuğu olacak. Bekleriz… )

 
Torbalı’nın farkına varın!
 
Her projeye sanatı ve enerjiyi ekleyecek
YORUMLAR
Toplam 10 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
7 Aralık 2014 Pazar 10:15

izmirin kendi çıkarlarını korumasını dile getirmiş, chp ye oy veren seçmenin, ankarada temsil edilmemesini ortaya koymuş, kutluyorum...katılıyorum...

Yorumu oyla      11      5  
Mustafa Y 30 Kasım 2014 Pazar 14:23

neden yanlış açıklayayım, HDP.yi örnek almak yanlış, hdp.nin silahlı kanadı PKK.var. ve amaç özerklijk veya federasyon. izmirin böyle bir amacı yok. izmirli cumhuriyet değerlerine ve atatürk e bağlı bir şehir.şimdi AKP.den ve CHP.den seçilen milletvekillerinin istifa edip,bağısız grup kumaları imkansız çünkü şu anki akp izmir milletvekilleri bile akp. merkez siyasetinin dışına çıkamıyor, nerde izmir için çalışacaklar.seçime bağısız girecek bir adayında kazanma şansı ne kadar olur. bu bir rejim sorunudur.mecliste 20 bağımsız izmir milletvekilinin de ,meclisin bugünkü aritmetiğinde birşey yapabileceklerini baskı unsuru kurabileceklerini pek zannetmiyorum.ancak meclisin parti sandalye sayıları değiştiğinde belkibir işe yarayabilir.

Yorumu oyla      12      7  
İZMİR'Lİ 28 Kasım 2014 Cuma 10:58

Değerli Hemşehrilerim, İzmir için kulis kurulması,sesimizi duyurmak için demokratik tepkilerin verilmesi,İzmir'li vekillerin,iş adamlarının,belediyenin,İzmir'li sanatçıların buna destek vermesi için aşağıda çağrı yapmamızın neresi yanlış anlayamadım.Bazı arkadaşlar şiddetle neden karşı çıkmış lütfen anlatsınlar.Örnek,Manisa'daki teşviğin aynısının İzmir'e de verilmesi için bunu yapmaya başlayabiliriz.Ne dersiniz,haksız mıyım???

Yorumu oyla      13      6  
Mükremin 27 Kasım 2014 Perşembe 09:49

Hemşerilik, feodalite gibi eleştirdiğimiz tanımlar ve benzer çözümler batıya açılan İzmir'imiz için basitlik,acizlik simgeleri. Böyle iş yapma/yaptırma gelenekselleşecekse olmaz olsun.Türkiye'nin gerçeği bu demek aydınlanma yolunda harcanan bunca emeği heba etmektir.Basitlikten ve düzeysizlikten kaçınalım. Bunları önerenler,yayanlar ve anlamadan körü körüne destekleyenler doğru yapmıyorlar.

Yorumu oyla      16      6  
ByBaro 26 Kasım 2014 Çarşamba 18:06

Hasan Bey rüşdünü ispat etmiş bir siyasetçimizdir;tahlilleri ve öngörüleri sağlamdır, kulak verirsek çok şey kazanırız..( Kaf-Kaf'dan dolayı, ayrı bi' severiz-sayarız kendilerini )

Yorumu oyla      15      9  
Ufuk Mertcan 26 Kasım 2014 Çarşamba 10:22

Şimdiden anayasa değişikliğini , özerkliği(Kürt Bölgesi) peşinen kabul etmiş.Karşılığı olarak Stadyum vs işleri halletmiş olacakmış ! Özal dönemi politikacısından zaten başka şey beklenmezdi. Başka kapıya Hasan Bey. Ülkenin geleceği küçük hesaplarına yem edilemez. NOKTA.

Yorumu oyla      21      9  
Ufuk Mertcan 26 Kasım 2014 Çarşamba 10:01

Bir ütopya. Denizkurdu İzmir'liyi AKP'ye yem yapmak istiyor.Bilerek ya da bilmeden.EGE TV de dün akşam net olarak Beyefendi söyledi.Özerklik konusunda Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde bunu İzmir'in ihtiyaçları için pazarlık konusu yapmak istiyormuş. Yaşınıza bağlı bir akıl ve zeka tutulması mı? Nasıl bir milletin ve ülkenin geleceğini bu şekilde pazarlık konusu yapmayı düşünebiliyorsun? Millet sandığın kadar küçük hesapcı değil ve bu oyuna gelmeyecektir?

Yorumu oyla      20      7  
İZMİR'Lİ 25 Kasım 2014 Salı 17:57

Sayın Denizkurdu,İzmir için atılması gereken radikal projeler için lütfen çalışmalarınıza ve lobi faaliyetlerinize hız kesmeden devam ediniz.Biz İzmir'lilere düşen görev ne ise duyurunuz,bizlerde elimizden gelen her tür desteği vermeye çelışalım.Unutmayın,İzmir'e İzmir'i sevenlerden başka kimseden hayır gelmiyor ve gelmeyecektir.Bunu görelim artık.Hakkımız aramak için her tür demokratik tepkimizi ortaya koyalım artık.Birlik olalım,tek yumruk halinde elimizi masaya vuralım.Hadi İZMİR...

Yorumu oyla      14      11  
kvncozsy 25 Kasım 2014 Salı 10:17

CHP nin işi artık izmir de çok zor! hükumetin adeletsiz ve haksız politikalarını avantaja çevirmeyi bilemediler! İzmirliyi üzen çok hatalar yaptılar.Bırak spartacus ü yeni bir Atatürk gelmesi lazım izmiri kurtarmak için.

Yorumu oyla      18      9  
a ünal 24 Kasım 2014 Pazartesi 23:59

inanmadığım düşünceye oy vermem

Yorumu oyla      18      10  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Torbalı’nın farkına varın!
İzmir’in vergi yükünü, istihdam yükünü, göç yükünü çeken en önemli ilçesi ...
İnşaat olmadan sanayi olmaz!
İzmirlilerin otomotiv sektörü ile tanıdığı Duğles Ailesi’nin üçüncü kuşak ...
Kırıldım, çünkü ikili oynadılar…
Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, Egedesonsöz’e içini döktü. 2014 ...
 
Biat edecek il başkanı arıyorlar!
İzmir'in iş dünyasının da siyaset dünyasının da yakından tanıdığı Tacettin ...
Çare kooperatifleşme!
İzmir'in bir ilçesinden dünyaya model olacak bir kooperatifçilik başarısı ...
Kentin geleceğinde biz de söz istiyoruz!
TÜGİAD Ege’nin Başkanı Musa Turan yeni dönemi anlattı, önemli mesajlar verdi.
 
İnşaat sektörü durmaz!
İnşaat sektörü ve kentsel dönüşüm ile ilgili İzmir'in beklentilerini Müteahhitler ...
İzmir Limanı'na bilimsel bakış!
Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Danışmanı Dr. Ersel Zafer Oral, İzmir’deki ...
Hollandalılar'ın gözü Ege'de!
Türkiye'ye en çok yatırım yapan ülke olan Hollanda, 2015'te de yatırımlarını ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
80’lik güzeller zamana nasıl ‘dur’ dediler?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
En popüler üçüncü içecek
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva