RÖPORTAJLAR
16 Aralık 2014 Salı

Ekonomide deniz bitti

Türkiye’nin 2015 yılında iç tüketiminin düşük olacağını, ihracat kanalıyla da büyüyemeyeceğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, “Tüketim çekişli, ithalata ve sıcak paraya dayalı büyüme modeli sona erdi. Deniz bitti” diyor. Ekonominin fay hatlarında ciddi bir enerji biriktiğine dikkat çeken Uysal, bu enerjinin ya 2001 krizi gibi bir şok ile ya da düşük büyüme-yüksek işsizliğe yol açan uzun vadeli durgunlukla ortaya çıkacağını belirtiyor.

Ekonomide deniz bitti

Sinan DOĞAN/EGEDESONSÖZ - Türkiye ekonomisinden son günlerde olumsuz sinyaller geliyor. Kasım ayında ihracat geriledi. Enflasyon hedeflerin çok üstünde seyrediyor. Faizlerde büyük indirim beklentileri bir kenara itildi. Bu yılın ilk üç çeyreğinde ülke sadece yüzde 1.7 büyüdü. Yıl sonu büyüme rakamı olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde yüzde 3, belki de daha düşük olacak. En son dün açıklanan eylül ayı işsizlik verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10.5’e çıktı. Dövizin ateşi bir türlü dinmiyor. Dolar 2.5 liraya, Euro ise 3 liraya koşuyor.

Hem sokaktaki vatandaş hem de iş dünyası bu gelişmelere bakarak 2015’deki ekonomik gelişmelerden kaygı duyuyor. Kimse bir adım ilerisini tahmin edemiyor.
 
Biz de ‘ekonomide neler oluyor?’ sorusunu başta tarım olmak üzere ekonominin ‘bir bilenine’, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Uysal’a sorduk. 

 
‘BÜYÜME TÜKETİME, İTHALATA, SICAK PARAYA BAĞLI’
--Türkiye’de büyüme rakamları herkesi şaşırttı. Ülkenin mevcut durumunu koruması için her yıl en az yüzde 5 büyümesi gerektiği belirtilirken, temmuz-eylül dönemindeki büyüme hızının yüzde 1.7 olmasını nasıl açıklıyorsunuz?
 
Soruyu yanıtlamadan önce Türkiye’nin büyüme modeline bakmamız gerekiyor. Türkiye şu ana kadar tüketim, inşaat ve sıcak parayla büyüdü. Bu büyüme modelinin adı tüketim çekişli, ithalata dayalı ve sıcak para destekli büyüme. Bu model 2002’de başladı. O tarihten bu yana hem ülkede siyasi istikrar sağlandı hem de dünyada küresel likidite bolluğu yaşandı. Petrol fiyatları 20 dolardan 100 dolara çıkınca, petrol ihraç eden ülkeler inanılmaz bir paraya sahip oldu. Bize sıcak para oradan geldi. 2008’den sonra petro-dolarların yerini Amerika’nın bastığı dolarlar aldı. Türkiye çok yüksek faiz oranlarına sahip. Bu nedenle küresel spekülatörler paralarını Türkiye’de değerlendirip, yıllık yüzde 10 para kazandılar. O paralar oluk oluk Türkiye’ye geldiyse, bu yüksek faiz sayesinde oldu. Ekim sonunda ülkemizde 154 milyar dolar büyüklüğünde sıcak para var. Döviz bollaşıp ucuzladıkça tüketicinin ithal mallarını alma gücü arttı. Sanayici için de ithal ara malı ucuz hale geldi. Özel sektörün yurtdışından borçlanması 40-50 milyar dolardan 280 milyar dolar seviyesine ulaştı. Artan ithalat sonucu dış ticaret açığımız arttı, cari açık hızla büyüdü. Bu açık da sürekli olarak sıcak para ile finanse edildi.
 
‘VATANDAŞ GELECEĞİNİ HARCADI’
--Vatandaşın ucuz döviz sayesinde tüketmesinin sakıncası ne?
 
Ucuz ithal malları sayesinde vatandaş elde ettiği gelirin ötesinde tüketti. 2002’de vatandaşın bankalara konut, araba, ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borcu 4 milyar liraydı. Bu rakam ekim sonu itibariyle 347 milyar lira. Vatandaş gelecekte elde edeceği geliri şimdiden tüketti. Ayrıca arazi rantları ortaya çıktı. AVM ve rezidanslara inanılmaz talep doğdu. Bu evler nasıl satıldı? Bu satışlar kayıt dışı gelirlerin aktarılması ve vatandaşların borçlanması ile oldu. İnşaat sektörü büyümeyi hareketlendirdi. Fakat insanlar kredi kullanma kapasitesinin sonuna yaklaştı. Beklentiler olumsuza döndü. Bu nedenle üçüncü çeyrekte iç tüketim durma noktasına geldi.
 
--Büyümede özel sektör yatırımlarının rolü ne oldu?
 
Özel sektör 3 çeyrektir yatırımlarını azaltıyor. Özel sektörde makine yerine inşaata yatırım yapıyor. Neden? Çünkü geleceğe ilişkin beklentiler iyi değil. Sanayici makine yatırımı yapıp üretim kapasitesini artırmıyor. Önümüzdeki dönemde büyümenin artması için de potansiyel azalıyor.
 
TARIM REKOR ŞEKİLDE KÜÇÜLDÜ
--Tarımda tablo nasıl?
 
Tarım üçüncü çeyrekte yüzde 4.9 küçüldü. Tarımda üretimin en fazla olduğu çeyrek bu dönemdir. Çünkü hasat sezonu. İşte o nedenle büyümenin düşük çıkmasında tarımdaki gerilemenin önemli etkisi oldu. Peki tarım neden küçüldü? Birincisi tarımımız hala doğal koşullara bağlı. Doğa koşulları iyi gitmedi. Tarımda doğaya bağımlılığı azaltamadık. Sulama sistemine, barajlara gerekli yatırımları yapamadık. Sular kışın denize akıyor, biz yazın su arıyoruz. İkincisi çiftçinin satın aldığı girdiler sürekli artıyor. Ama onun sattığı ürünlerin fiyatı düşüyor. Yıllardır aynı fiyata karpuz, domates yersiniz. Oysa tohum, mazot, ilaç fiyatı artıyor. Üretici de tarlasına 4 çuval gübre atacağına 2 torba gübre atıyor. Tarım kesimi aynı zamanda üretim motivasyonunu yitirdi. Genç nüfus tarımda çalışmak istemiyor. Türkiye bir süre sonra tarımda çalışacak insan bulamayacak.

 
‘BU REZİDANSLARI KİM ALACAK?’
--Ekonominin lokomotifi olarak nitelenen inşaatta büyüme tablosu nedir?
 
İnşaat sektörü yavaşladı. Çünkü sektörde arz fazlası var. Ben çok uzun olmayan bir zamanda inşaat sektöründe çok şeyin değişeceğini düşünüyorum. Bundan en büyük olumsuzluğu AVM ve rezidanslar görecek. Çünkü kiralar çok yüksek. Yakında kiracı bulamayacaklar. Bu ülkede birkaç milyon liraya rezidans alacak kaç insan var? Bu dairelerin bir çoğu yatırım amaçlı alındı. Kime satacaksın? İnşaat sektörü yıllardır çift haneli büyüdü. Sürekli arz arttı. Bu yatırımların en önemli amacı arazi rantlarını realize etmekti. Millet bundan çok para kazandı. İnşaat sektörünün yavaşlamasının en büyük sıkıntısı istihdama olacak. Ülkemizde 1.9 milyon insan inşaatta çalışıyor. Ciddi bir işsizlik tehlikesi bizi bekliyor. Bu insanları başka bir sektörde çalıştırmanız çok kolay değil. Müteahhit konut satamadığı için sıkıntı yaşayacak, ev alanlar da ödemelerde zorlanacak. Bu sıkıntı zincirleme şekilde bankalara da yansıyacak.
 
--Bu kadar olumsuzluğa rağmen düşük de olsa ekonomiyi hangi sektörler büyüttü?
 
Türkiye’nin üçüncü çeyrekte ithalatı binde 5 azaldı, mal ve hizmet ihracatı yüzde 2.2 arttı. Yoksa büyüme negatif olacaktı. Büyümeyi sağlayan bir diğer unsur da kamu tüketim harcamaları. Fakat kamu yatırımları azaldı. İlginç bir durum daha oluştu. İç talep azalırken, stoklar da azaldı. Sanayici üretimi artırmak yerine stokları kullanıyor. Ne olacağını bilemiyor çünkü. Önümüzdeki seçimler olduğu için minimum stoklarla gidecekler. Üretim artışı yavaş seyredecek.
 
‘ÖTELEME EKONOMİSİ’
--Kamu yatırımlarının azaldığını ifade ediyorsunuz. Hükümet ise yap-işlet-devret modeliyle bir çok yatırımı gerçekleştirdiğini belirtiyor. Bu modelde sorun ne?
 
Osmanlı’da buna iltizam sistemi deniyordu. Vergiyi toplamak için birilerine yetki veriliyordu. Devlet ‘üçüncü havalimanı 20 milyar dolara özel sektör yapsın, kazansın ve bana devretsin’ diyor. Devlet bu şekilde elde edeceği gelirlerden vazgeçmiş oluyor. Gelecekteki gelirleri bugüne çekiyor. O gün geldiğinde ne olacak? Türkiye’nin ekonomik modeli öteleme üzerine kurulu. Öteleme ekonomisi bu. Ama gelecek bir gün mutlaka gelecek.
 
YA ŞOK YA DURGUNLUK
--Türkiye ekonomisi bu haliyle nereye doğru gidiyor?
 
Ekonominin fay hatlarında ciddi bir enerji birikimi var. Bu enerji 1994 ve 2001’deki krizlerde olduğu gibi bir şok ile boşalabilir. Siyasi bir istikrarsızlık yaşarsak bir şokla karşı karşıya kalabiliriz. İstikrardan kastım AKP devam etsin değil ama siyasi alanda bir sorun olursa bu ekonomide bir şoka yol açar. Olmazsa da enerji birikiminin bedeli uzun süren yavaş büyüme ve yüzde 13-14’lere gelmiş bir işsizlikle ödenecek. Türkiye’nin potansiyel büyümesi yüzde 5. İhtiyaçlar için 6-7 büyüme gerekir. Bunun altı felaket. Bana göre karşımızda bu iki seçenek var. İkinci seçeneği daha yüksek ihtimal olarak görüyorum. Biz sosyal maliyeti yüksek bir şekilde yaşayacağız. Seçimlerden sonra işsizlikte çok daha büyük artış olacağını sanıyorum. Türkiye bundan sonra tek haneli işsizliği göremeyecek.
 
--Hükümet bu gelişmelerin farkında mı?
 
Hükümet cephesinde teşhiste sorun yok. Ama doğru düzgün öneri de yok. Projeksiyonlar hatalı. Teknik kadronun durumun farkında olduğunu düşünüyorum. Ama bence Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da hükümetin de yapmak istediği şey seçime kadar kazasız gitmek. Sonra Anayasal çoğunluğu sağlayarak başkanlık sistemine geçmek. Bu nedenle Türkiye’yi yönetenlerin gündeminde ekonomi değil siyaset var. Çözüm konusunda kafalar net değil. Çünkü çözümün bir bedeli var. Siyasi bir bedeli var. Halka, ekonomiye bir bedeli var. Bu bedeli ne ödemek ne de ödetmek istiyorlar. Çünkü seçim var. Uygulanan öteleme taktiği.
 
‘SANAYİCİ OLMAK ENAYİLİK’
--Son dönemde hükümet kanadından gelen ‘üretim’ vurgusunu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
 
Bakın, Türkiye’de en büyük rant yaratan alan inşaat. İnşaatsız siyaset finanse edilemez. Türkiye’de üretici olmak ise bu şartlarda enayilik. Arsa bulacaksın, bina yapacaksın. İşçi arayacaksın. Fabrikaya makine koyacaksın. Yarı mamul, hammadde temin edeceksin. Pazar bulacaksın. Anlatması bile insanı yoruyor. Diğerinde ise al arsayı, imar geçir. Teknoloji de gelişti. Bir sene binayı yapıp satıyorsun. Ama benzer bir durumu 1997-1998’de Güneydoğu Asya yaşadı. Sonuçta krize düştüler. Bizde de bu böyle gitmez. Çünkü üçüncü çeyrekte inşaat sadece yüzde 1 büyüdü.
 
--Çizdiğiniz sıkıntılı tabloya rağmen bir çok alanda ciddi oranda parasal teşvik uygulanıyor. Buna nasıl bakıyorsunuz?
 
Türkiye, yapısal sorunları parasal önlemlerle çözmeye çalışıyor. Çözemezsin. Örneğin sıfır faizli kredi vererek hayvancılıktaki sorunları çözemedik. Sen sütü 2 liraya, yemi bir liraya getirmeden, teknoloji ve ölçek büyütmeden hayvancılığı geliştiremezsin. Arabanın yakıtını 97 oktana çıkarıyorsun. Şase yamuk, motor tekliyor, lastikler kabak. ‘Bununla arabayı götüreyim’ diyorsun. Nereye kadar gidebilirsin? 

 
‘İTİBAR İÇİN SARAY YAPTIK’
--Son yaşanan operasyonlar ekonomiye nasıl yansır?
 
Türkiye’nin hukuk devleti algısı olumsuz. Suriye’de Esat ile yaşadığımız sorunlar da olumsuzluğu artırıyor. Algımızın olumsuz olduğunu nereden anlıyoruz? Çünkü itibarı artırmak için saray yaptırdık. Borçlanma sürecinin sonuna geldik. Deniz bitti. Tüketim çekişli, ithalata dayalı, sıcak para destekli büyüme dönemi bitti. Şimdi yeni bir hikaye yazmak lazım. Hikaye de kurtarmaz, yeni bir roman yazmak lazım. Yatırım iklimini iyileştirmek, finansal rantları ve lüks konutları ciddi şekilde vergilendirmek gerekiyor.
 
--Dünyadaki gelişmelerin 2015’te Türkiye’ye etkisi ne olacak?
 
Petrol ithalatımızın parasal değeri azalacak ama petrol üreten ülkelerden elde ettiğimiz gelirlerimiz de azalacak. Bu kalıcı olacak mı olmayacak mı? Bunu bilmiyoruz. Rusya gelecek yıl sıfıra yakın büyüyecek. Almanya’dan sonra ikinci büyük pazarımız Rusya’ya mal satmakta zorlanacağız. Bu ülkeden gelen turist sayısında azalma olacak. Ortadoğu ile ilişkiler sıfır. Türkiye’nin 2015’te ihracatla büyümesi zor görünüyor. Euro’nun dolar karşısında değer kaybetmesi de bir diğer sıkıntı. Avrupa Merkez Bankası iç talebi canlandırırsa bize olumlu yansır ama euro/dolar paritesi olumsuzluk yaratmaya devam edecek. Dolar 2.5 lirayı geçerse o zaman Türkiye’nin ihracatı olumlu etkilenir.
 
‘TEK YOL ÜRETİM’
-- Size göre çözüm nedir?

Türkiye’nin sorunlarını üretim temelli çözmesi gerekiyor. Tarım ve sanayinin büyümesi şart. Buna uygun iklim yaratılmalı. Bizim esas sorunumuz üretim deseninin tüketim deseni ile örtüşmemesi. Halkın istediği mallar ile senin ürettiğin mallar örtüşmüyor. Halk İPhone istiyor sen makarna, tekstil üretiyorsun. Bu fark olduğu sürece Türkiye dış ticaret açığı verecek, dış kaynağa bağımlı hale gelecektir. Bize yeni bir yol, yeni bir şoför ve yeni bir vizyon lazım. Türkiye’nin bundan sonra konuşması gereken şey üretimdir. Üretim, üretim ve üretim…

 
Anasına bakıp oğlunu alıyoruz!
 
Başkanlığımın en zor dönemini yaşıyorum!
YORUMLAR
Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Kubilay Avşer 23 Aralık 2014 Salı 10:03

Bize yeni bir yol, yeni bir şoför ve yeni bir vizyon lazım.

Yorumu oyla      13      5  
Malissusam 18 Aralık 2014 Perşembe 10:21

Hocam her zaman olduğu gibi yalın bir anlatımla durumu özetlemişsiniz.Teşekkürler sizin görüşlerinizden yararlanmaya devam edeceğim. Selamlar

Yorumu oyla      15      6  
bülent ışık 16 Aralık 2014 Salı 18:27

Mutlu akü fabrikasını Güney Afrikalılar aldı.Mutlu akünün eski sahipleri gayrimenkul işine girdi.

Yorumu oyla      11      5  
İZMİR'Lİ 16 Aralık 2014 Salı 13:56

Sayın Uysal ne güzel özetlemiş durumu.Siyasetçi olmadığı için daha objektif açıklamalarda bulunabilmiş.Temennim iktidarın ülkenin geleceğini siyasi emeller uğruna riske sokmaması yönündedir.İşin özeti şu;Sen özellikle gençlere yönelik teknoloji içeren üretim yapamazsan,sanayini,bilişimini,yazılımını ve ar-ge grubunu geliştiremezsen,tarımı verimli kılamazsan bitmişsin demektir arkadaş.Seçime kadar durumu kurtarayım dönemi yaşanmamalı artık.Derhal,bugün ülkenin ihtyaçları ve gençlerin beklentisi doğrultusunda geleceğe yatırım yapılmalıdır.Bu uğurda hiç bir fedakarlık esirgenmemelidir.İktidarı kaybetmek,siyaseti bırakmak uğruna olsa bile!!!

Yorumu oyla      22      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Anasına bakıp oğlunu alıyoruz!
Egedesonsöz Altınordu Futbol Sosyal Girişimi Başkanı Seyit Mehmet Özkan’ı ...
Yatırım olmadan çözüm süreci eksik kalır!
İzmir iş dünyası 1990’lı yılların başında Güneydoğu Anadolu’ya bir yatırım ...
İzmir’i ikna eden hareket, Türkiye’yi kazanır
Kültür ve Turizm eski Bakanı, İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay EgedeSonsöz ...
 
Ekonomi için erken seçim olsun!
İç ve dış siyasetteki belirsizliğin ve hukuki sistemin yavaş işlemesinin ...
Her projeye sanatı ve enerjiyi ekleyecek
İzmir’de gayrimenkul sektörünün öncü kuruluşu Megapol Group, 2015’e yeni ...
İnanmış 5 insanla dünyayı ele geçirirsin
İzmirli Eski Adalet Bakanı'yla Haziran 2015 ve İzmir üzerine...
 
Torbalı’nın farkına varın!
İzmir’in vergi yükünü, istihdam yükünü, göç yükünü çeken en önemli ilçesi ...
İnşaat olmadan sanayi olmaz!
İzmirlilerin otomotiv sektörü ile tanıdığı Duğles Ailesi’nin üçüncü kuşak ...
Kırıldım, çünkü ikili oynadılar…
Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, Egedesonsöz’e içini döktü. 2014 ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çoban ateşini 'topuklu' yaktı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva