Güncel

Prof. Dr. Yaşar’dan çarpıcı Ekim uyarısı: Barajlar sıfırlanacak, musluklar kesilecek!

Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü eski Başkanı Prof. Dr. Doğan Yaşar, yaşanan kısa süreli yağışların ardından baraj durumlarını değerlendirdi. Yağmura rağmen barajdaki oranların azalmasına dair yorumlarda bulunan Yaşar, Ekim ayında barajın tamamen boşalacağını belirtti.

Abone Ol

Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ – İzmir’de aylar sonra ilk yağışın düşmesinin ardından akla ilk gelen baraj doluluk oranları oldu. İzmir’in en önemli barajlarından biri olan Tahtalı Barajı’nda yağıştan önce yüzde 3,61 gibi bir doluluk varken yağıştan sonra bu oran yüzde 3,54’e geriledi.

Yağmurların yağmasına rağmen baraj doluluğunun azalmasını Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü eski Başkanı Prof. Dr. Doğan Yaşar değerlendirdi.

YAĞMUR YAĞDI AMA BARAJ DOLULUĞU AZALDI
Yaşar, baraj dolulukları için daha tarihlerin çok erken olduğunu belirterek, “Yağmur yağdı ama barajların dolmasını Aralık’tan önce bekleyemeyiz. Dün yağmur yağdı Tahtalı Barajı 3,61’den 3,54’e geriledi. Bu düşüş çok doğal bir şey. Önce toprak doyacak, toprak doyduktan sonra su baraja gelir. Barajların dolum ayları Kasım sonu başlar, Nisan 15’e kadar devam eder. İzmir’de son 4 yılın değerlerine bakınca hep 15 Aralık’tan sonra başlıyor, o döneme kadar düşmeye devam ediyor” dedi.

‘EKİM’DE BARAJ DOLULUĞU SIFIR OLACAK, GÜNLÜK SULAR KESİLECEK’
Ekim ayında baraj doluluk oranlarının yüzde sıfır olacağının altını çizen Yaşar, “Önümüzdeki ay sonu barajlar yüzde sıfır olacak, dibini göreceğiz. Bunu 6 ay önce dile getirdim. Eylül ayında 3’leri görürüz dedim nitekim öyle de oldu. Sularda ve iklimlerde mucize beklemeyeceğiz. 2020 yılında kuraklık geliyor dedik. Barajdaki su bitince günlük su kesilecek. Ben olsam geçen seneden keserdim kuyuları korumak için” ifadelerini kullandı.

'BARAJ DEDİĞİN KOVA DEĞİL’
Barajı kova gibi değerlendirmemek gerektiğini belirten Yaşar, “‘Yağmur yağdı, barajlar dolmadı’ diyorlar, barajlar dolmaz. Baraj dediğin kova değil. Tahtalı Barajı 300 milyon metreküplük su hacmi olan bir yer. Şu anda 10 milyon metreküp gibi bir şey kaldı. Suyun dibini görüyoruz yavaş yavaş. Günlük ortalama 200 bin metreküp su çekiyoruz orada. Kuruyunca ne olacak? Sular tam gün kesilecek bu yüzden. Neden daha önce yapıp kuyularımızı bir kenarda rezerv olarak saklamıyoruz? Saklamıyoruz çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda bilimle hiçbir ilgisi yok. Bizler baraj doluyken barajdan su çekmeliyiz. Biz her dönem yüzde 55’ini kuyudan çekiyoruz, baraj dolu yine kuyudan çekiyoruz. Suyu bilenler gelsin. Rastgele insanlarla bu iş olmaz. Barajlar boşaldı diyorlar, elbette boşalır kurak dönemlerde. Yönetimlerde hidrojeolog olsaydı suları geçen seneden itibaren kesmeye başlardı. Ben olsam suyu haftada iki gün keserdim. Önemli olan çeşmeden akan su değil. Önemli olan tarım suyu. 3-5 günde bir duş alsan bir şey fark etmez ama tarıma zamanında su vermezsen ürünü yakarsın ve açlık başlar” ifadelerini kullandı.

‘BELEDİYE BAŞKANLARININ BİLİMLE ALAKASI YOK’
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ve İZSU’yu değerlendiren Yaşar, “Tunç Soyer ve Cemil Tugay’a mektuplar yazdım, umursamadılar. Bilimle ilgileri yok. İkisi de fark etmedi. Şu anda geldiğimiz durum uzun yıllar önce söylediğimiz durumun benzeri. Bütün dünya biliyor zaten; ABD’de çim sulamak yasaklandı, İspanya’da elma armut gibi bol su isteyen bitkilerin sulanması yasaklandı. Herkes önlemini aldı. Bizler suyu bilimle kullanmıyoruz. İZSU yönetim kurulunda ne jeolog var ne de hidrojeolog var. İşi bilen yok. Hasta olduğun zaman doktora gidersin, suda da sorun varsa hidrojeolog ve su mühendisine gidilir. Bunların işi bu ama İZSU’da böyle isimler yok. Olmadığı için zaten ciddi sorun yaşıyoruz” diyerek eleştirilerde bulundu.

‘TUGAY HER ŞEYİ ÜZERİNE ALINIYOR AMA…’
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yeni kuyu sondaj ihaleleri ile ilgili yorumlarını aktaran Yaşar, “Bizim rezerv olarak suların bir kısmını tutmamız lazımdı. 15 Eylül’de yeni sondaj kuyuları için ihale yaptılar. Aklınız nerede? 15-20 yıldan beri… Cemil Tugay da her şeyi üzerine alınıyor ama 15 seneden beri su kuyularının çoktan yapılmış olması gerekiyordu. Su azaldığı zaman hangi bölgeden, hangi kuyudan ne kadar su alınacağının çoktan belirlenmesi gerekiyordu. Hiçbir şey yapılmadı, 15 Eylül’de ihaleye çıktılar. Çok geç kalınan şeyler bunlar. Bizde su sorunu yok, bizde su yönetimi sorunu var” dedi.

‘SU YÖNETİMİ DSİ’DE BİRLEŞSİN’
Türkiye’de su yönetiminin belediyelerden alınması gerektiğini belirten Yaşar, “Türkiye’de su yönetimi tek bir yerde birleşmeli. Bu Su Bakanlığı da olabilir, DSİ de olabilir. Bütün hesapların burada yapılması lazım. Bilimle suyun kullanılması lazım. Yer altı barajları nerelere yapılabilir onları saptayacaklar. Bu tamamen bir bilim olayı” diye konuştu.

‘İZSU YÜZDE 28 DİYOR AMA 35’LERDEN AŞAĞI DÜŞTÜĞÜNÜ ZANNETMİYORUM’
İzmir’deki su kayıp ve kaçaklarına değinen Yaşar, “Biz halen daha kanallardan su getiriyoruz. Suyun çoğu kayıp zaten. Kayıp kaçak oranı hiç de az değil. İZSU raporlarında yüzde 28 deniyor ama en az yüzde 35 vardır. Priştina görevi devraldığı günlerde yüzde 60 civarındaydı sonra 35-40’lara düştü ve orada kaldı. Daha fazla düştüğünü zannetmiyorum. Kayıp kaçak oranını engellemek lazım” ifadelerini kullandı.

‘GRİ SULARI NEDEN ARITMIYORUZ?’
Arıtmalardan çıkan ve gri su olarak adlandırılan suların geri dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Yaşar, “Gri suyun tarıma verilmesi lazım. Günde 500 bin metreküp suyu denize bırakıyoruz Çiğli Arıtma’dan. Niye bu suyu Gediz ve Menemen’e bırakmıyoruz? ‘Biz yeteri kadar arıtmıyoruz’ diyorlar, arıtalım o zaman. Elinizi tutan mı var? Biz her gün yaklaşık 350 bin metreküp yeraltından su çekiyoruz” dedi.

‘DENİZ SUYU ARITMAK DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR KOLAY DEĞİL’
Deniz suyu arıtması konusunda gündeme gelen söylemleri değerlendiren Yaşar, “Deniz suyu arıtma konusunda şunları söyleyebilirim; biz daha henüz kuraklık yaşamadık. Yaşadıklarımız kuraklık değil. Çok büyük bir volkan patlaması olunca kuraklık gelecektir. 5-6 yıl hiç yağmur yağmayacak. O dönemlere hazırlık için deniz suyu projelerinin hazır olması lazım. Hatta küçük bir ünitenin de devreye alınıp antrenman yapılması lazım. Eleman yetiştirmesi lazım. Deniz suyu arıtma düşünüldüğü gibi kolay bir şey değil, bela bir şeydir. Çıkan tuzu nereye koyacaksınız? Tekrar denize verirseniz ekosistemi dağıtırsınız. Bazı işadamları yapalım diyor ama burası 4,5 milyonluk bir kent. Biz suyumuzu düzgün kullanalım yeter” dedi.