EGEDESONSÖZ – İzmir Otelciler Esnaf Odası Başkanı İbrahim Veral, SONSÖZ TV’de Gazeteci Yazar Muhittin Akbel’in sektörle ilgili sorularını yanıtladı. Çeşme’deki yangın nedeniyle çok sayıda rezervasyonun iptal edildiğini, ancak bir kısım rezervasyonu, ileri tarihlere kaydırarak kurtardıklarını belirten Başkan Veral, katı atık bedelinin ağırlığından Hilton Oteli’ne, Basmane projesine kadar pek çok konuda çok önemli değerlendirmelerde bulundu.
YANGINLARIN TURİZME OLUMSUZ ÇOK ETKİSİ OLDU
İzmir Otelciler Odası Başkanı İbrahim Veral, turistik ilçelerdeki orman yangınlarının turizme olumsuz etkileri olduğunu söyledi:
“Çeşme’de, Foça’da, Seferihisar’da, Menderes’in bir bölümünde, yani turistik ilçelerimizde çok büyük yangınlar çıktı. Çok üzüldük, içimiz yandı. İki şehit verdik bu yangınlarda ve şehitlerimizi rahmetle, saygıyla analım. Biz turizmciler, kötü bir sezondan çıktık. 2024 sezonu bizim için hiç de iyi gitmedi. Bu sezonu açtık, İsrail-İran savaşı çıktı. Bu savaş nedeniyle zaten bir durgunluk vardı. Üstüne orman yangınları da gelince, yaramız derinleşti. Bu yangın sonrası çok sayıda rezervasyon iptali oldu. Yangınların ilk 3-4 gününde iptaller zirve yaptı, çünkü insanlar gelemiyorlardı. Biz otelciler, hemen bu konuda bir önlem aldık ve çok sayıda rezervasyonu, ileri bir tarihe kaydırmayı teklif ederek rezervasyonların önemli bir kısmını kurtardık. Çok ısrar edenlerin iptallerini yaptık ama kimseyi mağdur etmemek için çok uğraştık. Yangınların turizme çok büyük olumsuz etkileri oldu. Tatilciler büyük bir panik yaşadılar. Yazlıkçılar bile ilçeyi terk etmeye başlamıştı. İtfaiye teşkilatımız, Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri, belediyelerimiz, vatandaşlarımız, büyük bir özveriyle mücadele ederek yangınları söndürdü.”
DOLULUKLAR ÇOK İYİ DEĞİL, ÇÜNKÜ İNSANLAR SAVAŞ ALGISINDAN KURTULAMADI
“İzmir Otelciler Odası olarak misyonumuz, bu kente iki turist daha fazla kazandırmak oldu her zaman. İzmir’in, turizm pastasından hak ettiği payı alamadığını düşünüyorum. Doluluklar yeterli değil çünkü bitirilmiş olsa da insanlar savaş algısından kurtulamadı. Bir de fiyat algısı söz konusu. Türkiye, turizmde de pahalı bir ülke oldu maalesef. Bir euro bizde 47 lira. Adamlar 400-500 euro ile hatta daha az bir rakama tatil yapmaya çalışıyor. Çünkü AB ülkelerinin vatandaşı turistlerin de durumu pek iyi değil. Türkiye’nin turizmdeki rakipleri Yunanistan, İspanya’yı tercih etmeye başladılar. Hatta Fransa bile bize rakip olmaya başladı. Şimdi de Mısır çıktı. Yunanistan’a Türkiye’den geçen yıl 2 milyondan fazla insanımız gitti ama onlardan bize gelen olmadı.”
ANTALYA’DA OLUP DA İZMİR’DE OLMAYAN NE VAR?
“İzmir’in nüfusu kadar turisti bu kente getirmek zorundayız” diyen Veral, fiyatların yüksek oluşuyla ilgili şunları söyledi:
“İzmir, Türkiye’nin en iyi destinasyonlarından biridir. Antalya’nın 2 milyon 750 bin nüfusu var ama 17 milyon turist ağırlıyor. İzmir’in 4,5 milyon nüfusu var, 1 milyon 200 bin turist getirebiliyoruz. İnsan bu tablo karşısında şu soruyu sormadan edemiyor; Antalya’da olup da İzmir’de olmayan ne var? Tarih, kültür, gastronomi, deniz, kum, güneş, kaplıcalarıyla İzmir, tam bir cennet... Uluslararası bir limanımız var, Meryem Ana’ya 30 dakika içinde gidip hacı olabiliyorlar. Havaalanımız merkezi noktada. Peki neden Antalya’nın gerisindeyiz? Çünkü İzmir, turizme uzun yıllardır gereken önemi vermedi. İzmir’in en azından nüfusu kadar turiste ihtiyacı var. Bizim nüfusumuz kadar turisti bu kente getirmeyi başarmamız lazım. Bunu başarmak için de bir turizm stratejimizin, planlamamızın olması lazım. İzmir Otelciler Odası olarak bu konuda girişimlerde bulunuyoruz. Basmane projesini hayata geçirmek için Valilikle, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapıyoruz. Bizim ülkemizdeki turizmle ilgili pahalılığın altında yüksek enflasyon yatıyor. Son üç yılda enflasyon bizi mahvetti. Maliyetler o kadar yükseldi ki, kira artışları yüzde 45’e yeni düştü. İşçi ücretleri, yüzde 60 arttı. En önemli faktör de sezonumuzun kısa oluşudur. Çeşme’de, Foça’da, Seferihisar’da, Menderes’te sezon 4-5 ayda bitiyor. Bu kadar süre içerisinde çalışanların maaşlarını ödemek, kirayı karşılayıp para kazanmak hiç de kolay değil. Haliyle rakamlar, bu etkenler yüzünden yüksek tutuluyor. Dolayısıyla otel ücretleri de yüksek kalıyor. Evet otel ücretleri yüksek. Kuzey Avrupalı bir turiste fiyatlar makul gelebilir ama yerli turistimiz için pahalı olduğunu söyleyebilirim. Fakat bu durum, otelcilerin odaları fahiş fiyatla sattığı anlamına gelmiyor. Artan maliyetler nedeniyle yükselmiş bir rakamı ortaya koyuyor. Bugün Çeşme’de 3 bin- 5 bin liraya oda satışları var. Beş yıldızlı otellerde rakamlar daha büyük tabii ki. Bu yine de çok. İzmir metropolündeki otellerimiz, Çeşme’de bu paraları ödeyemeyecek durumda olan tatilcileri ağırlıyor. Çünkü merkezde fiyatlar ortalama 1500 lira. İnsanlar İzmir’de konaklayıp Çeşme’ye gidip gelerek orada tatilini yapabiliyor. İnsanlarımız artık tatil sürelerini de kısalttılar. Eskiden iki haftalık tatiller yapılırdı, bugün için bir haftalık, hatta 4 günlük tatil planları yapılıyor. Bu arada şunu da söyleyeyim; yangın nedeniyle rezervasyon iptali yaşayan çok sayıda otelci esnafımız, kayıplarını karşılayabilmek için gecelik fiyatlarını 1000 liraya kadar düşürdü.”
BASMANE’NİN MAKUS TALİHİNİ YENMEK ZORUNDAYIZ
Basmane’de tarihi değeri olan oteller bulunduğunu ancak buralarda mültecilerin barındığını, buraların ciddi bir yenilemeyle turizme kazandırılması gerektiğini belirten İbrahim Veral, “O eski binaları saray gibi yapsak bile aynı yerde kalırız. Çünkü oradaki dokuyu değiştirmek lazım” dedi ve Basmane projesini anlattı:
“İzmir turizmine bir nebze de olsa faydam olsun diye Otelciler Odası Başkanı oldum. İzmir’in kalbinde öyle güzel yerlerimiz var ki, Basmane’de olduğu gibi, onları turizme kazandırmamız gerekiyor. Alsancak’ta, Kahramanlar’da bir binayı yıkıp yeniden otel yapabilirsiniz ama Basmane öyle değil. 1700’lü, 1800’lü yıllardan binalar var. 1. Derecede sit alanı. Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, buralara çivi çakılmasına bile izin vermiyor. Son yıllarda bu sözünü ettiğimiz bina kategorisinde olan yapıların çatısı çöktüğünde, o bina yok olup gidiyor. Oysa o binalar çok kıymetli. Pek çok ilde, bizim Basmane’deki yapılar gibi yapıları olan yerlerde incelemeler, araştırmalar yaptım. Adamlar o harabe binaları restore etmişler, çok büyük paralar karşılığında o otellerde misafir ağırlıyorlar. Oysa bizim binalarımız, onlarınki kadar harabe değil. İzmir’de kurtarılmış çok sayıda öyle bina var ama yeterli değil. En kötüsü de mültecilerin yoğun yaşadığı bir semt olması nedeniyle o güzelim binalar kaybolup gidiyor. İnsan, yine de o bölgeye girmeye korkuyor. Basmane bölgesinde 60 kadar otelimiz var. Oraları saray gibi yapsak bile aynı yerde kalırız, çünkü binaları düzeltmeden önce oradaki dokuyu düzeltmek lazım. Yatırımcılar gelsin, otelleri elden geçirsin, o bölgenin dokusunda yeniliğe gidilsin ve Basmane, makus talihinden kurtulsun istiyoruz. Basmane projesini bu anlamda önemsiyoruz. Basmane’deki keşmekeşliğin artık sona ermesini istiyoruz. Bunlar yapıldığında pekala Basmane’nin kaderi de değişir. Birlik Başkanımız Yalçın Ata’nın da desteğiyle İzmirli yatırımcıları bu işin içine sokmayı planlıyoruz. İstanbul’da Fransız sokağı yapıldı mesela. Basmane’den daha kötü bir yere Gaziantep’te çok özel bir sokak yapıldı ve orada otellerde oda ücreti 10 bin liranın üzerinde. Basmane’nin de çehresini değiştirecek yatırımlar yapmak zorundayız. Hepimiz bu taşın altına elimizi koymamız lazım. Basmane’yi Anafartalar Caddesi’nin bir ucundan başlayıp, Kemeraltı’nı da kapsayacak şekilde planlarsak, orası pekala Old Town olur. Çünkü bu güzergahta kültürü, sanatı, tarihi, yeme içmeyi, ticareti her şeyi bulmak mümkün. Bir otel, yanında bir sanat galerisi, bir restoran, harika olur.”
KATI ATIK BEDELİ, KULLANILAN SU BEDELİNİ GEÇMEMELİ
Başkan İbrahim Veral, katı atık bedeliyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“İzmir Büyükşehir Belediyesi geçmiş dönem Başkanı Tunç Soyer döneminde katı atık bedeli ertelenmişti. Pandemi döneminde de katı atık bedeli ödemeleri askıya alınmıştı. Fakat son zamanlarda katı atık bedeli, altından kalkılamaz bir hal aldı. 5 odalı bir otelimiz 800 liralık su tüketmiş ama ödediği katı atık bedeli 40 bin lira. Karşıyaka’da, Konak’ta, Gaziemir’de farklı rakamlar çıkıyor. Otelci esnafımızı arayıp sorduk; gördük ki ödedikleri katı atık bedelleri arasında bir eşitlik, bir paralellik yoktu. Meclis’te alınan bir kararı uyguluyorlar sonuçta. Bu konuda başta çok ilgili olan yetkililer, artık işi oluruna bıraktılar. Bazı otelciler, elektrikten çok su faturası ödüyorlar. Oysa böyle bir şey görülmüş değildi. Katı atık bedeli oranının makul bir oran olmasını istiyoruz. 10 metreküp su 1000 liraysa, katı atık bedeli de 1000 lira olsun mesela. 800 liralık su kullanılmışken 40 bin lira katı atık bedeli konmasın faturaya. Katı atık bedeli su bedelini geçmemeli.”
ARADA ÇOK BÜYÜK FİYAT FARKI YOK ASLINDA
Çeşme’nin pahalı olduğu gerekçesiyle insanların Yunan adalarını tercih ettiği iddialarını da değerlendiren Veral, şunları söyledi:
“Çeşme’den Yunan adalarına gitme furyası, son üç yılda zirve yapmış durumda. Yunanistan Başbakanı, kapıda vize uygulamasıyla kapıları açtı. Türk halkı meraklıdır, başka ülkelere gidip başka şehirler görmeye… Vizesiz olunca, daha cazip geldi. Bu yönlendirmede, bu algıda sosyal medyanın çok büyük payı var. Bir lokantada balık, kalamar yiyorlar, içiyorlar, bir de fotoğraf paylaşıyorlar. Altına da yazıyorlar; burası o kadar ucuz ki, Çeşme’de bir günde harcayacağımız parayla burada bir hafta tatil yapabiliriz, şeklinde… Haliyle insanlarımız bu tür paylaşımlardan etkileniyor. Aslında Çeşme ile Yunan adalarındaki rakamlar arasında öyle aman aman bir fark da yok. Algı, her zaman olduğu gibi burada da olguyu geçmiş durumda. Şu da bir gerçek; Yunanistan’daki enflasyonla bizdeki enflasyon, Komşu’daki oda maliyetiyle bizim oda maliyetimiz bir değil. Burada bir dengesizlik var. Bizim, Yunanistan’ın yarısı kadar fiyatlar vermemiz lazım. Önceki yıllarda Yunanistan’dan daha çok turist ağırlıyorduk ki bunun sebebi, ucuz oluşumuzdu. Ucuzluk çekici oluyor. Enflasyonumuz düzeldiğinde, eski günlere dönebiliriz, o zaman bize turizmde kimse rakip olamaz. Önümüzdeki sezonu kurtarmamız lazım. Geçen yıl 62 milyon turistle kapattık sezonu, bu sezon için 65 milyon turist hedefi kondu. Ben 62 milyona da razıyım, çünkü savaşlar, yangınlar gibi sorunlar bizi olumsuz etkiledi.”
OLASI YANGINA KARŞI İZMİR’DEKİ OTELLERDE TÜM ÖNLEMLER ALINDI
Kartalkaya’da 78 yurttaşımızın hayatını kaybettiği büyük yangından ders çıkardıklarını ve yangın yönetmeliğinin gerektirdiği tüm kriterleri kısa zamanda yerine getirdiklerini anlatan İzmir Otelciler Odası Başkanı İbrahim Veral, “İzmir’deki oteller yangına karşı güvenli” mesajı verdi:
“İnsanlar, rezervasyon yaptırırken güvenlik sormaya başladı. Adam Kayseri’den arıyor, otelinizin ruhsatı var mı, diye soruyor. Haklılar. Kartalkaya yangınından sonra İzmir olarak hemen önlemlerimizi aldık. Yangın yönetmeliği ne diyorsa, hepsini yerine getirdik, eksiğimiz kalmadı. Bizim yangın yönetmeliğimiz gerçekten çok zor kriterlerin yerine getirilmesini emrediyor. Yönetmelikte ne varsa, hepsinin uygulaması bizde vardır. Zaten bu önlemleri almayan oteller anında kapatılıyor. Mesela, Antalya’da 450, Bursa’da 170, Muğla’da 330, İzmir’de 90 otel, yangın söndürme sistemlerindeki sorunlar nedeniyle kapandı. Eksikleri tamamladıklarında yapılan denetlemeler sonrasında pek çoğu yeniden faaliyet göstermeye başladı. Bunlar Valilik rakamlarıdır. O kadar yüksek rakamlar arasında İzmir’in 90’da kalması, bizim Oda olarak bu işe ne kadar önem verdiğimizi ortaya koyuyor. İzmir, bu konuda en çok denetlemenin yapıldığı bir ilimizdir. İzmir, otellerin yangın konusunda Türkiye’nin en güvenli kenttir. Aynı anda 10 ilde 10 otelci, ruhsat almaya kalksın, en son İzmirli alır; çünkü burada en küçük bir ayrıntı dahi dikkate alınır. Kartalkaya’daki gibi bir durum burası için söz konusu olamaz.”
HİLTON OTEL OLARAK İNŞA EDİLDİ, OTEL OLARAK KALMALI
Hilton Oteli’nin hastaneye dönüştürülme ihtimali üzerine konuşan İbrahim Veral, “İzmir’in kalbinde otel olarak inşa edilmiş Hilton’un hastaneye dönüştürülmesi, bizim tüm projelerimize aykırı bir durum oluşturur. Hastane olarak inşa edilmiş bir yer hastane olarak devam eder, otel olarak yapılmış bir yer de otel olarak devam etmeli. İzmir’deki otellerin yüzde 95’inin otel olarak imal edilmediği halde otel olarak hizmet verdiğini söylemek zorundayım. İşhanından, evden otele dönüştürülmüş otellerimiz o kadar çok ki. Otel görünümlü işhanı aslında. Hilton, yüzde 5’lik kesimde yer alan, gerçek bir oteldir. Hilton, dünya markasıdır. Şu anda UNESCO’ya aday olduğumuz bir süreçte Hilton’un hastaneye dönüştürülmesi, hem hastane hem otel olarak kullanılması, UNESCO ruhuna aykırıdır. Hastane yapılabilecek yüzlerce yer bulabiliriz. Sağlık turizmi için Hilton’u harcamayalım, sağlık turizmi için gelecek turistleri biz ağırlarız. Hilton gibi kıymetli bir yeri sağlık turizmine bağlayıp da bir kısmını hastane, bir kısmını otel olarak kullanmak, bence çok da rasyonel bir şey değil. Böyle bir oluşum, UNESCO’nun yapacağı yardımları bile olumsuz etkiler.”
1700 TESİSİMİZ VAR, BU RAKAMI 10 BİNE ÇIKARMALIYIZ
İzmir’de turistik tesis sayısının 1700 olduğunu hatırlatan İbrahim Veral, bu rakamın 10 bine çıkarılması gerektiğinin altını çizerken İzmir’in tanıtımı ve personel sorunu konularını da masaya yatırdı:
“İzmir, binlerce yıldır, turizm yapılacak en güzel bir yerdir. Burada yılın 9 ayı güneş vardır, burada kar olmaz, soğuk olmaz. Ortalama sıcaklık, 23 derecedir. İzmir, denizdir; havası çok güzeldir. 10 tane üniversitesi vardır. Fakat İzmir, 4,5 milyon nüfusu ve bunca önemli artılarına rağmen 1 milyon 200 bin turist ağırlayabiliyor. Suriyelileri de turist sayıyoruz, Afganları da turist sayıyoruz. İzmir Havaalanı’na iniş yapan ama Kuşadası’na gidenleri de İzmir’e gelen turist gibi kabul ediyoruz ve toplamda 1 milyon 200 bin rakamına ulaşabiliyoruz. Utanarak söylüyorum, İzmir’in yatak sayısı çok çok az. Bir turizm stratejisi, bir turizm planlaması yaparak yatak sayısını artırmamız gerekiyor. İzmir’de 1700 civarında otel var ve bu sayının 10 bin olması lazım. İzmir’in tanıtım fonundan yararlanıp kentimizi uluslararası fuarlarda tanıtmamız lazım. Antalya bunu çok iyi yapıyor. En son fuarda gördük, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, standımıza geldi, Antalya’yı anlatmak için… Bize önderlik edecek kimse yoktu orada. Her şeyden önce kentimizin tanıtımını çok iyi yapmalıyız. İzmir’i turizm başkenti haline getirmeliyiz, Antalya’yı geçmeliyiz. Bu çok uzak bir hedef değildir, çünkü bizi bu hedefe götürecek her şeyimiz var. Sezonda personel bulmak çok zor. Bizde çalışan resepsiyoncunun bir sertifikası yok. Kat görevlisinin de sertifikası olması lazım. Biz bunun eğitimlerini vermek için çalışıyoruz. Kat görevlisi kadın personel bulmakta bile zorlanıyoruz. Turizm okullarından gelenler, müdür olmak istiyorlar, resepsiyonda, mutfakta, serviste çalışmak istemiyorlar. Bu işin temelinden gelenler, zaman içerisinde otel sahibi oldular oysa. İşi küçümsemek doğru değil. Eleman açığını kapatmakta zorlanıyoruz. Yabancı persenol çalıştıran çok yer var. İŞKUR ile anlaşma yaptık, eleman eksiğini tam olarak gideremesek de idare ediyoruz.”