Sosyal medyada önüme düşen görüntü; Grup Manifest o çılgın giysileri içinde dans ediyor, masalar içki ve mezelerle dolu, mekân oldukça gösterişli ve herkesin keyfi yerinde, eğlence dolu dizgin. Kızlar “hak, hukuk, adalet” diye çığlıklar atarken, salondakiler de kendinden geçiyor. Hak, hukuk, adalet olmadığı için acı içinde kıvrananlara nispet yapar gibi…
Evet, kızlar sempatik ve topluluğun gösterileri insanı etkiliyor. Muhtemelen, bu yüzden iktidar rahatsız oldu. Ama benim üstünde durduğum konu çok farklı.
Aynı zaman diliminde, İngiltere’de kraliyet ailesi Trump’ı bütün ihtişamıyla ziyafet sofralarında günlerce ağırlıyor. Neyi kutluyorlarsa…
Gördüklerime verdiğim tepki kısa ve netti; Önce vicdan!
Dünya nüfusunun dörtte üçünü yoksullaştıran tüketim toplumunun lanetidir, bu.
“Muktedirim ama yapmam” diyebilen insan sayısı yok denecek kadar azaldı. Çağımızda, bayağılık ve iki yüzlü ahlak ile hemhal tüketim kültürü, hayatın her alanında boy gösteriyor.
Eğlence mekanlarında içki, dans, yemek eşliğinde eğlenen insanların hak, hukuk, adalet talebi, büyük acılar yaşayan insanlığa ne ifade ediyor olabilir?
Bombalarla veya açlıkla yok edilen insanları an be an ekranlardan izliyoruz. Yeryüzünde bir milyar insan aç. Her gün, 30 bine yakın insan açlıktan ölüyor. Ve bu sayılar elan artıyor, artmaya da devam edecek.
İnsanlık büyük acılar yaşarken böyle eğlenmek bir hak mıdır?
Sistemin aç bıraktığı insanlar ölüme terk edilirken, sistemin ihya ettiği insanların eğlenmeyi, keyifli zaman geçirmeyi hak olarak görmesi, insanın değeri itibarıyla sorunlu olduğunu işaret ediyor. Ancak vicdan yitimiyle malul çağımızda bu durum olağan olabiliyor.
Sorun ne? Sorun, insanın karakter teşekkülünün sorunlu olması veya karakterin hiç teşekkül etmemiş olması… Vicdani yoksunluğun olağanlaşması…
Aslında, muktedirler bir kere daha kitlesel imha hazırlığı içindeyken, sözün bir hükmü kalmıyor. Belki de sessizliğe gömülüp sisteme hiç ses vermemek gerekiyor.
Bundan 10 yıl önce, dalgaların sahile taşıdığı Aylan bebeğin cansız bedeninde yitip gitti son umut kırıntılarım. İnsan olmak, o günden beri, ağır bir yük.
Dünya, yalan üzerinde duruyor. Yalanı çekip alın, yeryüzünde insan yaşamı yerle bir olur. Tabii ki yalanla beslenen insanın böyle bir eylemi söz konusu olamaz.
Nihayetinde, komşusu açken tok yatanların dünyasında yaşıyoruz. Ve “komşun açken tok yatılmaz” diyenlerin hepsi de bile isteye yalan söylüyor.
Önce vicdan! Vicdan yok ise hak, hukuk, adalet olmuyor, karakter oluşmuyor.
Kendimizi aldata aldata nereye kadar?