Obezite savaşları

Abone Ol

İngiltere, halk sağlığını tehdit eden obezite salgınına karşı cesur ve sistemli bir adım attı. Ülke genelinde gıda perakendecileri ve üreticileri için bağlayıcı hale gelen Sağlıklı Gıda Standardı, yalnızca bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini de korumayı amaçlıyor. Bu örnek uygulama, bizlere de “İngiltere yaptı, biz neden yapmayalım?” sorusunu düşündürüyor.

Neden derseniz çünkü İngiltere’de obezite oranları son otuz yılda ikiye katlandı. Biliyorsunuz T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye’de de haftalardır obezite araştırması yapıyor büyük kentlerde.

İngiltere’de her yıl yaklaşık 11,4 milyar sterlin gibi devasa bir maliyeti olan bu halk sağlığı sorunu, ülkenin sağlık sistemi NHS’nin yükünü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kalp hastalıkları, kanser ve tip 2 diyabet gibi kronik hastalıkların da başlıca nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor.

İngiltere Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanı Wes Streeting, yeni uygulamanın bir sağlık reformu değil, adeta bir toplum sağlığı devrimi olduğunu belirtiyor. “Eğer bugünden önlem almazsak, yarın sağlık sistemimizin devamlılığı tehlikeye girer” diyen Streeting, bu girişimle geleceğin en sağlıklı çocuk kuşağını yetiştirmeyi hedeflediklerini vurguluyor.

Peki sistem nasıl işleyecek?İngiltere hükümeti, büyük gıda perakendecileri ve üreticileri için zorunlu raporlama sistemi getiriyor. Bu sistem kapsamında işletmeler, yıllık olarak satılan ürünlerinin sağlık profilini (kalori, yağ, şeker, tuz vs.) açıklamak zorunda kalacak. Burada amaç şeffaflık sağlayarak, süpermarketlerin sağlıklı ürün satışlarını takip etmek ve kamuya görünür kılmak.

Perakendecilere, örnekle birlikte belirlenen sağlık hedeflerine ulaşmaları için çeşitli opsiyonlar sunuluyor. Hazır yemeklerde, atıştırmalıklarda daha az şeker ya da yağ kullanılması gibi… Fazla kilolu bireylerin günlük 216 kalori azaltması durumunda obezite oranlarının %50 düşebileceği belirtiliyor.Sağlıklı Gıda Standardı, İngiltere’nin kamu sağlığı politikasında bir dönüm noktası olarak görülüyor. Şeffaflık, esneklik, paydaş iş birliği ve önleyici sağlık yaklaşımı ile model tasarlandı. “Kolay sağlıklı tercih” yaratmak hedefleniyor.

Türkiye gibi ülkeler için de güçlü bir örnek teşkil ediyor. Şimdi sıra bizde: Peki Türkiye’de benzer bir model nasıl şekillenebilir? İstersen bu konu üzerinde birlikte de çalışabiliriz—örneğin sektör paydaşları, çocuk sağlığı veya ekonomik boyutlar açısından detaylandırabiliriz!

Türkiye’de İngiltere’nin Sağlıklı Gıda Standardı benzeri bir modelin şekillenmesi, hem mevcut gıda politikalarının hem de halk sağlığı hedeflerinin yeniden yapılandırılmasıyla mümkündür. Ancak Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını dikkate alarak, bu modeli yerli bir perspektifle uyarlamak gerekir.

Bir Slow Food lideri olarak aklıma gelen ilk öneriler şöyle:

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda yeni bir “Sağlıklı Gıda Yönetmeliği” hazırlanmalı.Bu yönetmelik, özellikle hazır gıdalar, ambalajlı ürünler ve çocuklara yönelik ürünler için sağlık kriterleri (kalori, şeker, tuz, doymuş yağ oranı) belirlemeli.“Etiket bilgilendirmesi zorunluluğu” daha okunabilir ve anlaşılır hale getirilmeli (trafik ışığı sistemi gibi).

Üç harfli, 6 harfli, 10 harfli fark etmez büyük zincir marketler ve gıda üreticileri, yılda en az bir kez, satışlarının ne kadarının “sağlıklı ürün” kategorisine girdiğini raporlamalı.

Bu raporlar, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü veya bağımsız bir izleme kurulu tarafından yayınlanmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalı.

Reformülasyon yapan üreticilere (örneğin şekeri azaltan, trans yağ içeriğini sıfırlayan firmalara) vergi indirimi, KOSGEB desteği gibi teşvikler sunulmalı.

Sağlıklı ürünlerin fiyatını düşürecek mekanizmalar (KDV indirimi gibi) devreye sokulmalı.

Okul kantinleri ve yemekhaneler, sağlıklı ürün sunumunda öncülük etmeli. Kantinler “yeşil sertifika” sistemiyle ödüllendirilmeli.

En yoksul bölgelerde, obezitenin en yüksek oranda görüldüğü mahallelerde, yerel halk sağlığı merkezleri ve belediyeler öncülüğünde beslenme eğitimi ve sağlıklı alışveriş rehberliği yapılmalı.

Çocukluk çağı obezitesine özel programlar geliştirilmeli (örneğin okulda meyve-sebze dağıtımı, aile eğitimi, fiziksel aktivite teşviki).

Zincir marketlerde, sağlıksız ürünlerin (şekerli içecekler, cipsler vb.) kasa önüne yerleştirilmesi yasaklanmalı.

Sağlıklı alternatifler (taze meyve, tuzsuz kuruyemiş, tam tahıllı ürünler) görünür yerlere konulmalı.

İngiltere, cesur ama bilimsel temelli bir adımla tüm gıda sektörünü halk sağlığı için yeniden yapılandırıyor. Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus, güçlü yerel üretimi ve merkezi yönetim yapısı sayesinde daha hızlı ve etkili bir model geliştirmesi mümkün. Tek şart, bu süreci sadece bireysel tercihlere bırakmak yerine, sistemi yönlendiren politikaları devreye sokmak.

İngiltere başarıyor, biz de başarabiliriz