Nedir bu Amerikan dolarının Trump’dan çektiği!

Abone Ol

ForeignAffairs’in, 21 Ekim 2025 tarihinde yayımlanan, ekonomist LaelBrainard’a ait ilginç bir makalesini okudum, sizinle de paylaşmak istiyorum. Zira, son yıllarda ABD’nin küresel ekonomik konumuna dair en kaygı verici sorulardan birini gündeme getiriyor: “Amerikan doları, kendi hükümetinin politikalarından sağ çıkabilecek mi?”

Amerikan dolarının yalnızca bir para birimi değil, küresel ekonominin damarlarında dolaşan kan olduğu artık herkesin bildiği bir gerçek. Ancak bu sistemin sürdürülebilirliği, yalnızca ekonomik güçle değil, aynı zamanda o gücün dayandığı kurumların güvenilirliğiyle mümkün. İşte bu noktada, ForeignAffairsdergisinde LaelBrainard imzasıyla yayımlanan Fahiş yağma: Amerikan doları, kendi hükümetinden sağ çıkabilecek mi?” başlıklı makale dikkat çekici bir uyarı niteliği taşıyor. Brainard, ABD Başkanı Donald Trump’ın denge tanımaz ve hukuk tanımaz yönetim anlayışının, sadece Amerikan demokrasisini değil, dünyanın ekonomik dengelerini de sarstığını güçlü örneklerle ortaya koyuyor. Yazar, ABD’nin kendi kurumlarına duyulan güveni zedeleyen bu keyfi yönetim tarzının, doların küresel hâkimiyetinin altını oyduğunu ve dünya finans sisteminde yeni kırılmaların habercisi olabileceğini vurguluyor.

Doların temeli: Güven ve kurumsal itibar

Brainard’a göre doların gücü, yalnızca dünyanın en büyük ekonomisine dayanmasından değil, Amerika’nın kurumsal istikrarına, hukuk devleti anlayışına ve bağımsız kurumlarına duyulan güvene bağlıdır. Bu güven, doların onlarca yıldır “dünyanın rezerv parası” olmasının temelidir. Yazar, doların “fahiş ayrıcalığının” ardında, ABD’nin uluslararası yükümlülüklerine sadık kalması ve Federal Rezerv’in (Fed) siyasetten bağımsız şekilde fiyat istikrarını koruma başarısı olduğunu vurguluyor. Bu güven, ABD’ye benzersiz bir avantaj sağlıyor; ülke, kendi para birimiyle borçlanabiliyor, dış şoklara rağmen finansman bulabiliyor ve kriz dönemlerinde bile sermaye girişini sürdürebiliyor.

Ancak Brainard, Trump yönetiminin ikinci döneminde bu temellerin hızla aşındığını savunuyor. Yeni mali yasalar ve genişleyen bütçe açıkları, ulusal borcu on yıl içinde 4 trilyon dolar artıracak görünüyor. Yazar buradaki riskin sonucunu “yüksek borç eşittir zayıflayan güven” şeklinde formüle ediyor; ABD daha fazla borçlanıyor ama yatırımcıya güven verecek kurumsal zemini zedeliyor.”

Fed bağımsızlığına müdahaleler

Brainard’a göre doların güvenilirliği için en kritik unsur Fed’in bağımsızlığıdır. Oysa Trump yönetimi bu bağımsızlığa doğrudan müdahale etmiştir: Başkan, faiz indirimlerinin yetersiz olduğu gerekçesiyle Fed Başkanı Jerome Powell’ı görevden almakla tehdit etmişti. Bir Fed valisini usulsüz biçimde görevden alıp yerine Beyaz Saray personelini atamıştı. Bu durum, kurumun tarihindeki en ciddi siyasi baskı örneklerinden biri olmuştur. Finans piyasaları bu baskılara hızla tepki vermişti: tahvil faizleri yükselmiş, dolar değer kaybetmiş, borsa düşmüştü. Brainard’a göre bu gelişmeler, yatırımcıların Fed artık siyasal kararlarla yönlendiriliyor” endişesinin açık göstergesiydi…

Ticaret politikaları ve uluslararası güven kaybı

Yazar, bir yıl içinde ortalama gümrük vergilerinin sekiz kat artarak %17’ye ulaştığını, bunun da ABD Kongresi’nin anayasal yetkilerini baypas eden tek taraflı bir uygulama olduğunu hatırlatıyor. Bu yaklaşım, müttefik ülkelerde dahi güvensizlik yaratmış; ABD’nin uluslararası taahhütlerine sadakati sorgulanır hale gelmiştir. Brainard, bu eğilimin “doların arkasındaki sözün güvenirliğini” zedelediğini vurguluyor.

Doların küresel payı geriliyor

Brainard, doların küresel rezervlerdeki payının 2000 yılından bu yana %10’dan fazla azaldığına dikkat çekiyor. Yazar, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler kendi ödeme sistemlerini ve dijital para birimlerini geliştirirken, dolar merkezli finans mimarisinin ilk kez ciddi alternatiflerle karşılaştığına dikkat çekiyor; ancak yine de bugün için doların yerini alabilecek tam anlamıyla güvenilir bir para biriminin henüz bulunmadığını belirtiyor.

Brainard, makalesini uyarıcı bir tonla sonlandırırken; “Dolar zararsız değildir; kötü kararlar ve kurumların zayıflatılması onu çökertebilir” diye de ekliyor. Ona göre; “doların geleceği, ABD’nin kendi kurumlarına yeniden saygı duymasına, Fed’in bağımsızlığını korumasına ve uluslararası taahhütlerini ciddiyetle sürdürmesine bağlı; doların tahtı, ekonomik büyüklükle değil, güvenin sürdürülmesiyle ayakta kalacaktır.”

LaelBrainard’ın uyarıları, yalnızca bir ekonomistin piyasa analizinden ibaret değil; Amerika’nın siyasal ahlakının, kurumsal direncinin ve demokratik meşruiyetinin bir stres testi niteliğinde. Çünkü mesele doların değeri değil, doların ardındaki güven! Trump yönetiminin sergilediği keyfilik, Amerika’nın kendi yarattığı denge ve denetleme sisteminin artık yalnızca kâğıt üzerinde kalıp kalmadığını sorgulatıyor. Kongre’nin onayı olmaksızın yürürlüğe konan vergi kararları, Federal Rezerv’e yönelik açık siyasi baskılar, istatistik kurumlarının verilerine müdahaleler... Bunların her biri, yasaların üstünlüğüne değil, kişisel iradeye dayalı bir iktidar anlayışının giderek normalleştiğini gösteriyor.

Peki, ABD temyiz mahkemeleri, yürütmenin bu açık yasa ihlalleri karşısında gerçekten bir fren mekanizması işlevi görebilecek mi? Ya da sormak gerek: Amerikan demokrasisinin kalbinde yer alan denge ve denetleme ilkesi, hâlâ işleyen bir anayasal refleks mi, yoksa sadece tarih kitaplarında saygıyla anılan bir nostalji olarak mı kalacak? Belki de sorulması gereken asıl soru şudur: Amerika’nın, doların değerini korumak istiyorsa, önce kendi hukukunun değerini yeniden tesis etmesi gerekmiyor mu?