Cumhuriyetin kuruluşunun üstünden...
102 yıl geçti...
Nice mitingler oldu...
Seçim sonuçları kimilerine bayram...
Bazılarına de zehir oldu...
Siyaset...
Her zaman yüz güldürmüyor...
Bu güzel ülkenin politikacıları bunu iyi bilir!
***
Yine bu 102 yıl içinde...
İlk kez...
Bir siyasi partinin...
Seçim tarihi bile belirlenmediği halde...
Coşkuyla...
“Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi”nin...
Kapılarını açtı...
Ne var ki...
CHP’nin adayı...
Gelecekteki “hür” günlerin takvimlerine hazırlanır gibi heyecanlı...
Ekrem İmamoğlu...
Taaaa Silivri’den...
Kalbinden geçenleri...
Selin Sayek Böke’nin seslendirdiği notlarla sıraladı...
Ankara Üsküp Caddesi’ndeki kalabalığa...
***
İmamoğlu’nun mesajındaki...
En ilginç... En anlamlı... En çarpıcı...
Cümle...
Belki de ilk kez siyaset üstü bir tanımlamaydı:
“Burası bir partinin değil, milletin ofisidir...”
Neden böyle dedi İmamoğlu?
Çünkü...
Ekrem İmamoğlu’na göre...
O ofiste CHP’nin tarih yazacağını dile getirdi...
Bununla da kalmadı...
Uzakta olsa da...
Şu anlamcı cümleyi...
Türkiye’nin bilmesini istedi ve...
Neden yola çıktığını özetledi:
“Herkes için, her yerde adalet hakim olsun...
Kimse kendini ayrımcılığa uğramış hissetmesin...
Herkes evde, sokakta, iş yerinde güvencede olsun...
Devlet herkesin devleti olsun...
Ve...
Adaletinden sual olunmasın diye yola çıkıyoruz...”
***
Bu kadar mı?
Hayır...
CHP lideri Özgür Özel açılışta konuşurken...
Dilinde bir “korku” kelimesi var...
Ve diyor ki;
“İmamoğlu artık bir partinin değil milletin adayıdır; Türkiye'nin adayıdır... O yüzden Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi'miz bir partiye ait değildir... Elbette mekan CHP'nindir ama mekanın adı da “Baba Evi”dir... Herkes baba evine doğar, büyür kimi daha ırağa gider, kimi yakında kalır. Ama herkes bilir ki başım sıkışırsa baba evinde baca tütmektedir... Ve bu baba evi bir partiye ait değildir... Bizler baba evinin bacası tütsün diye odun çekenleriz...”
***
Özgür Özel...
Konuşmanın finalini duygusal yaptı:
“Bizim için (Yurt dışına şikayet ediyorlar) diyorlar, darbeyi anlatırım, iki yüzlülüğü söylerim, her türlü eleştiriyi yaparım ama Türkiye'nin çıkarını Tayyip Erdoğan'dan 50 kat fazla savunurum!”
***
Bitiriyoruz...
İrdelenmesi gereken belki de en anlamlı soru şu oluyor:
“Asıl bundan sonra ne olacak? Diyorlar ki, PKK 30 tane uzun namluluyu yaktı; geri kalanlar ne olacak? Hepsinden önemlisi, CHP’nin bundan sonraki notası ne olacak?
Bu arada...
Şimdilik üstünde durulmayan...
İstanbul Üniversitesi’nin...
32 yıl önce...
Ekrem İmamoğlu'na törenle verdiği...
Lisan diploması ne olacak?
Asırlık CHP'de...
Neredeyse hemen her “ bir numaralı” koltukta görev yapmış…
Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum...
İŞTE, SAYIN BÜLENT BARATALI’NIN YORUMU...
...Ve; Cumhuriyet Halk Partisi, ilk “Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin açılışını Ankara’da gerçekleştirdi... Hatırlatalım; o bina uzun süre CHP’ye “karargahlık” yaptı... Adres, Üsküp Sokak... Binanın yapıldığı yıllarda siyasi partilere yardım yoktu... O bina ufak – tefek bağışlar ve örgütün gayretleriyle yükseldi... Ve, yine o bina için Ecevit Ailesi’nin gayretleri, özellikle de Rahşan Ecevit’in; rozet, kalem, defter, CHP hediyelikleri satarak katkıda bulunması yadsınamaz... Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin ve Altan Öymen, o anlamlı binada genel başkanlık yaptılar... Bu nedenlerle tarihi binanın CHP için anlamı büyüktür... Sonuçta, halkın yaptığı bina tekrar halka tahsis tahsis edilerek “Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi oldu”... Sayın İmamoğlu ve Sayın Özel’in tanımlaması ile siyasi görüşü ne olursa olsun, orası artık “halkın binası”... Halktan “15.5 milyon oy alarak” adaylaşan İmamoğlu, bu binada çalışacak, halkın işsizliğine, çaresizliğine, yoksulluğuna ve kimsesizliğine çare arayacak... Açılış sloganı ise, tüm yurttaşlarımız için geçerli: “Güçlü Devlet, Zengin Millet, Büyük Türkiye” Sayın Özel de, cumhurbaşkanlığı aday ofisinin baba evi ve tüm halkın olduğunu ifade ederek, “bacanın tütmesi için odun taşıyacağını” söylüyor... Sayın Özel, söylediğinin arkasında duran bir lider... Neyse, o! Samimiyeti, içtenliği, çalışkanlığı, yorulmazlığı ile partili / partisiz her kesimin takdirini kazandı, kazanmaya devam ediyor... İktidarın; “kutuplaştır, sinirlendir, korkut ve kazan” taktiğine düşmüyor... Sorunları minicik küçücük bilgi notuyla “irticalen (doğaçtan) tutarlı cümlelerle anlatıyor... Anlatımı halkta karşıt buluyor... Güneşin, ülkemizi kavurduğu bu günlerde haftada iki miting yapıp, üstüne Ankara programlarını “devamlılık haline” getirdiği, hapishane ziyaretlerini hiç ihmal etmiyor... Bu eylemler, doymayan karınlar, aç çocuklar ve her konuda Anadolu’ya taşınarak “Üzülmeyin geçecek...” hareketliliği olarak da görünüyor... CHP ve Özel, önümüzdeki günlerde Anadolu’ya açılacak... İmamoğlu’na CHP’ye ve belediye başkanlarına yapılan operasyonların nedeni ile halka maliyetini anlatacak... 19 Mart İmamoğlu’nun tasfiye hareketinin maliyetinin içeriği ve bu nedenle enflasyonun düşmediği dile getirilecek... O operasyonun ülkemize maliyeti “sadece hazineye 60 milyar dolar”... Ülkemize de altı trilyon (150 milyar dolar) olduğunu unutmayalım... Bu nedenle her cepten “70 bin TL.” çıktığını, ülkenin fakirleştiğini, yargının ve ekonominin içinde bulunduğu açmazı, neden katillerin serbest bırakıldığını ve de muhalefetin neden hapiste olduğunu anlatacaklar...
Sayın Özel, cücelerin gölgesinin uzadığını, güneşin iktidarı batırdığını, işsizliğin, çaresizliğin, yoksulluğun, kimsesizliğin üstüne gidince mazlumların ahının iktidarı indireceğini ve “en iyi muharebe yönetiminin rakibi rahat bırakmamak olduğunu”, makinelerin yarım yol değil, tam yol ileriye çalışması gerektiğinin, ne denli önemli olduğunu hayata geçiriyor...
Rüzgarın önünde savrulmuyor, rüzgarı önüne katıyor...
Mitinglerde, “Dağ Başını Duman Almış” marşının söylenmesi gerektiğini hatırlatıyor... Bu marş, Erzurum yolunda Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından seslendirilen bir İsveç marşı... Bu marş ile yürüdüler; ülkeyi kurtardılar, yeniden kurdular... Sayın Özel de, o marşın ilk kez seslendirilmesinden 106 yıl sonra bu marş ile ülkeye sahip olmak için yürümeye devam ediyor...
Özgür Özel’de korku meselesine gelince...
Korkusuzluk, Özel’in genlerinde var...
Korkusuzluğu oturduğu koltuktan alıyor...
Çünkü...
Liderliğini yaptığı parti, “5 TL”lik damga pulunu içeren ve İçişleri’ne verilen bir dilekçe ile kurulmadı(!)... Partisi, boyunlarında idam fermanı asılı yağlı urganlarla dolaşanlar tarafından savaş meydanlarında kuruldu... O koltuğun gerçek sahibi ve arkadaşları, “korku”yu, İşkodra’da, Şumlu’da, Edirne müdafaasında, Resne dağlarında, Trablusgarp’ta, Yemen’de, Galiçya’da, Kafkasya’da, Azerbaycan’da, Çanakkale’de, Kût'ül-Amâre’de, Eskişehir’de, Kütahya’da, Afyonkarahisar’da ve Şanlı İzmir’de bıraktılar... Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarına “Vatan sana can feda!” diye yazdılar... İktidar sahipleri, CHP ve Özel’i korkutmak için “Avara Kasnak” çabalarına son versinler... Bunlardan onlara ekmek çıkmaz, bilsinler...
***
CHP ve lideri, ancak “harmandalı” oynarken diz çöker... Sayın Özel, liderliğe yükselmiştir... Beyninde devrim yapan ve herkesi sürükleyen fikir ve ruhlar rüzgarıdır... Özgür Özel, rüzgarı almış ve yelkenleri şişirmiştir...
PKK ve diplomaya gelince...
PKK yenilmiştir; teslim olmuştur...
Final(!) isyanı da...
Milletin bağrında son bulmuştur...
Diploma konusunda ise gadre (haksızlığa) uğrayanlar, elbette bir gün haklarını alacaklar... Halkımızın bu konudaki düşüncesi yüzde 70 oranında İmamoğlu’na haksızlık yapıldığı şeklindedir... Son olarak merak edilen konu ise, Meclis’te adı konmamış komisyon konusudur... Kimse CHP için endişe etmesin... Altıok’un genel başkanlarına, İkinci Genel Başkan İnönü tarafından önemli bir miras bırakılmıştır... İnönü, “Arkasında ne olduğunu bilmediğim kapıyı açmam” demiştir...
Bu söylem hala CHP genel başkanı ve CHP için geçerlidir...
Nokta...