Her yerde konuşuluyor!
Altın bir soru çıkarsa karşınıza...
Mutlaka “anlaşılabilir” cevaplar bulmak zorundasınız demektir!
Şaşırtan bir gelişme...
PKK için toplanan Meclis Komisyonu’ndan ne çıktı?
“Gizlilik kararı” çıktı...
Şu andan itibaren 10 yıl boyunca...
Türkiye’de herkes...
O komisyonda neler konuşuldu bilmeyecek...
Kafadan “atmasyon” konuşmalar olacak...
Hepsinden önemlisi...
Yarın hayata atılacak üniversite mezunu evlatlarımız...
“Bu komisyonda nelerin konuşulduğunu öğrenmek için 10 yıl mı bekleyecek?”
Bu komisyon ne için oluşturuldu?
85 milyonluk nüfus “mutlu olsun” diye oluşturuldu...
Şehit tabutları gelmesin diye yaratıldı...
“Silahlar toprağa gömülsün!” dendi...
Onları da gördük...
Peki...
86 milyon...
Bu komisyon kararlarını öğrenmek için 10 yıl neden bekleyecek?
Ya medya?
Sizi... Bizi... Hepimizi...
Nasıl bilgilendirecek?
Bu mümkün mü?
Mesela...
Komisyondaki bir arkadaş(!) tut ki...
İşe yaramaz bile olmasa...
Bi’akşam eşine “minik bir karardan” bahsetti...
N’olacak?
Komisyondaki o arkadaş “ceza” mi yiyecek?
***
Bu güzel ülkede...
“Sır saklama”nın imkansız olduğunu bebekler bile bilir!
Hatta...
Bu konuda atasözümüz bile var...
Ne derler kimilerinin arkasından?
“Bırak o arkadaşı allahaşkına; bakla bile ıslanmıyor ağzında...”
Anlamı da tam da şöyledir:
“Ağzında bakla ıslanmamak deyimi; gizli kalması gereken bir olayı hemen başkalarına anlatmak, sır tutamamak, gizleyememek anlamlarına geliyor... Kendisine söylenen bir şeyi hemen başkalarına yaymak anlamında da kullanılır...”
***
Herkes bilir ki...
Biz milletçe biraz zor “sır” saklarız!
Bilakis...
İçimizdekini bi’an önce “seslendirmek” milletçe bize keyif(!) verir...
***
Bir mesela daha!
Önceki gün...
PKK’nın silah bırakma sürecini değerlendiren Meclis Komisyonu’nun...
İkinci toplantısı kapalı oturumla yapıldı...
O sırada nasıl bir “Devlet Sırrı” konuşuldu ki...
Alınan karara göre görüşme tutanakları...
“10 yıl boyunca” kamuoyuna açıklanmayacak...
***
İlginç bir ayrıntı daha var...
Aslında...
Bunu “tatlı bir gözdağı” diye yorumlamak da mümkün...
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bu sürecin Türkiye için “tarihi bir fırsat” olduğunu vurguladı ve gerisini şöyle getirdi: “Milleti temsil eden bu salondaki heyet, Türkiye'nin yüzde 98’ini oluşturuyor... Adımlarımızı dikkatle atmalı, görüşlerimizi açıkça ifade etmeliyiz...”
***
Türkiye’de sır saklamak zordur...
Biz...
Milletçe başkasının bilmediği ayrıntılı bir bilgiyi...
Mezara kadar götüremiyoruz!...
Bakın filmlere, romanlara...
Ölüm döşeğindeki baba ne diyor son nefesini verirken?
“Ben senin gerçek baban değilim; affet beni n’olur! Annenle ve gerçek babanla mutlu ol...”
Söyler misiniz?
“Böyle bi’işi olmuyor...” diyebilir misiniz?
Şunu unutmamak gerekir...
Hayat...
Bir “çarkı felek”tir...
İstediğiniz kadar çevirin...
Çark...
Arzuladığınız yerde (sizin önünüzde) durmazsa ne yaparsınız?
***
TBMM Başkanı Kurtulmuş’un şu sözü...
Millet / memleket adına dikkat çekicidir:
“Bu toplantıda konuşulan hiçbir konu dışarıda mevzu bahis edilmeyecektir... Bu, sürecin hassasiyeti açısından son derece önemlidir...”
Bitiriyoruz...
Ve bi’kez daha soralım:
“Komisyonda konuşulanları 86 milyonun (10 yıldan önce) bilmesinde nasıl bir sıkıntı var?”
Nokta...
Bitiriyoruz...
Ömrünün 50 yılını “CHP”ye vermiş…
Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum:
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bu sürecin Türkiye için “tarihi bir fırsat” olduğunu vurgularken, neden “Adımlarımızı dikkatle atmalı, görüşlerimizi açıkça ifade etmeliyiz...” dedi? Ve son soru; tutun ki, anlaşamamazlık(!) durumları olmaya başladı... O zaman büyük komisyonda neler yaşanır?
İŞTE SAYIN BARATALI’NIN YORUMU...
Sonunda merakla beklenen komisyonun adı kondu: “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”... Süre ise “altı ay” olarak belirlendi; duruma göre iki ay daha uzatılacak... Daha önceki yorumlarımızda; bu komisyonun kuruluşunun TBMM tarihinde bir ilk olduğunu, Gazi Meclis iç tüzüğünde bulunmadığı, kanunla kurulmadığını, kararlarının “yaptırım gücü”nde değil, istişare niteliğinde olduğunu, sonuç tutanaklarının TBMM’ye ve hükümete gönderilerek “icrai kararlar”a bırakılacağını söylemiştik... Komisyonun kurulma gerekçesi neyi çözecek? Kürt sorununu mu çözecek? Yoksa arkadan yeni bir “hakikatlar komisyonu” mu gelecek?” Hiç biri bilinmiyor...
***
“Bebek Katili”nin 27 Şubat 2025’teki açıklamalarında üstüne basa basa söylediği gibi, “PKK kendini fesh etmelidir... Ulus devlet, Federasyon, İdari Özerklik ve Kültürel çözümlerin tarihsel toplum sosyolojisinde cevabı olmamaktadır...” sözleri, her ne kadar özgün ifadesi gibi görünse de yerel özerkliği bu söylemlerden ayrı tutuyor... Şuna bakar mısınız? Yerelde belediye başkanı olacak, vali olmayacak!.. Yaman bir çelişki... Komisyon bu yaman çelişkiyi çözebilecek mi? Biz asil’ler, bazı vekiller dışında, gizlilik kararı nedeniyle süreci takip edemeyeceğiz... Ama DEM, Apo ve Hüda Par takip edecek... Bize de diyorlar ki, “10 yıl sonunda tutanakları inceleyebilirsiniz!” Bunları söyleyenlere bir hatırlatma yapmak istiyorum: 2003 yılı 1 Mart’ında “Irak Tezkeresi” tutanakları, aradan 23 yıl geçmesine karşın hala açıklanmadı...
***
Komisyonun kurulmasına, gizlilik kararı alınmasına ve dahi şeffaflığın olmaması nedeniyle tüm parti tabanlarından tepki geldi... Mesela; CHP lideri, “Ben, Tayyip Bey’le birlikte Menemen bile yapmam, değil ki anayasa!” dedi ve ekledi: “Komisyon kararları şeffaf olacak... Şehit yakınları ve gazilerin olurları alınacak... Devlet’in kolonlarına çivi çaktırmam...” CHP’nin içinde değil ama dışında olan komisyonlardan korkun...
***
Diğer yandan MHP’nin, Anayasa’nın ilk dört maddesine “Dokundurtmam” ifadeleri... Hatta, “Türkiyelilik yok, Türk var!”
ifadeleri... AK Parti’de ise, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum tarafından seslendirilen “Türk yerine Türkiyeli” denmek isteniyor, Türkiyelilik yeni bir provokasyondur!” deyişi; tabanın gazını almak mı yoksa değil mi, zamanla görülecektir... Taraflar, “Bizlere güvenin, endişe etmeyin, sağlıklı bir çocuk doğacak” diyor... Çocuğu kucağınıza verdiğimizde ne kadar sağlıklı olduğunu göreceksiniz... Takke düşüp de, kel görününce gerçek ortaya çıkacaktır... Şunu unutmamak lazım... Temsili demokrasi zamanla katılımcı demokrasiye dönüştü... Hesap verilebilirlik, şeffalık, kararlara katılım gibi kavramlar demokrasiyi zenginleştirdi... Bu nedenle komisyon üyelerinin ikna oldukları kararları öğrenip, bizim de ikna olmamız gerekmiyor mu? Yokluğunda iyi anılır olsun... Sayın Deniz Baykal, Tayyip Bey’den gelen ilk açılım teklifine verdiği yanıtta, “Kapalı kapılar arkasında konuşmayalım... Şeffaf bir şekilde TV’ler karşısında tartışalım!” deyince süre başlamadan sona ermişti...
Komisyon kararlarını bebek katili bilecek, kandil bilecek, "HÜDA PAR" bilecek ama millet bilmeyecek...
Ha’di canım sende!..
Nokta...