Bugün Pazar…
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen ama…
Müthiş duygulandıran…
Özel bir sohbeti ve...
Atatürk’li ilgili “ilk” ve “tek” romanın...
Çarpıcı bir sayfasını okuyacaksınız...
Bunu yaparken de...
O anıları kaleme alıp, bugünlere taşıyanları…
Saygıyla analım...
***
O akşam sofrasında...
Kadınlar üzerine bir sohbet başlatılmıştı...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dikkatle dinliyordu...
Bir erkeğin beraber yaşadığı kadından ayrıldıktan sonra...
O’nun için yakışıksız sözler söylenmesinin aleyhindeydi...
Ve bu kararında sonuna kadar ısrarcıydı...
***
Atatürk’ün evliliği kısa sürmüş ve...
İzmirli Latife Hanım’dan ayrıldıktan sonra bile...
Yeri geldiği zaman O’ndan saygıyla söz etmeyi...
Alışkanlık haline getirmişti...
Mesela...
Şu cümleler hiç dudağından düşmezdi:
“Bizim Latife Hanım kraliçe gibidir... Lisan bilir, sefir ağırlar, sosyetik misafirleri nasıl kabul edeceğini bilir, kültürlü, aydın kadındır...”
***
Bir gün Atatürk’e...
İngiliz yazar Armstrong’un kitabını getirdiler...
Romanı okuyunca kaşlarını çattı...
Okuduğu sayfa...
O’nun özel hayatıyla ilgiliydi...
Kitabı elinden bıraktı ve şöyle dedi:
“Bu İngiliz evime giremez ve özel hayatıma nüfuz edemez... Bizim Latife Hanım, Avrupa’da tahsil etmiştir... O’na bunları olsa olsa o yazdırmıştır... İngiliz, özel hayatımı bilir ama bir yere kadar bilir...”
***
Salonda buz gibi bir hava esti...
Gazi Paşa, bu sözlerle de yetinmedi...
Öfkelenmişti...
Dayanamadı; için döktü:
“Biz de bir zamanlar marifetmiş gibi evlenmiştik... Merasimlerle evlenmeyi çok değerli sanmıştık...”
***
Peki, “Gri Kurt” adıyla anılan o romandan...
Unutulmaz bir sayfayı...
Okumaya başlayınca göreceksiniz ki...
İngiliz yazar Armstrong’un “hayal gücü” çok güçlüymüş...
İşte, romanın en ilginç sayfası...
***
Yer; Güzelyalı Uşakizade Köşkü…
Akşam yemeğinden sonra, Latife ile...
Üst kattaki salonun verandasında yan yana manzarayı seyrediyorlardı… İzmir'i saran yangın yayılmış...
Alevleriyle evleri yalayarak...
Kentin bir ucunu silip süpürmekle meşguldü…
Akşam karanlığında, kent kıpkırmızı bir kor gibi yanıyordu...
Kah cephane depolarının havaya uçması sonucu infilaklar oluyordu...
Bu arada...
Rüzgarın alevleri üflemesiyle...
Ahşap bir ev tutuşuyor, yanıyor ve az sonra da çöküyordu...
Bahçeden gecenin bütün o yumuşak, tatlı sesleri işitiliyor...
Ilık bir rüzgar güllerin ve yaseminlerin baygın kokularını taşıyordu…
Latife'yi kendisine çekti ve öptü...
Yüzünü öpüşleriyle örtüp onu neredeyse kucağında taşıyarak...
Yaverinin yatağını hazırladığı odaya getirdi…
Kız buna cevaben aniden ondan uzaklaştı...
“Anlamıyorsunuz!” dedi ve ekledi: “Sizi seviyorum, ama metresiniz olamam… Evlenin benimle, o zaman sizin olacağım...”
Mustafa Kemal, “Evlilik nedir ki?” diye karşılık verdi İzmirli kıza... Ardından devam etti: “Bu çok şey değiştirir mi? Ayrıca Türkiye için yapacaklarımı bitirmeden evlenmemeye yemin etmiştim…”
“Ben de yeminliyim...” dedi genç kız ve sözlerine devam etti:
“Evlenmeden kendimi kimseye vermeyeceğim… Benim şartım da bu... Ben de yeminime sizin kadar sadığım...”
İzmir’deki büyük yangının pencereleri ve tavanı kırmızıya boyadığı odada, karşı karşıya durmuş birbirlerine bakıyorlardı… Erkeğin parmakları onu sarmak üzere uzanmıştı, kız ise mağrur öylece dikiliyordu…
Gazi Paşa, büyük bir öfkeyle kendisini dışarı attı, çıkıp gitti…
Sabahleyin odası boştu…
Kentteki karargahına geri dönmüştü…
Yine de evlendiler...
Ortak hayatları sadece 1000 gün sürdü...
***
Atatürk’ün, Latife Hanım’dan ayrılışı...
1926’da...
Medeni Kanunun çıkışına yol açtı...
O yıllarda...
Boşanma aslında çok kolaymış...
“Boş ol...” dedi mi erkek...
Karı – koca ayrılıveriyordu...
***
Bitiriyoruz...
Neyle?
Kadim dostum Prof. Dr. Kemal Arı'nın özgün düşünceleri ile...
Diyor ki, Kemal Hocam:
“İngiliz gizli servisinin ajanı ve...
Bir Türk düşmanı olan Armstrong almış eline kırbacını, karşısında Türkler'in Altın Adamı'nı kendince kırbaçlıyor… Öz be öz Türk çocuğu, Türklüğü ile gurur duyan bir kurtarıcı, önder; büyük bir kahraman, İngilizleri ve onun bağlaşıklarını savaşlarla, diplomasiyle dize getirmiş bir büyük tarihsel kişilik; Atamız Atatürk'e; vuruyor, vuruyor, vuruyor…”
Hamiş: Bozkurt'un çeşitli dönemlerdeki baskıları internette satışta…
Sonsöz: “Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin sınırı yoktur; işte parola budur… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…"