Saraybosna... Bir zamanlar Avrupa’nın Kudüsü denirdi. Kültürlerin, dinlerin, dillerin birbirine karıştığı bir şehir. Sonra o şehir, insanlığın en karanlık sayfalarından birinin sahnesi oldu.
Dört yıl süren kuşatma boyunca, insanlar bir lokma ekmek, bir yudum su, bir nefes umut için yaşadı. Şehrin kalbine “Umut Tüneli” kazıldı — kelimenin tam anlamıyla yeraltından yaşam taşındı. Üstte kurşun yağarken, altta insanlar birbirine hayat taşıyordu.
Ama o kurşunlar… Artık biliyoruz ki hepsi sadece savaşın parçası değildi. Bazıları para içindi.
BBC Türkçe’nin geçtiği habere göre, Milano savcılığı, Saraybosna kuşatması sırasında sivillere para karşılığı ateş eden en az 200 İtalyan keskin nişancıyı soruşturuyor. Evet, yanlış duymadınız: “insan safarisi”. Bir safari. Afrika’da aslan avlar gibi, Bosna’da insan avlayanlar.
Bu noktada en ağır küfürleri sallayabilirsiniz bu zengin insan müsveddelerine…
Bir “turizm acentesi” organize etmiş bu vahşeti. Ücreti ödeyen, minibüse binip 72 saatte Bosna’ya varıyor. “İnsani yardım misyonu” bahanesiyle geçiyor sınırları. Sonra da Saraybosna tepelerinde dürbününü ayarlıyor.
Ücret tarifesi hazır:
Çocuk vurursan en çok para.
Erkek vurursan biraz daha az.
Kadın vurursan daha da az.
Yaşlıyı öldürmek bedava.
Böyle bir “fiyat listesinin” var olduğu dünyada, insanlık hâlâ yaşadığını iddia edebilir mi?
Bu rezaletin ardında sadece tetik çekenler değil, o tetiği parayla dolduranlar da var. Rüşvetle, teşvikle, eğlenceyle... Kimin eli kimin cebinde, belli değil. Ama belli olan bir şey var: Bu dünya, paranın elinde can çekişiyor.
Kuşatma boyunca 11.541 sivil öldü. 1.601’i çocuktu. Kimi koşarken, kimi süt almak isterken, kimi sadece gökyüzüne bakarken vuruldu. Ve şimdi öğreniyoruz ki o kurşunların bir kısmı “eğlence” için atılmış.
Olmaz olsun böyle para. İnsanı satın alan, vicdanı susturan, öldürmeyi “oyun”a çeviren, kanın üstüne değer biçen para...
Bugün Roma’da, Milano’da, Brüksel’de ya da New York’ta birileri lüks restoranlarda yemek yerken, o paranın geçmişinde bir çocuğun son nefesi varsa, o sofralar haramdır. Hiçbir medeniyet, hiçbir din, hiçbir kültür, insan avını “geçmişte kaldı” diyerek aklayamaz.
Saraybosna Tüneli hâlâ orada duruyor. Bir halkın direncinin, insanın yeryüzünde hâlâ bir umut tüneli kazabileceğinin kanıtı. Ama o tünelin gölgesinde bir de karanlık kazılmış; vicdansızlığın tüneli.
Ve bu tünelin ucunda hâlâ hesap sorulmamış canlar var. O yüzden tekrar ediyorum. Lanet olsun böyle paraya.
Not: İnsan hakları mahkemeleri sadece geçmişi değil, geleceği de yargılamak zorunda. Çünkü cezasız kalan her suç, yeni bir vahşetin tohumudur. Saraybosna’da susturulan her çocuk sesi, bugün dünyanın başka bir yerinde yeniden yankılanıyor.