Kooperatif davası gözlemleri: Abartılan önlemler, savunmalar ve mahkemenin tutumu!

Abone Ol

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik kooperatif operasyonu kapsamında tutuklu bulunan CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem başkanı Tunç Soyer, İZBETON eski genel müdürü Heval Savaş Kaya ifadelerini verdiler.

Soyer, “dolandırıcılık” iddialarına kapsamlı yanıtlar verirken kapitalizm ve onun yarattığı barınma krizine ilişkin sosyal demokrasi ideolojisine katkı sağlayan manifestif bir ifade hazırladığını ve kooperatif meselesine verdiği ehemmiyeti anlattığını belirtebiliriz. Aslanoğlu’nun ve Kaya’nın ifadeleri daha çok isnaf edilen suçlara yanıt veren bir yol izlediği görüldü.

Mahkeme öncesi ve sonrasına dair bazı anektotları aktarmakta fayda görüyorum;

-Mahkeme “olağanüstü koşullar” altında gerçekleşti. Mahkemeye tutuklu sanıkların birinci derecede yakınları dışında kimse alınmadı. Tutuksuz sanıkların yakınları ile izleyici olarak gelen vatandaşlar geri çevrildi.

Basın mensuplarının telefonları savcılık emriyle girişte alındı. Yine mahkeme salonuna laptop sokulması savcının talimatıyla engellendi. Basın mensupları bir hayli zor durumda bırakıldı, ifadeler kalem kağıda yazılarak dışarıya aktarıldı, oradan temize geçilerek –ve birilerinden wireless dilenerek- haber servislerine ifadeler gönderildi. Darbe koşullarında dahi bu kadar sıkı önlem alınacağını pek sanmıyorum. Keza 15 Temmuz Darbe Girişimi davalarında dahi ifadeleri yazmak için mutlaka içeriye bir laptop sokulmuştur.

Mahkemenin İzmir Adliyesi’nde yapılması talebi ile sanıkların ifadelerinin avukatlar nezdinde desteklenmesi için istenen söz hakları savcılık makamınca reddedildi. Avukatların savunması en sona bırakıldı. Oluşan nötr atmosfer başta tutuklu sanık yakınları olmak üzere avukatları da hayal kırıklığına uğrattı.

-CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile CHP eski genel başkanı Hikmet Çetin’in davada olması ve sonrasında davayı sahiplenen açıklamalar yapılması önemliydi. Milletvekillerinin ve CHP kurumsalının adliyede olması da tutuklu sanıklar için moralman güçlendirici faktördü. Yine 2019 yerel seçiminde Soyer ile rakip olan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Aziz Kocaoğlu’nun –kumpas davasında 397 yılla yargılandığını da ekleyelim- davada bulunmasının da altının çizilmesi gerekiyor.

Bir anektod: Özel, mahkeme salonunda ayrıldığı esnada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın kızının düğünün aynı gün olması da gündem oldu. Özel’e “Sayın genel başkanım, burası yangın yeri, o düğüne gitmeyin” diyen kişinin ise ESHOT eski genel müdürü Erhan Bey olduğunu öğrendim. Erhan Bey, ESHOT genel müdürü iken Başkan Tugay tarafından görevden alınan isimlerden birisiydi. Erhan Bey, Kocaoğlu’nun gözde isimlerinden birisiydi ve genel sekreter yardımcılığı görevinde de bulunmuştu.

-Büyükşehir kurumsalı davada müşteki olarak görünse de yaptığı sanıkların lehine hamleler yaptığı görülüyor. Savunmalarda büyükşehir belediyesi ile kooperatif arasında yapılan "iyi niyet protokolü"nün yapılması ve Büyükşehir hukuk biriminin kamu zararının olmadığına yönelik yaptığı değerlendirmenin mahkemeye sunulması da sanıkları bir hayli rahatlattığını söyleyebiliriz.

-Mahkeme heyetinin sanıklara yaklaşımı ve sanıklara yaptığı vurgular “dolandırıcılık” iddiasından çok kamu zararına yönelik olması da dikkat çekiciydi. Her sanığa “oluşan zararı ödemeyi kabul eder misiniz?” sorusu dışında mahkeme heyetinin sanıklara soru sormamasının bence bir anlamı var. Dava bence kamu zararı davasına dönüşüyor gibi...

-Tunç Soyer, savunmasını temelli bir kapitalizm-barınma krizi eleştirisine dayandırdı. Kooperatif modelinin yola çıkışının yaşanan barınma krizine karşı alternatif bir yol izlemek için geliştirildiğini, halkın ucuz ve yaşanabilir konutlara erişim sağlaması noktasında kooperatif modelinin iyi niyetli bir çaba olduğunu aktardı. Siyasi davalar ve siyasi savunmalar temelinde çokça kitap okudum, ancak barınma sorununa alternatif olarak geliştirilen bir projenin yargılanmasını ve onun anti-kapitalist bir temelde savunmasının yapılmasını ben ilk defa gördüm.

Soyer’in dolandırıcılık iddiasına ortada “kişisel bir menfaat olmaması” sebebiyle altının boş olduğunu söylemesi, dolandırıcılık suçu hangi maksatla kimin için yapıldığını belirsiz olduğunu belirtmesi ve buradan hareketle “böyle bir insanın, hapishaneye değil, tımarhaneye kapatılması gerekir” sözü dikkat çekiciydi.

-Şenol Aslanoğlu’nun ve Heval Savaş Kaya’nın savunmaları ise “dolandırıcılık” koşullarının olmaması üzerineydi. Kooperatif modelinin iç düşmanı olarak Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Arzu Özçelik’e işaret edilirken dış düşman ise ekonomik kriz sebebiyle yaşanan enflasyonist ortamdı.

Mahkeme en az 3-4 güne yayılacak şekilde sürecek. Tutuksuz sanıkların ifadelerinden çok hem sanık avukatları hem mağdur avukatlarının yapacağı savunmalar ve sanıkların vereceği yanıtlar üzerinden yeni sözler söylenecek.

Davadan tahliye çıkar mı?

Yaşatılan siyasi yargılamalarda mahkeme heyetinin tavrı bir fikir veriyor. HSK müdahalesi ile mahkeme heyetinin görevden alındığı, mahkemenin ikiye bölündüğü, üç kez mahkeme başkanının değiştiği, tutuklu sanık yakınları dışında izleyeceğinin alınmadığı, basın mensuplarının laptoplarına, telefonlarına el konduğu "olağanüstü koşullarda yapılan" mahkemeden pozitif bir sonuç çıkması bence şaşırtıcı olacaktır.

Diğer yandan Erdoğan'ın davayı siyasi malzeme konusu yapması ve deprem bölgesinde yapılan konutlar üzerinden CHP'ye "İzmir" salvolarının yapıldığını da eklemek gerekiyor.