Geçenlerde bir grup arkadaş sohbet ederken, herkesin benzer gözlemler içinde olmasına şaşırdım. Aslında şaşırmamam gerek… İzmir artık göç alan değil, göç veren bir şehir.Son on yılda İzmir, İstanbul başta olmak üzere birçok büyük kentten nitelikli göç alan bir merkez olarak öne çıkıyordu. Çeşme ve Urla’daki lüks siteler, bu göç dalgasının en somut kanıtlarıydı. Ancak günümüzde işler değişiyor: İzmir, kent merkezinden Kuzey Ege’ye doğru bir göç hareketine sahne oluyor. Çok değerli iki arkadaşımın Çanakkale ilçelerine yerleştiğini gördüm mesela.
Şehir merkezindeki yoğunluk, artan yaşam maliyetleri ve kalabalık, özellikle genç aileler ve nitelikli profesyoneller için dayanılmaz hâle geliyor.
Son zamanda hiç artmasa da konut fiyatları, trafik ve gürültü, İzmir’in cazibesini azaltıyor. Kuzey Ege’nin sakin, doğayla iç içe ve yaşam maliyeti daha makul ilçeleri, bu kesimler için adeta bir kurtuluş rotası sunuyor.
Daha dün Karşıyaka’daki çöp dağlarının arasından geçip vapura binmek için iskeleye giden bir arkadaşım, “pek yakında terk ediyorum buraları, artık dayanılmaz hale geldi” dedi.
İzmir’in son dönemde dikkat çeken nitelikli göç hareketi, yalnızca yaşam maliyeti ve yaşam biçimi ile ilgili değil; doğal kaynakların durumu da yeni yaşam tercihlerinde belirleyici olmaya başladı. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi saygın bilim insanı Prof. Dr. Doğan Yaşar’ınEge’de Sonsöz’de yer alan açıklamasına göre, İzmir’in içme suyunun büyük bölümünü sağlayan Tahtalı Barajı’nda su seviyesi yüzde 6,71’e kadar düştü ve kent yaklaşık 40 günlük suya sahip. Prof. Dr. Yaşar, “1 yıllık suyun altına düştüyse, su bitiyor demektir” uyarısında bulunuyor.Bu tablo, İzmir’in göç dinamiklerini de etkileyen önemli bir faktör.
Kent merkezinde yaşayan nitelikli kesimler, yalnızca trafik, kalabalık ve maliyet sorunlarıyla değil, su krizinin getirdiği yaşam riski ile de karşı karşıya. Su sıkıntısı, özellikle aileler ve uzun vadeli yaşam planı yapan profesyoneller için kentten kaçışı hızlandıran bir etken olarak öne çıkıyor.
Kuzey Ege’ye doğru yönelen göçün arkasında, sadece doğal güzellik ve sakin yaşam arayışı değil; güvenli ve sürdürülebilir yaşam koşulları da bulunuyor. Bölge, İzmir’in su krizinden doğrudan etkilenmeyecek alanlarıyla güvenli bir alternatif sunuyor. Su kaynaklarının daha bol ve sürdürülebilir yönetildiği ilçeler, yaşam kalitesini koruma açısından önemli bir cazibe merkezi hâline geliyor.
Bu durum, göç trendlerinin yalnızca ekonomik ve sosyal değil, çevresel faktörlerle de şekillendiğini gösteriyor. İklim değişikliği, kuraklık ve su yönetimi gibi sorunlar, şehir merkezlerinden kaçışı hızlandıran etkenler arasında yer alıyor. İzmir’in Kuzey Ege’ye doğru yönelen nitelikli göçü, bu bağlamda sadece yaşam tercihi değil, aynı zamanda çevresel farkındalıkla şekillenen yeni bir trend olarak okunabilir.
İzmir’de Konut Fiyatları Düşüyor
Geçen hafta okumuş olmalısınız: Türkiye genelinde her şeyin fiyatı artarken, İzmir’de konut fiyatlarında beklenmedik bir düşüş yaşanıyor. Bu durum, yalnızca ekonomik bir istatistik değil; aynı zamanda kentin göç dinamiklerinde önemli bir değişimin habercisi olarak görülüyor.
İzmir’in merkezi ilçelerinden Kuzey Ege’ye doğru yönelen göç, konut fiyatlarının düşüşüyle doğrudan ilişkili. İnsanlar, hem yaşam maliyetini düşürmek hem de yaşam kalitesini artırmak amacıyla evlerini satarak daha sakin ve ekonomik açıdan sürdürülebilir bölgelere taşınıyor. Bu göç hareketi, özellikle Dikili, Altınova ve Gömeç’ten başlayıp Çanakkale il merkezine kadar uzanan Kuzey Ege’deki sahil ve kırsal ilçelerde artan talep ile paralel olarak ilerliyor.
Konut fiyatlarındaki düşüş, göç edenlerin hareketliliğiyle açıklanabilir. Kent merkezindeki ev sahipleri, artan yaşam giderleri ve sosyal yoğunluk nedeniyle mülklerini elden çıkarmayı tercih ediyor. Bu da hem İzmir’in merkezi ilçelerinde arz fazlası yaratıyor hem de Kuzey Ege’de yeni yaşam alanlarının değerlenmesini tetikliyor.
Kuzey Ege’nin sakin, doğa ile iç içe ve yaşam maliyeti daha uygun bölgeleri, göç edenler için doğal bir cazibe merkezi hâline geliyor.
Bir başka önemli etken de Pandemi günlerinden beri azalmayan “Dijitalleşme ve Uzaktan Çalışma”trendi. Uzaktan çalışma imkânı, nitelikli çalışanların şehirden uzak ama yaşam kalitesi yüksek bölgelere yönelmesini kolaylaştırıyor. Doğa, deniz ve sessizlik, profesyonellerin yeni ofisi hâline geliyor.
Göç edenler, sadece yaşam mekânını değil, yaşam tarzını da değiştiriyor. Kuzey Ege’nin topluluk odaklı, huzurlu yapısı, kültürel ve sanatsal aktivitelere önem veren bireyler için cazip bir alternatif sunuyor. Bölge, yeni göçmenlerle birlikte ekonomik ve kültürel olarak zenginleşiyor; yerel işletmeler, gastronomi ve sanat projeleri hızla çeşitleniyor.
İzmir’den Kuzey Ege’ye uzanan bu nitelikli göç, sadece mekânsal bir hareket değil; yaşam biçimi, ekonomik tercihler ve kültürel değerlerin yeniden şekillendiği bir süreci simgeliyor.
İzmir’in artık sadece göç alan değil, göç veren bir merkez hâline gelmesibaşta kent yöneticileri olmak üzere herkesi düşündürmeli…