İYİ YAŞAMIN ANAHTARI: DUYGUSAL ZEKâ 3

Abone Ol

Duygusal Cehalet

Hepimiz bir duygusal cehalet içinde büyüdük. Matematik öğrenelim derken duygularımızı ve diğerlerinin duygularını anlamayı öğrenemedik. Anne-babalarımız, öğretmenlerimiz de cahildi bu konuda. Bir tek ülkemizde biz değil, Batı dünyası da böyleydi. Akademik başarı derken, duygular, iletişim, huzur, uyumlu yaşamak geri plana itildi dünyamızda.

Duyguların eğitilebilir olması, duyguların eğitiminin verilmediği yerde duygusal cehalet kavramını gündeme getirdi. Günümüzde birçok yetişkin bile günlük olaylar karşısında gerçek duygularını fark edememekte, bu duygularını etkin bir şekilde dile getirememektedir. Bunun yerine öfkesini göstermekte, ya da alaycı bir eda ile konuşmakta, ya da isim takma gibi duygusal zorbalık olarak adlandırabileceğimiz tür aşağılamalara girişmekte.

Karşımızdakini İnciterek Yaralarımızı Sarabilir Miyiz?

Oysa orada belki dile getirmek istediği kendi kompleksi, kıskançlığı ya da huzursuzluğuydu. Bunu anlayamadı, karşısındakini inciterek kendi yaralarını sarmaya çalıştı ama oldu mu? Olmadı. Kendi yaraları sürdü, gitti. Terapi bir yol mu? Gerekli mi? Çocuklarımıza anaokulu, ilkokuldan itibaren duygusal zekâ eğitimi versek terapistler işsiz kalır.

Kişi gerçek duyguları ile yüzleştikten ve bu duyguları etkin bir şekilde dile getirdikten sonra çevresindekilerle olumlu bir ilişki kurabilir. Bazen gerçek duygular çok derinlerde gizli olabilir. Onları tanımak, fark etmek zamanımızı alabilir ama zamanı buna ayırmak uzun vadede huzurlu bir yaşam demektir.

Akademik Başarı için de Duygusal Zekâ Şart

Ayrıca öğrenmenin çocukların duygularından bağımsız olarak gerçekleşmediği göz önünde tutulunca akademik başarı için de duygusal eğitim şarttır. Hatta okullarda sistemli olarak duyguların eğitimini vermek belki de en az matematik ve okuma eğitimi kadar önemlidir. Dürtü kontrolünün zayıf olmasından dolayı şiddete ve suç işlemeye kadar varan yol birinci ve ikinci sınıfta saldırgan, zor zapt edilen çocuklarla başlar.

Bu çocuklar dördüncü ve beşinci sınıfta kabadayı olurlar, arkadaşları olmaz. Ergenlikle sorunlar daha da artar. İş ve evlilik yaşamları da çok parlak geçmez. Evliliklere de baktığımızda sorunların çoğunun duyguların anlaşılmaması ve dile getirilmemesinden kaynaklandığı fark edilir.

Evdeki Kavgaların İlacı da Duygusal Zekâ

Evde birçok kavganın temel nedeni duyguların anlaşılamamasıdır. Duygular üzerine odaklanıp, onları anlayıp dile getirmek ve çevremizdekilerin duygu ve gereksinimlerini anlayıp o gereksinmeleri karşılamak hem daha sorunsuz hem daha yapıcı ve hem de daha huzurlu bir yaşama kapıları açacaktır.

Yüzlerce duygu vardır. Bunlar çeşitli şekillerde kümelenebilir. Burada, ben Daniel Goleman’ın kümeleme şeklini örnek alacağım. Temel duygu kümelerini anlamak kolaydır ama genelde duyguları tek tek değil, bir arada yaşarız. İşte, o zaman duyguları anlamak zorlaşır ve hem kendimizle hem diğerleriyle çatışma yaşarız.

Temel Duygu Kümeleri

Sevgi:

Alt kümesi: Dostluk, güven, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşk, kabul görme, iyilik, muhabbet...

Öfke:

Alt kümesi: Hiddet, hakaret, içerleme, kızma, tükenme, sinirlenme, hınç, kin, rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık, patolojik olduğunda nefret ve şiddet...

Üzüntü:

Alt kümesi: Acı, keder, neşesizlik, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk, kasvet ve patolojik olduğunda depresyon...

Korku:

Alt kümesi: Kaygı, tasa, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet, kuruntu, şüphe, hayret, vicdan azabı, çekinme ve patolojik olduğunda fobi ve panik...

Zevk:

Alt kümesi: Mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, heyecan, hoşnutluk ve en uç noktada mani...

Şaşkınlık:

Alt kümesi: Şok, hayret, afallama, merak...

İğrenme:

Alt kümesi: Tiksinme, aşağılama, hor görme, küçümseme, itici bulma, hoşlanmama, nefret etme...

Utanma:

Alt kümesi: Suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme…

Birçok Duygunun Bileşimi

Genelde birçok duygunun bileşimi aynı anda yaşanabilir. Bu nedenle duyguların anlaşılması zordur. Örneğin kıskançlık. (Öfke, üzüntü ve korkunun bileşimidir.) Bazı duygulara erdem diyoruz. Alçakgönüllülük, umut, iman, cesaret, bağışlayıcılık gibi duygular erdem olarak nitelenebilir. Bazı duygulara kusur diyoruz, kendini beğenmişlik, tembellik, uyuşukluk, can sıkıntısı gibi duygular olabilir.

Dürtü kontrolu

Alt benlik ile benlik veya id ile ego veya dürtü ile kendini tutma veya arzu ile özdenetim veya anında doyum ile erteleme… Bunlarla ilgili her bireyin bilinç altında süregelen bir sonsuz savaş vardır. Önemli olan bireyin kendi içinde kendine uygun bir yöntem bulup, aşırıya kaçmadan dürtü kontrolü, iç disiplin uygulayabilmesidir

En temel psikolojik becerilerden birinin rejim yapmaktan, mühendislik fakültesini bitirmeye kadar, dürtülere, duygulara karşı koyabilmek, dürtüyü geciktirebilmek olduğu görülmüştür. Buna “Lolipop testi” örneği verilebilir. Ana okulu öğrencilerine birer adet lolipop verilmiş. On dakika sabredip bekleyenlere ikincinin verileceği söylenmiş. Daha sonra yıllarca bu çocukların gelişimi ve akademik başarısı izlenmiş.

Sabredip ikinci lolipopu alan çocukların akademik başarısının daha yüksek olduğu, beklemeyip lolipopunu hemen yiyenlerin ise başarısının daha düşük olduğu gözlemlenmiş. Yani, dürtüyü geciktirebilenlerin yaşamda daha başarılı oldukları görülüyor. Doyumu erteleme yeteneğinin, IQ kadar kişinin zihinsel potansiyeline katkıda bulunduğu anlaşılmıştır.

Çocukluğunda dürtülerini iyi frenleyememe halinin ise kişinin IQ’su ne kadar yüksek olursa olsun, ileride suç işleme olasılığının göstergesi olduğu görülmüştür. Anne-babaların dürtü kontrolünün önemini anlamaları ve bunu küçük yaştan çocuklarına öğretmeleri bu açıdan çok önemlidir.

Öfke

Keskin sirke küpüne zararlıdır’ gibi atasözleri ile öfkenin ne kadar yararsız ve tersine zararlı bir duygu olduğunu hepimiz biliriz. Öfkeyi kontrol etmenin bazı yolları aşağıda verilmiştir:

· Öfkeyi dışa vurum yatışmanın en iyi yolu değildir.

· Hiddetli patlamaların beyni iyice uyardığı görülmüştür.

· Öfkeyi yatıştırmanın bir yolu öfkeyi başlatan düşünceleri yakalayıp bunları analiz etmektir.

· Zamanlama önemlidir. Öfke artmadan yatıştırmaya çalışmak yararlı olur.

· Yatıştırıcı bilgiler faydalıdır, eğer böyle bir bilgi varsa öfkelenen kişi ile mutlaka paylaşılmalıdır.

Eşduyum

Duyguların eğitiminde bize en çok yardımcı olacak kavram eşduyumdur. Diğer adı empati, Latinceden geliyor. Burada öz Türkçesini yeğledim. Eşduyum kendimizi karşımızdakinin yerine koymak, karşımızdakini anlamak anlamını taşır. Çocuklarımıza ve öğrencilerimize duyguları öğretirken sık sık eşduyum kavramından da faydalanmalıyız.

Kendimize nasıl davranılmasını arzu ediyorsak, diğerlerine öyle davranmamızın doğru olacağı açısı çocuklarımıza ve öğrencilerimize vereceğimiz duygular eğitiminin bir başka yönüdür.

Sebat

Engeller karşısında dayanma gücü, yaptığımız işi başarılı olana kadar sabırla bıkmadan denemeye sebat diyoruz. Sebat duygusal özelliklere bağlıdır ve başarının en büyük anahtarıdır.

Kuvvetli bir iş etiği, çalışma etiği, yüksek motivasyon (güdü), kişide heves ve sebat duyguları yaratır.

Yaptığımız işe heves ve hatta uygun bir düzeyde kaygıyla güdülenirsek başarı kazanırız. Duygusal zekâ bu yönde temel bir yetenektir ve diğer tüm yeteneklerimizi derinden etkileyen bir güçtür. Yine, bu bilgilerin ışığında anne-babaların çocuklarına bu duygu ve davranışları kazanmalarında yardımcı olmaları çocuklarının yaşam başarısını artıracaktır.

Umut

Umutlu olmak okuldaki başarıdan ağır işlere katlanmaya kadar yaşamda kişiyi şaşırtacak kadar güçlü bir rol oynar. Hedefler ne olursa olsun onlara ulaşmak için gereken irade ve yönteme sahip olduğumuz inancı duygusal zekâ açısından önemlidir. Umutlu, inançlı olan kişiler, umutsuz ve karamsar kişilere göre yaşamda daha başarılı olurlar.

İyimserlik ve Neşe

Gülmek, kahkaha atmak, iyimser olmak yine başarıda olumlu rol oynar. Duygusal zekâ açısından iyimser olmak, zorlu engeller veya yenilgiler karşısında kaygıya ve teslimiyetçi bir tutuma yenik düşmemek önemlidir. İyimserlik, neşe, umut evde çocuklarımıza, okulda öğrencilerimize vermemiz gereken önemli değerlerdendir.

Kıskançlık

Kıskançlık yukarıda anlattığım gibi öfke, korku, kaygı gibi bir çok duygunun bileşimi ile ortaya çıkan bir duygudur. Duyguların en yıpratıcılarındandır. Sıkıntı hem kıskanan hem de kıskanılan tarafından hissedilir. Büyük yaşlarda hissedilen kıskançlık hem kıskanan hem de kıskanılan için hayli büyük yıkımlara yol açabilir. Kıskançlıkla baş etmenin en iyi yolu kişinin kendi yaşamında bardağın dolu tarafını görmeye çalışmasıdır. Her kişinin yaşamında sahip olamadığı şeyler vardır. Ancak, sahip olamadıkları yerine sahip olduklarına odaklanırsa kendiyle barışık bir yaşama adım atmış olur.

Kardeş kıskançlığı yeni kardeş geldiğinde ilk başta doğaldır ancak anne-baba tarafından hassasiyetle yönetilmesi gereken bir konudur. Birçok anne-baba bunu umursamayarak veya körükleyerek çocukları arasında yaşam boyu sürecek düşmanlıklara neden olmaktadır. Anne-baba evlat ayırarak, bile bile birini çekip diğerini iterek kıskançlığı körüklemektedir. Kardeş kıskançlığı büyük yaşlarda varsa sorumlusu anne-babadır.

Kaygı

Kaygı tasalanmadır. Yaşamdaki baskıların uyandırdığı sıkıntıdır. Aklı zayıflatır, öğrenmeyi güçleştirir. Tasa düşüncelerine meydan okumak yararlı olur. Gevşeme yöntemi kullanılması öğretilebilir. Kaygıyı uzaklaştırmak için kendimize sorular sorabiliriz.

· Gerçekleşme olasılığı yüksek mi?

· Gerçekten yararı var mı?

· Yapıcı önlemler alınabilir mi?

Kaygılı, öfkeli, bunalımlı öğrenciler öğrenemezler. Bilgiyi etkin bir şekilde alamaz, ya da onu işleyemezler. Kaygı konsantrasyonu bastırır. Olumlu motivasyon-heves, coşku, güven başarıda rol oynar.

· Gevşeme yöntemi

· Ayak parmaklarından başlayarak kasları çok sıkıp, sonra gevşetmek gerekir.

· Önce ayak parmakları, sonra topuklar, sonra, ayak bilekleri,

· Sonra alt bacaktaki kaslar, daha sonra dizler, daha sonra üst bacaklar….

· Bu şekilde başa kadar, kollar, sırt, boyun, yüz...

· Yani bedendeki tüm kasları sıkıp, gevşetmek, tüm bedeni gevşetir.

· Bu çalışmayı sırt üstü yatarak yapmak çok iyidir, ama derste, sınıfta, ofiste otururken de yapılabilir.