HABERLER>GÜNCEL
11 Şubat 2023 Cumartesi - 09:16

Prof. Dr. Karababa'dan çarpıcı açıklamalar: Kahramanmaraş son ders olsun!

Halk Sağlığı Uzmanı, İzmir Tabip Odası Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmeti Komisyonu üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Kahramanmaraş depreminde kriz yönetiminin başarısız olduğunu öne sürerek, krizi doğru yönetmenin yollarını gösterdi. Prof. Karababa, deprem bölgesinde görev yapmak istedikleri halde bu taleplerinin kabul görmediğini belirterek, "Bunlar yanlış şeyler. El birliğine, gönül birliğine ihtiyacımız var. Kahramanmaraş depremi, son ders olsun" dedi.

Prof. Dr. Karababa dan çarpıcı açıklamalar: Kahramanmaraş son ders olsun!

EGEDESONSÖZ - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı eski Başkanı, İzmir Tabip Odası Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmeti Komisyon Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa, SONSÖZ TV'de afet durumlarında kriz yönetimine ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve çevresindeki 9 ili de etkisi altına alan yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen 7,7'lik büyük depremde kriz yönetiminin başarılı olmadığını belirten Prof. Karababa, Gazeteci Yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı, çok önemli değerlendirmelerde bulundu.

ONCA DEPREMİN BİRİNİN YIKAMADIĞINI, DİĞERLERİ YIKTI
Dünyada eşine ender rastlanacak büyüklük ve genişlikte bir deprem yaşandığını belirten Prof. Dr. Ali Osman Karababa, "Türkiye bu büyüklükte bir depremi ilk defa yaşadı. Çok geniş alanda çok şiddetli bir sarsıntı oldu. Art arda 7,7 ve 7,6’lık iki büyük deprem meydana geldi. Artçılar da yıkıcı boyutlardaydı. Depremin birinin yıkamadığını artçılar yıktı. Çok sayıda bina yerle bir oldu. Bu yüzden de yıkıntıların altında kalan insanların sayısı, tahmin edilemeyecek kadar çok. Son açıklanan rakam da büyük ama üzülerek söylüyorum ki, depremde hayatını kaybedenlerinin sayısı 100 bin olacak gibi. Ahmet Ercan hocamız, enkaz altında 190 bin insanın olduğunu öngördüklerini söyledi. Ben Marmara depreminin ikinci gününden itibaren Türkiye Tabipler Birliği’ni temsilen yaklaşık 1,5 ay çalıştım. O dönemde bizim duayen bir hocamızın insan gücü oranı üzerinden, depremde hayatını kaybedecek insan sayısını tespit etmeye çalışmış, 40 bin rakamına ulaşmıştı. Marmara depreminde 18 bin civarında resmi vefat açıklaması yapıldı. Enkaz altında kalarak hayatını kaybeden ve cenazelerine ulaşılamayanları da eklersek, bu rakamın 40 bin olması mümkündür. Dolayısıyla bu yöntemle yapılan hesaba göre de Kahramanmaraş ile birlikte toplam 10 ildeki can kaybının 102 bin olacağı tahmin ediliyor. Yuvarlayacak olursak, 100 bin kişinin hayatını kaybetmesi söz konusu" dedi.

YAPILARI YAPAN ÖZEL SEKTÖR, DENETLEYEN DE ÖZEL SEKTÖR!
Afetlerde sağlık hizmetinin doğru yapılması amacıyla Türk Tabipler Birliği bünyesinde sağlık çalışanlarına yönelik, ağırlıklı olarak hekimlere çok sayıda kurslar düzenlendiğini hatırlatan Prof. Dr. Ali Osman Karababa, doğru bir afet kriz yönetimiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu kurslarda, öncelikle bölgesel olarak hangi afetlerin olabileceğinin tespitinin yapılmasını isteriz. Mesela o afet depremse, diğer uzmanlık alanlarıyla birlikte çalışıp riskin büyüklüğünü, ne kadar insanın afetten etkilenebileceğini, etkilenmenin en çok nelerde olabileceğini önceden saptayabiliyoruz. Böyle bir bilimsel çalışmaya mutlaka ihtiyaç vardır. Bu, AFAD’ın elinde de var, hükümetin elinde de var, Türkiye’nin kırılgan alanlarını nereler, risk altında ne kadar nüfus var, bu bilgiler biliniyor. İzmir özelinde konuşacak olursak, İzmir’de 6,4 büyüklüğünde deprem olacağını hepimiz biliyorduk, hangi bölgelerin çok etkileneceği de biliniyor. Ne yapmamız gerekir hazırlık aşamasında? Bir; deprem açısından baktığımızda riskli alanlardaki yapılan güçlendirilmesi, güçlendirmenin işe yaramayacağı binaların da yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bunu kime sorsanız, uzmanlık alanı olmasa da bunları söyler. Deprem bölgesine baktığımızda bu anlamda gerçekten yapılmış bir şeylerin olduğunu görmekte zorlanıyoruz. En azından yeni yapılmış binaların deprem yönetmeliğine yapılmış olması lazım ancak üç yıllık, hatta altı ay önce yapılmış binaların bile yıkıldığını görüyoruz. Bu, şunu gösteriyor: Bu binalar, kurallara uygun yapılmadı. Uygun zemin seçilmedi. Mühendislik kurallarına tamamen aykırı yapıldı, süslendi, satıldı. Bu resmen cinayettir, başka bir şey değildir. Eskiden binaların denetimlerini mühendis odaları yapardı. Denetim mekanizmaları özel sektöre devredilmiş durumda. Özel denetim şirketleri var, yapıları onlar denetliyorlar. Yapıları yapan özel sektör, denetleyen özel sektör! Bizim uygar bir ülke olmadığımızı üzülerek söylemek istiyorum. Bunu da şu nedenle söylemek istiyorum; bunun standardı neyse, onun dışında bir şey yapamazsınız uygar ülkelerde. Fakat biz esnetiyoruz, uygulamayabiliyoruz. Bunun sonucu ne olacak? Binalar yıkılacak, insanlar enkaz altında kalacak ve yaşamlarını yitirecekler. Gönül buna nasıl razı oluyor, süreç bu hale nasıl geldi, hiç anlaşılır değil. Bu ülkede bilim var ama yöneticiler bilime kulak vermiyorlar. Uyarıyoruz, bu böyle olmaz, şöyle olur diyoruz, ama dinleyen yok. Her şey para kazanmak üzerine şekillendirilmiş maalesef."

KRİZ MASASININ, AFETTEN ÖNCE BELLİ OLMASI LAZIM
Kriz masasının afetten önce kurulmuş olması, üstelik planlama doğrultusunda işin sınanması gerektiği üzerinde duran Prof. Karababa, "Afet yönetim planının deprem bölgesinde olmadığını görüyoruz" dedi ve ekledi:

"Depreme hazırlık, evde başlar. Bir deprem afetiyle karşılaştığımız zaman yaşam üçgeni nerede olacak, aile nerede toplanacak, belirlenir. Yaşam kurtarma çantası vardır, kuru gıda maddeleri, iç çamaşırı, pil vesaire bunlar hazırdır. Soruyorum; böyle bir hazırlık kaç kişide var? Hiç kimsede! Evden başladık. Mahalle bazında ikinci kademe hazırlığa gelelim. Sonra kent merkezi bazında, bu ilçe olabilir, il olabilir, ona bakalım. Sonra bölge ve ülke düzeyinde… Nerede toplanılacak? Afet olmadan önce ilgililer, yani devlet yöneticileri, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, hep birlikte afet planını birlikte hazırlarlar, görevleri paylaşırlar. Toplanma yerleri nerede olacak, geçici barınma yerleri nerede olacak, ne kadar çadıra ihtiyaç duyulacak, tüm bunlar hesaplanır ve kentin afetten etkilenmeyecek bir noktasına depolar kurulur. Depolarda çadır, jeneratör, pil, el feneri, akaryakıt, kuru gıda malzemeleri, ışıldaklar gibi acil durumlarda öncelikle ihtiyaç duyulacak malzemeler hazır bulundurulur. Bugün deprem bölgesine baktığımızda görüyoruz ki, bu malzemelerin hepsi dışarıdan geliyor. Demek ki bu konuda zamanında hiçbir hazırlık yapılmamış. Afet durumlarında ilk 72 saat içinde, yani üç gün içinde dışarıdan gelen yardımlar az olur. Bu nedenle bölgesel bazda da ekiplerin hazırlıklı olması gerekir. Ekiplerde yer alacak insanların da eğitilmiş olmaları gerekiyor. İlk yardım, arama, kurtarma eğitimlerinin verilmesi lazım. Sonra bu eğitimleri vatandaşlara da vermek lazım. Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep ve diğer illerimizde afetin büyüklüğünü gördük, insan gücünün azlığını da gördük. Kriz masası, afet olduktan hemen sonra, bir gün, iki gün sonra değil, hemen oluşturulması gerekir. Planlama, gerekli hazırlık yapılmış olsa, o planda kriz masasında kimlerin olacağı vardır zaten.  Bu planlar yapıldıktan sonra, bu planlar sınanır, tatbikatı yapılır. Önce masa başında, sonra sahada sınanır. Kurtarma ekipleri eğitimden geçirilir. Madenciler, zaten eğitimlidir, çünkü sürekli risk altındadırlar. Kriz masasının zamanında kurulmamış olmasının, bu işin önceden sınanmamasının bedelini insanlarımız hayatlarıyla ödüyorlar."

BÖYLE BİR ZAMANDA İŞBİRLİĞİ YAPMAYACAKSINIZ DA NE ZAMAN YAPACAKSINIZ?
İzmir Tabip Odası ve Türkiye Tabipler Birliği olarak ilgili yerlere, deprem bölgesinde görev almak istediklerini bildirdiklerini ancak taleplerinin olumlu karşılanmadığını öne süren Prof. Dr. Ali Osman Karababa, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enkaz altındaki vatandaşlarımızın bu soğukta üç günden fazla dayanmaları mucize. Hipotermiden hayatlarını kaybetmeleri beklenir normalde. Kış değil de daha güzel bir iklimin olduğu dönemde hayata tutunma süresi biraz daha uzayabilir. Ancak burada önemli bir nokta var. Enkaz altında susuz kalıyorsunuz. Kışın hipotermiden hayatını kaybedebiliyorsunuz yazın da sıcağın getirdiği sıvı kaybı nedeniyle hayatınızı kaybetme riskiniz oluyor. Bir süre sonra enkaz altından ses soluk çıkmadığında, enkaz yığınları dozerlerle kaldırılmaya başlanacak. Marmara depreminde can kaybı, beklenenden az açıklandığını konuşmuştuk. Şu bir gerçek ki binlerce insanımızın cesetleri, molozlara karışmış halde kaldırıldı Marmara depreminde. Kahramanmaraş depreminde alanın büyüklüğü, nüfusun çokluğu, müdahaleyi güçleştiren, kriz masasının oluşumunu, ekiplerin zamanında müdahalesini zorlaştırmış olabilir. Şartlar ne olursa olsun, bizim kocaman bir ordumuz var. Ordumuzun elinde inanılmaz teknik donanım var. Yollar bozulmuş olabilir ama bu yaşam kurtarmak için engel değil. Ordumuz pekala buna bir çözüm bulur. Ordumuz ne yazık ki çalışmalara katılmakta geç kaldı. Yollarda yüzlerce, binlerce yardım kamyonu, yardım ulaştırmak için yollarda bekleşiyor. Bölgeye giden malzemelerin etkin dağıtımı söz konusu değil. Türk Tabipler Birliği olarak, İzmir Tabip Odası olarak çok sayıda gönüllümüzün listesini yaptık. Sağlık Bakanlığına, İzmir İl Sağlık Müdürlüğüne ilettik. Biz hazırız dedik;uzmanlık alanlarımız şöyle şöyle, tek tek yazdık. Biz deprem bölgesine gitmeye talibiz, dedik! İzmir Tabip Odası’ndan da Türk Tabipler Birliği’nden de yararlanmak istemediler. Bizden faydalanılmıyor maalesef. İzmir depreminde yaşadık. Deprem bölgesine gittik, AFAD’a dedik ki, biz yardıma hazırız. İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliği yapalım dedi, seve seve yaparız, dedik. AFAD, bizim deprem bölgesinde çalışma isteğimizi reddetti. Kahramanmaraş depreminde de reddedildik. Oysa hazırlık da müdahale de sonrasında da yapılacak her şey, tüm kamunun, yerel yönetimlerin, meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin birlikte yapacakları şeylerdir. Böyle bir zamanda işbirliği yapmayacaksınız da ne zaman yapacaksınız? İnsanlarımız orada ölüyor, biz doktor arkadaşlarımızı oraya göndermek istiyoruz, kabul görmüyoruz. Deprem bölgesinde çalışan doktor arkadaşlarla görüşüyoruz, hepsi tükenmiş durumda. Vinç var, operatör yok. İnsan var, vinç yok. Böyle bir karmaşa yaşanıyor ve bu, tamamen örgütsüz yaklaşımın, hazırlıksız olmanın tipik bulgularıdır. Politikacılara söylüyorum, yönetime söylüyorum, afetler tek başına devletin altından kalkabileceği olaylar değildir. Etkilenen bir toplum var. Eğer toplumla işbirliği yapmazsanız hiçbir şeyi çözemezsiniz. İşbirliği, normal yaşamda başlar, afet sırasında ve sonrasında devam eder. STK’larla işbirliği yapmazsanız, toplumla iletişim kurmakta zorlanırsınız. Uzmanlarla işbirliği yapmazsanız, afetlerle mücadele edemezsiniz, yetersiz kalırsınız. Özel sektör de dahildir buna. Onlardan da yararlanmak lazım. El birliğine, gönül birliğine bu ülkenin çok ihtiyacı var. Kahramanmaraş depremi son ders olsun."

STK'LI ARKADAŞLAR OLMASA, EKSİKLERİ ÖĞRENEMEYECEĞİZ
Deprem bölgesinde 10 doktorun, enkaz altında kalarak hayatını kaybettiğini hatırlatan Prof. Dr. Ali Osman Karababa, "Hayatını kaybeden tüm meslektaşlarıma ve tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum" dedi. Depremin dördüncü günü altı yüz acil tıp doktorunun bölgeye gönderilmesi yanı sıra,  sağlık hizmetlerinin gecikmeli verilmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi:

"Söylenecek söz bulamıyorum. Bu iş, depremin ilk gününde örgütlü bir şekilde yapılmalıydı. Kriz komitesinin şöyle bir görevi vardır; bölgede var olan durumu saptar, biz buna hızlı değerlendirme diyoruz. Türk Tabipler Birliği olarak biz bunu yapıyoruz. Elimizde ne var, neleri yitirmişiz, eksiklerimiz nelerdir, bunların tespiti yapılır ve bölge dışından talepte bulunulur. Şu kadar insan gücüne, şu kadar alete, şu kadar doktora ihtiyaç var gibi. Bunları yapan, maalesef kriz masası değil, sivil toplum kuruluşları. Sahadaki STK’lı arkadaşlardan gelen talepler yerine getiriliyor. Ama bunu kriz komitesinin yapması gerekir, çünkü onun görevi. Bu konuda bölgede çok büyük sıkıntı yaşandı, hala da yaşanıyor. Her şeyde geç kalındı. Zonguldak’taki arkadaşlar, deprem haberini alır almaz, madendeki kurtarma çalışmasında kullandıkları malzemeleri hazırlamışlar, bekliyorlar. AFAD’a bildiriyorlar. Önce küçük bir grup istenmiş, daha sonra öteki grupların gelmesi istenmiş. Deprem bölgesinde donanımlı, ekipmanlı insan gücüne ihtiyaç var ve gelecek yardım ekiplerini kısıtlı kabul ediyorsunuz. Olacak şey değil."

HAZIRLIK YAPTIYSANIZ, SAHRA HASTANESİNİ KURMAK TEKNİK OLARAK ÇOK KOLAYDIR
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın bölgede 77 sahra hastanesi kurdukları yönündeki açıklamasını değerlendiren Prof. Dr. Ali Osman Karababa, deprem bölgesinde belediye binasının, hastanelerin yıkıldığını hatırlattı:

"Kent planlanırken, kamu binaları, yıkılmayacak, sağlam yerlerine yapılır. Onlar olmazsa her şey çöker. Hastane olmazsa nasıl sağlık hizmeti vereceksiniz? Sağlık açısından bakarsanız, saniyelerin önemi vardır. Deprem alanının yakınına, triyaj alanı oluşturursunuz. Ağır vakalara ilk müdahaleyi yaptıktan sonra donanımlı bir hastaneye, hava koridorundan, kara koridorundan, denizden ulaştırırsınız. Marmara depreminde Kocaeli’nde ameliyat yapılabilen TIR vardı. Keşmir’e gittik. Kızılay, orada bir sahra hastanesi kurmuştu, herkes hayran kalmıştı. Her şey tıkır tıkır çalışıyordu sahra hastanesinde. Kızılay’ın afetlerde kullandığı seyyar mutfakları vardı. Nerede o sahra hastanesi, nerede o seyyar mutfaklar? İnsanlar oraya buraya dışkılarını yapıyorlar. Hani nerede seyyar tuvaletler? Hazırlıklı olmak lazım diye boşuna demiyoruz. Hazırlıklı olmazsanız, tüm bunlar gecikmeli olur.10 ilde 77 sahra hastanesi kurulduğu açıklandı. TTB İkinci Başkanı, çadır kurup iki yatak koymakla sahra hastanesi olmaz, dedi. Muhtemelen, bunlar sahra hastanesi değil. Bana göre 77 sahra hastanesi kurmak teknik açıdan çok kolaydır. Sahra hastanesinin içinde poliklinikler vardır. Küçük cerrahi müdahalelerin, büyük ameliyatların yapılacağı yerler vardır. Hastaların yatırılacağı yerler vardır. Büyük bir alanı kapsar, bunun adı sahra hastanesi paketidir. Bunu yapmak çok zor değil, yeter ki bunlar stoklarda hazır olsun, iş montajına kalsın."

İKİ TÜR SALGINDAN KORUNMAK, MASKE TAKMAK LAZIM
Deprem sonrası salgın hastalıkların başlama ihtimalinin çok yüksek olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Ali Osman Karababa, "Afetlerden sonra genelde iki büyük salgın çıkar. Birincisi solunum sistemi, ikincisi ise mide bağırsak sistemi. Salgınlardan biri havadan gelir, solunum yoluyla. Diğeri de su ve gıdalardan kaynaklanır. Eğer bölgeye güvenilir ambalajlı suyu sağlar, çeşmeden sağlıklı suyu akıtabilirseniz, sudan bulaşan hastalıkların önüne geçersiniz. İnsanlar evlerine yerleşinceye kadar hazır mutfaklarda üretilen hazır gıdalar tüketilir. Bunu sağlarsanız, mide bağırsak sorunlarını da çözmüş olursunuz. Bu arada kış şartlarında kapalı alanlarda insanlar çok yakın temas halinde oldukları için solunum yolu hastalıkları salgını, bizim için en büyük risk. Şu anda grip yaygın, covid 19 henüz bitmiş değil. Bu nedenle herkesin maske takması gerekiyor. Maskeyi ısrarla vurguluyorum. Arama kurtarma çalışmalarına katılan insanlarımız için de asbest tehlikesi var. Onların da asbest tehlikesinden korunmaları için en güçlü maskeleri takmaları gerekmektedir" dedi.

ÖLDÜRÜCÜ OLAN, AFETE HAZIRLIKSIZ OLMAKTIR
Depremin psikolojik boyutunu da değerlendiren Prof. Karababa, bu konuda şunları söyledi:

"Enkaz altındaki insanın kurtarılacağını düşünmesi, ona güç verir. Var olan kötü koşullar, o zaman sizi daha az etkiler. Kurtarma sonrasında psikolog arkadaşlarımız etkin bir şekilde sahada görev yapıyorlar zaten. Geçici barınma yerlerinde bu konuda tarama yapıp olumsuz etkilenen kişileri tedavi ediyorlar. Uzun vadeli bir tedavi söz konusu burada. Eğer yetkililer, yöneticiler, bu konuda uzman insanlarla işbirliği halinde olabilmeyi becerebilseler, tüm bunların hepsi çok hızlı bir şekilde bertaraf edilebilecek şeyler. Tekrar söyleyeceğim; öldürücü olan deprem değildir, öldürücü olan hazırlıksız olmaktır. Öldürücü olan, binalardır. Toplumun bunu iyi bilmesi ve bundan sonraki evrede ders almak açısından umuyorum, bu son örnek olsun. Yöneticilerimiz kendilerine önemli dersler çıkarsınlar. İşbirliğinde bu işler nasıl planlanacağını öğrensinler. Biz olanakları yeterli bir ülkeyiz; insan gücü açısından, eğitimli insanlar açısından. Bunu başarabiliriz. Yeter ki politikacılar bunu başarmayı istesinler."

FUTBOL MAÇI, DEPREM FELAKETİNDEN DAHA MI ÖNEMLİ?
Deprem bölgesinde yaşanan iletişim sorununun ciddi boyutta olmasını eleştiren Prof. Dr. Ali Osman Karababa, şu çarpıcı açıklamalarda bulundu:

"İçinde benim hem yazar hem editör olarak yer aldığım bir kitabımız var; Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmeti  Rehberi, Sağlık Çalışanın El Kitabı, adlı. Bu kitapta afetlerde kullanılacak teknolojiyle ilgili bölüm var. İletişim kurmaksa amaç, uydu telefonları var. Mobil istasyonlar var. Tüm GSM şirketlerinin tekerlekli, mobil istasyonları var. Bir futbol maçı oynanıyor, orada iletişim sıkıntısı çekilmesin diye mobil araçlar devreye sokuluyor. Bir maçta mobil istasyonlar aklınıza geliyor da bir deprem afetinde deprem bölgesine mobil istasyonlar kurmak gelmez mi? Bir futbol maçı kadar önemi yok mu afetlerin? Enkazın altında insanlar telefonla mesaj göndermeye çalışıyor, ama cep telefonunuz çalışmıyor! Yerini söylüyor, adres veriyor, yaşadığını bildiriyor ama bu bilgiler size ulaşmıyor. Bu konuda herkes sınıfta kaldı. Becerilebilecek bir şeyi daha yapmadık, yapamadık. Marmara depreminde telsizciler organize oldular, yardımcı oldular. Kahramanmaraş’ta o da yoktu."

 
Depremden sağ kurtulan vatandaş: Bizi duvardan duvara fırlattı
 
Başkan Sürekli'den yardım raporu: 5 günde 86 TIR afet bölgesine!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Yıkılan binanın müteahhidi: Allah’ın takdiri!
Hatay, Antakya’da Fahri Öz İnşaata ait Altınpark Sitesi depremde yerle ...
Rönesans Rezidans'ın enkazında 'yaşam' belirtisi!
Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen 10 ilden Hatay'ın Antakya ilçesinde ...
13 yaşındaki Aya'nın bedeni yenik düştü!
Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu illerden Hatay'da yıkılan binanın ...
 
Deprem analizi: Devasa enerji açığa çıktı!
Amerikan Washington Post gazetesi Kahramanmaraş depremlerini analiz ettiği ...
DSÖ uyardı: Salgın hastalık riskine dikkat
Deprem felaketinin ardından bölgede her gün yeni bir ihtiyaç ve çözülmesi ...
'Sıla' 12 kişinin hayatına dokundu!
Arama kurtarma köpekleri, enkazlarda devam eden çalışmalarda önemli rol ...
 
70'lik kurtuluş... 122 saat sonra çıkarıldı!
Kahramanmaraş'ta depremde enkaz altında kalan 70 yaşındaki Menekşe Tabak, ...
Mehmet KARABEL yazdı... Hayat… Yazgı… Mucize…
Mehmet KARABEL yazdı... Hayat… Yazgı… Mucize…
Hatay'da yağmacılar yakalandı!
"Asrın felaketi" olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerden ...
 
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Göçmenler Avrupa’yı faşizme taşır mı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
CHP’nin muhafazakârlarla sınavı
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
İzmir'in meltemi Manisa'nın poyrazı!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Erken seçim için çok mu 'erken'?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Siyasette Meral Akşener gündemi...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Takkiye
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Eteklerimizde biriken güneş rengi bir yığın yaprak…'
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Değinmeler: Çin, Asgari ücret ve Mourinho…
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Tolkien’in Oxford’u ve yüzüklerin efendisi
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva