Kader gayrete aşıkmış…

Hayat düsturu niteliğinde, birbiri ardı sıra dizilmiş üç kelime…

Gayretiniz hangi istikamette ise… 

İkbaliniz de istikbaliniz de o yönde olur derlerdi ya eskiler…

O minvalde…

Gayretimiz kadar varız… Varmak istediğimiz ve de var olmak istediğimiz yerde…

***

Günler… Birbirinin peşi sıra gelip geçiyor..

5 Aralık Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 87. yılı…

Ve Dünya Kadın Hakları Günü… Yine geldi geçti …

Ve yine bu konu başlıklarının üzerine pek çok şey söylendi…

Yarın… Yine bir 10 Aralık İnsan Hakları günü….

Muhtemeldir ki bu konuda da yine pek çok şey yazılacak, çizilecek ve  söylenecek…

Her yıl…5 Aralık tarihinin…

“Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkı”nı elde edişinin yıldönümü olması hasebi ile…

Yine; ezber edilmiş, birbirine benzer cümleler kurarken…

Yine… Tesbih tanesi gibi, sözleri dizdik de  birbiri ardısıra…

Avrupa ülkelerinin bilmem hangisinden,  bilmem kaç yıl önce …

Bu hakka sahip olduğumuzu anlattık büyük bir gururla…

Kadın/ erkek eşitliğinin altını çize çize…

Gittikçe görünmez bir hal alan  eşit hakların …

Flulaştıkça flulaşan , flulaştıkça uzakta kalan silüetine bakarak.

Geçen yıllar içinde… Seksen yedi yıldan bu yana…

Parlamenter sistemde meclise giren kadın sayısını arttırmak şöyle dursun…

Yerel yönetimlerdeki kadın sayısının azlığını dahi görmezden gelerek.

Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınların…

Her sahada daha çok söz sahibi olmaları yönünde serzenişlerde bulunduk…

Ve bu minvalde, bir önceki yılın aynısı şablon konuşmalarla…

Yine çeşit çeşit postlar yapıştırdık sosyal medya hesaplarımıza…

Kadın Hakları diyerek meydanlara döküldük yine…

Yaşanan acıların yarattığı o büyük savunma mekanizması ile…

***

Halbuki… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her kadın…

Bir vatandaş olarak, erkeklerle aynı yükümlülükler altında ise…

Yargı önünde erkeklerle eşitse…

Vergi mevzuatında mükellefiyetleri erkekler ile aynı ise…

Çalışma ve iş gücü konusunda memleketine önemli bir katma değer yaratıyorsa…

Hemen her sahada erkeklerle omuz omuza çalışıyorsa…

Elbette ki… Demokratik bir ülke vatandaşı olarak…

Elbette ki…

Seçme ve seçilme hakkı gibi demokratik bir hakka  sahip olacaktır…

Türk kadını… Dünyada benzeri görülmemiş bir jest ve taltif ile…

“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözleri ile yüceltilerek…

“Kadınlarını geride bırakan toplum, geride kalmaya mahkumdur” sözleri ile onurlandırılarak…

Ata’sının , Türk kızına altın tepside sunduğu büyük bir mirasın sahibidir…

Üzerinde derin bir düşünce ile irdelememiz gereken tek nokta…

Bu mirasa ne kadar layık olduğumuz…

Yüklendiğimiz bu misyona ne  ölçüde sahip çıkabildiğimizdir…

***  

Ulu Önder M.Kemâl Atatürk’ün o muhteşem vizyonu ile kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde…

1928 yılında gerçekleşen  aydınlanma sürecini başlatan harf devriminin hemen arkasından…

Ülkedeki okur yazar oranını arttırma gayretleri ile çizilen T.C Devletinin kaderi…

Ve… Ülke genelindeki yüzde onbeş okuma yazma oranı ile…

Kadınlarının sadece yüzde sekizinin okur yazar olduğu o yıllarda…

Yapılan ilk seçimlerde Türk kadınına  seçme ve seçilme hakkının tanınması…

Milletvekili olma hakkı ile milletini mecliste temsil yetkisi alan…

Üçyüz seksen üç erkek milletvekili arasında…

Yüzde beş oranı ile meclise giren onsekiz kadın milletvekili…

Ve…

Parlamentodaki mevcut kadın sayısı ile, dünya sıralamasındında ikinci sırada yer alan…

Dünya devletleri arasında mevcudiyetini kabul ettiren, çağ atlayan bir Türkiye…

Türk kadınının yüklendiği o büyük misyon…

***

Yaşadığımız son yılların Türkiye’sinde ise…

Bu gün… Artan nüfusla birlikte… 

Yüzde doksan altı oranında okur yazarı olan ülkemde…

Okur yazar sayısındaki artış ve kadının siyasi hayattaki yeri irdelendiğinde…

Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımızın…

Siyasetteki ve karar mekanizmalarındaki düşük mevcudiyetleri ile…

Meclisteki altı yüz milletvekili arasına girebilen yüz üç kadın milletvekili sayısı…

Ve…

Mecliste yüzde elli oranında uygulanması gerek ve şart olan kadın kotası gerçeği. 

Bugüne kadar …Yaşanan tüm tecrübelerden çıkarılacak sonuçlarla….

Şimdi… Tüm serzenişleri bir kenara bırakarak… 

“Kader gayrete aşıktır” sözünün derinliğini hissedebileceğimiz bir tefekkürle…

Kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin, cinsiyet eşitsizliğinin…

Çocuk cinsel taciz ve istismarının, çocuk yaşta evliliklerin… 

Eğitimde fırsat eşitsizliğinin yol açtığı bu toplumsal yaraları…

Benliğimizde hissedebilmek, sarıp sarmalayarak iyileştirebilmek için…

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin birinci maddesinde yer alan…

“Tüm insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” ilkesine inanarak…

Şimdi…

Zaman… Kadınların zihinlerinde yerleşmiş… O  cam tavanların yıkılma zamanıdır…

Bunun için… Sahip olduğumuz  tüm Cumhuriyet kazanımlarının farkında olarak…

Ve …Bugüne değin edinilmiş tüm haklara sahip çıkarak…

Kadının öncelikle ve mutlaka "seçilme hakkına" müdrik olması…

Siyasi arenadan, sivil toplum örgütlerine ve derneklere kadar…

Ve her alanda nispi temsil halkına ekseriyetle sahip çıkan kadınların artması ile…

Kadın cinayeti faillerinin…

İyi giyimine ve kravatına mağruren…

Affedilip salıverilmediği…

Adları,  yıllarca kadına şiddet cümlelerinin içinde anılmış isimlerin…

İcra ettiği mesleğe mağruren… 

“Yaşam boyu onur ödülü” kavramı  ile bir arada telakki edilmediği…

İnsan hakları evrensel beyannamesinde ve İstanbul Sözleşmesinden yer alan…

Tüm maddelerin, hayatın içinde uygulamaya geçirildiği…

İnsanca yaşama hakkının; her türlü hakkın önünde tutulduğu…

Onurlu bir yaşam sürebilmek için… Değişmesi gereken bu kaderi… 

Kendi gayretlerimizle yazabilme gücüne olan inancımız artsın, eksilmesin… 

Toplumumuzda; insan hakları ve kadın hakları bilincinin geliştiği zamanlarda…

Kaderimiz… Gayretimize aşık olsun.

“Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir. Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilir.” / M. Kemâl Atatürk