HABERLER>EKONOMİ
8 Aralık 2022 Perşembe - 11:48

Ege Ekonomi Forumu’nda ‘yapısal değişiklik’ uyarısı: 2023 yılı dönüm noktası!

‘Geleceğin Sinyalleri- jeopolitik, ekonomi, bilim, teknoloji, çevre ve insan’ ana temasıyla düzenlenen Ege Ekonomik Forum’da konuşan İzmir iş dünyası temsilcileri pandemi, enerji krizi ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte küresel ölçekte yaşanan değişim ve dönüşümleri ele aldı. Konuşmalarda 2023 yılının hem dünya hem de Türkiye açısından bir dönüm noktası olacağının altını çizerek uyarılarda bulunuldu.

Ege Ekonomi Forumu’nda ‘yapısal değişiklik’ uyarısı: 2023 yılı dönüm noktası!

Diren ÇELİK/ EGEDESONSÖZ- İzmir’de 3 gün boyunca sürecek Ege Ekonomik Forum’un ikinci gününde Geleceğin Sinyalleri- Jeopolitik, Ekonomi, Bilim, Teknoloji, Çevre ve İnsan’ teması ile Ege Palas Business Otel’de devam etti.

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) ve Özgencil Grup işbirliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi destekleri, İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçı Birlikleri, Ege Bölgesi Sanayi Odası Stratejik Partnerliği, Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği, İzmir Ticaret Borsası oturum sponsorluğunda ve birçok kurumun katkıları ile gerçekleştirilen forumda ‘Yeşil İhracat: Yeni bir ekonomik büyüme stratejisi’ konusu konuşuldu.

Programa, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam, Ege İhracatçıları Birliği Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer katılım sağlarken Ticaret Bakanı Mehmet Muş ise foruma video kayıt ile eşlik etti. Konuşmacılar arasında yer alan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ise Ankara’daki programından dolayı foruma katılamadı.

FORUM KENTTE ÖNEMLİ BİR SİNERJİ YARATIYOR
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam, “Göreve geldikten sonra bir düşünce kuruluşu olmak amacıyla vizyon toplantıları için adım attık. Bizi cesaretlendiren en önemli kuruluşlardan biri Ege İhracatçı Birlikleri’dir. Forum ile bütün meslek odaları ve yerel yönetimlerle birlikte önemli bir sinerji oluşuyor. İş birliği, dayanışma ortamı oluşuyor. Buna da Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer liderlik ediyor. Kendisine teşekkür ediyorum” dedi.

İktisat Kongresi'nin yüzüncü yılıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Susam, “2023’e giriyoruz, İktisat Kongresinin yüzüncü yılını kutlayacağız. Kent, yüzüncü yıla girerken yüzüncü yılda yaşanan olayları doyasıya ve içtenlikle kutlamaya çalışıyor. 100’ncü yıl programı kapsamında İzmir Büyükşehir Belediyesi liderliğinde İktisat Kongresi ile ilgili 8 aydır çalışma yürütülüyor. Valiliğimiz önderliğinde ise yine iktisat kongresinin tarihi binasının yapımı ile birlikte yüzüncü yıl kutlaması uluslararası bir etkinlik haline dönüştürülmeye çalışılıyor. İzmir ve Ege Bölgesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin lokomotifi, lider kenti bölgesidir. Bu bölgede yaşamaktan ve hizmet etmekten gurur duyuyorum “ dedi.

BAKAN MUŞ: UZAK PAZARLARDAN 60 MİLYAR DOLAR KATKI BEKLENİYOR
Ege Ekonomik Forumu’na videolu mesajla katılan Ticaret Bakanı Mehmet Muş, küresel ekonominin zorlu bir dönemden geçtiğini belirterek, “Türkiye ekonomisi 2021 yılında yüzde 11,4 ile son 50 yıldaki en büyük büyüme oranına ulaşmıştır. 2022 yılının ilk 9 ayında da yüzde 6,2 gibi çok önemli bir büyüme performansı göstermiştir. Yüksek seyreden enerji ve gıda fiyatlarının olumsuz etkilerine rağmen kaydedilen bu yüksek oranlı büyümede mal ve hizmet ihracatına katkısı 3,4 puan seviyesinde gerçekleşmiş, ihracat büyümenin itici gücü olmaya devam etmiştir. Bu doğrultuda 2022 yılı Ocak-Kasım dönemi ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 14 oranında artmış ve 231 milyar dolar seviyesine çıkarak güçlü bir performans göstermiştir. Bununla beraber enerji, altın ve emtia fiyatlarında yaşanan sert artış ithalat faturalarımıza ve dolayısıyla dış ticaret dengemize olumsuz yansımayı sürdürmüştür. İhracatımızın sürdürülebilir artışı için bakanlık olarak destek mekanizmalarımız da dahil olmak üzere politika araçlarımızı olabildiğince çeşitlendiriyoruz. Bu kapsamda özellikle ülkemizi dünya tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması sürecinde merkezi bir konuma yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Bu çerçevede ihracatımızın menzilini arttırmak ve dünyanın en büyük pazarlarındaki payımızı yükseltmek için uzak ülkeler stratejisini devreye aldık. Bu strateji ile belirlediğimiz 18 uzak ülkeye ihracatımızı 4 katına çıkartarak ülkemizin ihracatına yıllık ilave minimum 60 milyar dolar katkı sağlamayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

SON 50 YILDAKİ EN BÜYÜK BÜYÜME ORANI
Küresel ekonomideki köklü dönüşümün Türkiye’nin ekonomik sıçrama hedefleri bakımından çok kritik fırsatları bünyesinde barındırdığını kaydeden Bakan Muş,“Ülkemiz bu fırsatlardan en fazla faydayı sağlayabilmek için gerekli tüm altyapı ve donanıma sahip. Biz de bu süreçte hedefimize en hızlı ve güvenli biçimde ulaşmak için önlemlerimizi alıyoruz. Böylesi bir atmosferde Türkiye’nin gelişmesine ve büyümesine katkı sağlayan iş insanlarımıza verdiğimiz destekle ve yürüttüğümüz çok yönlü çalışmalar sayesinde küresel ekonomideki olumsuz etkileri en aza indiriyor, ülkemizin küresel ekonomideki rolünü güçlendirmek için çalışıyoruz. Türkiye ekonomisi 2021 yılında yüzde 11,4 ile son 50 yıldaki en büyük büyüme oranına ulaşmıştır. 2022 yılının ilk 9 ayında da yüzde 6,2 gibi çok önemli bir büyüme performansı göstermiştir. Yüksek seyreden enerji ve gıda fiyatlarının olumsuz etkilerine rağmen kaydedilen bu yüksek oranlı büyümede mal ve hizmet ihracatına katkısı 3,4 puan seviyesinde gerçekleşmiş, ihracat büyümenin itici gücü olmaya devam etmiştir. Bu doğrultuda 2022 yılı Ocak-Kasım dönemi ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 14 oranında artmış ve 231 milyar dolar seviyesine çıkarak güçlü bir performans göstermiştir. Bununla beraber enerji, altın ve emtia fiyatlarında yaşanan sert artış ithalat faturalarımıza ve dolayısıyla dış ticaret dengemize olumsuz yansımayı sürdürmüştür. İhracatımızın sürdürülebilir artışı için bakanlık olarak destek mekanizmalarımız da dahil olmak üzere politika araçlarımızı olabildiğince çeşitlendiriyoruz. Bu kapsamda özellikle ülkemizi dünya tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması sürecinde merkezi bir konuma yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Bu çerçevede ihracatımızın menzilini arttırmak ve dünyanın en büyük pazarlarındaki payımızı yükseltmek için uzak ülkeler stratejisini devreye aldık. Bu strateji ile belirlediğimiz 18 uzak ülkeye ihracatımızı 4 katına çıkartarak ülkemizin ihracatına yıllık ilave minimum 60 milyar dolar katkı sağlamayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

SOYER: İKTİSAT KONGRESİ KURULUŞUN TEMEL TAŞIDIR
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı açıklamada geleceğin inşasında İzmir önemli bir misyon yüklendiğini aktararak  “Açılış konuşmaları bile bu forumun ne kadar öğretici ve geniş kapsamlı ufuk turu yapılacağının göstergesi gibiydi. İnsan evladının bu kainattaki evrimi devam ettiğine göre giderek sıkışan, sorunları derinleşen bu dünyada rekabetinde de giderek sertleştiğini görüyoruz. Ama bizim en büyük rakibimiz kendimiziz. Geçmişin Türkiye’sinin inşasında önemli rol üstelenen İzmir’in geleceğin inşasında da büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. 9 Eylül sadece İzmir değil Türkiye’nin kurtuluşuna işaret eder. İzmir İktisat Kongresi de kuruluşun temel taşıdır. Bu kongre aynı zamanda ortak aklın o koşullarda bile nasıl inşa edilebileceğini gösterdi bize. Atalarımız o günün koşullarında birbirlerini duyup dinlemeye karar almaya irade koymuşlar ve bunu başarmışlar. Özetle İzmir kuruluşun ve kurtuluşun şehri olarak geleceğin inşaasından da sorumludur. Bunu İzmir’den başka hiçbir şehirden bekleyemezsiniz. Bu İzmir’in hem hakkı hem de sorumluluğudur. Şubat ayında nihai oturumları gerçekleştiriyor olacağız, gelecek yüzyılın iktisat politikalarının neler olması gerektiğine dair geleceğe iz bırakacağız. Kaygının olduğu yerde umut da vardır ve her zaman olmuştur. Kaygılarımız sorunları çözmeye yönelik azmi perçinler. Tam da bu nedenle geleceği anlamaya yönelik girişimlerimiz her geçen gün güçleniyor. Bu forum da, bu girişimlerden biri... Şubat ayında yapacağımız birçok tartışmaya şimdiden ışık tutacak. İktisat aslında bir bilim değil kültür hareketidir. İktisat hayattır, biziz. Şehrimizdeki eşsiz güç birliği sayesinde ufku Türkiye’yi de aşan çok büyük sonuçlar ortaya konulacak” açıklamasını yaptı.

YORGANCILAR: KÜRESEL ÖLÇEKTE KARAMSARLIK VAR
Başkan Soyer'in ardından kürsüye gelen EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ise konuşmasında pandemi süreci sonrası dünyada yaşanan gelişmelere değindi. Yorgancılar açıklamasında “Jeopolitik, Ekonomi, Bilim, Teknoloji, Çevre ve İnsan boyutunda Geleceğin Sinyalleri başlıkları her kurumun, her işletmenin ve her ülkenin üzerinde çalıştığı, strateji geliştirdiği, geliştirmesi de gereken geleceği şekillendiren temel başlıklardır. Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümü olan 2023 yılına sayılı gün kala ülkemiz açısından ise çok daha kritik ve çok daha anlamlı başlıklar. Pandemi öncesi geleceğe dair çok daha heyecanlı iken bitmeyen salgın dalgası, savaş, yavaşlayan küresel ekonomi, yüksek enflasyonun artırdığı riskler, emtia fiyatları, enerji krizi derken kara bulutlar ne yazık ki, karamsarlığı hakim kılmaktadır. Bir yanda Avrupa’ya fabrikaları kapattıran, dengeleri bozan bir enerji sorunu ılıman kış ikliminde daha az etkili iken, diğer yanda Çin’in, konut piyasası çöküşüyle ve sıfır covid politikasının getirdiği istikrarsızlıkla mücadele ediyor olması ve küresel enflasyon sınırları aşan sorunlara neden olmaktadır. “ dedi.

FORD ÖRNEĞİ
“Ford, yılın üçüncü çeyreğinde maliyetlerinin tahmin ettiğinden 1 milyar dolar daha yüksek olduğunu bildirmiş” ifadelerini kullanan Yorgancılar, “İkinci çeyrekte düzeltilmiş işletme kârının yaklaşık yüzde 25'ine eşdeğer bir artış.  Düşününüz ki, bizde üretici fiyat endeksi yüzde 140’larda. Üreticilerimizin karşı karşıya kaldığı maliyet artışı, sanayide sürdürülebilirliği, bu da ekonomik performansı etkilemesi açısından çok önemlidir. Bu sıcak gerçeklere rağmen, elbette önümüzü geleceğe de dönmemiz gerekiyor. Sorunlar, krizler her zaman olasıdır. Ancak, geleceğin sinyallerini bugünden doğru okuyup, ona göre adım atıp her alanda daha güvenli bir ekosistem oluşturmamız ideal olandır. Söz konusu ekosistem için uluslararası uzmanların hazırladığı raporlar, bizlere rehberlik etmektedir” dedi.

NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ İHTİYACI
“Schaeffler Grubu’nun Geleceğin Trendleri olarak gördüğü 5 başlık bize daha geniş bir perspektiften olaylara bakmamızı sağlıyor” diye konuşan Yorgancılar “Sürdürülebilir ekonomiyi tehdit eden iklim değişikliği, Temiz enerjilerle çalışan yeni elektrikli mobilite teknolojileri ve otonom sürücüsüz araçlar, üretimde yapay zeka esaslı otonom üretim, verilerin üretilmesi, işlenmesi ve paraya dönüştürülmesi, Küresel ekonomiyi etkileyen demografik değişimin, üretim ve teknoloji merkezinin Asya’ya kaymasına sebep olması. Bugünün konuları ile mücadele ederken, bu başlıklarda geliştireceğimiz stratejiler de, bizleri geleceğe hazırlayacaktır. Bu 5 madde çok açık. Biz bu doğrultuda ne yapıyoruz? 5 madde içinde, iklim değişikliğini kısmen bir kenara koyduğumuzda diğer 4’ünde de gördüğümüz ortak tek bir şey var. Nitelikli iş gücü ihtiyacı. Sürücüsüz araçları da, otonom üretimi de, verilerin işletilmesini de sağlayacak olan nitelikli işgücüdür. Demografik değişim ise işgücünü direkt şekillendiren husustur. “ dedi

EĞİTİMDE SİYASET ÜSTÜ ANLAYIŞ HAKİM OLMALI
Eğitim sisteminin siyaset üstü bir anlayışın hakim olması gerektiğini vurgulayan Yorgancılar, son dönemde yaşanan beyin göçüne işaret ederek “Ülkemizin en büyük avantajı olarak saydığımız demografik fırsat penceremiz ve nitelikli işgücümüz ise son yıllarda ülkeyi terk ediyor. Bununla birlikte, eğitim sistemimiz hiçbir şekilde günün ihtiyaçlarına cevap vermezken, inovasyonda, AR-GE’de rakiplerimizin gerisinde kalırken ve en verimli yaş aralığındaki gençlerimizin üçte biri atıl iken, biz inovasyonu, Sanayi 4.0’ı, Eğitim 4.0’ı nasıl hayata geçireceğiz? Cevap bekleyen başka sorular da var. Üniversitelerimizi iyi oldukları alanlarda, bulunduğu bölgenin sanayisine hizmet edecek şekilde, ilgili sektörlerde uzmanlaşmasını sağlayabiliyor muyuz? İhtisas üniversiteleri oluşturup, mukayeseli üstünlükleri olan branşlara ağırlık verebiliyor muyuz? Sürdürülebilir üretimi sağlayacak işgücünü meslek liselerinde yetiştirebiliyor muyuz? Elbette, soruları artırmak mümkün. Ancak, kanayan yaramız olan eğitim sisteminin bir an evvel ülkemizin kalkınmasını, zenginleşmesini sağlayacak, katma değerli üretimi yapacak, ahlaklı, nitelikli, iyi bireylerin yetişmesini sağlayacak bir yapıya bürünmesi ve siyaset üstü bir anlayışın hakim olması zaruridir. Aksi takdirde, bizler bu toplantılarda aynı şeyleri söylemeye devam ederiz. Tabi bu arada, gelişmiş ülkelerle aramız açılırken, gelişmekte olan rekabet halinde olduğumuz ülkelerin de gerisinde kalmaktan kaçınamayız” ifadelerini kullandı.

Yorgancılar son olarak şu şekilde konuştu:

“Aslında söyleyecek, konuşacak konumuz çok. Dünyanın, jeopolitik, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan evrildiği, dönüştüğü bir süreçte, bizler artık temel konuların ötesini tartışmak zorundayız. Konuşmamın başında da belirttiğim gibi evet kara bulutlar hakim olsa da, yüzyıl önceden bugüne ışık tutan vizyonu ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”Umutla, ortak akılla, Ege Ekonomik Forum’un ufuk açıcı, verimli geçmesi ile dileği ile konuşmamı tamamlamak istiyorum”

ÖZGENER: MEVCUT SİSTEM YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER OLACAĞI ANLAŞILDI
İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener,  forumun geçmiş senelerden farklı olarak başladığını söyleyerek “İkinci Yüzyıla Başlarken Geleceğe Bakış” temasıyla İzmir Ekonomi Üniversitemizde start verdi. Bugün ve yarın düzenlenecek oturumlarda ise; yeşil ihracatı ve enerjiyi, şehirlerimizin ekonomi alanında yaşanan değişikliklere vereceği tepkileri ve hazırlıklarını, ekonomik büyüme stratejilerini, bilgi çağını, gelecek dünyamızı, etki yatırımlarını, kültürel mirasımızı ve tarımda yeni dengeleri konuşacağız. Değerli konuşmacılarımız katıldıkları oturumlarda geleceğe dair yaklaşımlarını bizlerle paylaşacaklar. Bu oturumların hemen hemen hepsinde bugünkü ekonomik durumu analiz ederek, Forumun ana temasında da belirtildiği gibi geleceğin sinyallerini birlikte yakalamaya çalışacağız. 1990’lı ve 2000’li yılların en önemli özelliği, “Büyük Moderasyon” denilen düşük enflasyon ve istikrarlı bir ekonomik büyüme dönemine girilmiş olmasıydı. “Büyük Moderasyon” dönemi boyunca, Çin, Rusya ve diğer yükselen piyasa ekonomileri dünya ekonomisine düşük maliyetli mallar, hizmetler, enerji ve emtialar sağlayarak entegre olmuşlardı. Bu ılımlı etkiler küreselleşen dünya algısını ön plana çıkarmıştı.  Bu dönemin limitlerine ulaşıldığının ilk sinyali 2008 küresel mali krizi ile geldi. Covid-19 durgunluğu sonrasında mevcut sistemde yapısal değişiklikler olacağı anlaşıldı” dedi.

YENİ BİR EKONOMİK KONJONKTÜR İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
2022 yılında küresel ölçekte yaşanan gelişmelerin etkilerini 2023’te göreceklerini söyleyen Özgener, yeni bir ekonomik konjonktürün dünyayı beklediğini kaydederek  “Pandemi durgunluğunu aşmak için yapılan mali ve parasal gevşeme sonucunda, enflasyonun bir yükselme sürecine gireceği tahmin ediliyordu.Gelinen noktada bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sert bir şekilde para politikalarını sıkılaştırmalarına ve yüksek faiz uygulamasına geçmelerine rağmen, Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkışı ve enerji ile gıda alanında başlayan arz sıkıntıları, enflasyonun kontrol altına alınmasını zorlaştırdı.Ancak yıl sonuna doğru, dünyadan toparlanma sinyallerini de almaya başladık. Amerika Birleşik Devletleri’nde Ekim ayı enflasyon verisi sürpriz bir şekilde beklentilerin altında geldi.  Yaşanan gelişmeler aynı zamanda, uluslararası ticaret ve tedarik zincirleri üzerinde de bir değişime yol açtı. Son iki yıllık süreç, savaşa bağlı gıda ve enerji güvenliğinin de gündeme gelişiyle, küreselleşmenin en önemli aracı olan tedarik zincirlerinin, daha fazla yerelleşme, çeşitlendirme ve siyasallaşma baskısında olacağını işaret ediyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin savaşın başından beri Rusya’ya uyguladıkları yaptırımlar dışında, artan ABD-Çin dış ticaret gerilimi ve kısıtlamalarının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekiyor.Önümüzdeki dönemde artık, tek bir tedarik süreci değil; farklı zamanlarda farklı tedarik yöntemlerinin denendiğini göreceğiz. Yeni bir ekonomik konjonktür ile karşı karşıyayız ve bu dönemde mevcut politikalarla işlerimizi aynı şekilde devam ettirmemizin mümkün olmayacağı anlaşılıyor” dedi.

HİNDİSTAN, ALMANYA VE JAPONYA’YI GERİDE BIRAKACAK
Özgener konuşmalarını şöyle sürdürdü:

“Önümüzdeki dönem, ekonomi politikalarının ve ticari tercihlerin yenilendiği bir süreçten geçmeye devam edeceğiz. Örneğin, S&P Global ve Morgan Stanley'e göre, dünyanın en büyük üçüncü ekonomisinin Hindistan olmasına birkaç sene kaldı. Tahmine göre Hindistan, Almanya ve Japonya’yı geride bırakacak. Ülkemizden örnek verecek olursak, dış ticaret kompozisyonumuzda değişimin yansımasını görüyoruz. En büyük ticaret partnerimiz hala Avrupa Birliği. En çok ithalat yaptığımız ülke olarak Rusya da birinciliği koruyor. Ancak en çok ihracat yaptığımız 5 ülke arasında artık Rusya’nın da yer aldığını görüyoruz. Yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Irak’a yönelik ihracatımızın 2022 yılında, 2020 ve 2021 yılının üzerinde olacağını görüyoruz

İZMİR DIŞ TİCARET FAZLASI VEREN BİR KENT
İzmir’in dış ticaret fazlası veren bir kent. Son zamanlarda Türkiye genelinde bozulan bu dengeye rağmen hala ithalattan fazla ihracat yapmamızı da anlamlı buluyorum. Bu üstünlüğümüzü sürdürülebilir bir konuma kavuşturabilmemiz için gelecek dönemde ihracata yönelik politikaları oluşturmak önem taşıyor.

İKLİM KRİZİ VE DÖNGÜSEL EKONOMİ
Eş zamanlı olarak sanayi devriminden itibaren kurulan düzenin, dünya ekosistemi üzerinde daha görünür ve hissedilir bir bozulmaya yol açtığını gözlemliyoruz.  Dünya nüfusu 2022 yılı içerisinde 8 milyarı aştı. Küresel Ayak İzi Ağı’na göre, insanlığın doğadan yıllık talebinin, doğanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olan “Dünya Limit Aşım Günü”, bu yıl 1 Ağustos’ta gerçekleşti. Böyle giderse, gelecekte yaşanabilecek bir dünyanın kalmaması tehlikesi var. Bugün, ekonomi, iklim ve güvenlik önceliklerinin bir arada hizalanması sonucunda, ibrenin insanlık ve gezegenimiz için daha iyi sistemler tasarlanmasından yana olduğu bir süreçteyiz.  Bu ortamda olgunlaşan döngüsel ekonomik düşünce, yenilenebilir girdilere öncelik vererek, ürünlerin kullanım ömrünü en üst düzeye çıkararak ve daha önce atık olarak kabul edilen malzemeleri yeniden kullanarak, kaynakların sınırlılığına karşı en önemli çözüm alternatifini sunuyor. Döngüsel ekonomi bu tasarımıyla onarıcı ve yenileyici bir sistem olarak ön plana çıktığı gibi giderek değişkenleşen iklim olaylarının neden olduğu küresel tedarik zinciri şoklarına karşı ülke direncini artırma kapasitesine de sahip” ifadelerini kullandı.

İzmir Ticaret Odası olarak ortaya koyduğumuz “Senin Atığın Benim Hammaddem” projemiz ile üyelerimiz arasında döngüsel ekonomi uygulamalarının yaygınlaştırılmasını ve kaynak verimliliğini artıracak endüstriyel simbiyoz ilişkilerinin kurulmasını amaçlıyoruz. Projemiz İzmir Kalkınma Ajansı ve UNDP işbirliğinde yürütülen “İzmir Endüstriyel Simbiyoz Projesi” ile eşgüdümlü ilerliyor. Sadece Odamızın değil İzmir’in önde gelen tüm kurumlarının bu projeye inancı ve desteği tam, çünkü İzmir’in çok sektörlü sanayi yapısının döngüsel ekonomi uygulamaları için oldukça elverişli olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar sanayicilerimizin katılımı ile 4 çalıştay gerçekleştirdik ve sadece 4 çalıştayda 1.000’e yakın potansiyel simbiyoz ilişkisi tespit ettik. Bu sayılar kentimizdeki artan farkındalık ile kısa sürede katlanarak artacak potansiyele sahip.

ENERJİ KRİZİ SONRASI ÇEVRECİ ENERJİ UYGULAMALARI ÖNEM KAZANDI
Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği enerji krizi de, daha sürdürülebilir ve güvenli bir enerji sistemine geçişi hızlandırma potansiyeli taşıyor. Enerji piyasaları ve politikaları, yalnızca kısa vadede değil gelecek on yıllarda da devam edecek şekilde değişime uğramaya başladı.

Uzun vadede, savaşın etkilerinden biri, gaz talebindeki hızlı büyüme döneminin kapanmış olması. Bu durum dünyamız için; daha temiz, daha uygun fiyatlı ve daha güvenli bir enerji sistemine doğru kesin bir dönüm noktası haline geldi. Çevre ve enerjiyle ilgili uygulamalar da içeren ABD Enflasyon Azaltma Yasası ve Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakat kapsamındaki Fit for 55 paketi ile REPowerEU’nun yanı sıra; Japonya'nın Yeşil Dönüşüm (GX) programı, Kore'nin enerji karışımında nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırma hedefi ve Çin'deki iddialı temiz enerji hedefleri dünyada enerji sistemindeki dönüşümü oldukça geniş bir zemine yayıyor. Oda olarak; rüzgar, güneş gibi alanlarda yapılan ve hızlanan çalışmaları dikkatle takip ediyor ve bu konuda yapılması gerekenleri hızla hayata geçirmeye çalışıyoruz.

İZMİR EKİPMAN ÜRETİMİ NOKTASINDA ÖNEMLİ BİR NOKTADA
Firmalarımızı enerji maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı yenilenebilir enerjiye iten zorunluluk, rüzgarın toplam elektrik üretimindeki payının ülkemiz genelinde yüzde 25 olmasına, İzmir’in rüzgar ekipmanı üretiminde dünyada 12., Avrupa’da 5. sıraya gelmesine, İzmir ve çevresinde ekipman üretimi konusunda geniş bir ekosistem ve tedarik zincirinin oluşmasına vesile oldu.

Bugün, elektrikli araba gibi hareket halindeki araçların şarj edilmesi için hidrojen üretimi konuşuluyor. Hidrojen üretiminde yüksek elektrik tüketimine ihtiyaç duyulmasından dolayı bir çözüm olarak daha ucuza üretim yapılmayı mümkün kılan deniz ortası RES’ler (Rüzgâr Enerji Santralleri) gündeme getiriliyor.  Kentimiz bu alanda yapılacak yatırımlara uygunluğuyla da ön plana çıkıyor.

YEŞİL DÖNÜŞÜME HAZIRLIK
Bu değişime açık döneme yanıt vermenin öncelikli yolunun; dijitalleşme, yenilikçilik, yaratıcılık ve forumda da sık sık konuşacağımız yeşil dönüşümden geçtiğini görüyoruz. Özellikle KOBİ’lerin inovasyon ve rekabet gücünün artırılması amacıyla dijitalleşme süreçlerine yönelik politikalar geliştirmeyi ve yeşil dönüşüme uyum sağlanmasına yönelik ortamı yaratmayı ana hedef olarak almalıyız.

Firmalarımızı yeşil dönüşüme hazırlamak için de İzmir Ticaret Odası olarak çalışmalarımıza başladık. Avrupa Birliği’nden Amerika Birleşik Devletleri’ne Çin’e Japonya’ya kadar yeşil politikaların gündeme alındığı bir dönemde firmalarımızın bu dönüşüme hazırlanmasına öncülük etmenin temel görevlerimiz arasında olduğunu düşünüyorum.

İklim değişikliğine karşı İzmir ekosisteminde KOBİ’lerin kırılganlıklarını belirlemek ve belirlenen riskler ve kırılganlıklar doğrultusunda sektörel yol haritaları hazırlamak amacıyla İzmir Kalkınma Ajansı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi iş birliğinde yürüttüğümüz “İzmir Sanayisinin Yeşil Mutabakata Hazırlık Seviyesinin Tespiti ve Alınacak Önlemler Araştırması”nın ilk etabı olan tekstil sektörü raporumuzu da tamamlamak üzereyiz.

TEKNOLOJİK KALKINMA VE MESLEK LİSELERİNİN ÖNEMİ
Türkiye ekonomisinin 10.000 dolar civarında sıkışıp kalan orta gelir tuzağından kurtulmasının öncelikli yolunun, teknolojik kalkınma olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum. Bu anlamda; STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) becerilerinin geliştirilmesi, ülkemizdeki temel bilimlere dair mevzuatın gözden geçirilmesi, ana sınıfından üniversiteye kadar girişimcilik, teknoloji, inovasyon alanlarında öne çıkan modellerin incelenmesi ve mesleki eğitim ile iş dünyası arasındaki bağın güçlenmesi için teknolojik altyapının desteklenmesi büyük önem taşıyor. Biz; İzmir Ekonomi Üniversitesi çatısı altında, bu ihtiyaçların karşılanması için tüm katkıyı koyuyoruz. Yakın gelecekte birçok işin, yerini robotlaşma ve otomasyona bırakacağı öngörülüyor. Bununla birlikte, yeni yetkinlik, donanım ve becerileri gerekli kılacak pek çok yeni iş alanın da ortaya çıkması bekleniyor. Bu minvalde; mesleki eğitim programlarımız da geleceğin ihtiyaçlarına göre kurgulamamız büyük önem taşıyor.

Dijital dönüşüme uyum sağlayabilmek için otomasyon ve yapay zekâyı kullanarak işlerinin hızını, kalitesini ve verimliliğini artırmanın, iş geliştirme çalışmalarını hızlandırmanın ve katılımcı öğrenme sistemiyle kendini geliştirebilen çalışanların, bu değişimin merkezinde olacakları öngörülüyor.

Bu anlayışla; Meslek Komitelerimizin, Meslek Liselerimiz ile dirsek temasında olmasını sağlamak, sektörlerimizin ve meslek liselerimizin karşılıklı ihtiyaç ve taleplerinin doğrudan bir iletişimle karşılanmasına aracılık etmek amacıyla İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün koordinasyonunda “sektör-okul eşlemesini” içeren bir projeyi başlatmaya hazırlanıyoruz.Bunun ilk pilot uygulamasını Deri, Konfeksiyon, Saraciye sektöründe denedik ve başarılı sonuçlar elde ettik.

Bu süreçte aynı zamanda, Ar-Ge harcamalarının milli gelirimize yaptığı katkının arttırılması, tasarım ve ar-ge merkezleri, teknopark, Ar-Ge personeli, patent, fikri mülkiyet hakları sayılarının çoğaltılmasının yanında niteliklerinin de gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

En önemlisi; dünya çapında teknoloji markalarımızın çoğalmasının ve yeni unicornların ortaya çıkmasının ülkemiz ve dolayısıyla kentimiz ekonomisine büyük katkı yapacağına inanıyorum. Kentimizde, ekonomiyi tüm yönleriyle ele alan ve gelenekselleşen organizasyonların düzenlenmesi büyük önem taşıyor.Bu durum, 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi ile Cumhuriyet’in ekonomi politikalarının oluşturulmasına ev sahipliği yapan İzmir’in köklü geleneğinin güçlendirilmesine de imkan tanıyor.

ESKİNAZİ: DÖNÜM NOKTASINDAYIZ
Konteyner, navlun fiyatları ile ilgili değerlendirmelerde bulunan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Koronavirüs pandemisi, Ukrayna ve Rusya arasında 10 aydır süren savaş, ekonomik belirsizlik, resesyon ihtimali, enerji krizi hepimizi bir dönüm noktasına getirdi.   Geçen yıl zirveye ulaşan navlun fiyatları şu anki enflasyonist eğilimin aslında öncü bir göstergesiydi. Pandemi başladıktan sonra nakliye maliyetleri katlanarak arttı. Dünya genelindeki tedarik sorunları ve navlun maliyetleri de enflasyon üzerinde baskı oluşturdu. IMF’nin bir raporuna göre son 30 yılda 143 ülkeden aldığı verilere göre navlun maliyetleri iki katına çıktığında enflasyon yaklaşık yüzde 0,7 arttı. Navlun fiyatlarının zirve yapmasından yaklaşık bir yıl sonra enflasyon en yüksek seviyeye ulaşıyor ve bu durum bir buçuk sene kadar sürüyor. Konteyner navlun fiyatları şu an 2020 seviyelerine geriledi, bazı rotalarda yüzde 70'e kadar düştü.Bu global enflasyon için iyi bir haber. Neredeyse son bir yıldır dünyanın her yerinde gıda enflasyonu genel enflasyonun çok üzerinde artıyor. Ama alım gücü en çok ülkemizi derinden etkiliyor.  Türkiye'de enflasyon sadece gelişmiş ülkelerin değil dünya ortalamasının da 10 kat üzerinde... En son verilere göre Kasım ayında yıllık bazda yüzde 84.3 bandındayız. IMF'nin 2023 yılı Avrupa ülkeleri enflasyon projeksiyonuna baktığımızda Türkiye için yüzde 51,2 öngörüsü var.Gelişmiş ülkelerde enflasyon yüzde 5'i aştığında onu tekrar yüzde 2'ye geri getirmek için ortalama 10 yıl gerekiyor.” İfadelerini kullandı.

HER GELEN ZAM ENFLASYONU TETİKLİYOR
Asgari ücret artışının enflasyonu tetiklediğini ifade eden Eskinazi, “Ekonominin büyümesi, asgari ücretin artması elbette ki olumlu… Ancak her gelen zam enflasyonu tetikliyor, bu basit denklem enflasyon sarmalı değil mi? Ya da enflasyonla gelen büyüme sürdürülebilir nitelikli bir büyüme mi? Kriz öncesi Türkiye, gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) sadece yüzde 1,13’ünü Ar-Ge'ye yatırıyordu. Sormak istiyorum; Böyle bir ortamda Ar-Ge, inovasyon, katma değer olur mu? Almanya GSYİH'sinin yüzde 3,17'sini, Japonya yüzde 3,28'ini, İsveç yüzde 3,39'unu, Kore ise yüzde 4,53'ünü Ar-Ge'ye ayırıyor.Kasım ayında dört büyük zirveye tanıklık ettik. G20, ASEAN toplantısı, APEC forumu ve COP27… Hepsinde iş birliği ve dayanışma vurgusu vardı, G20 Sonuç Bildirgesi’nde denildiği gibi; “Bugünün çağı “savaş” olmamalı.” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE 30 YIL GERİ GİTMEYİ HAK ETMİYOR
“Türkiye’nin gündeminde ekonomik kriz olmamalı” diyen Eskinazi konuşmalarına şöyle devam etti:

 “2023 İklim Değişikliği Performansı Endeksi'nde 6 basamak gerileyerek 47’inci sırada yer alan ülkemiz, COP27’de güncel Ulusal Katkı Beyanı'nı açıkladı. Sürdürülebilirliğe bu kadar yatırım yapmışken, önümüzde sınırda karbon vergisi gibi birçok yeni düzenleme bizi beklerken iklim/çevre kararlılığımızdan taviz mi vereceğiz? Yüksek kapasitemizle, üretim kalitemizle, dünyanın önde gelen markalarıyla uzun yıllar çalışmanın tecrübesiyle, lojistik olarak yakın konumumuzla dünyanın en kilit tedarikçi ülkelerinden biriyiz. Bugün önümüzdeki yeni yüzyılı şekillendirmeye doğru giderken emin olun Türkiye 30 yıl geriye gitmeyi değil, daha iyisini hak ediyor”

 
Karşıyaka'nın hedefi galibiyet!
 
Bayındır'da uyuşturucu tacirleri yakalandı!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Ticaret Bakanlığı'ndan güvenli ürün uyarısı!
Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan broşürde, satışa sunulacak ürünlerin ...
TÜRK-İŞ'ten asgari ücret açıklaması: İçimize sinmeyen bir rakam olursa imzalamayız!
Türk-İş Genel Sektereri Kavlak asgari ücret görüşmelerine ilişkin açıklama ...
Kasapların başkanı ‘peynir bile bizi solladı’ dedi… Ete zam kapıda!
İzmir Kasaplar Odası Başkanı Melih Şenkara, artan maliyetler sebebiyle ...
 
6’ncı büyük zirve başladı… Ekonominin kalbi İzmir’de atıyor!
Bu yıl 6’ncısı düzenlenen Ege Ekonomik Forum, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde, ...
Evrakların kaçırıldığı iddia edilmişti... Birlik'te yönetime el kondu!
İzmir İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nde Denetleme Kurulu ...
DİSK’ten TÜRK-İŞ'in ‘7 bin 785 TL’ önerisine tepki: Keşke okumaz olaydım!
Türk İş Genel Başkanı Ergun Atalay’ın asgari ücret için açıkladığı 7 bin ...
 
Sessiz zam… Süt lüks mü oluyor?
Süt ve süt ürünlerine art arda gelen zamlarla ilgili konuşan Tire Süt ...
TÜİK açıkladı: Eğitim harcamalarında büyük artış!
Eğitim harcamaları, geçen yıl 2020'ye kıyasla yüzde 27,1 artarak 344 milyar ...
Kilosu 100 lira... Hindi fiyatları 2 kat arttı!
Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde hindi yetiştiriciliği yapan Muzaffer Çetin, ...
 
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva