Gönülsüz adaylik: 10.5 milyardan 4.5 milyarlik bütçeye…

Abone Ol
Yerel seçim rüzgarları hayatımıza doğru esmeye başladı.
Türkiye'nin kuşkusuz en heyecanlı yarışlarından biri İzmir'de sahne alacak.
İddialı kaptanlar belli oldu.
Yarış, Başkan Aziz Kocaoğlu ile Bakan Binali Yıldırım arasında geçecek.
İzmirliler heyecanlı mı, henüz pek öyle görünmüyor.
Gezi olayları, AKP'nin baskıcı politikalarına oluşan tavır, İzmir genelinin Cumhuriyetçi ve laik duruşu, antidemokratik gördüğü yaklaşımlara verdiği tepkilerle Bakan Yıldırım'ın işi zor gibi...
Merakla beklenen daha çok skor tablosu.
2009 Ve 2011 seçimlerinde AKP-CHP arasında oluşan makasın ne kadar kapanabileceği.
Biz İzmirliler kadar bu tabloyu heyecanla bekleyen biri var.
Kuşkusuz Başbakan…
Bugüne kadar İzmir'e atabileceği en sıkı seçim okunu attı, yaklaşık üç ay sonra hedefi vuracak mı, bekliyor.
Tabii zor, o da biliyor…
**
Gönülsüzlüğü, adaylığı açıklandığı dakikalarda dahi yüzünden okunan Bakan Yıldırım'ı, Başbakan neden ısrarla aday yaptı...
Ya da şöyle soralım, bir avcı, hedefi vuramayacağını bilse de bu kadar iddialı atışı neden yapar?
Üstelik seçim sonunda olası 'Bu isimle de kazanamadı. AKP'nin İzmir'le artık iddiası olmaz'' algısını pekiştirebileceği bir riski niye alır?
İlk akla gelen neden, 2009 yerel seçimlerinde CHP'ye karşı aldığı yüzde 24.5'luk farkı azaltmak.
Hatırlayalım bu seçimlerde Aziz Kocaoğlu yüzde 56.15 oranında oy alırken, AKP'nin iddiasız adayı Taha Akyol yüzde 30.7 oy alabildi.
2011 genel seçimlerinde ise AKP, CHP'yle arasındaki makas yüzde 7'ye kadar indiğine göre iddialı bir adayla daha çok yol alabilecektir.
**
Ancak 'iddialı adayın' bu kadar 'gönülsüz' olmasında mesele elbette başka. Yıldırım'ın adaylığı Başbakan için 'Başarı benimdir' diyen avcının üstünlük hissidir.
Bu adaylık, Bakanlığı süresince sürekli övgüler alan, icraatları Türkiye'nin gelişen yüzü olarak gösterilen Yıldırım'a, 'Başarının nedeni benim, gerçekten başarılıysan İzmir'i al, görelim' demektir.
***
Bakan Yıldırım'ın öncelikli mutsuzluğunun, Başbakan'ın bu 'güç' rövanşına yanıt verememekten kaynaklandığını görmek zor değil.
Ayrıca haklı nedenleri de var.
Başında olduğu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın 2013 bütçesi 10 milyar 690 milyon 599 bin lira.
Üstelik yatırımcı Bakanlık olduğu için bu rakamın yaklaşık yüzde 80'i yatırımlara ayrılıyor.
Türkiye'nin en büyük yatırımcı Bakanlığında geçen 11 yıldan sonra şimdi İzmir ya da başka deyişle, ancak yatırım oranları gözetildiğinde beşte birlik bir bütçenin başına geçmek elbette içaçıcı değil..
Tamam AKP'nin kuralları gereği bir kez daha bakan olamayacak lakin bu şanla yaşamak varken, şimdi siyasi hayatını İzmir başarısızlığı ile tamamlama riski haliyle mutsuz ediyor.
**
Bir de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bakalım. 2013 yılı bütçesi 2 milyar 298 milyon TL..
İZSU, ESHOT ve bağlı şirketlerle bu rakam yaklaşık 4.5 milyar TL'yi aşıyor. Bütçede büyük paylar genel giderlere harcanıyor.
Ancak burası çok önemli; yatırım miktarı 1.5 milyar TL'yi zor buluyor.
Yaklaşık 8 milyar liralık bir yatırım gücünün yanında bu rakam bile Bakan Yıldırım 'ın gönülsüzlüğünü açıklamaya elbette yeter.
**
Büyük düşünüp, büyük projelere imza atmakla tanınan Bakan Yıldırım, bu bütçeyle ancak büyük borçlanmalara imza atabilir . İşin içinden yalnızca devlet desteği ile çıkabilir.
Gelelim biz kentimize, İzmirimize…
Üç ay başımızın döneceği kesin.
Konak Meydanı'ndaki güvercinlere döneceğiz. Üzerimize projeler yağacak, vaatler etrafımıza saçılacak.
İnciraltı - Bostanlı arası tünelin, denizen ortasına yapılacak adanın hayallerini kuracağız. Yine kimbilir nerelere kaç AVM dikilecek!...
**
Kentin merkezinde trafikte sıkışıp kaldığımızı, kent merkezine uzak birçok ilçenin bozuk yollarından geçtiğimizi, çocuklarımızı okullara hala eşeklerle taşıdığımızı, semtlerin çoğunda yeşil alanlara hasret kaldığımızı, bir elin serçe parmağı kadar sahip olduğumuz sanat galerilerini, ancak kent merkezinde sahip olabildiğimiz tek meydanı unutup, büyük, dev projelerin peşine takılacağız.
Üç ay sürecek yeni rüyalara hazır olun!