Tüm dünyada ve ülkemizde politikanın zaman zaman yozlaştığı ve bu yozlaşmanın çürümeye dönüştüğü bir gerçek. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında dünyanın tanıdığı karizmatik liderlere tanık olduk. Abdülnasır’dan Tito’ya, Nehru’dan Dö Gol’e uzanan yelpazedeki isimler merakla izleniyordu. İki kutuplu dünyanınkümeleştiğiNATO ve VARŞOVA Paktları bağlantısız ülkelerin başkanlarını öne çıkarmıştı. Soğuk savaş sona erince boşluğu insanlığın baş belası neoliberalizm doldurdu. Bu kez faşist diktatör Pinoşe, Reagan, Margaret Teçır ve Özal sahne aldılar. Şimdi Tramp’a, Makron’a, Zelenski’ye, Putin’e ve onların ne yapacaklarına bakıyoruz. Türkiye’de ise eskilerin deyimiyle “Kath-ı rical” yani devlet adamı kıtlığı apaçık ortada.Ayrıca tüm dünya halkları için söz konusu bir gerçek var. Ekonomiden eğitim ve kültüre, sağlıktan teknolojiye çok nitelikli kadroların bulunduğu ülkelerin başına nasıl da niteliksiz ve çapsız insanlar gelebiliyor? Henüz bu sorunun yanıtı bulanamadı!
Bin bir sorunla boğuşan ülkemizde her şeyden önce donanımlı siyaset adamlarına gereksinim var. Şu anda birinci parti durumundaki CHP bir yenilenme ve değişim çabası içinde… Partinin gençlik kollarından gelen bir siyasetçi olarak düşünce ve önerilerimi yazmayı, moda deyimle durumdan vazife çıkarmayı bir görev sayıyorum. Baştan başlayalım. Parti kadrolarında gençlerin ve kadınların öne çıkması gerekiyor mu? Buna vereceğim yanıt tek cümleyle şudur: Yetmez ama evet! Parti gençleşmeli elbette; ama futbol takımı kurmuyoruz. Kadınlar çoğalmalı kesinlikle. Hatta her organda yüzde elli, yüzde elli fermuar sistemi uygulanmalı; yani iki cins eşitlenmeli!Ancak, kadınlardan televizyon dizilerine oyuncu aramıyoruz! Gençler ve kadınlar parti kadrolarına egemen olmalıdır; tek koşulla: donanımlı olmakla! Donanımlı genç ve kadınlar ilerleyen yıllarda birikim ve deneyim sahibi olacak, partisine ve ülkesine hizmet edecektir. Uzun süren siyaset yaşamımda gördüğüm acı gerçek, çok yöneticinin siyaset yaparken gazete kültürü ile yetindiğidir. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Partinin en tepesindeki kişiye vilayetin adı Sakarya olduğu için Sakarya Muharebesinin Adapazarı’nda yapıldığını, Lefter’in iyi bir kaleci olduğunu söyletir!O zaman ne okumalı? Hangi eserlerden yararlanmalı? Bu soruların yanıtını vermeye çalışacağım.
Öncelikle Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam’dan başlayarak, Enver Paşa, Tek Adam, İkinci Adam ve Menderes’in Dramı dizisini okumalarını öneriyorum. Böylece 19. Yüzyıl sonundan 20. Yüzyıl ortalarına uzanan gelişmeleri öğrenme olanağı doğacak, ayrıca bu tarihi kişiler üzerinde değerlendirme yapılabilecektir.
Jön Türkler ve İttihat Terakki bilinmeden CHP ve Demokrat Parti’yi hatta TKP tarihini özümsemek olası değildir! Bu nedenle SODEP ve SHP’de önemli görevler alan üstat Tevfik Çavdar’ın Talat Paşa’sıile Türkiye’nin Demokrasi Tarihi eserlerini okumak gerekiyor. Bunlara değerli tarihçi Sina Akşin’in Jön Türkler ve İttihat ve Terakki eserini ilave etmek lâzım. Yakında yitirdiğimiz Mete Tuncay’ın bir klasik haline gelen Türkiye’de Sol Akımlar kitabını da ayrı bir önem taşıyor.
Cem Eroğul’un Demokrat Parti eserini, Prof. Hakkı Uyar’ın CHP tarihi üzerine eserlerini, Alev Coşkun’un Atatürk ve İnönü üzerine yazdığı eserleri, 12 Eylül öncesi CHP ve sol kanat üzerinde bilgiler içeren Filmi Geriye Sarınca kitabımı da okumak ayrı bir kazanım olacaktır. Meraklılar için CHP üzerine iz bırakan kişilerin anılarını değerlendirmenin yararlı olduğunu söyleyebilirim. Burada Prof. Nur Serter’in Işığı Kim Söndürdü adlı eserini önemle vurguluyorum.
Hemen ilave edeyim. Bunlar yeterli mi? Elbette hayır! Ben ülkemizin dünden bugüne uzanan dönemlerini öğrenmenin temel bir gereklilik olduğuna inandığım için bu önerilerde bulunuyorum. Yeni kadrolar bu temelin üstünde uzmanlıklarına göre, eğitim, kültür, sağlık, uluslararası ilişkiler, ekonomi, tarım ve hayvancılık, iletişim gibi dallarda kendilerini geliştirecek, partiye zenginlik katacaklardır.Bunları gerçekleştirirken örgütle emme basma tulumba örneği sıkı ilişki içinde bulunmak da parti yaşamının olmazsa olmazıdır. Ana kademe, gençlik ve kadın kollarındaki eğitim programları da buna göre düzenlenmelidir.
Yukarıda yazdıklarımı gerçekleştirmek kolay mı? Eğer severek ve isteyerek siyasete girdiyseniz kolaydır. Ama siyaseti bir unvan sahibi olmak ve bir yerlere gelmek için yapıyorsanız; önceliğiniz buysa, yarından tezi yok bırakın ve kendi yolunuza gidin! Aksi halde hem partinize hem ülkenize hem de kendinize kötülük edersiniz!
Not: Bundan önceki yazımda önemli tarih hataları olmuştur. Düzeltir, okurlarımdan özür dilerim.
1 Mart 2004 yerine 1 Mart 2003,14 ve 28 Mayıs 2003 yerine 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihleri geçerli olacaktır.