Berivan KAYA/EGEDESONSÖZ- Türkiye Varlık Fonu’nda bulunan İzmir Limanı’nın özelleştirilmesi tartışmaları sürüyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun yabancı ortaklı Türk firmalarla görüşmeler yaptığını açıklamasının ardından, limanı devralmak isteyen dört yerli şirketin talip olduğu ortaya çıkmıştı.
İzmir Limanı’nın özelleştirilmemesi gerektiğine dikkat çeken, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Mustafa Bilici, “İzmir Alsancak Limanı kesinlikle özelleştirilmemelidir. Burası sadece bir ticaret alanı ya da gelir kalemi değil; İzmir’i liman kenti yapan, kentin hafızasını, kimliğini ve stratejik konumunu taşıyan bir kamu varlığıdır. Stratejik limanlar, kısa vadeli gelir uğruna elden çıkarılacak değil, planlı kamusal yatırımlarla güçlendirilecek altyapılardır” dedi.
DENİZ BAĞI KAR MANTIĞINA TERK EDİLMESİN
İzmir’in deniz bağının kar mantığına terk edilmemesi gerektiğine dikkat çeken İzmir Milletvekili Mustafa Bilici, “Özelleştirme demek, İzmir’in denizle bağının, kamu yararı yerine kâr mantığına terk edilmesi demektir. Buna karşıyız. Mevcut tabloya baktığımızda, özelleştirmeden İzmir’in değil, en fazla belli sermaye gruplarının kazançlı çıkacağını görüyoruz. Bugüne kadar Türkiye’de yapılan özelleştirmelerin büyük bir kısmı, halka ucuz hizmet, kente daha fazla yatırım getirmedi; tam tersine fiyat artışları, istihdam güvencesizliği ve kamu denetiminin zayıflamasıyla sonuçlandı. İzmir Alsancak Limanı’nın da aynı kaderi paylaşması riski ortadadır. Liman, doğru planlama ve güçlü kamu yatırımlarıyla İzmir’in ihracatını, sanayisini, turizmini destekleyecek bir kaldıraç olabilir. Ama özelleştirme, limanı kent ekonomisinin hizmetkârı olmaktan çıkarıp, sadece kar maksimizasyonu hedefleyen bir ticari işletmeye dönüştürme riski taşır. Bu da İzmir’e katkı değil, uzun vadede kayıp getirir” dedi.
İZMİR ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRÜYOR
2025 Yatırım Programı’ndaki 278 milyon TL’lik modernizasyon bütçesinin sembolik bir rakam olduğuna dikkat çeken Mustafa Bilici, “278 milyon TL, bugünün yatırım maliyetleri, döviz kuru ve limanın ihtiyaçları düşünüldüğünde kesinlikle yeterli bir kaynak değildir; daha çok sembolik bir rakamdır. Alsancak Limanı’nın altyapı, derinlik, rıhtım, vinç ve dijitalleşme yatırımları, demiryolu bağlantıları, depolama ve lojistik alanları, çevresel iyileştirme ve “yeşil liman” dönüşümü gibi pek çok kalemde ciddi kaynak ihtiyacı vardır. İzmir, Ege Bölgesi’nin en büyük ihracat merkezi olmasına rağmen uzun süredir genel bütçeden hak ettiği ölçüde pay alamamaktadır. Bu adaletsiz tablo, Alsancak Limanı’na ayrılan kaynakta da kendini gösteriyor. İzmir’in vergisi, emeği, ürettiği katma değer ortada; ama yatırım söz konusu olduğunda İzmir yine üvey evlat muamelesi görüyor. Bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
STRATEJİK VARLIKLAR BELLİ SERMAYE GRUPLARINA DEVREDİLİYOR
Limanın özelleştirilmesi için özellikle atıl bırakıldığı iddialarına yönelik açıklamalarda bulunan Bilici, “Bunu defalarca yaşadık. Önce kamu kuruluşları yıllarca yatırım yapılmayarak, kapasitesi düşürülerek, bürokrasiyle tıkanarak “kar etmiyor”, “çalıştıramıyoruz” algısına mahkum ediliyor. Ardından da “bakın zarar ediyor, mecburen satıyoruz” denilerek stratejik varlıklar belli sermaye gruplarına devrediliyor. Alsancak Limanı’nda da son yıllarda kapasite kullanımındaki ciddi düşüş, altyapı ve derinlik sorunlarının kronik hale gelmesi, konteyner taşımacılığında rekabet gücünün zayıflaması ve bölgesel planlamadaki eksiklikler bu şüpheleri güçlendiriyor. Elbette bu süreç tüm boyutlarıyla şeffaf biçimde incelenmeli, varsa ihmali ya da kastı olanlardan hesap sorulmalıdır. Kamu varlıklarının bilinçli biçimde değersizleştirilip özelleştirmeye hazırlanması kabul edilemez” dedi.
İZMİR DENİZ TİCARETİNDE GERİYE DÜŞTÜ
Alsancak Limanı’nın Türkiye’nin en köklü ve stratejik limanlarından biri olduğuna dikkat çeken Mustafa Bilici, “Buna rağmen son yıllarda kapasite kullanımındaki gerileme, İzmir’in deniz ticaretinde geri düşmesine yol açmaktadır. Lojistik maliyetlerin yüksekliği, ihracat–ithalat işlemlerinde yaşanan bürokratik engeller ve limanın düşük verimle çalışması, hem İzmir ekonomisini hem de ülke ekonomisini zayıflatmaktadır. Oysa doğru bir kamu politikasıyla; Limanın derinliği ve rıhtımları uluslararası standartlara uygun biçimde güçlendirilebilir. Demiryolu ve kara yolu bağlantıları iyileştirilerek Ege’nin ihracat yükü daha hızlı ve ucuz taşınabilir. Konteyner ve kruvaziyer taşımacılığı birlikte planlanarak hem ticaret hem turizm canlandırılabilir. “Yeşil liman” anlayışıyla çevre dostu, karbon ayak izi düşük bir altyapı kurulabilir” dedi.
RANT PROJELERİYLE PARÇALANACAK BİR ARSA DEĞİL!
Bilici açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi;
“Biz Alsancak Limanı’na ilişkin hem Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’na hem de Ticaret Bakanı’na soru önergeleri verdik; fakat henüz bu sorularımıza yanıt alamadık. Buna rağmen yılmayacağız. Limanın kamuda kalması, şeffaf ve planlı yatırımlarla modernize edilmesi ve yönetimine yerel yönetimlerin, meslek odalarının, sendikaların ve İzmir kamuoyunun daha fazla katılım sağlaması için mücadeleyi sürdüreceğiz. Alsancak Limanı, rant projeleriyle parçalanacak bir arsa değil; İzmir’in geleceğini taşıyan stratejik bir limandır. Bu liman İzmir’indir ve İzmir’in kalması için İzmir’in ve İzmirlilerin çıkarları doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz.”