Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ – Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yatırım Zirvesi’nin dördüncüsünü gerçekleştirdi. Savunma Sanayi ve Havacılık konusunun ana tema olarak kullanıldığı zirveye iş dünyasının önemli isimleri katıldı.
ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, açılış konuşmasını yaparak, “Gönüllü bir iş dünyası sivil toplum kuruluşu olarak, tüm faaliyetlerimizi ülkemizin gelişmişlik düzeyini ve rekabet gücünü artırma hedefiyle gerçekleştiriyoruz. ESİAD Yatırım Zirvesi, bu anlayışımızın ve 33 yıla dayanan birikim ve tecrübemizin bir ürünü. Bugün içinde bulunduğumuz dünyada, krizler, bölgesel çatışmalar ve fırsatlar, yarattıkları küresel etkilerle ölçülüyor ve önem kazanıyor. Yerel ve bölgesel hedefler yerine tek bir ölçek var, o da küresel boyut” dedi.
‘ÇOK EKSENLİ DÜNYAYA EVRİLİYORUZ’
Zorlu, dünya ekonomisi ve gündemine dair yorumlarını dile getirerek, “Çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçişin ardından, çok eksenli bir dünyaya evriliyoruz. Amerika-Avrupa-Avrasya eksenlerinde beklenmeyen fay değişimleri yaşanıyor. Kısa ve orta vadeli belirsizlikler içinde ülkeler ve iş dünyası; gündemlerini, stratejilerini belirlemeye çalışıyor. Küresel ekonomik düzen, Trump politikalarıyla yeniden şekillenirken, Çin’in engellenemeyen yükselişi diğer bir faktör olarak öne çıkıyor. Amerika’nın Neo-korumacı yaklaşımı sadece ekonomi ve ticarete değil, savunma alanına da damgasını vuruyor. Avrupa’nın; ABD, Çin ve Rusya karşısında ev ödevlerini nasıl yerine getireceği merakla izleniyor. Bu tabloda, Türkiye; Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika arasında bir istikrar unsuru. Bunda, ekonomik gücü ve savunma kapasitesi belirleyici rol oynuyor” dedi.
‘YENİ PAZARLARA AÇILMAK ZORUNDAYIZ’
‘Çok eksenli dünyada’ Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmaya yönelik yapılabileceklere değinen Zorlu, “Uluslararası rekabet gücümüzü artırmak için yeni projeler geliştirmek ve yeni pazarlara açılmak zorundayız. Bu yolda finansmana erişim ve öngörülebilirlik başlıca sorunlarımız. ESİAD Yatırım Zirvesi’ni başlatmamızdaki temel motivasyon, iş dünyamızın uzun süredir dile getirdiği bu boşluğu doldurmaktı: Yatırım ile finansmanı aynı masada buluşturmak” ifadelerini kullandı.
‘ZİRVEMİZ SADECE FİNANSMAN MODELLERİNİ TARTIŞAN BİR BULUŞMA DEĞİL’
ESİAD Yatırım Zirvesi’nin önemine vurgu yapan Zorlu, “Dört yılda gördük ki, ESİAD Yatırım Zirvesi sadece finansman modellerini tartışan bir buluşma değil, aynı zamanda iş dünyasının vizyonunu genişleten bir öğrenme ve etkileşim platformu haline geldi. İkinci Zirvemizden itibaren ekonomimize yön veren sektörlere özel bir alan açmaya başladık. Gayrımenkul ve inşaat yatırımlarının ardından geçtiğimiz yıl sadece İzmir ve Bölgemiz için değil, Türkiye ekonomisinin büyümesinde dönüştürücü ve çarpan etkisiyle otomotiv ve elektrikli araç yatırımlarını ele aldık” dedi.
‘SAVUNMA VE HAVACILIĞI KONUŞMAK GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİNİ KONUŞMAK DEMEK’
Zirvenin bu yıl neden savunma ve havacılık sanayi temelli olduğunu anlatan Zorlu, “Bu yılki Zirvemizin ana temasını ise, tüm dünyada giderek artan öneme sahip, savunma ve havacılık sanayii olarak belirledik. Bu konu, sadece bir güvenlik meselesi değil, ülkelerin siyasi ve ekonomik gücü bakımından stratejik bir sektör. Özünde, yüksek teknolojiye, ileri mühendisliğe ve yoğun Ar-Ge’ye dayanıyor. Malzeme biliminden yapay zekaya, yazılımdan siber güvenliğe kadar pek çok alanı içinde barındırıyor. Pek çok sektöre yayılma ve dokunma etkisine sahip. Kısaca ifade etmek gerekirse, savunma ve havacılığı konuşmak, geleceğin teknolojilerini konuşmak anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
‘SAVUNMA HARCAMALARI 2024’TE REKOR KIRDI’
Dünya ve Türkiye’deki savunma harcamalarına ve yatırımlarına dikkat çeken Zorlu, “Küresel gelişmeler, sıcak savaşlar, bölgesel gerilimler ve yeni güvenlik tehditleri, ülkeleri savunma yatırımlarını artırmaya zorluyor. 2024 yılında dünya savunma harcamaları 2.72 trilyon dolar ile rekor kırdı. Trump’ın baskısıyla NATO liderlerinin, 2035 yılına kadar savunma harcamalarını artırma konusunda anlaşmaları, uluslararası gündeme damgasını vurdu. Bu çerçevede, Avrupa Birliği 150 milyar avroluk savunma planını resmen başlattı. Türkiye ise, dünyanın en çok savunma harcaması yapan 17.ülkesi. Geçtiğimiz yıl savunma ve güvenlik harcamaları 25 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 2028’e kadar 49 milyar dolara çıkması planlanıyor” diye konuştu.
‘İZMİR HAVACILIKTA GÜÇLÜ BİR POTANSİYELE SAHİP’
Savunma ve havacılık sanayinin İzmir’deki potansiyeline değinen Zorlu, “Zirvemizin ana teması İzmir ve Bölgemiz açısından ayrı bir anlam taşıyor. Şehrimiz sanayi ve lojistik alanında güçlü merkezlerden biri. Organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, üniversiteler ve teknoparklar, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Ar-Ge kapasitesi, yetişmiş insan kaynağı ile savunma ve havacılık eko-sisteminde güçlü bir potansiyele sahip. Bu konu, yalnızca büyük şirketlerin değil aynı zamanda KOBİ’lerin, start-up’ların ve yan sanayiinin de değer zincirine katılabildiği bir alan açıyor. Öte yandan savunma yatırımlarının sürdürülebilirliği, farklı coğrafyalardaki kümelenmelerden geçiyor. Dolayısıyla, biz bu temayla hem küresel gelişmeleri iş dünyasının gündemine taşımak, hem de Bölgemizin bu alanda nasıl daha güçlü bir oyuncu olabileceğini göstermek istiyoruz” dedi.
‘YÜKSEK TEKNOLOJİLİ BİR SANAYİYE GEÇİLMESİ ŞART’
Türkiye’deki ekonomik koşullar üzerinden değerlendirmelerde bulunan Zorlu, “Zirvemizin ana omurgasını ise, her yıl olduğu gibi birleşme ve satın almalar, sermaye piyasası işlemleri, halka arz ve alternatif finansman imkanları oluşturuyor. Birleşme ve satın almalar 2024’de hem Türkiye’de hem dünyada aynı eğilimi gösterdi. İşlem adedi azalırken işlem hacminde kayda değer bir artış oldu. Ülkemizde toplam işlem hacmi 10 milyar doları geçti. Halka arzlarda ise bir azalma meydana geldi. 2024 yılında halka arz hacmi, yüzde 25 azaldı. Halka arz olan şirket sayısı 34 oldu. Pek çok şirketin halka arz için sırada olması ise, piyasalar için umut verici. Ülkemizdeki ekonomik duruma baktığımızda, enflasyonist bir ortamda, şirketlerin finansmana erişim ve yüksek maliyetlerle mücadelesi sürüyor. Türkiye’ye doğrudan yatırımları çekebilmek, ekonomi, sanayi, rekabet gücü ve gelişmişlik endekslerini istenen seviyelere çıkarabilmek için güven ve öngörülebilirlik kaçınılmaz. Öte yandan küresel rekabet gücünü artırmada yüksek teknolojiye ve katma değerli üretime dayanan bir sanayiye geçilmesi ve firma ölçeklerinin büyütülmesi şart. Bu anlamda Yatırım Zirvesinin sanayicilerimize farklı açılımlar getireceğine, sektörler arası etkileşim yaratacağına, teknolojiyle birlikte sektörel geçişkenliğe zemin oluşturacağına inanıyoruz” diye konuştu.
ÇİZGEL: KIBRIS HAREKATI İLE BAŞKASININ ELİYLE SAVUNMA SANAYİ YAPILAMAYACAĞI GÖRÜLDÜ
Kürsüye çıkan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı Sanayileşme Daire Başkanı Murat Çizgel, savunma ve havacılık sanayine dair önemli açıklamalarda bulundu. Çizgel, yerli ve milli savunma sanayinin önemine vurgu yaparak, “Bizler sanayisi güçlü olan illerde savunma sanayiye entegrasyonu için görüşmeler yapıyoruz. Sanayimiz son 20 yılda çok farklı bir şekilde şaha kalktı. En önemli değerlerden biri oldu. Bu değer bütün dünya tarafından izleniyor ve görülüyor. Başkasının eliyle savunmamızı kuvvetlendirmemizin mümkün olmadığı 1974 Kıbrıs Harekatı ile görüldü. Vakıf şirketlerimiz kuruldu. Bu şirketlere yol göstermek için Savunma Sanayi Başkanlığı kuruldu. Süreç içerisinde 2004 yılında bir noktaya gelince yerli yapmak istedik. Büyük bir siyasi irade ile kendimiz yapmaya başladık. Öncesinde 30 yıllık eğitim buna zemin hazırladı” dedi.
‘YERLİ ÜRETİM YAPINCA ÜST VE ALT SİSTEMLERİNİ DE YERLİ YAPMAMIZ GEREKİYOR’
Savunma sanayinde yerlilik oranlarından bahseden Çizgel, “Yerlilik oranından bahsediyoruz. Olmazsa olmaz bir olgu olarak karşımıza çıktı. Motorunu vermeyeyim, elektronik kartını vermeyeyim dedi yabancı satıcılar biz yerli ve milli sanayiye geçince. Yerli yapmak deyince üst ve alt sistem bileşenlerini de yerli yapmamız gerekiyor. Bugün yaptıklarımızı yüzde 80 yerlilik oranı olarak ifade ediyoruz. Yurtiçinde yapabildiğimiz bir ürününün ne kadar yurtiçinde kaldığını gösteriyor. Tam bağımsız savunma sanayi vizyonu ile emin adımlarla ilerliyoruz. Sahada olan birçok ürünü yerleştirdik ya da programları başlattık. Biz gerçekten yerli ve milli bir savunma sanayiyiz. Biz yerli savunma sanayi olunca küresel alanda rekabetçilerimiz var. 50 yıl sonra da yerli ve milli olmak için sürdürülebilirlik kavramı çıkıyor. Savunma sanayi ülkemizin bekası için çok kıymetli. Sürdürülebilir olması için pragmatik yaklaşımlarla teşvik edilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘SAVUNMA SANAYİNDE ONBİNLERCE KONFİGÜRASYON ÜRÜNÜ VAR’
Yerli sanayici ile entegrasyonun önemine dikkat çeken Çizgel, “Savunma sanayinin içinde on binlerce konfigürasyon ürünü var. Ürünü buradan attım karşıdan çıktı olmuyor. Birçok farklı disiplin ve teknoloji içinde yapıyorsunuz. Yerlileşme sürecinde bir ekosistem oluşturduk. Diğer sanayicilerimizin entegrasyonu ile alt sistem bileşimlerinin de yerli olmasını istiyoruz. Cıvatasından, motorun bir parçasına kadar çok farklı alanlarda kendi sanayicimizin kuvveti ile sistem entegrasyonunu birleştirerek gerçekleştiriyoruz” dedi.
‘BURADA YENİ İŞ ANLAŞMALARI YAPACAĞIZ’
İzmir sanayicisi ile ortak çalıştıklarını ve bu sayının artabileceğini dile getiren Çizgel, “Ne kadar geniş bir ekosisteme sahipseniz sürdürülebilirlik daha gerçekçi oluyor. İzmir’de bir firma ile parçamızı yapıyorsak sürdürülebilirlik ile 50 yıl sonra yerli ve milli olacağız. Sizlerle beraber yurt sathına yayılmış olan kabiliyetli sanayicilerimizin bizler için parça üretmesini sağlıyoruz. Burada yeni tanışmalar ve yeni iş anlaşmaları olacak” diye konuştu.
‘İÇERİYE 3 SATIYORSAK DIŞARIYA 10 SATMAMIZ LAZIM’
Savunma sanayinde ihracatın önemine vurgu yapan Çizgel, şu ifadeleri kullandı:
Sürdürülebilirlik bize bir kazanç sağlıyor. En önemli konu ihracat yapmanız lazım. Yurt dışı harcamaları ile bu kadar büyük bir ekosistemi idare etmek zor. İçeriye 3 satıyorsak dışarıya da 10 tane satınca yüzyıllar boyunca bu savunma sanayini sürdürülebilir kılacağız.