Erdoğan’ın umudu, yine Kılıçdaroğlu

Abone Ol

Yine diyorum, çünkü geçtiğimiz seçimde Kılıçdaroğlu, kendi aday olmayıp, kazanabilecek bir aday çıkarsaydı, bu Erdoğan’ın kabusu olacaktı. Şimdi, yine Erdoğan’ı sandıkta yenecek seçenekler var ama Kılıçdaroğlu, yine devrede.

Defalarca söyledim ve yazdım. Ben profesyonel siyasetin, parti ayrımı olmaksızın, hazine yağmasına yönelik bir faaliyet olduğu görüşündeyim. Bunun çeşitli düzeyleri ve tarzları var elbet. İhale, rüşvet, adam kayırma bu siyaset tarzının ayrılmaz parçası.

Vatan, millet, din, iman, devrim, Atatürk ve hatta Deniz Gezmiş sembolleri, bu işin kenar süsleri.

Ben kongre ve kurultaylarda çeşitli düzeylerde rüşvet alınıp verildiğine inanırım. Bu yapıyı az çok biliyorum. Rüşvet her zaman zarf veya valiz içinde para şeklinde olmaz, ihale sözü olur, mevki makam sözü olur veya yakınlarını işe alma sözü olabilir.

Doğu veya CHP’nin seçmen kitlesi sınırlı olan illerin delegeleri, Kurultaylarda belediye başkanlık veya milletvekilliği adaylığı talep etmeyeceklerine göre, başka fırsatları değerlendirmek isterler. Bunu hepsi için iddia etmek haksızlık olur tabi ki. Netice de siyasetin içinde olsa da ve sayıları az da olsa namuslu insanların da olduğunu kabul etmek gerekir.

Bu işler bir süredir daha çok CHP’de gündeme geliyor. Çünkü hazine olanaklarına yakın diğer iki parti, AKP ve MHP’de zaten kongre ve kurultaylarda delege tercihi v e oyunun önemi yoktur. Dolayısıyla da delegenin satacağı oy da yoktur.

Şaibeli Kurultay diye davaya konu olan kurultayda da bunlar olmuş olabilir. Rüşvet alan da veren de ahlaksızdır ve suçludur. Ama bu yapı, bunları üretir.

Şimdi meselenin başka boyutlarına da bakalım. Bu sorun Kılıçdaroğlu’nundevirildiği Kurultay’a özgü değildir. Öncekilerde de yaşanan bazı örnekleri vermiştik.

Ayrıca, söz konusu delegeler, Kılıçdaroğlu yönetiminin delegeleri. Yani Kılıçdaroğlu’nun il başkanları, atadığı belediye başkanları ve milletvekillerinin oluşturduğu listelerin delegeleri. Bu delege grubu içinde ahlaksızlık yapanlar olduğu gibi, Kılıçdaroğlu’nun değişimi şiddetle bekleyen seçmen ve partililerin taleplerine göre hareket edenler de olmuştur.

Kılıçdaroğlu’nunen gözde belediye başkanı, herhalde Özlem Çerçioğlu’ydu. Yani Kılıçdaroğlu’nun defalarca kefil olduğu siyasetçi. Ama ne oldu, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma dosyaları ile paçayı kaptırınca, AKP’li oluverdi.

Başka bir örnek verelim. İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, geniş kitleler tarafında sevilen bir siyasetçi idi. Şaibeli işler ile de anılmadı. Saray yargısı ona siyaset yasağı getirdi. Kılıçdaroğlu, mahkeme kararını tanımadı ve Kaftancıoğlu’nu İl başkanlığından almadı.

İktidarın derdi ne rüşvet ne de yolsuzluk. Eğer öyle olsaydı, Saray çevresinde siyaset yapan binlerce kişi hakkında dava açılırdı. Nitekim yolsuzluk dosyaları ile tehdit ettiği belediye başkanları, AKP’ye geçince davaların düşmesi örneğinde de meselenin rüşvet ile mücadele olmadığını açıkça görüyoruz.

AKP’ye geçmenin ödülü olarak Çerçioğlu’nun dosyaları ortadan kalktığı gibi bir yüklüce bir miktar hazine yardımı da aldı. Ayrıca eşinin şirketi de ihya oldu. İşte hazine yağması dediğimiz olay bu.

Kılıçdaroğlu, bunca seçim kaybettikten ve yeterince genel başkanlık yaptım deyip, aday olmaması gerekirken, arkadan hançerlendim ve ihanete uğradım duygusundan kurtulamıyor. İntikam almak istiyor. Erdoğan iktidarına son verme ihtimali her geçen gün artan partisinin hızını kesme projesine destek olmayı göze alıyor.

Aynen Gürsel Tekin gibi. Aslında Gürsel Tekin ve Özlem Çerçioğlu’nun durumları birbirine benziyor. Gizli serveti ile ilgili söylenenler doğruysa ve CHP İl Başkanlığı binasına geldiği VİP minibüs içinde yanında olanlara bakılırsa, o da Çerçioğlu gibi paçayı kaptırmış izlenimi veriyor. Biri rozet değiştirerek biri rozetsiz aynı işi yapıyor.

Bir karar mahkemeden çıktı diye meşru olmaz. Onun hukuk kurallarına uyması lazım. Hem İstanbul Kongresi hem CHP Kurultayı yargı denetiminde yapılmış ve yasal süre içinde itiraz olmayınca, sonuçlar kesinleşmiştir. Hukuki sonucu bu.Eğer bu süreçte suç işleyenler varsa, yargılanır.

Diğer önemli bir meşruiyet ölçücü, seçmen, üye ve delegelerin tutumudur. İstanbul delegeleri, üyeleri ve partililerin kahir ekseriyeti, Gürsel Tekin’i değil de Özgür Çelik’i destekliyorsa, yine bu kayyum kararında meşruiyet bakımından bir sakatlık var demektir.