Engellileri insanca yaşatmak çok mu zor?

Abone Ol

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…

Yine cilalı, parlatılmış cümlelerle ahkam kesen çok olacak.

Devlet büyükleri, engellilere ne büyük yardımlar yaptıklarını anlatacaklar!

Sanki matah bir paraymış gibi, şu kadar engelliye, şu kadar aylık veriyoruz, diyecekler!

Engellilerin istihdamına yönelik çok önemli adımlar attıklarını ifade edecekler!

Ne derlerse desinler, söyledikleri her şey bir kulağımdan girecek, ötekinden çıkacak.

Çünkü sahadaki gerçeğin, hiç de öyle olmadığını yakından bilenlerdenim.

***

Engelli birinin gündelik hayatını sürdürmesinin bile ne kadar zor olduğunu, bir deneyle öğrendim.

Her zaman, yeri geldiğinde anlatırım.

Sanırım 2000 yılıydı.

İzmir Atatürk Spor Salonu’nda, engellilerle ilgili çok önemli bir sportif etkinlik vardı.

Bir gazeteci ve engelli dostu olarak, o programı izlemiştim.

Duygular şelaleydi.

Onların azmini, mücadelesini gördükçe, boğazım düğümlendi.

Gözlerimden akan yaşları durduramadım.

Acıma duygusuyla karışık korku vardı bu gözyaşlarımda...

"Ya ben de bir gün engelli olursam!"

Benim beynime işleyen bir şey daha oldu.

Aradan geçen çeyrek asırlık süreçte, sevgili ağabeyim, meslek büyüğüm Erdal İzgi üstadımızın söylediklerini hiç unutmadım.

Geçirdiği feci trafik kazasından yaralı olarak kurtulan ama bir ayağı sakat kalan Erdal ağabey, o etkinlikte söz aldı.

"Engelli yurttaşların yaşadığı zorlukları anlayın, onlara kolaylık sağlayın" diyordu.

Engellileri anlamanın yolunu da şu deneyle öğrenebileceğimizi ifade ediyordu:

"Engelli birini anlamak için, illaki engelli olmanız gerekmiyor. Allah kimseyi engelli yapmasın. Mesela, gündelik hayatta en az kullandığınız serçe parmağınızı, sakatmış gibi düşünün. Onu bir yara bandıyla sarın. O şekilde, bir hafta değil, sadece 24 sadece saat geçirin. İnanıyorum ki, o parmağın eksikliğini bile hissedeceksiniz. Bu deney sayesinde engellileri daha iyi anlayacaksınız. Eli ayağı tutmayan, gözü görmeyen, kulağı duymayan birinin neler çektiğini çok daha iyi kavrayacaksınız.”
* * *
Ertesi gün, Erdal ağabeyin dediğini yaptım.

Sol elimin serçe parmağını bantladım.

Su veya çay bardağını kaldırırken, içim bir tuhaf oluyordu.

Gazeteyi tutarken, otobüsün demirlerine tutunurken, elimi sabunlarken, tuvaletimi yaparken, kendimi hep eksik hissediyordum.

Bilgisayarın klavyesinde ahenkle dans eden parmaklarım, serçeden yoksun olunca, i, u, j ve f harfleri de benden uzaklaşıverdi.

Gerçekten çok haklıymış Erdal İzgi...

Engellilerin acınacak değil, alkışlanacak insanlar olduklarını o gün daha iyi anladım.

O gün bugündür nerede bir engelli görsem, çeyrek asır önce Erdal ağabeyden aldığım ders aklıma gelir.

***

Ne acıdır ki ülkemizde emekçiye, emekliye kıymet verilmiyor.

Bunca yıldır "İmdat" diyen engellilere hiç mi hiç değer verilmiyor!

3723 lira olan engelli maaşı, geçtiğimiz Temmuz ayında 4302 liraya çıkarıldı.

En yüksek oranda engeli olan yurttaşın eline 6.454 bin lira geçiyor.

Laf aramızda, bu para aslında fakirlik maaşı...

Engellileri de fakirlikte fakirlerle eşitlemiş oldular.

Maaştaki artışa dönelim.

Artışı güne bölersek, günlük 19 liralık bir artış yapılmış.

Bozdur bozdur harca!.

Bu para bir bardak çay parası bile değil.

Bir bardak çay 20 lira...

Buna maaş demeye de dili varmıyor insanın...

Harçlık bile denmez.

Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Başkanı Metin Çınar, engellilerin, ailelerinin yanında sığıntı gibi yaşamak zorunda bırakıldığını söylüyor.

Bir Gün Değil, 365 gün Engelliyiz Platformu Sözcüsü Seyit Çelebi ise öfkeden titreyen sesiyle, "Bizi ölüme terk ettiler" diyor.

40 yıldır tekerlekli sandalyede yaşam süren 45 yaşındaki Başak hanım, "Bizim sosyalleşme gibi bir lüksümüz yok. Evden dışarı çıkmayın, oturun oturduğunuz yerde, diyorlar" siteminde bulunuyor.

***

Evet; bugün Dünya Engelliler Günü...

Her zamanki gibi böbürlenerek engellilere nasıl kucak açtıklarını anlatacak bakan hanım başta olmak üzere tüm devlet büyüklerine sesleniyorum:

Bırakalım boş muhabbeti...

Ne derseniz deyin de, şu üç sorunun cevabını verebiliyor musunuz?

Soru 1: Engelli bireylerin ihtiyaçlarına yetecek bir ödeme yapıldığına gerçekten inanıyor musunuz?

Soru 2: Avrupalı engelliler, yabancı ülkelere tatile giderken, bizim engellilerimiz evlerinde hapis hayatı yaşıyor. Bu durum vicdanınızı sızlatıyor mu?

Soru 3: Engelli bireyleri insanca yaşatmak çok mu zor?

Başka sorum yok efendim!