Politika

EMEP, İzmir’de sendikacılarla buluştu

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan ve Milletvekili Sevda Karaca, İzmir’de sendikacılarla buluştu.

Abone Ol

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ile Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, İzmir Ziraat Mühendisleri Odası Lokali’nde işçi ve kamu emekçileri sendikaları ile buluşma gerçekleştirdi.

Buluşmaya, İletişim-İş Genel Başkanı Gürkan Emreoğlu, Basın-İş İzmir Şube Başkanı İlhan Karabağ, Gıda-İş Genel Sekreteri Ufuktan Öden, Teksif Genel Başkan Danışmanı Makum Alagöz, Teksif İzmir Bölge Temsilcisi İbrahim İpek, Genel Maden İş Örgütlenme Uzmanı Gürsel Köse, Sağlık-İş İzmir Şube Başkanı Özgür Arslan, Tarım Orkam Sen İzmir Şube Başkanı Ali Rıza Boz, SES 1 No’lu Şube Eş Başkanları Hava Akcan ve Olcay Tekin ile yönetim kurulu üyeleri, SES 2 No’lu Şube Eş Başkanı Başak Edge Gürkan, SES 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Ulaşoğlu, BES İzmir Şube Başkanı Deniz Çetin ve yönetim kurulu üyeleri, Tüm Bel-Sen 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Belen, Tüm Bel-Sen 1 No’lu Şube Yöneticisi Salih Deniz Islakoğlu, Genel-İş 2 No’lu Şube İş yeri Temsilcileri, Eğitim Sen Menemen Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi, Eğitim Sen 5 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi katıldı.

İlk olarak söz alan Emek Partisi İzmir İl Başkanı Elif Çuhadar, “Bugün faşizmin inşasından söz ediyoruz ve yeni dönemde işçi ve emekçilerin yol haritasının ne olması gerektiğini tartışmamız gerektiğini düşünüyoruz. İzmir son süreçte birçok işçi grev ve direnişlerine şahit oldu. Dolayısıyla İzmir bu dönemde işçilerin mücadelesi açısından önemli şeyler biriktirdi. Aşağıdan yukarıya doğru mücadeleyi konuşmalıyız” dedi.

“Türkiye yeni bir sürece girdi”
Ardından söz alan Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan hem dünyanın hem de Türkiye’nin yeni bir süreçten geçtiğini belirtti. Aslan şunları söyledi:

“Dünyada, Türkiye’de yaşanan gelişmeler üzerinden yeni bir sürece girdiğimizi ifade ediyoruz. Emperyalistler arasındaki çatışmaların derinleştiği dönemden geçiyoruz. Gazze’de nasıl katliam oluğunu, Suriye’de uzun yıllar süren savaş ve çatışmalardan sonra milyonlarca insanın ülkeyi terk ettiğini milyonların ise öldüğünü görüyoruz” dedi. Emperyalistlerin bütün yer üstü, yer altı kaynaklarını kendi çıkarları için kullandığını vurgulayan Aslan, “Suriye’de yapılan son görüşmeler, ABD’ye gidilmesi adeta Suriye’nin önümüzdeki yıllarda ABD’ye ipotek edilmesidir. Bu süre içerisinde Türkiye’de önemli ölçüde ABD politikalarına dahil oldu. Yaklaşık 23 yıldır iktidarda olan Erdoğan, kendi iktidarının devamı açısından sermayenin çıkarlarını ve amaçlarını korumak için de ülke yaptığı politikalarla da yeni bir döneme girmiş olduk”

Bugün saray düzeninin karşısında engel olacak her şeye, kişiye karşı baskıların süreceği dönem. Ekonominin koşullara baktığımız zamanda da durum iç açıcı değil. Açlık sınırının altında kalan bir asgari ücretle karşı karşıya kaldık. Emekliler açlık sınırının yarısı ile hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Yaşanan kadın cinayetleri, MESEM’ler, iş cinayetleri, grev yasakları bunların hepsi Türkiye de ne yapılmak istendiğinin göstergeleri. Grev yasakları, TİS süreçlerinde yaşanan süreçler ülkenin her açıdan şiddet, sömürü ve baskı politikalarıyla cendere altına alınmaya çalışıldığını gösteriyor” ifadelerini kullandı. 2026 yılı için hazırlanan bütçelerin doğrudan sermayeye kaynak aktarma aracına dönüştüğünü ifade eden Aslan, “Hiç kimsenin kendini açıktan ifade edemeyeceği, sözünü söyleyemeyeceği bir sürece girdiğimiz açıktır. Bütün bunlar propaganda düzeyinde kaldığı koşulda birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi zayıf kalıyor. Burada iktidarın varmak istediği bir hedef var. Bunun karşısında bütün ezilen ve sömürülenlerle bu mücadeleyi nasıl öreceğimizi konuşmamız gerekiyor. İşçi sınıfı buna müdahale etmediği sürece bu sorunların daha da artarak devam edeceği açıktır”

İzmir’de büyük işçi direnişlerinin olduğunu söyleyen Aslan, “İzmir’de hem deneyim hem tecrübe açısından ciddi bir birikim var. Bunları yeniden hatırlamak, yeniden konuşmak ve ‘daha iyisini nasıl yaparız’ sorusuna yanıt aramak parti olarak sürekli gündemimizde. Yaşanan grev ve direnişlerde, tüm örgütlerimizin eylemlerinde, o mücadelelerin başarıya ulaşması için elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Bütün enerjimizle, bütün gücümüzle bu süreçlerin içinde olmaya çalışıyoruz. Bu dönem özellikle birkaç bölgede öne çıkan arkadaşlarımızın çabaları sayesinde işçi sınıfının mücadelesi ve yaşadığı sorunlar daha görünür hale geldi” dedi.

Aslan son olarak şunları ekledi: “Dolayısıyla bugünkü sistem, yani ‘saray rejimi’ diye ifade ettiğimiz süreç, kendi hedeflerine varmadan önce bizim Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin demokratik hak ve özgürlüklerini nasıl kazanabileceğimiz, bunları nasıl genişletebileceğimiz, yerel direnişlerin nasıl büyütülebileceği sorusunu daha acil hale getiriyor. Burada bize düşen görevler neler? Her birimize düşen sorumluluklar neler? Bugün bunları konuşmak ve tartışmak gerektiğini düşünüyorum.”

“İktidarın hızlandırdığı adımlara yetişmemiz gerekiyor”
Son olarak söz alan Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, İzmir’in mücadele açısından deneyimli bir kent olduğunu belirterek sözlerine başladı. Karaca, “Son 10 yıldır Cumhur İttifakı’nın karşısında olmak zorunda olduğumuzu tespit etmiştik. Bugün bu tespitin üstüne bir taş koyuyoruz. Mecliste bütçe konuşuyoruz. Hepimiz her bütçe döneminde ‘bu bütçe halkın bütçesi değil’ deriz. Evet bu bütçe yine işçinin, emekçinin, kadının bütçesi değil. Ama bu sefer ‘bu bütçe sermayenin bütçesi’ diyerek sıyrılamıyoruz. Genel cümlelerle halka anlatamayacağımız, tanımlayamayacağımız bir şey var. Onun ötesine geçmek zorundayız” dedi.

Karaca şunları söyledi:

“Önümüzdeki dönem atılacak adımların daha da sertleşeceğini konuşuyoruz. Biz bugün iki sene önceki gibi konuşamayız. Onların hızlandırdığı adımlara yetişmemiz gerekiyor. Korkmamız gereken bir eşikteyiz. Emekçilere işçilere de bu dönemi iyi anlatmamız gerekiyor. Yoksa planları uygulamada çok daha hızlı adımlar atacaklalar. Son 10 yıldır tespit ettiklerimizin bugün çok daha gerçek bir gövdeye büründüğünü görüyoruz”

“Her yerde özünde bir sınıf mücadelesi olan, her çeşit mücadelenin ortaya çıktığını ama her bininin kendisini yalnız hissettiği bir dönemde karşı karşıyayız. Her kesimden insanın yüzünü dönebileceği bir birlikteliğe ihtiyacımız var. Kadın, çevre, gençlik mücadelesinin sınıf mücadelesiyle birleştiğini, birleşmesinin önemli olduğunu görüyoruz”

İşçi ve emekçilerin kendisine yüzünü dönen konfederasyonlarla, siyasi partilerle birlikte olduğunu söyleyen Karaca, “İşçi sınıfına içinde bulunduğu yakıcı sorunlara karşı hızla parlayıp sönen bir düşünce biçimi dayatılıyor. Sabır gösteren, ilmek ilmek örgütleyen, sabırlı, emektar ve zamana dayanacak olan bir mücadelenin tümüyle değersizleştirildiği bir süreçten geçiyoruz. Faşizm dediğimiz şey de bunu yapar. Bizim ‘temel talepler etrafından adım atmaya var mıyız’ sorusunu tartışmaya ihtiyacımız var. İzmir’in ortaya koymaya çalıştığı birleşik mücadeleye somut eylemlerle örnek oluşturabileceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.