Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Kasım ayı meclis toplantısı İzmir Ticaret Odası meclis salonunda gerçekleştirildi. EBSO Meclis Başkanı H. İbrahim Gökçüoğlu’nun başkanlık ettiği toplantıda kasım ayı faaliyet raporu izletildi.

Toplantıya EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, konuk olarak Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas ile birlikte meclis üyeleri katılım gösterdi.

‘MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ’ DEMEK İHRAÇ SEBEBİ OLMAMALI
Meclis Başkanı Gökçüoğlu yaptığı konuşmada teğmenlerin ihraç edilmesi ile ilgili konuya değinerek, “Atamızı , kaybettiğimizin 86.yılında 10 Kasım’da özlemle ve hasretle anarken, son yıllarda, Anıtkabirde 2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine ilişkin kanun ve bu kanununun uygulama yönetmeliğinin Törenler başlıklı 35.maddesinde slogan atmanın suç olduğu açıkça yazmasına rağmen en üst düzeydeki devlet protokolü ve halkın bulunduğu anma töreni esnasında bir takım malum gruplar toplu halde gelip özel bölümde toplanıp, sessiz hüznün yaşandığı anıt mezar olan yerde saygısızca slogan atıp, mozoleyi ziyaret etmeden otobüslerine binip ayrılmalarına izin veren, engel olmayan tüm komutanlar disiplinsizlik yaparak bu nahoş ortama yıllardır göz yummalarına rağmen haklarında hiçbir işlem yapılmıyor. Bu saygısızlık ve nahoş görüntünün tekrarının yaşanmaması için görevlerini tam yapmaya davet etmek durumundayız artık. Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde subay yemini yapan ve sonrasında. Sevinçlerinden Yıllardır uygulanan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ifadeleri ile kutlama yapan teğmenlere, disiplinsizlik gerekçesiyle “TSK’dan ihraç talepli olarak” yüksek disiplin kuruluna sevke dildiklerine dair tebligat yapılmaya başlanıyor ise, ihraca gelene kadar ortada suç yok, yönetmelikte belli olan? Disiplinsizliğin 6 maddesi var, 1-1.Uyarı-2- 2.Uyarı-3-Maaşından kesinti,4-Görev mahallini terk etmeme cezası, 5-Oda hapsi vereceksiniz,6-İkaz edeceksiniz. Kanun ne diyor ikazlara rağmen devam ettikleri takdirde ihraç edilir. İdeolojik meselede de parti üyeliği, terör örgütlerine ve eylemlerine katılmak. O da yok. Disiplin suçlarında, sürekli borca girmek, kumar oynamak. Hangisini ele alırsanız alın, önce yazılı uyarıyla başlaması lazım.2023’e kadar devam eden Subay “Yemin metninde Cumhuriyete ve vatana bağlılık sözleri vardır” neden kaldırılıyor?

TSK’ya bağlı birlik tarafından, Anıtkabir’in düzenini, nizamını sağlamakla görevli komutanlar son yıllarda yaşanan slogana uygulamasına izin verip, müdahale etmemeleri ağır disiplin cezası gerektiği halde göz yummaları, haklarında disiplinsizlik ve görevi kötüye kullanmadan işlem yapılması gerekirken hiçbir işlem yapılmaması izaha muhtaçtır. “Mustafa   Kemal’in Askerleriyiz” demek   Disiplinsizlik-   ve   İhraç   sebebi   haline gelmemeli” dedi.

BEBEK KATİLİNİ MECLİSE ÇAĞIRIP, TEĞMENLERİ ORDUDAN UZAKLAŞTIRMAK ASKERE DÜŞMANLIKTIR
Gökçüoğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Siyasete ve tarikata bulaşmış bir ordu çöker. Ordu çökerse devlet yıkılır ne vatan kalır ne makam. Bunun canlı örneği Irak ordusunun ABD ile yaptığı çok kısa süren savaşta görüldü 15 Temmuz hain darbe girişiminden sadece 8 yıl geçti hiç mi ders alınmadı? O gece iktidar ve tüm siyasi parti binalarına Atatürk posterleri asıldığını ne çabuk unuttular acaba?

TSK’nın komutanları Atatürk konusunda “diklenmeden, dik duruş sergileyeceği” asli görevleri olduğunu hatırlamaları gerekiyor artık bu konular beka sebebinin aslıdır. Anıtkabirde Atatürk’ü saygısızlık yapıp slogan atmak normal ihraç sebebi değil. Ülke olarak teğmenlerimize sahip çıkmamızın tam da zamanıdır. Bebek katilini Meclise çağırıp, teğmenleri ordudan uzaklaştırmak ne demek. Askere düşmanlık, düşmana askerliktir. Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, Ne Mutlu Türk’üm diyene.”

AĞZIMIZI ANCAK DİŞÇİDE AÇABİLECEĞİMİZ GÜNLERE Mİ GİDİYORUZ
Muhalefet partilerin belediyelerine kayyım atanmasına değinen Gökçüoğlu, “Son günlerde Belediyelere kayyum uygulamaları, bir tweet atana cezaevi, bir yazı yazana soruşturma, sokakta konuşana cezaevi uygulaması ile, neredeyse “ağzımızı ancak, dişçide açabileceğimiz” günlere doğru mu gidiyoruz acaba endişesini ülkemize yaşatmamak gerekiyor herhalde” ifadelerini kullandı.

Gökçüoğlu, tarım politikasına dair şunları söyledi:

“Ülkemizin yüzölçümünün yaklaşık 1/3 tarımsal işlenebilir alan 24 milyon m2 olarak Dünya’da, Avrupa’da önemli sıralarda olmasına rağmen son yıllarda maalesef bu gücümüzden yurt içi ve yurt dışında yararlanamıyoruz. 2000 öncesi yıllarda yaşanan enflasyon oranlarında tarımın payı çok düşük olmasına rağmen, özellikle pandemiden sonra ülkemizde yaşanan enflasyonda çok yüksek oranda seyretmektedir.

Ülkemizin tarım alanları son 10 yılda yüzde 5 – son 19 yılda yüzde 12 azaldığı, ülkemizdeki çiftçi sayısının son 5 yılda yüzde 29 azaldığı, ülkemizdeki çiftçi yaş ortalaması 58,1’e dayanmış, ülkemizin yüzde 1-18/24yaş- yüzde 4,8-18/32 yaş- yüzde 3,8-25/32yaş-, yüzde 26-433/49 yaş arasında Ülkemizde Tarımda işgücü istihdamı 2011 de yüzde 26,2 – 2012 de yüzde 17 ye gerilediği, sektörün GSYİ hasıla içindeki payı 20 yıl önce yüzde 9,5-2023 de ilk kez yüzde 6’nın altına inerek yüzde 5,9 a geriledi, 2023 de büyümeyi bırakın yüzde 0.2 oranında azaldı. 2004-2023 arasında tarımda reel büyüme yüzde 60-İnşaatta yüzde 145-sanayide yüzde 169- hizmetlerde yüzde 181-diğer sektörlerde toplam yüzde 161 büyüme kaydedilmiş. Tarımı böylesine ihmal edelim, sonra gıda maddeleri fiyatı bu kadar niye artıyor diyelim. Yıllarca kendimiz üretip, kendini besleyen ülke olmuşken, yoğun ithalatçı ülke durumuna Getirildiğimizin sebeplerine göz atalım, TMMOB-Ziraat Mühendisleri Odası 14.05.2024 SGK verilerine göre 2012 de 1.056.000 olan aktif SGK’lı çiftçi sayısı bugün 460.260’a geriledi.”

‘TEDARİK POLİTİKASI NEDENİYLE REKABET EDİLEMİYOR
Tarımda yaşananların sebebine değinen Gökçüoğlu, “2006 yılında Resmi Gazetede yayımlanan Tarım Kanunu’nun 21.maddesinde “Tarımsal Desteklerin milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı” belirtilmesine rağmen, yıllar itibariyle tarımsal destekler milli gelirin yüzde 0,5’ininde altında kalıyor. 2002 de yüzde 0,52-2012 de yüzde 0,48-2014’de yüzde 0,47-2020 de yüzde 0,44-2023 de yüzde 0,24

-Kanunen belirlenen desteklerin ısrarla uygulanmaması, -Kısa, orta, uzun vadeli planlı tarım politikası oluşturulmaması, -Toprak dağılımı ve kullanımında tarım alanlarının artırılamaması, - Tarım girdilerinde özellikle ata tohumu kullanımının yasaklanması ile ithal edilen, tohum dahil İlaç, teknoloji, lojistik ve tüm öğelerde kur ve enflasyon nedeniyle artan Maliyetlerin karlılık oranları neredeyse sıfırın altına düşürmesi.

Bu tedarik politikası nedeniyle yurt içinde üretilen pek çok ürün ithal ürünler ile rekabet edememektedir.

Gıda enflasyonunun tüm dünyada düşmesine rağmen ülkemizde düşürülememesinin sebebi ithai girdiler, plansız üretim ve nüfusumuza 12-13 milyon ifade edilen sığınmacıların tüketiminin de etkili olduğu yadsınamaz.

-Tarım sektöründeki daralmaya karşılık özellikle hizmetler sektöründeki büyüme nedeniyle de çalışabilecek nüfusun gittikçe tarımda uzaklaşması.

-Köylerimizin sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimlerinin kentlerin çok gerisinde kalması nedeniyle köyden kopuşların önüne geçilememiş ve tarım üretiminin sosyal kümesi olan Köylerimiz nüfuslarını kaybetmiştir.

-Ürüne ve bölgeye özel kurulan “Birlikler (Trakya, And, Fisko, Tariş,Çay kur vb) ve bölgesel kooperatiflerin işlevsiz hale getirilmesi,

-Ziraat Bankasının kredileri içinde tarım kredi oranlarının düşürülmesi, bu gibi etkenlerin neticesinde,

-Son 20 yılda nüfusumuz yaklaşık 20 milyon artmasına rağmen, Çiftçi sayısında 500 bin azalma olması,

-Plansızlık neticesinde çiftçi ürününü satamıyor, tarlada kalıyor, fakat o ürünler market raflarında çok yüksek fiyatlar ile enflasyona destek veriyor.

Örneğin Seferihisar, Köyceğiz, Fethiye yörelerinde limon, narenciye, domates tarlada kalırken, markette limon 100, domates 40-60 TL, soğan tarlada 4, markette 17.50 TL arası.

Yorgancılar'dan 'vize' çıkışı: Almanya'dan en çok ret İzmir'e! Yorgancılar'dan 'vize' çıkışı: Almanya'dan en çok ret İzmir'e!

-Ziraat Bankasında tarım kredi oranlarının düşmesi neticesinde gerekli desteği alamayan çiftçi, Yabancı menşeli bankalardan tarla ipoteği ile kredi alıyor, ödeyemediği zaman tarla yabancı mülkiyetine geçiyor, son yıllarda bu şekilde sessizce topraklarımız yabancılara geçiyor. Çks 2024-Ekim verilerine göre 2.900.000 çiftçi var- 2.230.000 çiftçinin tapusu üzerine ipotek konuldu “Filistin devletinin toprakları zamanında bu şekilde el değiştirip belirli oranı geçince İsrail devleti kurulmuştu.

-Acilen son Atatürk ’ün 1925 yılında 442 nolu köy kanunun 87.md ile yabancı gerçek ve tüzel kişilerin belediye sınırları dışında ve köylerde taşınmaz edinimi yasaklanmıştır.

Atatürk’ün bunu çıkarma nedeni devrimlere karşı propaganda ve casusluk yapmasınlar ve halkın eğitim düzeyinden yararlanıp suiistimal etmesinler gerekçesiyle çıkarılmıştır

Bu kanun 03.07.2003 tarih 4916 sayılı kanun 38/A maddesi ile kaldırılmıştır” ifadelerini kullandı.

Çözüm olarak ise Gökçüoğlu, şunları sıraladı:

“Bakanlığın yeni açıkladığı Havza bazlı, çks – çiftçi kayıt sistemi ile sözleşmeli çiftçi sistemine geçilmesi,

-ekonomik sulama sistemine geçilmesi,

-Kapatılan veya işlevsiz haldeki birlik ve kooperatiflerin güncellenerek aktif hale getirilmesi,

-Çiftçiliğin cazip hale getirilecek hibe destek ve teşviklerin artırılarak güncellenmesi.”