Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ - Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Şubat ayı meclis toplantısı, EBSO Meclis Başkanı H. İbrahim Gökçüoğlu idaresinde yapıldı. Şubat ayı faaliyet raporu sinevizyon gösterimi mecliste izletildi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar konuşmasında şunları söyledi:
“18 Şubat’ta TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde Türkiye-Ukrayna Yuvarlak Masa Toplantısı’nı gerçekleştirdik. Toplantıya, T.C. Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Ukrayna Başbakan Birinci Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Yulia Sviridenko ile Ukrayna Tarım Politikası ve Gıda Bakanı Vitali Koval katıldılar.
Toplantıda Ukrayna ile ekonomik ilişkilere ve yeni işbirliklerine dair görüş alışverişinde bulunuldu. Trump’ın savaşı bitirmeye yönelik hamleleri ve Ukrayna’dan talepleri dikkate alındığında, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’nin de Sayın Cumhurbaşkanımızı eş zamanlı ziyareti ve yine Riyad’da eşzamanlı ABD-Rusya dışişleri bakanlarının Ukrayna’ya ilişkin işbirliğinde anlaşması, bu toplantının önemini ortaya koyuyor.”
“AFET BAKANLIĞI KURULMALI”
6 Ocak’tan itibaren Ege Denizi’nde süregelen deprem fırtınası ile ilgili konuşan Yorgancılar, ‘Afet Bakanlığı’ kurulması gerektiğini vurguladı. Yorgancılar, “Özellikle, son İzmir depreminden bu yana ısrarla Afet Bakanlığı kurulmasının ülkemiz için gerekli olduğunun altını çiziyorum. Neden Afet Bakanlığı? Son 5 yıldaki gelişmelere bakarak bir kez daha önerimizi tekrarlamak istiyorum” diyerek
Türkiye’de son 5 yılda gerçekleşen depremlere ve kayıplara dikkat şöyle dikkat çekti:
“2020: İzmir depremi - 117 ölü
2020: Elazığ depremi - 41 ölü
2021: Akdeniz orman yangınları - 8 ölü
2021: Batı Karadeniz sel felaketi - 97 ölü
2023: Kahramanmaraş depremleri - 53 bin ölü
2023: Adıyaman ve Şanlıurfa sel felaketi - 21 ölü
Tüm bu afetlerden yola çıkarak;
• Deprem kuşağında bulunmamız,
• İklim değişikliğinin etkilerini yaşıyor ve daha da yaşayacak olmamız,
• Kentsel dönüşümde gecikilmesi,
• Denetim eksikliği ve ihmaller,
• Yaşanan her bir acının yarattığı maddi ve manevi kayıpların, ülkemizde artık bir afet bakanlığının kurulmasını, il ve bölge bazlı yönetilmesini gerekli kılmaktadır.
Bakın, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) geçen ay yayınladığı "Hayat nasıl? (How's Life?) 2024" raporuna göre; Türkiye,
Yaşam memnuniyetinde 41 ülke arasında sonuncu, işgüvenliği endeksinde de 38. sırada.”
Çünkü her bir depremde 2020‘den 2023’e kadar yaklaşık 54 bin vatandaşımız kaybettik. İzmir’de birçok vatandaş öldü. Bütün ülke destek oldu. 11 ilde 50 binin üzerinde vatandaş öldü bütün ülke seferber oldu. Ama deprem bittikten sonra İzmir’de kentsel dönüşüm için hiçbir adım dahi atılmadı. Diğer deprem bölgelerinde TOKİ tarafından yapılan evlerle evlerin tahsis edilmesine dair çalışmalar yapıldı. Ama İzmir’imizde maalesef böyle bir şey yapılmadı. İzmir, oldukça fazla deprem fayının üzerinde olan bir il. Uzun yıllar hareket görmemiş faylar da şehrin sanayisinin olduğu yerlerin altından geçiyor. Kentsel dönüşümde gecikilmesi, denetim ve ihmaller… Yaşanan her bir acının yarattığı öncelikle manevi ardından bunların telafi edilmesi için maddi kaynaklarımızın seferber edilmesi söz konusu. Deprem bölgesinde yıkılan evlerin büyük bir kısmı sigortasızdı. Sigortalanma bilincinin de sadece zorunlu değil, herkesin kendi evindeki eşyasını bile sigortalaması gerekiyor. Ama bunlar, zorla olacak işler değil.
“ÜLKE GENELİNDE DEPREM YOĞUNLUĞU VAR”
Santorini’deki deprem fırtınası ve yanardağ patlama riskinin Ege bölgesini tehdit ettiğini ifade eden Yorgancılar, “6 Ocak’tan bu yana bölgede 12 bini aşkın deprem olmuş. Sadece 1-14 şubat haftasında üç bine yakın Ege denizindeki deprem fırtınası ve ülke genelindeki deprem yoğunluğu slaytta görünüyor. Bu olağanüstü durumda, Yunanistan’ın aldığı önlemleri dikkatle takip ediyoruz. Muğla Büyükşehir Belediyesi destekleriyle de Çeşme ve Bodrum’da, deprem için erken uyarı sistemi kuruldu. Korkulanın olmaması ve afetlerin bizden uzak olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden” dedi.
“İŞ İNSANLARI HİNDİSTAN’A ODAKLANMALI”
Yorgancılar, ABD Başkanı olarak seçilen Donal Trump sonrası dünya gündemine dair görüşlerini katıldığı bir toplantıda edindiği notlarla şöyle aktardı:
“ABD’de muhafazakar görüşler, tekrar geri geliyor. 2 yıl sonraki ABD Kongre seçimlerinde de Cumhuriyetçilerin hakimiyetinin devam etmesi, Trump’ı 2 dönem daha Başkan Yardımcısı yapma, yani 8 yıl görevde tutma hedefleniyor. Bu da Cumhuriyetçilerin ülkeyi 12 yıl yönetmesi demek. Yani, öngörülebilir Amerika’nın sonu. Elon Musk, Avrupa’da tüm aşırı sağ görüşlü siyasi partileri destekliyor.
Dünyanın her yerinde “milliyetçilik” insanların en güçlü ideolojisidir. Rusya’nın, süpersonik silah teknolojisini, uydularla çatışma teknolojisini geliştirmesi Çin’in ise, yapay zekaya yönelmesi, Quantum bilgisayar çalışması, Batı medeniyetini korkutuyor.
Dün Rusya, ABD’nin düşmanı iken bugün işbirliği halinde.
ABD, Çin’e odaklanacak. Çin’de, Tayvan ve Uygur Türkleri üzerinden sorun yaratılabilir.
Ruslar “satranç”, ABD’liler “poker”, Çinliler ise “Go” oyununu iyi bilir.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin yaptırdığı çalışmaya göre; AB’nin ayakta kalabilmesi için 5 trilyon Avro’ya ihtiyacı var. AB bu parayı nereden bulacak?
ABD, savunma harcamaları için AB’den aldığı GSMH’nın %2 olan payının yüzde 5’e çıkarılmasını istiyor.
Yaşlanan nüfusu ile Trump, AB’yi yaşlılar evi gibi görerek, dışlıyor.
Trump Ukrayna sorununu AB’ye bıraktı ve AB’nin liderlik sıkıntısı yeniden ortaya çıktı.
Rusya-ABD-Çin çekişmesinde kazanan Hindistan olacak. İş insanları Hindistan’a odaklanmalı.
Devleti herkes kurabilir. Ama medeniyet denilince, “Çin, Rus, Hindistan, Türkiye vb.” gibi önemli medeniyetler vardır.
Türkiye jeo-ekonomi konusunda çok güçlü ve Su-Gıda-Enerji konularında stratejik adımlar atmalı.
Bugün iş dünyasında beceri sahibi olmak, diplomanın önüne geçti. Gençler bu alana yönlendirilmeli.
“KÜRESEL GÜNDEM TRUMP TARAFINDAN ŞEKİLLENİYOR”
Görüldüğü gibi küresel gündem tamamen Trump tarafından şekilleniyor. Küresel ticareti de şekillendirecek olan Trump’ın tarifelere ilişkin adımlarının, kuşkusuz bizi etkilememesi mümkün değildir. Tek başına enflasyonun artış riski bile yeterlidir. Bazı uzman görüşleri, tarifelerden kaynaklı sektörel bazda pozitif yaklaşım içindeyken, Trump’ın geçen hafta, “karşılıklı gümrük vergilerine ilişkin kararnameyi” imzalaması ile bu durum tersine bile dönebilir.
Diğer yandan; Trump’ın bu tavırları AB’de safları sıklaştıracak gibi görünürken, AB-Türkiye ilişkilerine de olumlu katkı sunabilir. AB’nin ekonomik açıdan ne derece etkileneceği, tarifelerin ticareti ne derece kısıtlayacağı, Çin’in tepkisi, korumacılığın kapsama alanı gibi gelişmelerin yönü durumu netleştirecektir.
Kesin olan bir şey var ki, o da; gerek uluslararası ticarette, gerekse uluslararası siyasette tüm dinamikleri yerinden oynatmak isteyen bir sıra dışı karakterle karşı karşıya olduğumuz. O nedenle, güçlü olduğumuz üretim ve ihracatımızın kesintiye uğramaması için ülke olarak gelişmeleri çok dikkatli analiz edip, çok hızlı önlemler almalıyız.”
“TRUMP’IN POLİTİKALARI OKYANUS ÖTESİNDEN ENFLASYON RİSKİNİ TETİKLEYEBİLİR”
Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmeye yönelik politikaları hakkında konuşan Yorgancılar,
“Öncelikle enflasyonunun düşürülmesine ilişkin, merkez bankamızın doğru yolda olduğunu gösteren grafikle başlayalım: 2024 Mayısında yüzde 75,4 olan TÜFE, kesintisiz ve istikrarlı bir şekilde 2025 Ocak ayında yüzde 42,1’e düşüyor. 2023 yılında yüzde 64,8 iken, 2024 yılını yüzde 44,4 ile kapatıyor. Bu olumlu bir gelişme.
Ancak, Ocak 2025 verisi ile G20 ülkeleri içinde Arjantin’den sonra 2. Dünya genelinde de en yüksek enflasyona sahip 5. ülkeyiz.Bu hiç iç açıcı değil.
Merkez Bankası yılın ilk enflasyon raporunu açıkladı ve Kasım ayında 2025 yılı için belirlediği yüzde 21 öngörüsünü Şubat başında yüzde 24 olarak revize etti.
Üst bant yüzde 29. Bu revize, birçok açıdan eleştirilebilir, güven sorunu yaşatabilir ancak ben şöyle yorumlamak istiyorum: Sayın Karahan, göreve geldiği Şubat 2024’ten bu yana çok istikrarlı ve doğru politikalarla yol alıyor. Şu anda bu ekibe güvenmek zorundayız. Mevcut gelişmeler, bu revizyonu bu kadar kısa bir zamanda yapmayı gerektiriyorsa, elbette ki yanlışta da ısrar etmenin bir anlamı yok. Çünkü, faiz indirimleri sürecinin içindeyiz. Faiz indirimlerinin devam edeceğini ama gelişmelere göre daha yavaş adımlar atılacağını düşünüyorum. Zira, Ocak ayı enflasyonu da yüzde 5’lerde oldukça yüksek geldi. Yani, enflasyonda çok hızlı yol alamayacağız gibi görünüyor. Trump’ın politikaları da okyanus ötesinden enflasyon riskini tetikleyebilir.
O nedenle, dezenflasyon programı, taviz verilmeden sürdürülmeli ve fiyat istikrarını sağlamak için MB ile bir güven sorunu yaşanmamalıdır.
Tabloda gördüğünüz gibi birçok yabancı kuruluşun da revize ettiği enflasyon beklentilerinin yüzde 24’ün üstünde olması, durumun ciddiyetini göstermektedir” dedi.
“REKABET GÜCÜMÜZ GÜN BE GÜN ERİYOR”
Yorgancılar, sözlerine şöyle devam etti:
“Düşürülemeyen enflasyonun maliyeti giderek daha yüksek oluyor. Politika faiz oranı yüzde 45’e indi. Ancak, bizim finansman maliyetlerimiz hala çok pahalı. Birçok kısıt altında iş yapmaya çalışan ihracatçımızın finansman temininde elinin artık rahatlatılması gerektiği inancındayız. Rakiplerimiz yüzde 3 – yüzde 8 arasında faiz oranı ile uzun vadeli kredi kullanabilirken, biz bulursak yüzde 50’lerde kredi kullanıyoruz. Yükselen maliyetler, firmaların hayatta kalması için zorunlu olan karı giderek eritiyor. Eriyen sadece karımız değil, rekabet gücümüz de gün be gün eriyor. Son 1 yıldır ısrarla altını çiziyoruz ki, bu kur politikası ile ihracatta rekabet şansımız kalmadı ve tek tek pazarlarımızı kaybediyoruz.”
Son olarak Yorgancılar, şunları kaydetti:
“Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren;
•1.02.2025 tarihli karara göre; KOBİ'lerin desteklenmesi amacıyla KOSGEB'in sağladığı finansal desteğin üst sınırı 3 milyon liradan 10 milyon liraya yükseltildi. KOSGEB tarafından verilecek destek ve hizmetlerden İmalat sanayi sektöründeki işletmeler öncelikli olarak desteklenecek.
•14.02.2025 tarihli tebliğ ile işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan ticari defterlerin (pay defteri, yönetim ve müdürler kurullarının karar defterleri ile genel kurul ve müzakere defterleri) elektronik ortamda tutulmasına ilişkin düzenleme, 1 Temmuz 2025 itibari ile yürürlüğe girecek.
•15.2.2025 tarihli 582 sıra No’lu VUK Genel Tebliği ile 2025 hesap döneminin birinci, ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde kapsam dahilindeki mükellefler, enflasyon düzeltmesi yapmayacaklardır.
•Haziran 2022’den bu yana 10 milyon TL karşılığı dövizi bulunan, bağımsız denetime tabi, döviz varlığı, aktifi ya da cirosunun %5’ini geçen şirketler, TL kredi kullanamıyordu. BDDK’nın 06.02.2025 tarihli kararı ile döviz kazandıran şirketleri kısıtlandıran bu yanlış uygulama kaldırıldı.
TCMB Başkan Yardımcısı Hatice Karahan’ın“İhracatçı dövizinde %30'u yeniden gözden geçirebiliriz, ancak izlemek gerek” sözlerini memnuniyetle karşılamakla birlikte, izlenecek bir durumun kalmadığını artık eyleme geçilmesi gerektiğini de hatırlatmak isterim.
Bir diğer konumuz da yapılmakta olan yatırımlara ilişkin enflasyon düzeltmesi.
Yapılmakta olan yatırımlar için ödenen avansların, OSB arsa tahsis bedellerinin ve yapılmakta olan yatırımlara ilişkin arsaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucunda oluşan düzeltme farklarının, yapılmakta olan yatırımlar kapsamında değerlendirilerek bilançonun pasifinde özel fon hesabında gösterilmesi; cari dönem kazancının tespitinde vergiye tabi gelir olarak dikkate alınmaması gerekmektedir. Henüz yatırım aşamasında iken söz konusu vergi talebini çok yanlış buluyoruz.”