Din ve iktidar

Abone Ol

Tanrısal erkin yeryüzüne indirilmesiyle güç kazanan muktedirlerin iktidarı elan başat dünya problemidir.

Doğu Akdeniz’den itibaren 4 kitap, 3 ilahi din ile başlayan çağda, toplumların dinler vasıtasıyla kontrol altında tutulması ve disipline edilmesi mümkün oldu.

Fakat bu etkili kontrolün yanı sıra, din savaşları, binlerce yıldır, farklı kültürlerin birbirini yok etmesi veya toplumun koşulsuz biatı için kullanılıyor.

Kudüs’te Museviler, Vatikan’da Katolikler, Ortodokslar, Anglikan kilisesi, Evanjelistler ve Protestanlar, Araplar ve İslam, Türk/İslam sentezi, İran ve Şii İslamı; hepsi de din ve iktidar ilişkilerini belirliyor. Sadece, Aydınlanma ile Avrupa bir ölçüde nefes alabildi.

Yerleşik topluma geçiş sürecinde ilahi dinlerle tanışan insanlık, göklerdeki uçsuz bucaksız tanrısal iktidarı yeryüzüne indirmenin dayanılmaz çekiciliğiyle kurduğu oyundan bir türlü vazgeçemiyor.

Ancak Deizmin, yeni Dünya düzeni kurulurken, dinlere dayalı iktidar ilişkileri için tehdit oluşturduğu aşikâr. Artık dinler çağı sorgulanıyor.

Hal böyle olunca, ilahi dinlerden gelen ve gelecek tepkiler olağandır.

İbrahim anlaşmaları, Museviler ile Selefi İslam arasında anlaşma zemini oluşturmayı hedefliyor. İran ise hedefte… Çünkü din grubu olarak İbrahim Anlaşması’na aykırı bulunuyor.

Papa, Ortodoks Kilisesi’nin diğer tarihsel merkezi İstanbul’u apar topar ziyaret ediyor. Kime ne mesaj verdiği şimdilik meçhulümüz.

ABD’de Evanjelistler Trump ile atak üzerine atak yapıyor, İsrail ile kol kola…

İlahi dinlerin ortaya çıkışıyla başlayan iktidar-din dayanışması, iktidar toplumlarında olmazsa olmaz koşul gibiydi.

Ne ki yatay toplumun dijital devrim sürecinde ortaya çıkışıyla hiyerarşik yapılarda başlayan çöküş, iktidar-din ilişkilerini de bitirmeye aday. Bu durumun giderayak büyük çatışmalara neden olması kuvvetle muhtemeldir.

Musevilerin “vaat edilmiş topraklar” peşinde aşırı hareketlenmesi, Batı’dan gelmeye başlayan örtülü “Haçlı Seferi” çağrıları, İslam aleminde yükselen Şii karşıtlığı ve saldırılar; hepsi de yaklaşan sona direniş alametleri gibi…

Kurulmakta olan yeni Dünya düzeni, toplumsal yapıyı, devlet yapısını, hiyerarşik yapıları değiştirecek. Yeni sosyoloji, yeni siyaset ve kişinin inancını doğrudan yaşama arzusu, dinlerin kâbusu olacak.

İnsanlık, yeryüzünden göklere uzanan kaotik belirsizlikte, bir kere daha çıkış arıyor.