Devlet sırrını idama giderken bile söylemedi!

Abone Ol

Eski adıyla...

Ya da tarihi mal olan namıyla “Yassıada”daki...

Uçsuz bucaksız mahkeme salonu tıklım tıklım...

“Tıs...” yok salonda ama...

Nedense(!)...

Mahkeme heyeti sık sık “sessizlik” istiyor...

1960 Kasım’ının ortaları...

Mahkeme Başkanı Salim Başol...

Azarlayarak Menderes'i kürsüyse çağırıyor ve...

Hemen şu sorunun cevabını istiyor:

“İskenderun'dan yüklenen silahları kime gönderdiniz?”

Menderes, zarif bir şekilde şu karşılığı veriyor:

“Efendim söyleyemem devlet sırrıdır...”

Hakim Başol, bu cevabı duyunca daha da hiddetleniyor:

“Söyleyeceksin, siz onları yükleyip teşkilatlarına gönderdiniz ki; Cumhuriyet Halk Partilileri öldürmek için değil mi?”

Mahkeme Başkanı Başol, ısrarla...

Silahların nereye gittiğini öğrenmek istiyor...

Ne var ki...

Menderes, cevap vermeyi reddediyor...

Salim Başol, sert bir ifade ile yeniden ihtar ediyor...

Düşük Başbakan da...

Hiç çekinmeden ama son derece saygılı bir şekilde...

“Söyleyemem; Devlet sırrıdır!”

Demeyi sürdürüyor; hem de dakikalarca...

Sonra...

Anlaşılıyor ki...

O silahlar, o yıllarda...

Fransızlar’la mücadele eden...

Cezayirli mücahitlere gönderilmişti...

O gün...

Türkiye gördü ki...

Akıbeti sonunda “idam” olan bir Başbakan...

Başına geleceği “kaderi” bile bile...

Devleti’nin sırrını ifşa etmemişti...

***

Ve, o gün Türkiye...

Ölüme giderken bile...

Devlet sırrını söylemeyen bir “Devlet Adamı”nı...

Sessiz, sessiz takdir ediyordu...

***

Bunları kim anlatıyor?

Taaa, o yıllarda Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisi olarak...

Yassıada duruşmalarını hiç kaçırmayan...

60 küsur yıl önce yaşadıklarını...

İlmik, ilmik bugünlere taşıyan...

87 yaşında olmasına karşın...

Hala heyecanlı politika anılarını yazmaya devam eden...

Erzurum eski Milletvekili Sayın Rasim Cinisli...

Açık... Net... Tarafsız...

Şöyle diyor:

“Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı...

27 Mayıs 1960 darbesidir... O darbe ki; Devlet’in belini kırmış...

Demokrasiyi katletmiş...

Otoriteyi silmiş...

Vatandaşın Devlet’e karşı olan güvenini sarsmıştı...”

***

Hepsi bu kadar değil tabii ki...

Gerisini...

Bugün 87 yaşını sürdüren...

Adalet Partisi ve Demokratik Parti saflarında...

Milletvekili olarak siyaset yapan Rasim Cinisli’nin...

Yıllar önce...

Anadolu Ajansı’ndan Yunus Hocaoğlu’na anlattıkları...

Aslında...

Bu coğrafyada neden “dostumuz” olmadığını kanıtlıyor:

“27 Mayıs'tan bu yana dış güçler tarafından Türkiye'de darbe yapanların ana gayeleri Türk milleti ve devletinin gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmasını engellemektir... Darbelerin rol modeli 27 Mayıs'tır... Diğer darbelerde de bunu model alıp geliştirerek içerideki yandaşlarını da yanlarına alarak neticeye varmak istediler...”

***

Bugün...

“27 Mayıs Askeri Darbesi”nin 65’inci yıldönümü...

O günleri...

Birebir yaşayan eski milletvekili Rasim Cinisli’nin son sözleri şöyle:

"Yassıada, rejim ve hukuk açısından faciadır... Tepkilerden korkulduğu ve halkın uğramayacağı yer olması için denizin ortasındaki bir ada seçilmiştir... Orada yaklaşık 400 sanık rüşvet ve hırsızlık gibi suçlardan tutukluydu ancak bu insanların hiçbirine bu suçlamaları hükmedememişlerdi... (Ardahan ve Kars'ı sattı, anayasayı çiğnedi...) diyerek devlet suçlusu gösterdikleri iktidarı mahkeme edenler, hukuki zeminde bulunamadılar... (Demokrat Parti’yi halkın gözünde küçük düşürelim...) diyerek köpek, bebek, atın yediği ot gibi gülünç davalarla hesap görmek gibi akla sığmayan iddiaları ortaya attılar...”

***

Bitiriyoruz...

Adnan Menderes, idam sehpasına giderken konuşmadı…

Kelime-i Şehadet getirdi ve...

Dudaklarından sadece şu üç kelime döküldü:

“Kimseye küskün değilim…”

Aslında küskündü ve kırgındı…

Son nefesini verirken…

Takvimler; 17 Eylül 1961 Pazar gününü…

Saatler de…

13:21'i gösteriyordu…

Peki, geriye ne bıraktı?

İdamından az önce bulduğu bir kağıda mektup yazmıştı!

Ve o mektup yıllar sonra ortaya çıkmıştı…

Çok acıklıydı… Çok içtendi… Çok kahrediciydi…

İşte ağlatan o son mektup:

“Eylül 1961, size dargın değilim…

Sizin ve diğer zavallıların iplerinin…

Hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum…

Onlara da dargın değilim…

Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki:

“Adnan Menderes hürriyet uğruna ortaya koyduğu başını on yedi sene içinde almadığınız için sizlere müteşekkirdir…”

İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok...

Ölüme bu kadar metanetle gittiğimi…

Silahların gölgesinde yaşayan efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?

Şunu da söyleyiniz ki…

Milletçe bir gün mutlaka kazanılacak hürriyet mücadelesinde…

Sizi, efendilerinizi yine ben 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim…

Dirimizden korkmamalıydınız…

Ama şimdi…

Milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü…

Sizleri ölünceye kadar takip edecek ve…

Bir gün sizi silip süpürecektir…

Buna rağmen merhametim sizinledir…

Millet sağ olsun…"

Nokta...

Sonsöz: “Darbe bir insanlık suçudur; insanlığın ortak ve büyük yarası, zulmün adresidir... / Anonim...”