Güncel

Depremde eşini ve çocuklarını kaybeden Dr. Yüksel'in isyanı: Ruhsatlarla, imzalarla canlarımızın yitip gitmesine izin vermişler!

Dr. Nuri Seha Yüksel, Bayraklı'daki yıkıcı depremde kaybettiği kızı Dila, oğlu Ege Ilgaz ve eşi Burcu hanımın isimlerinin yaşatmak için çırpınıyor. Sanat sanat atölyeleri, görsel sanatlar atölyesi, müzik salonları, simülasyon salonu açtı. Baba Yüksel, "Bizim ölümlerimiz kayıtlı kuyutlu, ruhsatlı ölümler. Canlarımızın yitip gitmesine izin vermişler, göz yummuşlar. Bu, 30 Ekim'de de 6 Şubat'ta da görüldü, Kartalkaya'da da..." sözleriyle sorumlulara göndermede bulundu.

Abone Ol

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ - 30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.51'i gösterdiğinde İzmir'de korkunç bir deprem oldu. Merkezi Sisam adasıydı ama vurduğu yer Bayraklı idi. 117 vatandaşımızı yitirdik o depremde...

Dr. Nuri Seha Yüksel,Aile Sağlığı Merkezi'nde hastalarını muayene ederken meydana gelen depremde eşi Burcu Hanım'ı, aslan gibi oğlu Ege Ilgaz'ı ve güzeller güzeli kızı Dila'yı kaybetti. O büyük facianın acısından en büyük payı alanlardan biri olan Seha Yüksel, hala küllenmeyen, aksine kor ateşin daha da büyüdüğünü, yüreğinin yangın yeri olduğunu anlattı.

Sisam depreminde yaşadığı tarifsiz acıdan sonra acını paylaşmak için gittiğimde "Yaşama sebeplerim yok artık" demişti. Fakat o güçlü adam, bugün dimdik ayakta ve çocuklarının, eşinin isimlerini, anılarını yaşatmak için müthiş işler yapıyor.

ANNEMİN O SÖZLERİYLE KENDİME GELDİM

Bugün İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri olarak da görev yapan Dr. Nuri Seha Yüksel, duygularını aktarırken, "Depremle birlikte sadece evimiz değil, hayatım da çöktü" dedi ve ekledi:

"Hayatım da çöktü, çünkü yaşama sebeplerim ortadan kalkmıştı. Gelecek için kurduğum hayaller de enkaz altında kalmıştı. Evimiz yıkıldı; eşim Burcu, kızım Dila, oğlum Ege Ilgaz enkaz altında yaşamlarını kaybetti. Ayakta kalma sebebim kalmamıştı.Depremin üzerinden bir hafta geçmişti. Annem, 'Sen Dila'nın, Ilgaz'ın hala babasının, Burcu'nun eşisin. Bunu unutmamalısın, ona göre davranmalısın" dedi, ayağa kalkarak... Annemin bu sözlerinden sonra kendime geldim. Artık benim için yeni bir hayat başlıyordu."

"Kendini toparlayabildin mi Seha Hocam?" diye sordum. İşte yanıtı:

"Depremden uzunca bir zaman sonra toparlanmaya başladım. İki çocuğunu, eşini kaybetmiş birinin toparlanması olmuyor elbette. Yaşamının zemini yeniden çocuklarımla, eşimle var oldu. Onları kaybetmiş olmanın verdiği acının temelini oluşturdu. Bu acı kayıpların insan yaşamının belli noktalarında ne kadar kıymetli, ne kadar kıymetsiz olduğunu gördüm. Eşimin, çocuklarım Dila'nın, Ilgaz'ın anılarını yaşatmak için neler yapabilirim diye düşündüm."

DİLA YÜKSEL YÜREK ATÖLYESİ KURDU

Dila Yüksel, yaşasaydı bugün 16 yaşında genç bir kız olacaktı. Müziği, sanatı çok seviyordu. Ağabeyi Ege Ilgaz gibi o da piyano çalıyordu. Baba Yüksel, kızının bu özelliğinden yola çıkarak bir dernek kurmaya karar verdiğini anlattı:

"Kızımın adına bir dernek kurmaya karar verdim. Dila da Ilgaz da müziği, sanatı çok seviyorlardı. İkisi de piyano çalıyordu. Başka müzik aletlerini de çalıyorlardı. Bu nedenle çocukların müzik, kültür, sanat, sporla iç içe olmalarını sağlaması amacıyla 'Dila Yüksel Yürek Atölyesi' kurdum. Önce Rakım Erkutlu İlkokulu'nda, Bornova Şehitler Ortaokulu'nda sanat atölyeleri kurdum. Hayrettin Duran Anadolu Lisesi'nde bir müzik salonu oluşturduk. Dila Yüksel solo performans yarışması düzenledik. Dernekte hayalleri sevgiye sarıp gerçeğe kavuşturmayı hedefledik. Biz Yüksel ailesi olarak birbirimize hep sevgiyle yaklaştık. Bu sevginin gücünü kullanabiliyorduk. Çocuklarımın okullarındaki başarısı ve sanattaki girişimleri, aile ortamındaki sevgiden aldıkları güçle gelmişti."

AH O 6 ŞUBAT DEPREMİ YOK MU, BEN BİR DAHA YANDIM!

Seha Hoca, kendi acılarıyla kavrulurken, çocuklarının, eşinin isimlerini yaşatmak için çaba harcarken meydana gelen 6 Şubat depremini hatırlatıyor. Sadece 6 Şubat Kahramanmaraş depremi olsa neyse... "Bu büyük depremin ardından Kartalkaya'da da çocukların ölümü, beni perperişan etti" dedi Seha Yüksel ve yürekleri dağlayan şu sözleri söyledi:

"O süreçte bambaşka iki süreçle karşılaştım. Birincisi, 6 Şubat depremiydi. Orada da binlerce Ilgaz, binlerce Dila'nın hayattan koptuğunu, yok olup gittiğini gördüm. Bu da benim zaten sönmeyen kalbimdeki yangını körükleri, acılarım külleneceğine köz daha yakıcı oldu. Dolayısıyla acım, başka bir şekil aldı. Kendi acımın içine gömülmüşken, bir anda daha büyük başka bir çok insanın yaşadığı acıyı da içimde hissettim. Bu da bana daha çok şeyler yapmam gerektiğini hatırlatmış oldu. İkincisi de Kartalkaya faciası.. .Kartalkaya'da da Dila'lar, Ilgaz'lar yanarak can verdi. 30 Ekim depremi, 6 Şubat depremi ve Kartalkaya yangınını gördükten sonra şunu düşündüm; bizim ölümlerimizin, bizim kayıplarımızın hepsi kayıtlı kuyutlu ölümler!"

ÇOCUKLARIMIZIN ÖLMELERİNE İZİN VERMİŞLER, O İMZALARLA...

Seha Yüksel, "Bizim ölümlerimlerimiz, kayıtlı kuyutlu ölümler" sözünü şu açıklamalarla açtı:

"Yani altında imzaların olduğu, ruhsatı olan ölümler... Bizim canlarımızın yitip gitmesine izin verilmiş, ruhsatla, imzalarla! Bir başka deyişle canlarımızın ölümlerine göz yumulmuş. Göz göre göre kabullenilmiş ölümler! Bu ruhsatlı ölümü önce ben yaşadım, sonra 6 Şubat'ta Kahramanmaraş ile birlikte toplam 11 ilde yaşadık, ardından Kartalkaya'da yaşandı. Bizimkisi kayıtlı kuyutlu ölüm! Bizim çocuklarımızın ölmelerine karar vermişler, o imzalı ruhsatlarla! O imzaların aslında ne kadar önemli olduğunu, yasaların, kuralların aslında ne kadar önemli olduğu gerçeği o kadar sert bir şekilde yüzümüze çarpıyor ki... Bu duyguyu çok fazla yaşamaya başladım. İş kazaları diyoruz. Onlar da ruhsatlı, izin verilmiş ölümler!"

AYNI KADERİ PAYLAŞAN İSKENDERUN'A "DİLA YÜKSEL GÖRSEL SANATLAR ATÖLYESİ!"

Ülkede yaşanan tüm bu olayların, kendisini daha farklı duygulara sevk ettiğini dile getirdi Seha Bey ve geride kalan 5 yıllık süreçte, kızı Dila'nın adını yaşatmak için yaptıklarını anlatmaya başladı:

"13 çocuğumuza 8 hafta süren Didem Tarlalı ile bir hikaye yazımı etkinliği düzenlemiştik. Bu etkinliğin sonunda Yunanistan'dan ünlü piyanist Mihalis Kalkanis konser verdi. 13 çocuğumuza, kendi yaşam alanından farklı şeyler yaşamalarını sağladık. Çocuklarımız başka bir mekanda çok farklı, çok güzel duygular yaşadılar. Başarılı, dünyaca ünlü bir piyanistle tanıştılar.

İskenderun'dan bir okul ulaştı bana... Şerafettin Mursaloğlu Anadolu Lisesi yöneticileri, bizim okula da bir şeyler yapabilir misiniz, dedi. Oradaki resim öğretmeni Gülcan Doğruel ile irtibat kurduk, orada Dila Yüksel Görsel Sanatlar Atölyesi yaptık. Açılışını gerçekleştirdik. 6 Şubat kayıtlarına göre İskenderun, 3 bin yurttaşını kaybetmiş bir yer. Orada da yok olmuş aileler, enkaz altında kalmış hayaller vardı. Amacımız, çocuklar için bir şeyler yapmaya çalışan okul müdürleri, öğretmenlerle birlikte çocukların yüzünü güldürebilmekti elbette. Hayatta kalanların yüzlerinde bir tebessüm yaratmak, hayal kurabilmelerini sağlamak, ruhuma çok iyi geldi. O çocukların hayallerini kurmalarında, hayallerinin gerçekleşmesinde benim de küçük bir katkım olursa, ne mutlu bana."

SIRADA ÜMİT MAHALLESİ VE KEMALPAŞA'DA MÜZİK SALONU VAR

"Sırada açılışı yapılacak neresi var?" diye soruyorum:

"Önümüzdeki günlerde İzmir Pınarbaşı'nın karşısındaki Ümit mahallesinde bir ortaokulda müzik salonu açacağız. Daha sonra Kemalpaşa'da büyük bir ortaokulda da müzik salonu açılışını yapacağız. Mihalis Kalkanis ile Hatay'da bir konser vermeyi planlıyoruz. Gücüm yettiğince yine deprem bölgesinden ihtiyacı olan okullara da elimden geldiğinde destek olacağım. Dila Yüksel adını taşıyan iki sanat atölyesi, bir müzik salonu, bir de Güzel Sanatlar Atölyesi açıldı."

ILGAZ'IN ADI, İKİ AYRI SALONDA YAŞIYOR

Seha Yüksel, "Ege Ilgaz Yüksel, Burcu Ilgaz adı bir yerde yok mu?" diye sorunca, "Olur mu öyle şey! Oğlumun adını taşıyan yerler de var!" dedi:

"Oğlum Ege Ilgaz, İstanbul Erkek Lisesi'nde okuyordu, çok başarılı bir öğrenciydi. Yaşasaydı, bugün 22 yaşında delikanlı olacaktı. Okul yönetimi, okulda bir salona Ege Ilgaz Yüksel adını vermişti zaten... Ben de daha sonra Ege Üniversitesi İzmir Denizcilik Yüksek Okulu'nda simülasyon salonunu yeniledim ve o salona Ege Ilgaz Yüksel adı verildi. Neden denizcilik okulu? Çünkü Ilgaz, çok başarılı bir yelkenciydi, kaptandı. Karşıyaka'nın optimistçilerinden biriydi. Eşimle ilgili de çalışmalarım olacak. Daha çok kadınlara ve çocuklara yönelik katkılar sağlayacak bir dernek olsun istiyorum."

SORUYORLAR BİRAZ İYİ MİSİN DİYE, HİÇBİR ZAMAN İYİ OLMADIM!

Sorularım bitmişti ama Dr. Nuri Seha Yüksel'in anlatacakları bitmemişti. Söz, yine Seha Bey'de:

"Her şeyi yaparken arkasında bir acı olması, o acının getirdiği babalık, eşlikten dolayı bir enerji getiriyor ama o acılara rağmen bunları yapmak insanı bazen yavaşlatabiliyor. Bu sorunun üstesinden gelmeye çalışıyorum. Kendi acımı yaşadığım bir alan var, başkalarının acılarını yaşadığım bir alan var, doktorluk mesleğini sürdürdüğüm, sivil toplum kuruluşlarında yaptığın görevlerle ilgili bir alan var. Bunların hepsi yan yana gidiyor, biri arkada kalmıyor. Acılar, hiç geride kalmıyor! Soruyorlar bana, biraz iyi misin, diyorlar. Hiçbir zaman biraz iyi olmadım, hiçbir zaman da biraz iyi olmayacağım. Öyle bir şey olmayacak ama yaşamaya devam ediyoruz. Hala çocuklarımın babasıysam, Burcu'nun eşiysem, hala yaşıyorsam, onlarla ilgili bir şeyler yapmaya devam edeceğim. 6 Şubat depreminden sonra, benimle aynı acıyı yaşamış herkesle bir noktada hareket edeceğim. Elimden geldiğince, gücüm yettiğince hepsinin üstesinden gelmeye çalışacağım."