CHP İl Kongresi’nin sonuçları

Abone Ol

Sıcağı sıcağına yazmak istemedim. Biraz da kongre sonrası tepkileri görerek bir değerlendirme yapmayı düşündüm. Zaten az çok bildiğimiz müdahaleler ve tepkiler geldi.

Kongrenin en genel özeti, “Batı cephesinde yeni bir şey yok” benim için. Yani merkezin ağırlığı artıyor, belediye başkanları ve delege ağaları, ilçe kongrelerine ağırlık koyuyor.

CHP, Kılıçdaroğlu’nun gidişi ve son dönem izlediği strateji ile yakaladığı değişim rüzgarı, belli ölçüde seçmene yansısa da, parti içi iktidar ilişkileri bakımından CHP’nin, eski CHP’den hiçbir farkı yok.

Belediye başkanları ve milletvekillerinin genel merkez belirliyor, ilçe örgütlerini, belediye yönetimi belirliyor, il yönetimlerini de yine genel merkez belirliyor. Böyle bir kısır döngü. Hiyerarşinin bir üst basamağında yer alan güç, kendini seçecek olanları, kendi seçiyor.

Yani adeta, seçmen iktidarı değil, iktidar seçmeni seçiyor.

Özgür Özel, önce hapiste olan Şenol Aslanoğlu’nu, vefa gereği aday göstermişti. Bana göre doğru değildi. Vefa gösterilecek konu değil bu. Ama henüz beraat etmediği ve yargılanması sürdüğü halde, bu defa Aslanoğlu’na vefaya gerek kalmadı, ardından başka bir aday çıkarıldı.

Bu da doğal olarak eleştirildi. Tek aday ve blok liste tartışması her kongre sonrası yapılır ama genel merkez tek adayda ve blok listede ısrar eder. Bu da Özel ve İmamoğlu ikilisinin, CHP’yi önceki genel başkanlar gibi yönetmede kararlı olduklarını göstermektedir.

Deniz Baykal, Kemal Karataş’ı böyle İl Başkanı yapmıştı. Narlıdere’de yapılan kongreye bizzat gelerek müdahale etmişti. Yaptığı konuşmada başka aday çıkarmaya çalışan delegeleri azarlamakla kalmadı, aday çıkarırsanız gereğini yaparım demişti. Ve Karataş, tek aday olarak girdiği seçim ile İl Başkanı olmuştu.

Yine Deniz Yücel de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun baskısı ile tek aday olarak kongreden, İl Başkanı olarak çıkmıştı. O zaman da başka aday çıkarma çabaları, genel merkezin baskısı nedeniyle sonuç vermemişti.

Şimdi de Özgür Özel, “Şenol Aslanoğlu’ndan vaz geçtim, adayımız Çağatay Güç” dedi. Aday olmak isteyenleri de arayıp, benim irademe sahip çıkın diye talimat verdi. Bu defa adayın İmamoğlu tarafından belirlendiği yorumları da yapıldı, aday Trabzonlu olunca.

CHP’de aynen AKP ve MHP gibi, yerele güvenmiyor ve merkezin himayesindeki kişileri taşra yönetiminde görmek istiyor. Bu dönem ayrıca, CHP’nin eski kurultay ile sorunu da olduğu için, bu defa işi daha sağlam tutmaya çalışıyorlar.

Kurultay delege listesine bakınca da, eskilerin belli ölçüde tasfiyesi görülüyor ama bu bir yenileşme hamlesinden çok, daha önce değişimden yana değil de Kılıçdaroğlu’nun yanında duranlar elenmiş gibi. Eski vekiller ve eski belediye başkanları, Kurultay delege listesinde yer bulamamış.

CHP, aslında uzun yıllardır bulamadığı bir fırsat yakaladı. Bunun birinci nedeni, genel başkan değişikliği idi. Nasıl ki, Baykal yerine Kılıçdaroğlu göreve gelince, seçmen tabanında bir genişleme olduysa, şimdi de defalarca seçime girmiş olan Kılıçdaroğlu yerine Özel’in gelmesi, seçmende olumlu yansıma buldu.

Diğer önemli bir neden de İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi siyasetçilerin başarılı performansları ile umutlanan seçmen, CHP ile Saray rejiminden kurtulma umuduna sahip çıktı. Doğrusu bu fırsatı son üç dört ayda Özel iyi değerlendirdi.

Ancak CHP genel başkanlığı ve kadroları değişmiş olmakla birlikte, aynı hamurdan üretilmekte. Ve parti ayrımı olmaksızın, siyaseti esir alan kayırmacılık ve pre modern ilişkiler bir türlü terkedilemiyor.

Dolayısıyla liyakat değil de himaye esas olduğu için, bir üst iktidara bağımlı niteliksiz kadrolar her geçen gün artış gösteriyor. Bu işleyiş, Özel ve İmamoğlu ile gelmedi CHP’ye ama onlar da bunu sürdürmekte kararlı görünüyorlar.

Oysaki son seçimlerdeki, Saraydan kurtulma umudu, aylardır mitinglerde devam ediyor. Bu rüzgara dayanarak yenileşme mümkündü. Ancak delege seçimlerinden kongrelere kadar buna ilişkin en ufak bir ipucuna rastlanmıyor.