CHP değişiyor mu?

Abone Ol

CHP, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerini, 2023 yılında, biraz da göz göre göre kaybedince, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “CHP değişirse, Türkiye değişir” mesajı ile parti içi mücadele ateşini yakmıştı.

CHP üyeleri ve seçmenlerde bunun karşılığı vardı. Ama delegasyon Kılıçdaroğlu’nun döneminden kalmaydı. CHP delege yapısını profesyonel ekipler organize ettiği için, onları parti yönetimini değiştirmeye ikna etmek zordu.

Ayrıca birçok profesyonel, nasıl olsa Kılıçdaroğlu, Kurultay’ı kazanır diye düşünüyordu. Ama öyle olmadı. Kılıçdaroğlu’nun birinci çemberindeki çok sayıda siyasetçi, artık istikbalin İmamoğlu’nda olduğunu düşünüyordu ve ona göre davrandı.

Aslında siyaset, gerçek anlamda ülke ve ortak iyi arayışı olsa, delegenin seçmende biriken öfkeyi ve değişme talebini hissetmesi lazımdı. Ama profesyoneller, seçmenden ziyade kişisel kariyer hesaplarına göre hareket ederler.

Kurultay’da Kılıçdaroğlu kaybedip yerine Özgür Özel gelmesi, seçmede büyük destek gördü. Aynen Baykal yerine Kılıçdaroğlu gelince oluşan heyecan dalgası gibi bir atmosfer oluştu. Hatta yaşanan olaylar sonucunda daha coşkulu oldu bu. Özgür Özel’in gelmesinden ziyade Kılıçdaroğlu’nun gitmesi, öfke biriktiren modernleşmeci seçmende, tekrar CHP’ye yönelme ihtimalini yükseltti.

Genel Başkan ve Genel Merkez değişmişti. Peki, CHP değişmiş miydi? Yani yöneticiler (ki onların çoğu zaten Kılıçdaroğlu’nun gediklileri idi) değişince, CHP değişmiş miydi? Hangi ölçüyü kullanırsak kullanalım, değişim olmamıştı. Yani ideolojik tavır, kadrolaşma, nepotizm ve kayırmacılık ilişkileri vs aynen devam ediyordu.

Yerel seçimlerde bazı istisnalar hariç, çok kötü aday belirleme süreci yaşandı. Yine kim kimin adamı ilkesi öncelik kazandı. Liyakatin tarifi yapılmadı pek. Genç ve kadın hassasiyeti dile getirildi ama bu tercihlerde de gençlik ve kadınlar liyakatten çok, karar vericilerin tercihleri üzerinden aday yapıldı.

Bunlar, seçmenin umurunda değildi. CHP Genel Başkanı değişmişti. Belediye başkanları değişmişti ve partide İmamoğlu ve Yavaş gibi ülkeye hitap eden yöneticiler, umut olarak görülüyordu.

Seçim zaferi elde edildi. Bunun akıllıca belirlenen adaylar sayesinde olduğunu söylemek oldukça sübjektif bir değerlendirme olacaktır. Değişime destek verdi seçmen. Yoksa yeni adaylar hakkında yeterli bilgiye sahip değildi ve bunu önemsemiyordu da. Hatta İzmir örneğinde olduğu gibi, farklı yerlerden aday adayı olan bazı kişiler başvurmadıkları, yerlerden belediye başkanı oldular.

Bu yeni adayların pek isabetli belirlenmediğinin, karar vericiler ile kişisel ilişkilerin etkisinin çok etkili olduğunun çok önemli göstergelerinden birisi, yeni seçilmiş bu kadar çok belediye başkanı ve belediye meclis üyesinin baskılar karşısında AKP’ye kolayca geçişidir. Bu hiçbir şekilde normal bir olay değildir. Ve liyakatsizliğin önemli bir göstergesidir.

Yani Genel Başkan ve belediye başkanlarının büyük bölümü değiştiği halde, CHP pek de değişmemişti. Hatta o kadar değişmemişti ki, Kılıçdaroğlu’nun yanı başındaki Genel Merkez derebeylerinin çoğu, yine konumunu korumuş, sadece yanlış ata oynayan ve bu yeni ekiple doku uyuşmazlığı yaşayan bazıları konum kaybetmişti.

CHP’nin göreli olarak değişmesine ve yeni bir hava yaratmasına yol açan olay, Erdoğan’ın başlattığı yargı hamleleri olmuştur. Ülke çapında seçmende karşılığı olan İmamoğlu’nun tutuklanma gerekçesi ve yöntemi, kamuoyunda büyük tepkiye yol açtı. Art arda gelen tutuklamalar ve görevden almalar, otoriter iktidara karşı muhalif seçmenlerde tepkiyi artırdı.

Ama bu defa partililer ile sınırlı değildi tepkiler. Üniversite gençliğinden, sol partilere kadar çok farklı duyarlılıklara sahip toplumsal kesimlerde, bu otoriter yönetime karşı biriken enerjiyi, bu defa Özgür Özel iyi değerlendirdi. Yumuşama ve normalleşme laflarının karşılığı olmadığını anlayıp, meydanları ve sokakları muhalefet mekanına dönüştürdü.

Bu aşamadan sonra, muhalefeti beklenmedik şekilde iyi yönetti ve karşılık da buldu. Rekor sayıda miting ve toplantıda rekor sürelerde, rekor sayıda katılımcı sağlandı. CHP’lileri birleştiren bu eylemlere ayrıca muhalif diğer parti, sendika ve sivil toplum kuruluşları da destek verince, daha önce görülmemiş bir sinerji ortaya çıktı.

Bütün bunlar, CHP’nin toplumdaki muhalif enerjiyi iyi yönettiğini gösteriyor. Peki, ama CHP, yeniden başlayan kongreler sürecinde değişim yaşıyor mu? Parti örgütlerinde bu değişim sürecine uyumlu yeni bir kadrolaşma oluşuyor mu? Yeni yöntemler kullanılıyor mu? Kesinlikle hayır.

Kadrolaşma, ağa yanaşma ilişkisi, himaye ve belediyelerin kongrelere müdahalesi konusunda CHP, eski CHP. Derebeyi milletvekilleri, delege ağaları, belediye başkanları, kendi siyasal kariyerlerine göre sahada aktif rol oynuyorlar.

Uzunca bir süredir parti içi mücadelede ustalaşmış kadrolarıyla CHP, ülke ve şehir sorunları konusunda ihtiyaç duyulan kadrolaşmaya ulaşmakta zorlanıyor.

Genel Merkez, belediye başkanları kongrelere müdahale etmesin ve belediye meclis üyeleri delege olmasın diye genelge yolladı ya, bu hiç karşılık bulmadı. Belediye başkanları delege seçimlerine müdahale ettiler ve belediye meclis üyelerinin çoğu da aile üyeleri ve arkadaşlarını delege yaparak, eski sitemi yeniden üretmeye devam ettiler.

Sonuç olarak, İmamoğlu’nun “CHP değişirse, Türkiye değişir” ifadesi şeklen gerçekleşti ama yöntem ve kadrolar aynen devam ediyor. Bunu değiştirmek de kolay iş değil doğrusu.