Çeşme Projesi tekrar ısıtılıyor

Abone Ol

Bir süredir İzmir AKP Milletvekillerinin, çeşitli toplantılarda, Çeşme Projesinin tekrar gündeme gelmesi yönünde açıklamaları oldu. Ardından İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener de, Çeşme Projesinin ne kadar önemli olduğunu açıklaması da gösteriyor ki, Saray ve beton sermayesi Çeşme Projesini tekrar gündeme getirmeyi planlıyor.

Oysaki birkaç yıl önce, bu proje konusunda mahkeme kararları ile bu proje mahkeme kararı ile kesin bir şekilde ret edilmişti. Uzman bilirkişilerin raporuna dayanarak mahkemenin verdiği karar şu iki gerekçeye dayanıyordu: Bu projede herhangi bir kamu yararı yoktur ve bu proje bölgede telafisi olanaksız zararlar verecektir.

Diğer birçok konuda hukuku dikkate almayan iktidar, belli ki, kesinleşmiş bu mahkeme kararına rağmen yeni bir formül peşinde.

Çeşme’nin yüzde 65’ni arsa haline dönüştürüp satmaya yönelik bu proje, hiç akıldan çıkarmayalım ki, AKP ile CHP ittifakı ile ilerliyordu. Çeşme, Büyükşehir Belediye başkanlarının tam desteğine ek olarak, yine İzmir Ticaret Odasında, dönemin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da destek açıklaması yapmıştı.

Mahkeme kararına kadar, CHP Genel Başkanından, ilgili belediye başkanları ve İzmir milletvekillerinden hiçbiri, bu rant projesine karşı çıkmamış, aksine desteklemişti. Söz konusu mahkeme kararına kadar yürütülen sivil ve hukuki mücadelenin hiçbir yerinde ve safhasında CHP’li siyasetçiler yoktu.

Bu ittifak, çok önemli bir detay.

Bayındırlık ve emlak sermayesine dayanan Saray iktidarı, sürekli olarak, siyasetin finansmanında inşaat sektörünü koçbaşı olarak kullanmaktadır. Özallı yıllarda Turizmi Teşvik Kanunları ile kıyı ve koy yağması salgını, Saray iktidarı da, kentsel rantlara ek olarak sahil kentlerindeki bu projelere bel bağlamış durumda.

CHP’li temsilciler de büyük bir hayranlıkla, destek veriyorlardı bu projeye. Onlar, kıyı yağmasına yönelik bu projenin içine bir Atatürk Köyü yerleştirmek suretiyle, projeye Cumhuriyetçi bir hüviyetkazandırmış oluyorlardı.

Çeşme, şu anda kısmifelç yaşayan bir kent.Ama bu azgın ve görgüsüz sermaye bunu dikkate almaktan epey uzak. Çeşme’nin fosseptiğinin büyük bölümü halen denize boşalıyor. Bu yıl Çeşme’nin denizinde yüzlerce dev orkinos balığı kıyıya vurdu. Neden acaba? Balık çiftlikleri standartlara uygun kurulmadığı için, deniz dibi kirliliği had safhada.

Şehirde otopark yetersiz. Yol yeteriz. Su yetersiz. Ama kimin umurunda. Karareis barajından su veriliyor işte. Çeşme’nin su sorunu çözüldü diyenler, halen küresel iklim krizinin ciddiyetini kavramış değildir. O baraj yıllardır su biriktirdiği için dolu. Bu yağış azlığı ve bu nüfus baskısıyla üç yıl sonra ne hale gelecek?

Çeşme’de bina sayısı ve nüfusu artırmak kadar akıl dışı ve şehir planlama ilkelerine aykırı düşünce olamaz. Çünkü Çeşme, zaten şu anki yükünü bile taşıyamıyor. Ancak Çeşme’yi bir ekolojik alan olarak değil de, arsa olarak gören görgüsüz sermaye, bunları düşünecek durumda değil.

Hem İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı hem de AKP’li İzmir milletvekillerinin son dönem artan beyanlarından anlaşılıyor ki, Çeşme yine, yeni bir saldırı öncesinde bulunuyor.

Daha tehlikeli bir durum, Çeşme’nin sahipsiz ve savunmasız olmasıdır. Daha önce nasıl ki, AKP ve CHP ittifakı ile belli bir aşamaya geldiği halde, İzmir Barosu, Odalar ve Çevrecilerin yürüttüğü hukuki ve sivil mücadele sayesinde, bu saldırı geri püskürtülmüş olsa da, söz konusu partiler arası ittifak, yine ihtimal dahilindedir.

Çünkü CHP’li belediyelerin kahir ekseriyeti, neo liberal kent yönetim anlayışını benimsemiş durumda. Unutmayalım ki, Çeşme’deki kıyı ve koylarda otel ruhsatı ile inşa edilen projelere ticari ruhsat verilmesi yolunu açan, imar değişiklikleri, CHP’li Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonunda oy birliği ile onaylanmıştır. Yani CHP, AKP ittifakı ile.

Başka bir örnek de İnciraltı İmar Planları konusunda CHP’li ve AKP’li milletvekilleri ile belediye yönetimlerinin ittifak halinde olmasıdır.

Bu iki örnekten de anlaşılacağı gibi, söz konusu rant paylaşımı ve kent yağması ise, partiler arasında pek fark kalmıyor. Semboller üzerinden bir kültür çatışması içinde olan iktidar ve muhalefet, kent yağması ve kentsel rantları siyasetin finansman kaynağı olarak görme bakımından kolayca anlaşabiliyorlar.