Hemingway, 1940 yılında yayımlanan kitabını, 2. Dünya Savaşı yıllarında, İspanyol iç savaşında yaşananlardan yola çıkarak yazmış.
O çanlar elan çalmaya devam ediyor. Aradan geçen 85 yılda her ne yaşanmışsa, durum hiç olmadığı kadar kötü. Gündelik hayatta olan biten her şey erör veriyor.
Dünyada üretilen gayrisafi hasılanın tam 3 katı borç yaratan sistem krize girince 4 katı borç üretmeye başladı ve sistem dengeye geri dönemiyor.
Dengeden çıkan sistemi yönetemeyen muktedirler, derinleşen ekonomik krize teslim oldu. Demokrasiler duraklamaya girerken otoriter yönetimler öne çıkıyor. Dünya nüfusunun dörtte üçü yoksul. Savaş tehdidi yeryüzünü kuşatıyor. İklim krizi, kuraklık, kıtlık kapıya dayandı, su kaynakları kuruyor.
Koşullar böyle olunca, kamusal yaşam normları çöktü. Denetim mekanizmaları doğru dürüst çalışmıyor. Güvenlik sistemi işlemiyor.
Çalışmak artık angarya gibi algılanıyor. Çalışan, işe gittiği için para alıyor, gerisi teferruat. Toplumda, bildiğini okuma eğilimi giderek güçleniyor.
Sistemde dağılma o denli derin ki hastaneye tedavi için gelen hasta MR cihazında unutulabiliyor. Kendi çabasıyla 1 saatte çıkabilmiş cihazdan. Rutin işlerin yürütülmesinde bile artık sıkıntı var.
Kaldığı otelde ölen anne, baba ve iki çocuğun, yediklerinden mi, ilaçlamadan mı öldüğü tartışılıyor. Ölümlerden ölüm beğeniyor, insanlar.
Bu vesileyle dile getirmek istiyorum; bilim ve akademik ünvanlar da artık güven vermiyor. Bilimin yüzde otuzdan fazlasını ciddiye almak çok riskli. Akademik ünvanlar ha keza…
Değerler sisteminin çöktüğünü söylemek öylesine boşluğa doğru sesleniş değil; burnumuzun dibindeki büyük tehlikeyi işaret etmektir. Ancak, yaklaşan büyük tehlikeyi ciddiye alan çok az insan var.
Cumhurbaşkanı, üç çocuk da yetmez, dört, beş daha fazla çocuk yapmak lazım, diyor. Demek ki gerçeklik, Saray’dan bakınca, sokaktan görüldüğü gibi görülmüyor. Gerçekliğin bilgisi, muktedir ile sokaktaki insanı buluşturmuyor. Bu yüzden, Erdoğan, ataması yapılmayan öğretmene, yalan söylüyorsun, diyor.
Bunalımın yeryüzü ölçeğinde zirve yaptığı zamanlarındayız. Ülkemizde yaşanan sorunların benzeri, gelişmiş ekonomiler de dahil, birçok ülkede yaşanıyor.
Yeryüzü bu kaotik dönemi hangi koşullarda geçecek pek bilinmiyor. Değişkenler, değişkenlerin değişkenleri derken dinamiklerin nasıl işlediğini ön görmek neredeyse imkansızlaşıyor.
Başımıza gelecek var. Bunu biliyoruz. Ne gelecek ve nasıl gelecek, henüz meçhulümüz. Bütün bildiğimiz, çanlar çalıyor ve insanlık felaketin eşiğinde.