Can Yücel ve Şadan Gökovalı’nın hayali gerçekleşti

Abone Ol

Salihli’de Sardes Antik Kenti, sadece Lidya uygarlığının başkenti ve paranın doğduğu yer olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin edebiyat ve kültür hayatında önemli bir yer tutan etkinliklere ev sahipliği yapmasıyla da dikkat çekerdi eskiden.

1985-1994 yılları arasında, dönemin Salihli Belediye Başkanı Zafer Keskiner ve edebiyat, turizm ve gazetecilik alanında unutulmaz katkıları olan Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın hocamızın öncülüğünde düzenlenen “Salihli Şiir İkindileri” etkinliği, Türk edebiyatının dev isimlerini bir araya getirirdi. Ben de bu etkinliklerin tamamını izleyenlerdenim. Unutulmaz anılarımız var.

Yıl 1989… Can Yücel’in Dionysos Ödülü alacağı Şiir İkindisi için Sardes yollarındayız Şadan Hocam ile birlikte…

Can Yücel, Cemal Süreya, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Attilâ İlhan, Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin gibi usta şair ve yazarlara “Dionysos Ödülü” verilirdi Sardes’te… Şiir İkindileri ilkbahar ve sonbaharda yılda iki kez düzenlenen bir edebiyat etkinliğiydi. Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın organizesinde ve Salihli Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleşen bu etkinlik, Türkiye’nin dört bir yanından edebiyatseverleri ve usta kalemleri Sardes Antik Kenti’nin büyüleyici atmosferinde buluştururdu. Etkinlik, adını antik Yunan mitolojisindeki şarap, bereket ve tiyatro tanrısı Dionysos’tan alan “Dionysos Ödülü” ile taçlandırılıyordu. Bu ödül, Türk edebiyatına katkıda bulunan şair ve yazarlara verilerek, onların eserlerinin geniş kitlelerce tanınmasına ve Sardes’in kültürel mirasının edebiyatla harmanlanmasına olanak sağladı.

Şadan Gökovalı’nın, ezberinde yüzlerce şiir barındıran bir Anadolu bilgesi olarak bu etkinliklerde şairlerin unuttukları dizeleri tamamlaması, etkinliklere ayrı bir renk katardı. Bu ödül, sadece bir takdir nişanesi değil, aynı zamanda Sardes’in tarihsel ve kültürel dokusuyla edebiyatı buluşturan bir köprüydü. Sardes’in tiyatro, sanat ve kültürle olan tarihsel bağı, Dionysos’un ruhuna uygun bir şekilde bu etkinliklerle yeniden canlandırılmış oldu.

Sardes Antik Kenti, Lidya Krallığı’nın başkenti olarak MÖ 8. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar Anadolu’nun en önemli merkezlerinden biriydi. Dünyada madeni paranın ilk kez basıldığı yer olarak bilinen Sardes, ekonomik, kültürel ve sanatsal yeniliklerin merkeziydi. Antik tiyatrosu, Artemis Tapınağı, Roma hamam-gymnasium kompleksi ve iyi korunmuş sinagoguyla, Sardes çok katmanlı bir tarih sunar. Dionysos Ödülü’nün bu kentte verilmesi, Sardes’in tiyatro ve sanatla olan bağını vurgulayan sembolik bir seçimdi.

Antik dönemde Dionysos kültü, tiyatro ve şiirin gelişiminde önemli bir rol oynamıştı; bu nedenle, modern çağda bu ödülün Sardes’te verilmesi, kentin tarihsel mirasıyla edebiyatı birleştiren anlamlı bir girişim oldu.

Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri’nin 12 Temmuz 2025’te UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması, kentin evrensel değerini bir kez daha ortaya koydu.

Bu unvan, Sardes’in sadece arkeolojik değil, aynı zamanda kültürel bir merkez olarak tanınmasını pekiştirdi. Salihli Şiir İkindileri ve Dionysos Ödülü, bu mirasın modern çağda nasıl canlı tutulduğunun bir örneği. Etkinlikler, Sardes’in tarihsel dokusunu edebiyatla buluşturarak, kentin kültürel kimliğini güçlendirdi ve bölge turizmini canlandırdı. Bugün, bu etkinliklerin anısı, Sardes’in UNESCO listesindeki yerini daha da anlamlı kılıyor.

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasıyla taçlanan Sardes, sadece arkeolojik bir hazine değil, aynı zamanda kültür ve sanatın yaşayan bir merkezi olmaya devam ediyor. Bir Egeli olarak, bu mirasın parçası olmanın gururu, Sardes’in her taşında ve her dizede hissediliyor.

Sardes yolculuklarımızda Şadan Hoca ve Can Yücel bu zenginliğin yeterince bilinmemesinden duydukları üzüntüyü dile getirirlerdi. Şimdi umarım yattıkları yerde bu sevincimizi hissediyorlardır. Çünkü hayalleri gerçek oldu.

Sardes ve Bin Tepeler’in UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması, Ege Bölgesi’nin turizm potansiyelini artıracak önemli bir adım.

Bölgede yürütülen arkeolojik kazılar, restorasyon projeleri ve gece müzeciliği gibi uygulamalar, Sardes’in büyülü atmosferini ziyaretçiler için daha erişilebilir kılıyor. Bakan Ersoy’un da davet ettiği gibi, Sardes’in tarihi dokusunu keşfetmek, Ege’nin tarihine ve kültürüne dokunmak isteyenler için eşsiz bir deneyim sunuyor. UNESCO’nun artan turizm baskısına karşı koruma ve yerel halkın faydalanmasını sağlama vurgusu, bölgede sürdürülebilir turizm projelerinin önemini artırıyor.

Bir Egeli olarak, bu topraklarda doğup büyümüş bir medeniyetin dünya sahnesinde hak ettiği yeri alması, hepimizi gururlandırıyor. Lidya’nın başkenti, paranın doğduğu yer, Anadolu’nun piramitleri… Sardes ve Bin Tepeler, sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlığın ortak mirası olarak artık daha güçlü bir şekilde korunacak ve gelecek nesillere aktarılacak. Bu unvan, Manisa’yı ve Ege’yi kültür turizminin merkezi haline getirirken, hepimize bu eşsiz mirası keşfetme ve koruma sorumluluğunu hatırlatıyor.