“Bundan sonra neler yaşanır?”

Abone Ol

Neredeyse...

Yarım asır geçti acılı günlerin üstünden...

Bi’zamanların...

“Terör Örgütü” olarak anıldığı “PKK”...

(Açık ve net...)

Tam 47 yıldır...

Halk arasındaki ifade ile...

Türkiye’den bir “Kürdistan” koparmak için...

“15 Ağustos 1984”te başlattığı hain saldırılarda...

Asker, sivil ve çocuklar dahil...

40 binden fazla can hayatını kaybetti...

Şimdi...

Türkiye yeni bir kapı aralıyor...

***

Süleymaniye yakınlarında...

Casene mağarasından çıkıp...

Tek sıra halinde üzerlerindeki silahları...

Teker teker dev bir kazana bıraktılar...

Bese Hozat kendi eliyle ateşe verdi silahları...

Böylece...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi...

Türkiye’de bir “devir” kapandı...

***

Peki, bundan sonra neler yaşanacak?

Türkiye neler görecek, nelere tanık olacak?

Silahları bırakan PKK’lıların...

Bundan sonraki yaşamları nasıl şekillenecek?

Mesela...

Bunlar Türkiye’de yaşamaya devam edecekler mi?

Eğer öyleyse...

Hayatlarını nasıl sürdürecekler?

Ekmek parası için...

Fabrikalarda filan mı çalışacaklar?

Büyük olasılıkla mağaralara dönmeyecekler...

O zaman...

Nerede barınacaklar?

***

Asıl problem şu:

Kırmızı bültenle arananlar n’olacak?

Yoksa?

14 yıl önce Hatay Reyhanlı’daki...

Cilvegözü sınır kapısından giriş yapan...

52 kişilik ilk Suriyeli mültecilerimiz gibi...

Dağdan inen...

PKK’lılar militanlar çadır kentlerde mi yaşayacaklar?

***

“Terörsüz Türkiye Projesi nasıl çalışacak?”

Mesela...

Silahları yaksalar da...

PKK militanlarının çoğu...

Terörizm suçlarından kırmızı bültenle aranıyor...

Bundan sonraki hayatları nasıl olacak?

***

...Ve, belki de en önemli ayrıntı!

PKK'nın silahlarını bırakmasıyla...

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Türkiye’nin...

Tarihte yeni bir sayfanın açıldığını dile getirdi ve...

Şöyle dedi:

“Güçlü bir Türkiye'nin kapıları ardına kadar aralandı...

Terörsüz Türkiye süreci bir pazarlığın...

Bir (Al ver...) sürecinin neticesi değildir... AK Parti, MHP ve DEM olarak bu yolda yürümeye karar verdik...”

***

Peki; böyle bir birleşme...

En yakın genel seçimi nasıl etkiler?

Ve hepsinden önemlisi...

Türkiye bundan böyle nelerle karşılaşacak?

Hangi gelişmelerle sürprizler yaşanacak?

En ilginci ise...

AK Parti, MHP ve DEM’in “seçim” koalisyonu...

Böylesi “birlikte yürüme” en yakın genel seçimi nasıl etkiler?

Bu soruları...

Asırlık CHP'de...

Neredeyse hemen her 1 Numaralı” koltukta görev yapmış…

Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum...

***

İŞTE SAYIN BARATALI’NIN YORUMU...

Aslında, Türkiye...

Takvimler 2016’yı gösterdiğinde ülke içinde PKK’yı bitirmişti... Ülke içindeki bitiş bir yana, bebek katili Apo da, militanlarına, “Ülkeyi terk edin, Suriye’ye geçin... Artık Suriye’de var olacağız devlet olacağız!” talimatını vererek son kalanları da Suriye’ye geçirmişti...

100 yılı aşkın süreçte başlayan bu isyanları ve bu son isyanı Türk güvenlik güçleri ve halk başarıyla bastırdı... Sonuçta PKK yenildi ve Devlet’in şefkatli kollarına teslim oldu... Zaten bu isyanın birinci aşaması sona ermişti... Kanlı eylemler örgütün “tanınması” içindi...

Birinci aşama başarıyla tamamlandı; şimdi örgüt için “legaletiye /yasaya uyma” zamanı geldi... Bunu da TBMM’nin yapmasını istiyorlar... Şartları var: Yeni anayasa, iki kurucu irade, çok dillilik, Lozan’ın ve 1924 Anayasası’nın yok sayılması 1921 Anayasası’na dönülmesi Misak-i Milli sınırlarının kaldırılması genel af, Kürtçe eğitim, Türklük kelimesinin Anayasa’dan çıkarılması ulus devletin yıkılması, Türk, Kürt ve Araplar’ın “ümmet altında” birleşmesi... Bunu kim söylüyor? Birincisi ABD büyükelçisi ve Suriye Ortadoğu sorumlusu Tom Barak, 3 Temmuz’da İzmir’de söyledi: “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı ümmet sistemidir...” Önerdiği bu sistemde yurttaş tanımı yok, ümmet var, ulus devlet üniter yapı yok, din üzerine kurulmuş bir sistem var... Türk milleti tanımı ise özellikle yok... İkincisi, sayın Erdoğan’ın söylemleri: 40 yıla yakın takip ederim... Üç aşağı, beş yukarı aynı söylemler... Özellikle Tom’un söylemleri görüldüğü gibi “masum söylemler” değil... Tom’un planının arkasında küresel güçler ve siyaset var... Özellikle, Çin’in kuşak ve yol girişimine karşı Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa koridoru var... Çünkü, Rusya’yı kuşatarak, Basra, Aden, Akdeniz ve Karadeniz’de üstünlük kurarak, enerji ve ticaret yollarını kapatarak bunları hakimiyeti altına almak yer altı ve yer üstü kaynaklarını, suyu ve tarımı tek başına sömürmek var... Bunun için de İsrail’in vurucu gücünü kullanıyor... İsrail hegemonyasında yeni bir Ortadoğu yaratmak istiyor... Son girişimlere barış süreci demek de doğru değil... Türk ve Kürt kavga etmedi ki, barışsın! Ayrıca barış, savaşan iki devletin arasında olur... Teröristlerle müzakere edilmedi, mücadele edildi ve sonunda yenildiler... O zaman devlete teslim olursun, aman dilersin ve devlet aklı, eker biçer gereğini yapar... Şimdi de sözde barış süreci için sayın Erdoğan, “Al ver yok...” diyor ama terörist Bese Hozat, Süleymaniye’de sözde barış için “Demokratik Entegrasyon” tanımı yapıyor... Bu yeni anayasayı, yeni hukuku, genel affı hemencecik akla getirir... Yukarda açıkladığımız şartların Yeni Anayasa’da yer bulmasını istiyor... “Ayrı bir devlet, özerklik istemiyoruz” diyor ama başlayan şartlar tehdit içeriyor... Söylemlerinde “Tarihi girişimin başarıya ulaşması için çok ciddi reformlara ihtiyaç var... Anayasa ve yasal düzenlemeler olmalı” diyor... Bu olursa, tam bir “al /ver” durumu var... PKK isteklerine kavuşacak, sayın Erdoğan da yaşam boyu başkan olacak... Yandı külüm keten helva...

Şu soru da önemli...

Bu Meclis’te, PKK’nın isteklerini kabul ederek, değişiklik yapabilir mi?

Yapılmaz! Çünkü, bunun için seçilmedi... Kurucu meclis değil... Üstelik bugünkü Meclis’te temsilde adalet de yok... Partiler arası milletvekilliği transferi ve pazarlaması var... Ortalık toz duman... Yeni Anayasa’yı yapacak meclis, bunun için seçilen kurucu meclistir... Bu düşünceyi ilan edersin, er meydanı kurulur... Her parti görüşünü açıklar, ona göre oy ister... “Sandıktan çıkan gereğini yapar!..” Bu da yetmez; sonuç referanduma götürülür... Halkımızın kararı hepimizi bağlar... Bir konu da şu: Diyelim ki, genel af, nitelikli çoğunlukla Meclis’te kabul edildi, teröristler yargılanmadan kurtuldu... Ancak... “Binlerce teröriste ne olacak; nereye gidecek?” muamması var...

Buna da ABD Büyükelçisi Tom Barak çare buluyor:

Önce PKK, YPG ve SDG’nin entegre edilmesini istiyor...

“Güzel bir evlilik!” diyor buna... Nikah memuru da kendisi oluyor...

Biz de çiftlere mutluluk dilerken...

“Bu olmazsa yani güzel bir evlilik olmazsa, bizimle birlikte yaşayabilirler” diyerek, onları ABD’ye çağırıyor... İlk kez yaptıkları iş değil... Irak’ta yapmışlardı... İşbirlikçilerini Türkiye üzerinden adalara göndermişlerdi... Bu konuda deneyimliler... Allah müberek etsin... Hatta ailelerini de birlikte götürsünler... En azından küresel operasyonlarda kullanırlar... Zaten kendileri eğitti, donattı... AK Parti, MHP ve DEM işbirliği de hayırlara vesile olsun... Aynı yağmurda ıslanmaya karar vermişler!.. Ancak, DEM biraz yan çizdi... “Bu işbirliği yanlış yere çekilmesin... İttifak süreç için geçerlidir... Başka bir ittifak olarak algılanmasın kesinlikle!” diyor Pervin Buldan... Bu şu demek: “Benim istediklerimi ver, seçimlerde destekleyelim... Başkan ol ama buraya kadar... Sonra sepeti koluna herkes yoluna... Ama bu ittifak, seçimde beraber oy kullanmayı gerektiriyorsa onlar için kamuoyu yoklamalarına baksınlar... Türk halkı için terörizm son sıralarda... Türk halkının sorunu, açlık, yoksulluk, kimsesizlik, itilmişlik, çaresizliktir... Seçimler buna göre sonuçlanacaktır... Bütün bunar olurken Türkiye’nin milliyetçi partisi ve onun genel başkanı ne yapacak merak konusu... Anayasa’dan Türklüğün çıkarılması, eğitimin çok dilli olması, ulus devletin ve üniter yapının yıkılması, canilere genel affın çıkarılması, yurttaş yerine ümmetin getirilmesi, Lozan’ın kaldırılması Misak-i Milli’nin yok sayılması, konfederasyonun ve bunun gibi konularda bu milletin tavrının ne olacağı çok önemlidir... Özellikle 1923 için “kanlı kalkışma” diyen “Yeliz” için daha bir şey söylemediği ortadayken... Bizim bildiğimiz Sayın Bahçeli, Amerika’nın bize dayattığı, “Büyü... Yoksa küçülürsün” tuzağına düşmez!.. Diğer merak konusu ise, CHP’nin tutumu... Genel Başkan söylediği için tüm CHP’lileri bağlayan bir söylem:

“Çözüm, şehit ve gaziler ile yakınlarının oluru olmadan bu sürecin içinde olmayız...”

Şunu unutmamak gerekir:

“Şehit ve gazi yakınları bütünleşmiş bir Türkiye’dir...”

Nokta...