Çok yıllar önce, Çeşme’nin eski Belediye Başkanlarından Nuri Ertan, iki kez Çeşme Sempozyumu düzenlemişti. O zamanın şartlarında çeşitli bilim adamları ve araştırmacılar, bu toplantılarda Çeşme ile ilgili araştırmalarını sunmuşlardı.
Sonra bu bildiriler kitap haline getirilmişti. Üzerinden 25-30 yıl geçti, daha sonra hiçbir belediye başkanı böyle konulara ilgi göstermedi.
Nuri Ertan, o Sempozyumlardan sonra, “Hocaları üç gün Altın Yunus’ta ağırladık ve Çaka Bey’i Çeşme’ye getirdik” demişti. Ardından da Çeşme’ye (eski Çeşmeköy’e) büyük bir Çaka Bey anıtı yapılmış ve o mahalleye de Çakabey mahallesi adı verilmişti.
Çaka Bey’in, muhtemelen Çeşme’de ayak izi yok ama Çeşme ve Sakız Adası dahil bölgede egemenlik kuran, ilk Türk komutan olduğu için, bölge tarihi açısından önemli bir tarihi aktör. Bizans Sarayının da kışkırtması ile “koltuğunda gözü var” diye telkinde bulunduğu Selçuklu Sultanı tarafından bir yemek partisinde öldürtülen Çaka Bey, aynı zamanda Sultan’ın kayınpederi.
Bu girişten sonra gelelim Börklüce Mustafa’ya. Börklüce Mustafa, 1416 yılında Karaburun’da, tarihin en önemli isyanlarından birinin lideridir. Osmanlı İmparatorluğu Ordusunu iki kez mağlup eden Börklüce, üçüncü kuşatmaya dayanamıyor ve binlerce müridi ile birlikte öldürülüyor.
Bu isyan Osmanlı Sarayını o kadar etkiliyor ki, Börklüce Mustafa’yı canlı ele geçirip, Selçuk’a götürüp orada çeşitli işkencelerden sonra öldürüyorlar ve günlerce cesedini sokaklarda gezdiriyorlar.
Şeyh Bedrettin’in müridi olarak anılsa da, bunun tartışmalı bir konu olduğunu iddia eden araştırmacı da az değil.
Börklüce Karaburun’da köylüler, balıkçılar ve diğer yoksul esnaf ile adeta eşitlikçi bir toplum talebi ile ciddi bir taraftar topluyor. Dönemi itibarıyla çok önemli bir kalkışma bu. Dini bir inanca dayandırılmaya çalışılan bu ütopyada eşitlik talebi, Nazım Hikmet’in destanında Bedrettin’e mal edilen ve altı yüz yılı aşkın süre öncesinden, bugünlere şu sözle taşınmıştır: “Yarin yanağından gayrı, her şeyde hep beraber olmak.”
Yani senin malın, benim malım yok. Her şey hepimizin. Börklüce, din ayrımına da karşı çıkıyor. “Kim ki Hristiyan birine kafir der, o kişi kendisi kafirdir.”
İnanç temelli ama dinler üstü bir isyandır Börklüce isyanı. Müritleri onu Peygamber olarak görmeye bile başlıyor, Osmanlı’ya karşı iki kez savaş kazanınca. Selçuk sokaklarında cesedi gezdirildikten sonra da, onun ölmediğine inanan çok mürit var.
Peki, o dönem Yarımada hangi özelliklere sahipti? Bu konuda çok fazla detay var ama her şeyden önce Karaburun, Çeşme ve Sakız Adası aynı egemenlik altında ve bir biri ile yoğun etkileşim içinde idi.
Bu isyana hem Müslüman hem Hristiyan ve hem de Yahudilerin katıldığı konusunda adeta bir mutabakat bulunmaktadır. Dinler üstü bir kalkışma olmakla birlikte, bazı araştırmacılar Börklüce ve isyana katılan halkın Alevi ya da Bektaşi topluluk olduğu yönünde yorumlar da yapmaktadırlar. Yılmaz Karakoyunlu ve Bilge Umar, buradaki halk içinde Tahtacı Alevilerin ağırlıkta olduğunu da söylüyor. Ancak böyle bir bilgiye başka hiçbir yerde rastlamadım. Ve bu yazarlarımız da bunu herhangi bir belgeye dayandırmamaktadır.
Tahtacıların Batı Anadolu’ya gelişi çok sonra diye biliyorum. Ayrıca Karaburun, Tahtacılar için mesleki açıdan uygun bir bölge değil.
Yarımada’ya yerleşen ilk Türkmen toplulukların da tasavvufi geleneğe bağlı olmaları güçlü olasılık. Zeytinler Köyündeki, Dedeler Mezarlığı hakkında bugüne kadar herhangi bir akademik araştırma yapılmamış olması da ilginç. Bu bölgedeki Samut Baba ve diğer tekkelerin yanı sıra bu mezarlığın da incelenmesi, belki söz konusu tarih hakkında bazı ipuçları sunabilir.
Gelelim başlıktaki sorumuza, Börklüce Mustafa hakkında gençlik yıllarından beri ilgilenen araştırmacı Aydın Çubukçu, konuyla ilgili bir röportajında, “hiç kimse doğduğu yerde Peygamber olamaz. Çünkü herkes onun sıradan bir insan olduğunu görür ve kutsallık atfetmesi zorlaşır” diyor. Ona göre Börklüce Karaburun’da isyan ediyor ama doğum yeri burası olmayabilir.
Daha sonra iki farklı yayında şu bilgiye rastladım. Börklüce Mustafa Çeşmeköylü. Yani o dönemin adıyla İsmail Obası’ndan biri. Tam da Çaka Bey anıtının olduğu yer yani. Türkler’in bölgedeki ilk yerleşimlerinden biri Çeşmeköy.
Bu yayınlardan biri, Pars Tuğlacı’nın Milliyet yayınlarından çıkan, Osmanlı Şehirleri adlı kitap. “1. Mehmed devrinde Çeşmeköy sakinlerinden Börklüce Mustafa adlı biri, Müslüman halkın başına geçerek padişahın hükümranlığına karşı çıktı ve kadınlardan başka her şey için müşterek mülkiyet hareketini başlattı….”
İkinci yayın Stam St. Hacıbeis’in 1922 Öncesinde Çeşme ve Civarı adlı yayın. Burada da olay şöyle geçiyor. “Dukas, Çelebi Mehmet zamanında, Eritreli, büyük olasılıkla, Çeşmeköylü Börklüce’nin Eritre Müslüman köylülerinin başında Sultanın otoritesine karşı çıktığını, kadınlar dışında her şeyin ortak mülkiyette olduğunu kabul eden bir hareket başlattığını yazmaktadır.”
Bu yönde birkaç sağlam araştırma ya da ipucu daha bulursak, Nuri abinin Çaka Bey’i Çeşme’ye getirdiği gibi, belki biz de Börklüce Mustafa’yı Çeşme’ye getiririz. Belli mi olur…