Bodrum’da turizmin “zehirli” yüzü

Abone Ol

Her yıl milyonlarca turistin akın ettiği Bodrum, artık Ege’nin inci kolyesi değil, egzozlu gerdanlığı gibi. Şu sıralar, özellikle de yaz aylarında, sabah uyanan Bodrumlular önce güneşe değil, gökyüzünde salınan gri dumanlara gözlerini dikiyor. Sebep mi? Tabii ki o meşhur “yüzen oteller” – yani dev yolcu gemileri.

Bu fotoğraf bu sabah çekildi.

Fotoğrafa dikkatle bakın: Masmavi bir deniz, beyaz evlerle dolu bir yamaç ve ortasında devasa bir metal yığınından göğe doğru yükselen zehirli bir duman bulutu. Bu manzara Bodrum kartpostallarında yer almasa da, son yıllarda ilçenin gerçeği haline geldi.

Geçtiğimiz yaz bu gemilerin yarattığı hava kirliliğine karşı birkaç protesto yapıldı. Kimi pankart açtı, kimi maskeyle sahile indi. Ancak görünen o ki, megafonla bağırmak, megatonluk gemileri durdurmaya yetmedi.

“Turizm canımız, egzoz dumanı ciğerimizdir”

Yetkililer her seferinde aynı nakaratı söylüyor: “Bu gemiler Bodrum’a turist getiriyor, esnaf kazanıyor, ülkemiz tanıtılıyor.” Fakat şu soruyu sormak gerekiyor: Neye karşılık?

Her biri binlerce yolcu taşıyan bu gemiler, demirledikleri birkaç saat içinde neredeyse küçük bir köy kadar karbon salımı yapıyor. Ve bu emisyonlar sadece denizi değil, doğrudan Bodrum'un havasını, suyunu ve yerel halkın sağlığını etkiliyor. Kendini şanslı hisseden Bodrumlular artık “bugün ne temiz hava var” yerine “bugün hangi gemi zehirliyor acaba?” diye soruyor.

Gemicilik sektörü, özellikle ağır fuel-oil kullanan kruvaziyer gemileri, dünyadaki en kirletici ulaşım biçimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu gemiler, yüksek kükürt içerikli ağır fuel-oil yakıtlarıyla çalışarak büyük miktarda karbon dioksit, kükürt dioksit, azot oksit ve partikül madde gibi zararlı emisyonlar üretiyor. Bu emisyonlar hem atmosfer kirliliğine hem de deniz ekosistemlerinin bozulmasına neden oluyor. Örneğin, kükürt dioksit asit yağmurlarına yol açarken, partikül maddeler insan sağlığını tehdit eden solunum yolu hastalıklarına katkıda bulunuyor. Ayrıca, kruvaziyerlerin yoğun olarak kullandığı liman bölgelerinde hava kalitesi ciddi şekilde etkileniyor, bu da kıyı şehirlerinde yaşayan topluluklar için sağlık risklerini artırır. Gemicilik sektörünün küresel sera gazı emisyonlarına katkısı, toplam emisyonların yaklaşık yüzde 3’ünü oluştururken, bu oran karayolu veya havayolu taşımacılığına kıyasla daha düşük gibi görünse de, kullanılan yakıtın kalitesizliği ve emisyon kontrol teknolojilerinin eksikliği nedeniyle çevresel etkisi oldukça yüksek. Buna ek olarak, gemilerden kaynaklanan atık su, yağ sızıntıları ve balast suyu deşarjları, deniz yaşamını ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden diğer önemli faktörler. Sektör, çevresel etkileri azaltmak için düşük kükürtlü yakıtlara geçiş, egzoz gazı temizleme sistemleri ve alternatif enerji kaynakları gibi çözümler üzerinde çalışsa da bu önlemlerin yaygınlaşması zaman alıyor ve mevcut uygulamalar genellikle yetersiz kalıyor.

AB’nin çevre raporlarına göre, büyük yolcu gemileri bir günde 1 milyon arabaya denk karbon salabiliyor. Bodrum Kalesi’ne nazır manzaralı bir akşam yemeği planlıyorsanız, yanında “is kokusu” da ücretsiz.

Ve işin en ironik yanı şu: Bu gemilerin yolcuları genelde Bodrum'da sadece birkaç saat geçiriyor. Üç dört fotoğraf, birkaç magnet, bir dondurma – hepsi bu. Gemi tekrar düdüğünü çalıyor ve Bodrum’u dumanına karıştırıp sıradaki limana yelken açıyor.

“Temiz Turizm” diye bir şey vardı, hatırlıyor musunuz?

Bodrum gibi doğası, tarihi ve kültürüyle öne çıkan bir yerin, bu ölçekte çevreyi kirleten sistemlere teslim edilmesi trajikomik. Sürdürülebilirlik lafta güzel, ama icraatta bu gemilerin yanaştığı her liman adeta çevresel bir intihar mektubu gibi.

Artık bazı soruları yüksek sesle sormanın zamanı geldi: Bodrum gerçekten böyle bir turizme muhtaç mı? Temiz hava, gürültüsüz koylar, gece yıldızları görmek lüks mü oldu? Yoksa kruvaziyer turizmine “yerel kalkınma” süsü vermek, bir nevi dumanla kandırmaca mı?

Deniz kokusuna karışan fuel-oil dumanları, yalnızca doğayı değil, bir yaşam kültürünü de boğuyor. Bir turizm politikası düşünün ki doğayı tüketmeden yaşatmayı değil, “gelip geçeni” kutsuyor. Bodrum her sabah limana yanaşan bu kara gölgelerle uyanıyor.

Belki de artık “turist sayısı arttı” cümlesinin peşine şunu da eklemeliyiz: “Ama soluduğumuz hava azaldı.”