Bir ulusun yeniden doğuş destanı: 9 Eylül

Abone Ol

Türk milletinin tarihinde bazı günler vardır ki yalnızca bir takvim yaprağı değil, bir ulusun kaderinin yeniden yazıldığı, tarihin akışının değiştiği anlara işaret eder. 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz ve 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’in kurtuluşu, işte bu türden günlerdir.

Bir gazeteci olarak düşünüyorum. Afyon’un dağlarında, sabaha karşı top sesleri duyulduğunda, Anadolu’nun kaderi değişiyordu. O günlerde İstanbul basınında, sansür nedeniyle ayrıntılar gizlenirken Anadolu Ajansı’nın kısa ve vurgulu haberleri cepheden yurda yayılıyordu. “Ordularımız taarruza başlamıştır.” cümlesi, Anadolu insanının kalbine su serpiyor, işgal altındaki şehirlerde gizlice dağıtılan bu bültenler umut oluyordu.

Yabancı gazeteler de Türk ordusunun ilerleyişini izliyordu. The Times muhabirleri, Dumlupınar sonrası Yunan ordusunun dağınık ve moralsiz halini “Avrupa’nın en büyük geri çekilişlerinden biri” diye tanımlıyordu.

30 Ağustos zaferi duyulduğunda, Anadolu’da köy kahvelerinde, harman yerlerinde tek bir cümle ağızdan ağıza dolaştı:“Başkumandan kazanmış, millet kurtulmuştur.”

Ne demişti Büyük Atatürk: Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir! İleri!

O günlerde Hakimiyet-i Milliye gazetesi, manşetinde şu sözlere yer verdi:
“Zafer milletindir. Kocatepe’de başlayan taarruz, milletimizin istiklal davasının en büyük delilidir.”

Türk ordusu ilerlerken, geride yakılıp yıkılan şehirlerin manzarasını da gazeteciler kaleme alıyordu. Manisa’da 10 binden fazla ev kül olmuştu. Aydın’da insanlar sokak ortasında can vermiş, İzmir’e doğru kaçan işgalciler arkalarında yalnızca yıkıntı bırakmıştı.

Bir Fransız gazeteci, geri çekilen Yunan ordusunun ardında bıraktığı manzarayı şöyle yazmıştı:
“Çocukların çığlıklarıyla yanmakta olan evlerin çıtırtıları birbirine karışıyordu. Bu yalnızca bir savaş değil, bütün bir halkın üzerine çöken bir felaketti.”

9 Eylül 1922: İzmir’in Kurtuluşu

Ve işte o büyük sabah… Bir Fransız gazeteci , ilerleyen süvarileri gözleri dolu dolu karşılayan halkı betimliyordu:“Yollara dökülen kadınlar askerlerin ellerine sarılıyor, çocuklar dizlerine kapanıyordu. Bir evin penceresinden bir kız çocuğu, yıllardır sakladığı bayrağı sallıyor ve bağırıyordu: ‘İşte beklediğimiz gün geldi!’”

Hükümet Konağı’na bayrak çekildiğinde kalabalığın içinden yükselen alkış ve tekbir seslerini, İzmirli bir genç kalem böyle anlatıyordu:“Gökyüzü sanki bizimle birlikte haykırdı. O an İzmir yalnızca kurtulmadı, yeniden doğdu.”

Yabancı gözlemciler de bu coşkuyu hayretle izledi.

O günlerde gazeteciler yalnızca olayları yazmadı, aynı zamanda tarihin canlı tanıkları oldular. Kurtuluş günlerinde halkın anlattıkları, bugüne kadar gelen bir hafıza oluşturdu. Bir İzmirli kadın, yıllar sonra hatıralarında şunları kaleme almıştı:“İşgal günlerinde evimizin bodrumunda sakladığım bayrağı, 9 Eylül günü çıkarıp oğluma verdim. ‘Koş evladım, askerlerin önünde dalgalandır’ dedim. O günkü gururu kelimelerle anlatamam.”

26 Ağustos’tan 9 Eylül’e uzanan bu süreç, hem cephedeki askerlerin kahramanlığı hem de halkın sabrı ve fedakârlığıyla yazıldı. Gazetecilerin satırlarında ise bir ulusun yeniden doğuş hikâyesi şekillendi.

Bugün bizler, o günlerin haberlerini, tanıklıklarını okurken şunu hatırlıyoruz:
Zafer yalnızca savaş meydanında değil, kalemiyle gerçeği yazan, tanıklık eden, unutturmayan gazetecilerin satırlarında da kazanılır.

9 Eylül, bu yüzden yalnızca İzmir’in değil, bütün Türkiye’nin bayramıdır.

Aradan 103 yıl geçti… Fakat İzmir hâlâ aynı ruhu taşıyor. 9 Eylül’ün özgürlükçü mirası, bu şehrin sokaklarında, meydanlarında, deniz kokusunda, insanlarının gülüşünde yaşamaya devam ediyor.

Bugün Konak Meydanı’na çıktığınızda Saat Kulesi’nin gölgesinde yankılanan seslerde, Kemeraltı’nda alışveriş yapan kalabalıklarda, Kordon’da denize karşı şarkılar söyleyen gençlerde o günlerin izlerini görmek mümkündür. İzmir, özgürlükten ödün vermeyen bir şehir olmayı sürdürüyor.

İzmir’in kültüründe, siyasetine ve gündelik yaşamına sinmiş bir özgürlük duygusu vardır. Bu duygu, işte 9 Eylül sabahının mirasıdır. İzmir hâlâ dirençlidir, hâlâ çağdaşlık ve eşitlik peşindedir. Çünkü bilir ki özgürlük bir kez kazanılınca sonsuza dek korunması gereken en değerli hazinedir.

Bugünkü İzmir, geçmişini unutmadan geleceğe yürüyen bir şehir olarak, 9 Eylül’ün anlamını taşımaktadır. Bu ruh, yalnızca bir kentin hafızası değil, bütün bir ulusun bağımsızlık bilincidir.

Ve işte bu yüzden…9 Eylül yalnızca bir tarih değildir. O, İzmir’in kalbinde çarpan özgürlük nabzıdır.