Leonard Cohen’in o müthiş şarkısını bilmeyen yoktur değil mi? “Herkes biliyor teknenin su aldığını ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu…”
Evet, hepimiz biliyoruz bunları. Bir partide suç olan işlem bir başka partide suç değil.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı defalarca CHP seçmeni tarafından o koltuğa oturtulmasına rağmen ve Başkanlık makamının meşruiyetini yitirmesi pahasına, kodes tehdidi ve korkusuyla, bir anda ampüllü rozeti takıverdi.
Sadece o mu, tabii ki hayır. Onlarcası yaptı bunu. İlk kez bir Büyükşehir Belediye Başkanı bunu yaptığı için gürültüsü fazla oldu.
Yargı darbesi ve belediyeleri silkeleme sürecinde saymadım bu kaçıncı CHP’li başkan ve meclis üyesinin AKP’li olduğunu. Bu normal mi, tabii ki hayır.
Mesela MHP’li bazı vekil veya yöneticilerin partisinden istifa edip, bir başka partiye geçmesi anlaşılır bir şey. Çünkü seçildiklerinde partilerinin oy isterken slogan ve mesajları, bugünkünden 180 derece farklı idi.
Ama CHP’li başkan ve meclis üyelerinin AKP’ye geçerken böyle bir gerekçeleri yok. Parti değil, kendileri çıkar temelli olarak değişti çünkü.
Direnenler ve AKP’ye geçenler tablosunda, her ne kadar birinci grup ağırlıklı olsa da, seçildikleri partiden ayrılıp, tam karşıt oldukları partiye geçme olayının bu kadar yaygın olması, ülkemizdeki siyasetin ne kadar ilkesiz ve çıkara dayalı olduğunu göstermektedir.
Özlem Çerçioğlu, neredeyse tamamlanmak üzere olan davalarının sonucunu göze alamadı. “Zaten ben Cumhurbaşkanına uzak biri değildim” deyiverdi. Evet, bunu yadırgayan azdır. Ama peki uzak olmadığın Cumhurbaşkanının partisinden değil de neden CHP’den aday oldun? Neden Erdoğan yerine Kılıçdaroğlu’na yakınlığını pazarladın?
Bizde siyasi etik kuralları pek işlemediği ve partiler alabildiğine profesyonel kadrolara dayandığı için, kişisel ve grupsal çıkar için yapılır. Vatan, millet sözleri içi boş hamasetten ibarettir.
AKP, bu türden transferler yaparak hukuksal ve siyasal meşruiyetini ciddi şekilde hırpalamaktadır. Yani suçluları aklama vaadiyle CHP’den alalım anlayışı, ahlaksız ve hukuk dışı bir uygulamadır. Bir suçlu nasıl olur da AKP’ye geçince aklanır?
Gelelim CHP’ye. Bir ya da iki kişi olsa, istisna diyebilirdik. Başkanlar, meclis üyeleri ve çok sayıda yerel parti yöneticisinin AKP’ye bu kadar kolay geçmesini ciddi şekilde sorgulamak lazım.
Her ne kadar Özgür Özel, Çerçioğlu’nu, Kılıçdaroğlu hatırına atadığını söylese de, bu çok ikna edici değil. Çerçioğlu dört dönemdir başkanlık koltuğunda olduğu gibi Aydın ve ilçelerinin de patronu idi bu süre içinde. Nitekim bazı ilçe belediye başkanlarının da onunla aynı yolu izlemesi, adeta suç ortakları izlenimini veriyor.
Yolsuzluk, mobing ve daha pek çok alanda hakkında iddia edilen suçlamalar bir kitap haline getirilmiş olan Özlem Hanım’ın kötülükleri yeni mi? İddialar ne kadar geriye gidiyor ve onlarca yıldır bu parti neden bunlara göz yumdu da, şimdi Özlem Hanım, AKP’ye geçince yaptığı kötülükler hatırlandı?
Çünkü mekanizma böyle işliyor. AK veya CHP plakalı siyah Mercedes sayısındaki artış hiç dikkatinizi çekmiyor mu? Meclis üyesi, il veya ilçe başkanları ile siyasi müteahhitler bu siyah Mercedeslere ne kadar kolay sahip oluyorlar değil mi?
Kemal Anadol abimiz, geçen gün EgedeSonsöz’de “Belediye başkanları da önseçimle belirlenmeli” demiş. Kulağa ne kadar hoş geliyor.
Ama pratik siyasette bu, hiç işe yaramaz. Onun söylediği kırk yıl önce geçerliydi. Bugün artık karşılığı yok. Artık siyasetin pratik dinamikleri tamamen değişti.
Eğer belediye başkanları önseçimle belirlenirse, hemen hemen hiçbir belediye başkanını değiştiremezsiniz. Özlem Çerçioğlu’nun yarı oyunu hiçbir aday alamazdı CHP içinde. Kimse kendini kandırmasın.
Bunu söylerken merkez atamasının harika olduğunu söylemiyorum tabii ki. Onun sonuçlarını da görüyoruz.
Bunun nedenlerini gelecek yazıya bırakalım.