Buse AÇIKALIN/EGEDESONSÖZ- İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü yolsuzluk ve usulsüzlük iddiası taşıyan soruşturma kapsamında tutuklanan ve Buca Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda cezaevi günlerine ilişkin açıklamalar yapıyor.
Aslanoğlu, yaptığı bir paylaşımda, “Gardiyan ve görevliler iyi niyetli ama bol kural koymuşlar. Ayak ayak üstüne atmak yasak, ıslık çalmak yasak.” tarzında ifadelere yer vermişti.
Gözler ise Buca Cezaevi’ndeki koşullara çevrildi. İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, Buca Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ndeki kurallara ve koşullara dair Egedesonsöz’e açıklamalarda bulundu.
“KAPIDAN ÇIKTIĞINIZ AN HAVA ALMA SÜRENİZ BAŞLAR”
Yılmaz yaptığı açıklamada ”Şenol Aslanoğlu’nun söylediği doğrudur. Islık bile çalamazsınız, yüksek sesle konuşamazsınız, zaten tek başına odadasınız, havalandırma saatiniz belli, diyelim havalandırma saatiniz günde yarım saat ise mahkumun havalandırma yerine gitmesi 5 dakika sürüyorsa, o 5 dakika havalandırma süresinden sayılır. Kapıdan çıktığınız an süreniz başlar. ‘Soğuk suyumuz yok’ diyor, ‘sıcak suyumuz yok’ diyor, ‘okuyacak kitap yok’ diyor, bir insan 24 saat nasıl vakit geçirebilir ki? 3 gün hücrede geçirdi, 4 gün gözaltında kaldı. Ya da telefon görüşmesi haftada 60 saattir, bu görüşmeyi tamamlamasınız dahi sizden 60 saatin ücretini alırlar. Böyle enteresan uygulamalar var“ dedi.
“SOYER, ASLANOĞLU VE KAYA, BUCA’DA OLMAMALIYDI”
Kooperatif operasyonunda tutuklanan 65 kişiden sadece 3 kişinin Buca Cezaevi’nde kaldığını vurgulayan Yılmaz, “Buca, yüksek güvenlikli bir cezaevi. Sormak gerekir. Neden diğer herkes Şakran’da, neden Tunç Soyer, Şenol Aslanoğlu, Heval Savaş Kaya yüksek güvenlikli de? Ne farkı var yani? Onları oraya koymak, diğer insanlardan uzaklaştırmak demektir. Tutuklunun yüksek güvenlikli yerlerde bulunabilmesi için farklı statüde olması gerekir. Bu üç arkadaş da o statüye uygun tutuklu değil, örgüt değil bunlar, ağırlaştırılmış müebbet almış değil, daha yargılamalı başladı” şeklinde konuştu.
“TOPLANAN DELİLLER BU BOYUTTA BİR TUTUKLULUK GEREKTİRMİYOR”
Soyer ve Aslanoğlu için toplanan delillerin yüksek güvenlikli bir cezaevinde kalacak bir tutukluluk gerektirmediğini söyleyen Yılmaz, “Daha 2 yıl önce İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı olan bir insan, yüksek güvenlikli cezaevinde yalnızlaştırılmaya çalışılıyor, diğeri ise hala bir partinin İl başkanı. Hangisi olursa olsun bütün suçlamalar inanın aslında dosyada bunu gerektiren bir durum da yok, yargılamada ortaya çıkacaktır bu. Toplanan delillerin bu boyutta bir tutukluluğu gerektirmediği o kadar açık ki. Kırklar’da yüksek güvenlikli bir cezaevinde tutuklu olmak çok zordur. O nedenle bazı insanları oraya gönderiyorlar” dedi.
“HAYATİ TEHLİKESİ OLAN BİR HASTALIĞINIZ VARSA ORADA ÖLÜMÜNÜZ HIZLANIR”
Cezaevindeki yaşam şartlarının zorluğundan bahseden Yılmaz, şunları söyledi:
“Bakın Murat’ı da (Murat Çalık) oraya koydular. Yaşam koşulları çok zor orada. Murat’ı şimdiye kadar tahliye etmeleri gerekiyordu, etmeme idarelerini görüyoruz. Anjiyo oluyor, boynunda kitle var. Bu kadar düşmanlık niye? Ev hapsi verirsiniz, adli kontrol verirsiniz. Bakın adli kontroller bunun için yeterli. Tutukluluk istisnaidir, bir cezalandırma aracı değildir. İnsanlar belki gelecekte aklanacaklar ama siz tutuklulukla bunu peşinen çektirmiş oluyorsunuz. Bu alanı tutukluluk esas, tutuksuz yargılanmak bir istisna durumuna dönüştürüyorsunuz. Eğer hayati tehlikesi olan bir hastalığınız varsa ve orada yaşıyorsanız ölümünüz hızlanır çok net. Ki sağlık açısından bir tehlikeniz olmasa bile bulunduğunuz yer size yalnızlaştırılmış ve terk edilmiş hissi yaratır. Bu durum da çok ciddi hastalıklara sebebiyet verir. Ve hasta olursunuz. Orada açlık grevlerinin sebebi buydu aslında. Şakran’da koşullar Buca’ya göre nispeten daha iyidir”
“KURALLARIN UYGULANMASINDA KİŞİYE GÖRE DEĞİŞEN BİR SÜREÇ VAR”
Cezaevinde uyulması gereken avukat kurallarının kişiye göre değişiklik gösterdiğine söyleyen Yılmaz, “Cezaevlerinde tutukluların uyması gereken belirginleştirilmiş bazı kurallar vardır. Ama uygulamada kişiye gören değişen bir süreç yaşanıyor. Mesela T1’e girerken bir avukat görüş için kimliğini alır gider, bir kağıt verirler size ama öbür tarafa gittiğinizde öyle bir uygulama yoktur. Kimliğinizi tespit edersiniz bir belgeyle gitmezsiniz, ‘diyoruz ki neden orada öyle, burada böyle’. Çünkü her ikisinin de müdürü farklı. Hepsinde uygulama farklı” açıklamasında bulundu.