Polonya, Avrupa Birliği’nin altıncı büyük ekonomisi ve dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri haline geldi. Ekonomik büyüme onlarca yıldır hem de AB ortalamasının oldukça üstünde sürüyor, 2024 yılında büyüme oranı, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 2,9’u oldu. Bu da Polonya’yı Avrupa Birliği’nde altıncı en hızlı büyüyen ekonomisi yaptı. 1991 ile 2024 arasında büyüme, yıllık ortalama yüzde dört arttı. Yüzde 3,2 ile Polonya, AB’nin en düşük işsizlik oranına sahip ikinci ülke. AB işsizlik ortalaması yüzde 5,9.
Büyümenin pek çok nedeni var
Ekonomistlere göre, Polonya’da tekrar tekrar yaşanan büyümenin ardında ülkede modernleşme isteği ile yeni teknolojilerin kabul görmesi yatıyor. Polonya’daki şirketlerin yarısından fazlası hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor. İhraç edilen başlıca ürünler tarım ürünleri, makineler, araçlar ve elektronik cihazlar.
Yıllardır yaşanan ekonomik büyümenin bir başka nedeni olarak nispeten düşük ücret seviyesi görülüyor. Son yıllarda ücretlerin belirgin bir biçimde arttığı söylenebilir. 1995’ten bu yana ücretler üç katına çıktı. Bu nedenle Polonya artık bir düşük ücret ülkesi olarak tanımlanamıyor. Yükselen ücretler iç tüketimi arttırmaya başladı. Uzmanlara göre, büyümenin bir diğer nedeni de iş gücü verimliliği. 2010 yılından bu yana verimlilik yüzde 40 arttı. Almanya’da örneğin bu oran yüzde 11’i geçmiyor. Ayrıca Polonya çok sayıda iyi eğitimli işgücüne sahip.
Polonya’da güçlü bir girişimcilik kültürü var
Polonya’da şirket kurmak bürokrasi az olduğu için oldukça kolay. 2025’in ilk çeyreğinde ülkede 2,8 milyonun üzerinde şirket vardı; bu, 2024’ün aynı dönemine göre yüzde beş artışa karşılık geliyor. Ülkede pek çok işlem çevrimiçi yürütülüyor, bu da işleri hızlı ve bürokrasi olmadan halletmeyi sağlıyor. Özellikle start-up’lar bu sayede çok hızlı kurulabiliyor. Polonya’da güçlü bir girişimcilik kültürü var ve devlet bunu destekliyor. THINKI Vakfı’nın 2024 anketine göre, 1990 sonrası doğan Polonyalıların yüzde 67’si kendi şirketini kurmak ve çalışan istihdam etmek istiyor. Önceki yıllardaki düşük işçilik maliyetleri ve liberal iş piyasası politikası, yabancı şirketleri iş yoğun üretim aşamalarını Polonya’ya kaydırmaya teşvik etmişti. Polonya’da yalnızca Polonya orta sınıfı değil, çok sayıda yabancı şirket, diğer Avrupa ülkelerinden ve ABD’den firmalar da yatırım yapıyor. Polonya bu süreçte popüler bir sanayi merkezi haline geldi.
Ayrıca Polonya’da “Estonya modeline” benzer bir kurumlar vergisi indirimi de uygulanıyor. Dört yıl önce getirilen yeni vergi modelinin en büyük avantajı, verginin kazanç elde edildiği anda değil, ancak kazanç ortaklara dağıtıldığında (örneğin temettü olarak) hesaplanması. Klasik modelde ise şirketler, dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kazanç üzerinden vergi ödüyorlar.
Polonya’nın ekonomik başarısı uzun süredir Varşova Borsası’nda da açıkça görülüyor. Borsadaki hisseler yılbaşından bu yana yüzde 30 değer kazandı. Ancak Polonya’nın ciddi bütçe açıklarıyla mücadele etmesi nedeniyle bu yarışın son bulabileceğine dair görüşler artıyor. Ancak ekonomistler, bir ekonomide yüksek büyüme varsa, bütçe açıkları büyük olsa bile borç oranı, yani borcun GSYH’ye oranının, nispeten istikrarlı kalabileceğine dikkat çekiyorlar.
AB’den en çok fon alan ikinci ülke Polonya
Polonya ekonomisinin bu denli büyümesinin bir başka sebebi de ülkenin AB üyeliğinden büyük ölçüde faydalanmış olması. Geçen yıl Polonya AB’den ödediğinden 2,9 milyar Euro daha fazla destek aldı. Yunanistan’dan sonra en fazla AB fonu kullanan ikinci ülke Polonya. İstatistiklere göre Polonya, 2004’te AB’ye katıldığından bu yana altyapı ve şirket yatırımları için toplam 300 milyar Euro aldı.
Polonya ekonomisi elbette sorunsuz değil. Sanayide istihdam azalırken hizmet sektöründe çalışan sayısı artıyor. Ancak ülkede hâlâ ciddi bir nitelikli iş gücü açığı var; özellikle zanaatkârlık ve yüksek vasıflı mesleklerde.
Bir diğer sorun da demografik değişim. Yıllarca çok sayıda Polonyalı çalışmak için yurt dışına gitti. 2018’den bu yana bu eğilim değişti. Polonya’ya gelenler, ülkeden ayrılanlardan daha fazla. Ülkeye gelenlerin yaklaşık yüzde 60’ını yurt dışından dönen Polonyalılar oluşturuyor. Buna rağmen nüfus azalıyor. 10 yılda nüfus bir milyon azalarak 37,4 milyona düştü. 2035’e kadar nüfusun 2,1 milyon daha azalacağı tahmin ediliyor. Bunun nedeni, AB’nin en düşük doğum oranlarından birine sahip olması. 1990’da bir kadın ortalama iki çocuk sahibi olurken, 2024’te bu sayı yalnızca 1,1’e düştü. Önceki PiS hükümeti, bu eğilimi tersine çevirmek için çocuk yardımını artırdı ve tüp bebek tedavisini finanse etti, ancak bu önlemler eğilimi değiştirmeye yetmedi. Mevcut Tusk hükümeti de selefi gibi demografik değişimi daha fazla göçle dengelemek istemiyor.
Polonya NATO’nun yüzde 5’lik harcama kuralına en yakın ülke
Polonya’nın devlet borcu yıl sonunda GSYH’nin yüzde 60’ına çıkacak gibi görünüyor. Tahminlere göre bu oran 2029’a kadar yüzde 75’e yükselebilir. Karşılaştırma yapılaca olursa, Almanya’da 2024’te bu oran yüzde 62,5’ti. AB ortalaması ise yüzde 81,4. Bunun nedeni altyapı, dijitalleşme ve orduya yapılan yüksek harcamalar. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından bu yana Polonya ordusu büyüyor, 216.000’i aşan asker sayısıyla AB’nin en büyük ordusu (Almanya’da sadece 186.000) ve NATO’nun en büyük üçüncü ordusu konumunda. Hedef, 2035’e kadar 300.000 askere ulaşmak.
Ayrıca ülke yoğun bir silahlanma sürecinde. Askerî harcamalar 2024’te GSYH’nin yüzde 4,2’siydi; 2025’te yüzde 4,7’ye çıkması bekleniyor ve böylece Polonya NATO’nun yüzde 5 hedefine yaklaşmış olacak. Ancak devlet gelirlerini artırmak için vergilerin yükseltilmesine yönelik kayda değer bir girişim yok.
Polonya enerji dönüşümünü gerçekleştirmek için de epey yol aldı. Elektrik üretiminde hâlâ kömür sektörüne bağımlı, ancak son on yılda taşkömürü ve linyitin enerji üretimindeki payını yüzde 90’dan yüzde 60’a düşürmeyi başardı. Önümüzdeki 20 yılda kömürün yerini nükleer enerji, gaz ve yenilenebilir enerji alacak.
Ancak Polonya’nın hâlâ bir nükleer santrali yok. İlk nükleer santralin, Gdańsk yakınlarındaki Słajszewo’da 2028’de inşasına başlanması ve on yıl sonra tamamlanması planlanıyor. 2032’den itibaren ikinci bir santralin de inşa edilmesi hedefleniyor. Bu yıl Polonya açıklarında ilk açık deniz rüzgâr çiftliği kurulmaya başlandı. 1,2 gigawatt kapasiteli tesisin 2026’da şebekeye bağlanması ve 1,5 milyon haneyi elektrikle beslemesi planlanıyor. Bu proje, toplam dört büyük projeden yalnızca biri.
Polonya’nın başta Almanya olmak üzere bazı AB ülkeleri ile ihracatında Çin’i geride bıraktığına dikkat çekiliyor. “Avrupa’nın yeni Çin’i Polonya” deniyor. Peki diğer ülkeler Polonya’dan ne öğrenebilir? Esneklik ve uyum sağlama yeteneği.