EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, TBMM çatısı altında kurulan ve İYİ Parti dışında tüm partilerin yer aldığı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, İmralı’ya gitme kararını SonSöz TV yayınında değerlendirdi.
10 YIL ÖNCE AYNISINI YAŞADIK
Ümit Yaldız, İmralı’ya gidilmesi konusunda Türkiye’nin temkinli davrandığına dikkat çekerek, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ankara’nın batısı, İmralı’ya gidilmesi konusunda karşı duruş sergiliyor. Muhtemelen kuzey de temkinlidir. Karadeniz kökenli bir gazeteci olarak bunu tahmin edebiliyorum. Ankara’dan batıya doğru olan yerlerde yaptığımız araştırmalarda bu konuya temkinli yaklaşıldığını, endişeyle bakıldığını, kamuoyu desteği olmadığını görüyoruz. Bu filmi çok izledi Türkiye… Barış görüşmeleri, Analar ağlamasın, girişimler, Dolmabahçe mutabakatı falan derken 10 yıl önce aynısını yaşadık. Bundan dolayı olsa gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan da yoğurdu üfleyerek yiyor. Devlet Bahçeli olağan üstü bir rol aldı süreçte. Son grup toplantısında yanıma üç arkadaşımı alırım, İmralı’ya kendim giderim, dedi, izin istedi, ayakta alkışlandı. Bunlar bizim iç siyasetimiz. Fotoğrafa dışarıdan baktığımızda yaşananların komik tarafı da var. Başka bir ülkenin vatandaşları olarak olayları izlesek, güleriz. Yarım asırlık bir sorun var ortada ve bu meselenin çözümü bir adanın içerisindeki hapishanede! İmralı’ya ne büyük bir önem addedildi, ne büyük bir güç devrişildi! 1999’dan bu yana mahkum olan terörist başı Abdullah Öcalan’a hiç olmadığı kadar güç devşirildi. Orada sanki sihirli bir değnek var, heyet oraya gidince konu bitecek, gibi bir algı var. Ortada bir savaş yoktu ama silahlı bir terör örgütü vardı. Burada Kürt kökenli vatandaşlarımızın bir bölümü kapsadığını söylüyoruz senelerdir.”
BENİM BİR GAZETECİ OLARAK ANLAMADIĞIM ŞEY ŞU; BU İMRALI’DA NE VAR?
“1984’ten bu yana dökülen kanlar var ülkemizde. Kaymakamından öğretmenine, askerimizden sivil vatandaşlarımıza, polislerimize kadar öldürülen çok insan var. Bu kanlı geçmişi olan birini bu kadar yüceltmek, önder Apo noktasına getirmek, bu kadar büyütmek, sanki ülkenin sorunlarını çözecekmiş gibi konumlandırmak, ne kadar doğrudur, bunu zaman gösterecek. Vatandaşların endişesi de buradan kaynaklanıyor.
14 Mayıs seçimleri öncesine dönelim, Selahattin Demirtaş’ı da serbest bırakacak mısın, Abdullah Öcalan’ı da serbest bırakacak mısın, diyenler, şimdi üç arkadaşımı alır İmralı’ya giderim, diyor! MHP’de partiden önce devlet-millet felsefesi vardır. Öncelik buysa, bunu bizim bir anda anlamaya çalışmamız beyhude bir çabadır. Çünkü 40 senelik kanlı bir dönem var; bu dönemde inşa edilmiş bir siyaset var. 40 yıl boyunca cani dediğimiz, bebek katili dediğimiz birine Türkiye’yi kurtaracak diye ona bir elbise giydirmek pek kolay değil.
Benim bir gazeteci olarak anlamadığım şey şu; bu İmralı’da ne var? Öcalan, 10 yıl önce oraya giden heyetlerle konuştu, devletle konuştu. Yazılı ve sözlü olarak ifade etti. Tecrit altından kaldırıldı, yanına terörist arkadaşları getirildi; her şey yapıldı. Abdullah Öcalan, her şeyi söyledi. Komisyona veya Devlet Bahçeli’ye ne söyleyecek? Bir İngiliz vatandaşı olsam, bu olayı duyduğumda gülerim! Kendine ait adada sanki büyük bir çözüm var, oradan bir ışın yayılacak da herkes barış içinde birbirine mi sarılacak? İmralı’ya gidilsin mi, gidilmesin mi? Gidilince sorun çözülecek mi? Geçmişte gidildi, çözüldü mü? Hayır, çözülmedi! Öcalan’ın söylemediği bir şey mi kaldı? Bir müjde mi verecek? Mesela şunu mu söyleyecek; tüm PKK’lılar silah bıraktı, PYD falan hepsi iptal mi diyecek? PKK’yı lağvetmekten başka Türkiye’nin eline ne geçecek? Devlet Bahçeli, radikal bir çıkış yaptı, tarihi bir çıkış yaptı. O cesaretinden dolayı kutlamak gerekiyor.”
MHP, EKSENDEN KAYMANIN SORUNLARINI GÖĞÜSLEYEREK İLERLİYOR
Fatih Yapar, bu geçişlerin çok hızlı olduğuna vurgu yaptı:
“Şu anda MHP’nin teşkilatları, yapıya bağlı Ülkü Ocakları, devlet bürokrasisindeki insanlar, kendini milliyetçi-muhafazakar kesime koyan vatandaşlar, bu süreçlerdeki hızlı geçişleri anlatmakta zorlanıyor, diye ifade ediyorlar. Bunu anlamlandırmakta, ifade etmekte zorlanıyorlar. Kahvede oturan bir ilçe başkanı, kendisine böyle bir şey sorulduğunda doğru dürüst bir açıklama getiremiyor. Bu işin başındakiler bile bu süreçteki yaklaşımın altını dolduramıyorlar. MHP, eksenden kaymanın getireceği olumsuzlukları bile göğüsleyerek ilerlemeye devam ediyor.”
BU AÇIKLAMALARIN ALTINDA HANGİ AKIL VAR, ALGILAYAMADIK
Ümit Yaldız, “MHP, bu sürecin önderliğini yaparak oy mu kaybediyor, yerinde mi tutuyor, yoksa artırıyor mu?” sorusunu sordu:
“Bu sorunun cevabı önemlidir. Bugün bir şey söylemek için çok taze duygular, düşünceler. O elbise tam oturmadı. Bu yüksek debili açıklamaların altında ne var, hangi akıl var, biz tam algılayamadık. Basit bir devlet aklı tanımlamasının altı doldurulamadı. Zaman istiyor. İleride belki hapsolduğu duvarlardan kurtulup belki kitle partisi haline gelecek MHP… Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 18’in üzerini hiç göremedi. Bu oranı da Apo’nun yakalandığı 1999 seçimlerinde yakaladı. Yüzde 14’lerin üstüne pek çıkamıyor genelde. Buradan bir sukutu hayal çıkarsa, Apo’yu çıkartıp parti başkanı yapılırsa ve sonrasında silahlar tekrar Türkiye’ye doğrultulduğunda Türkiye’de milliyetçi parti geleneği ciddi anlamda zarar görür.
ERDOĞAN, BAHÇELİ GİBİ DEĞİL!
Terörsüz Türkiye deniyor. Terörlü Türkiye’yi kim ister? Bugün terörsüz Türkiye diyenler dün terörlü Türkiye mi istiyorlardı? Hayır! Hep barış, hep kardeşlik istiyoruz. Savunma sanayimiz yetersiz. Almanya’nın, İngiltere’nin kapısında bize uçak verin diye bekliyoruz. Türkiye, iç sorunlarını bir an önce çözüp yarınlara umutlara bakan bir ülke olmalıdır. Bunun için Öcalan’a verilen payenin, olması gerekenin çok üzerinde olduğunu düşünüyorum. İkincisi de, Erdoğan’ın bu süreci Devlet Bahçeli kadar benimsemediği, ağırlığı taşımadığı kanaatindeyim. Toplum da aynı kanaati taşıyor. Özgür Özel’in, deredeki suyun derinliğini Bahçeli’ye ölçtürüyor, ifadesi bu yönüyle bakıldığında hiç de haksız değil. Dolmabahçe görüşmelerinden sonra iktidar, şimdi yoğurduğu üfleyerek yiyor. Devlet Bey, bu durumda biraz yalnız kalıyor. Bütün oklar, Devlet Bahçeli’ye saplanıyor”