Ağlatan “aşk” sorusu!

Abone Ol

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Bu anıyı anlatarak bu günlere taşıyan herkesi saygıyla analım...

Keyifli okumalar...

***

Takvimler...

O gün “23 Ocak 1923”ü gösteriyordu ve...

Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

Çok sevdiği Bursa'yı ziyaret ediyor…

O akşam…

Madam Brotte'un otelinde (Hotel d'Anatolie)

Ulu Önder’in şerefine bir ziyafet düzenlemiş...

Davetliler Çekirge Yolu üzerindeki geniş bahçeli otele gelmişler bile…

Bahçe kapısında karşılanan Atatürk zinde ve neşeli…

Yemek salonunda kurulmuş geniş sofrayı işaret ederek…

“Yerimizi alalım; daha derli toplu konuşuruz...” diyor…

Sofra açılıyor, sohbet başlıyor…

Masada yer alamayanlar…

Ayakta ve etrafta bu zengin ve renkli gecenin…

Tılsımlı havasına katılıyorlar…

Sohbet konuları herkesin merakını tahrik edecek kadar…

Heyecan yaratıcı…

Gazi, zaman zaman cephe hatıralarını anlatıyor…

Herkes büyük bir ilgi ve merakla…

O berrak ve medeni sesi dinliyor…

Saatlerin nasıl geçtiğini merak eden yok...

Bir aralık misafirlerden Laika (Manyas) Hanımefendi…

Dudaklarında beliren sıcak bir tebessüm ile…

Atatürk’ü adeta şaşırtıyor:

“Paşa Hazretleri, ortada dolaşan bir rivayet var… İzmir'e gidince evleneceğinizi söylüyorlar…”

Tahminlerin aksine...

Gazi Paşa, bu sorudan çok hoşlanıyor, gülmeye başlıyor:

“Evet, öyledir… Evlenme tarihini bu seyahata göre ayarladık…”

İnce ve düzgün parmakları arasına aldığı kadehten bir yudum içen Atatürk, sözlerini sürdürüyor:

“Daha önceleri evlenmenin karşısındaydım...”

Davete katılanlardan Kurmay Binbaşı Cevdet Kerim (İncedayı) araya giriyor:

“Affınızı dilerim Paşam… Evlenmenin aleyhinde olduğunu buyururdunuz... Şimdi sizi lehine çeviren güç nedir? Lütfeder misiniz?”

Gazi Paşa gülümseyerek şöyle cevap veriyor:

“Müzipler, birbirinizle anlaşıp tertipler yapıyorsunuz beni konuşturmak için, sizin Fevzi Paşa'nız bu soruya cevap vermezdi…”

Çok az süren bir tereddüt…

Mustafa Kemal, üzerinde toplanan meraklı gözleri canlı bakışları ile şöyle bir tarayarak devam ediyor:

“Neden evlenmenin aleyhinde olduğumu anlatayım…”

***

Bu sırada dışarıda bir gürültü, Yangın var!” sesleri duyuluyor…

Raufi Bey ile eşi, aziz misafirden özür dileyerek ve müsaade alarak masadan fırlıyorlar… Çocukları da otelde olduğu için çok telaşlılar…

Gazi Mustafa Kemal...

Bir an çevresindeki davetlileri süzerek devam ediyor:

“Neden evlenme aleyhinde olduğumu da şu anda fiilen bu hareket doğruluyor… Evli olmak, millet ve memleket lehine icabında büyük fedakarlıkları göze almayı gerektirir… İnsanın, yerine göre enerjisini kırar… Görüyorsunuz, bir yangın haberi bir ana ve babayı nasıl heyecanlandırdı… Çünkü çocukları var… Yavrularını korumak isterler, haklıdırlar… Ben mücadele adamıyım… Hiçbir kayıt altına girmem… Şimdi ise evlenme lehine neden döndüğümü de Latife Hanım'a söyleyeceğim… O da cevap veremezse o zaman fena olur…”

***

Atatürk, kendisine eş seçtiği İzmirli kızın adını ilk kez açıklıyordu… Salona hakim olan sessizliği bir hanımefendi bozuyor:

“Latife Hanımefendi güzel mi Paşam?”

Gazi Mustafa Kemal dayanamıyor ve tarihe geçen bir cevap veriyor:

“Hanımefendi çok güzel olsa ben zaten almam… Ben kıskanç bir adamım… Zekasını, bilgisini, terbiyesini beğendim…”

***

Laika Hanım, başkomutanın sohbetine yeni bir çeşni katmak için soruyor:

“Paşam hiç sevdiniz mi?”

Gazi'nin kaşları birden çatılıyor… Doğanın en manalı pastel renklerini içinde kaynatan gözleri şimşek gibi çakmaya başlıyor… Müstehzi bir gülüşle devam ediyor:

“Sevmek! Vakit bulduk mu ki? Bir ömür sayısız mücadelelerle geçti… Dağ, dere, tepe, vadi ve çadırda karargahlarda ömür veren bir askerin sevmeye vakti kalır mı?”

***

Mustafa Kemal etrafa göz gezdiriyor... İtiraz gelmeyince sert bir sesle devam ediyor:

“Hanımefendi, hanımefendi… Biz de insanız, bizim de çarpan bir kalbimiz, bizim de çarpan bir his tarafımız var… Askeriz diye mi şüphe duyarsınız?”

Sonra sesindeki tonu yumuşatıyor:

“Haydi çocuklar, ayağa kalkınız… Piyano bilen piyano başına… Milli havalar çalınız, türküler söyleyiniz, oynayınız…”

***

Ortam yeniden müzik ve neşeye boğuluyor…

Yemek salonunda, sofrada tek başına kalmış Gazi Mustafa Kemal, beyaz keten mendili ile bir taraftan gözlerinden taşan yaşları siliyor, bir taraftan da ortada dönenleri el çırparak teşvik ediyordu… Nefsine yediremediği bir şüpheden üzülen eşsiz asker, sanki gözyaşlarını etraftan gizlemek istiyordu…

Nokta...

Sonsöz: “Dünyada ne görüyorsak hepsi kadınların eseridir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…